“Şirketlerin devamı için birbirimize muhtacız”

Mevlana Kalkınma Ajansı (MEVKA) ve Konya Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlüğü işbirliği ile ‘Aile Şirketlerinde Yönetim ve Kurumsallaşma’ konulu panel düzenlendi.
“Şirketlerin devamı için birbirimize muhtacız”

Mevlana Kalkınma Ajansı (MEVKA) ve Konya Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlüğü işbirliği ile ‘Aile Şirketlerinde Yönetim ve Kurumsallaşma’ konulu panel düzenlendi.  Türkiye’nin en büyük probleminin girişimcilerin işi sıkı sıkıya tutmaları olduğunu belirten Selçuk Öztürk, “Yani ikinci veya üçüncü nesle işi devredemiyorlar. Biz aslında şirketlerin devamı için birbirimize muhtacız” dedi.

Açılış konuşmacılarından MEVKA Genel Sekreter Vekili Savaş Ülger, aile şirketlerinin genel tanımlamasını yaparak: “Hisselerin ya da oy haklarının çoğunluğunun bir aile veya akrabalara ait olduğu, yönetim faaliyetlerinin yürütülme biçimi itibari ile yetkilerin aile bireylerinde topladığı, aileden en az bir kişinin şirket yönetim kurulunda görev aldığı şirketler olarak tanımladığımız aile şirketlerinin dünyadaki zenginliğin çok önemli bir kısmını oluşturduğunu görüyoruz. Çeşitli raporlara göre aile şirketleri global gayri safi hasılanın yılda yüzde 70 ile yüzde 90’ını oluşturmakta ve dünyadaki şirketlerin yüzde 75’e yakını aile şirketlerinden meydana gelmektedir. Aile ya da aileler tarafından kontrol edilen kayıtlı şirketlerin oranı Avrupa Birliği’nde yüzde 50, ABD’de ise yüzde 95’in üzerinde iken ülkemizde sermaye piyasalarının sığlığı nedeniyle sadece orta ve küçük ölçekliler değil büyük ölçekli şirketlerde ‘Aile Şirketi’ olarak yönetilmekte ve bu şirketler Türkiye ekonomisinin yüzde 95’ini oluşturmaktadır” diye konuştu.

“KURUMSALLAŞMA KÖPRÜ VAZİFESİ GÖRMEKTEDİR”

Dünyanın en zengin ilk 10 şirketlerinden 7’sinin aile şirketi olduğu vurgulayan Ülger, “Bu tür şirketlerin faaliyetlerinin kötüye gitmesi ya da son bulması hem ulusal hem de küresel ekonominin ciddi zarar görmesine neden olacaktır. Tam da bu noktada, bir işletmenin faaliyetlerini kişilerin varlığına bağımlı olmadan sürdürebilmesini sağlayan yapı olarak karşımıza çıkan kurumsallaşma kavramı aile şirketlerinin devamı ve diğer kuşaklara aktarılması noktasında büyük önem arz etmektedir. İşletmenin önemli noktalarında insanın olmayacağı değil, fakat onlar olmadığında aksama yaşanmadan her şeyin aynen devam edebilmesi anlamına gelen işletmelerin kurumsallaşma ve işletmelerin bir sonraki nesile aktarımında köprü vazifesi görmektedir. Kurumsallaşmanın tam olarak sağlanamadığı, aile bireyleri arasında para, bir kuşaktan sonrakine devir, şirketin başına kimin geçeceği gibi konularda tartışmaların yaşandığı, kurucunun ortaya koymuş olduğu hedeflerin ondan sonra gelecek nesle iyi aktarılmadığı şirketlerin yok olmaya mahkum olduğu bir gerçektir” şeklinde konuştu.

“KONYA’YI ANLARSAK TÜM TÜRKİYE’Yİ ANLARIZ”

Aile Şirketlerinde Yönetim ve Kurumsallaşma panelinin moderatörlüğünü Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ yaparken, panelist olarak Konya Ticaret Odası Başkanı Selçuk Öztürk, TAİDER (Aile İşletmeleri Derneği) Başkanı Aydın Öğücü, TKYD (Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği) Başkanı Ali Aydın Pandır, KARDE A.Ş. Yönetim Danışmanlığı Koordinatörü Dr. Murat Küçükbezirci ve Thales Bilişim Genel Müdürü Sedat Bal katıldı. Konya için İstanbul ve Hakkâri’nin toplamının yarısı gibi bir tanımlama yapan Konya Ticaret Odası Başkanı Selçuk Öztürk, “Aslında Konya’yı anlarsak tüm Türkiye’yi biraz daha rahat anlarız. Konya ile diğer şehirleri kıyasladığımızda KOBİ’leri daha fazla olan bir şehir. Ayrıca aile işletmelerinin çok olduğu bir şehirdeyiz. Genel olarak baktığımızda birinci nesilden ikinci nesile geçişler bundan 10 yıl önce başladı. Bundan sonra da bu geçişler sürekli devam edecek. Başarılı ve başarısız örneklerimiz var. Aslında ben muhtaçlık kavramı üzerinde durmak istiyorum. Üzerinde bulunduğumuz bütün insanlar birbirine muhtaç. Yani birinci nesil olan kurucular ikinci nesil olan varislerine, ikinci nesil olan varislerinde birinci nesil olan kuruculara muhtaç” ifadelerini kullandı.

“ONLARI YÖNETMEMİZ GEREKİYOR”

Türkiye’nin en büyük probleminin girişimcilerin işi sıkı sıkıya tutmaları olduğunun altını çizen Öztürk, “Yani ikinci veya üçüncü nesle işi devredemiyorlar. Biz aslında birbirimize muhtacız. Şirketlerimizin devamı içinde muhtacız. Bir de sanki hep birinci veya ikinci nesil kendinden sonraki nesli yönetmekle mükellef. Öyle olanlara hep ‘Siz, sizden önceki nesli yönettiniz’ diyorum. Niye 55 yaşındaki bir insan 25-30 yaşındaki yeğenlerini veya oğullarını yönetmeli. Belki bizim onları yönetmemiz gerekiyor. Niye kendimizi öyle bir şeye şartlandırmamız gerekiyor. Siz onları yönetin. Kendi çocuğunun başarısı ile övünmeyecek anne-baba yoktur. İstememesi gibi bir şey söz konusu değil. İkinci veya üçüncü nesil, birinci veya ikinci nesli sistemin dışına çıkarabilir. Bir mesele için kendi çocuğumla konuşuyorum. Belirli bir yaş aralığı ile ilgili bir şeyler sordu. Bende havalı bir şekilde anlattım. ‘Baba san bir şey soracağım’ dedi ve ‘Bende senin anlattığım o yaştayım’ dedi. Doğru dedin, haklısın dedim. Meğersem hazırladığı cevap için bana sormuş. Demek ki yönetebiliyorlar” diye konuştu.

YİĞİT BERKAY ÇOPUR / YENİ HABER GAZETESİ