Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal

Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal

SONUNDA NE OLDU?

SONUNDA NE OLDU?

Günlerdir merak edilen toplantı tarihi geldi ve TC Merkez Bankasından tüm kesimlerinin beklentilerinin altında bir açıklama geldi. Önce kısaca son bir kaç günde olan gelişmeleri hatırlamakta fayda var. Siyasi kanat tarafından adeta “kırk katır mı kırk satır mı” pozisyonuna getirilerek baskı altına alındığı konumuna düşürüldüğü izlenimi altındaki Merkez Bankası, yeterliliği tartışılmakla birlikte borç verme faiz oranında yarım puan, borçlanma faizinde de çeyrek puan indirime gitti, yani Merkez Bankası borç verirken 10.50 faiz alırken, borçlanırken 7.25 faiz ödeyecek. Bu durum bankalara daha uygun maliyetle kredi kullandırılması imkanının sağlanması demek. Merkez Bankasından beklenti, kredi faizlerinin fiyatlanmasında bakılan ve bankaların maliyetlerini oluşturan gecelik borç verme yani faiz koridorunun üst bandını düşürmesiydi,  bankada bunu yaptı. Gelecek için de enflasyondaki gelişmelere, dış ekonomik verilere, cari açıktaki gelişmelere göre Merkez Bankasının faiz koridoru marjının alt ve üst sınırlarında değişiklikler yapabileceği, özellikle faiz indirimlerinde biraz daha cesaretli davranacağını beklediğimiz dönemlere giriyoruz.

Merkez Bankasının toplantı sonunda, enflasyon beklentisinin düşük olması, kredi artışındaki olumlu artış, yurtiçi talebin büyümeye katkısı ve cari açıkta beklenen daralma gibi faktörlere dayanarak açıkladığı faiz indirim kararının piyasalarda ciddi boyutta iniş çıkışları yol açmaması, kararın piyasalar tarafından içselleştirildiği, sorunsuzca hazmedildiğini gösteriyor. En azından iktisadi ajanlar (aktörler) tarafından konunun görünen yüzü böyle ama siyasi açıdan durum nasıl değerlendiriliyor? İktidar tarafının bir kısmı Merkez Bankasının faiz indirimi kararından pek hoşnut olmamış görünürken destekleyen de bir kesim var. Bu durum iktidar açısından değerlendirildiğinde Cumhurbaşkanı, başbakan ve bazı bakanlar bir telden çalarken bir kısım bakanların ayrı telden çalması hem aile içinde çatlak sesler çıkması hem de çok başlılık anlamına geldiğinden hükümet açısından pek hoş bir durum değil. Asıl önemli olan madalyonun diğer yüzü yani Merkez Bankasının faiz indirimiyle ilgili karar karşısında hükümet içindeki çatlak seslerin kısa, orta ve uzun vadede ekonomimizi etkilemesi, sonrasında uluslararası ekonomi ajanlarının ülkemize olan bakış açılarının soru işaretleri yumağı haline gelmesine bağlı olarak ortaya çıkan tüm olumsuz maliyetlerin tüm halkımıza yansıtılması.

Merkez Bankasının faiz indirim kararı sonucu hükümet ve banka arasındaki tartışma, biraz yumuşatalım görüş ayrılığı açık açık karşılıklı atışma şeklini alınca, bu durumdan yine halkımızın önemli bir kısmı zararlı çıktı. Yani yıllardır süre gelen sonuç yine değişmedi, eninde sonunda kabak yine halkın başında patladı. Yatırımların artması; buna bağlı olarak üretimin, istihdamın artması, sürdürülebilir iktisadi kalkınmanın (büyümenin) sağlanması, dış ticaret açığı ve cari açığın makul düzeylere çekilmesi yurt içi ve yurt dışı kaynaklardan en uygun koşullarda ülkemize aktarılmasına bağlı. Bir ülkede siyaset kanadı ile merkez bankası gibi bağımsız kurumlar başta olmak üzere tüm kamu kesimi birimlerinin uyum içinde çalışmaları, ülkenin hemen her alanda daha iyiye gitmesi yolunda Türkiye’nin çıkarlarının ortak payda parantezinde doğru orantılı alınacak kararların uygulamaya konulması önemli. Bu yönde alınan kararlar manzumesi toplumumuzu şüphesiz olumlu etkileyecektir. Örneğin ülkemiz dış piyasalardan daha düşük faiz oranlarıyla borçlanabileceği ve kaos ortamı görüntüsü vermeyeceği için doğrudan yabancı yatırımlar artarak devam edecek, her ne kadar ekonomiler için sağlıklı bir kaynak olmasa da kısa süreli pansuman amaçlı kullanılabilecek güvenli liman arayan sıcak para girişi devam edecek. Ekonomiyle ilgili bu gelişmelerinin gerçekleşmesinin ülkemize yansıması kalkınmanın hızının, istihdamın artması ve siyasi istikrar ortamının da ekonomiyi desteklemesiyle toplumsal huzuru kapsaması şeklinde olacak. Güzel senaryoydu değil mi? Maalesef gerçekleşmesini ümit ettiğimiz söz konusu senaryo bürokrasi kavgasında arada toz duman oldu. Kabak yine kıt kanaat geçinen, dişinden tırnağından artırabildiği dolar, euro, altın gibi tasarruf araçlarının kontrolsüz bir şekilde artması/düşmesi sonucu zarar eden orta gelirli vatandaşlarımızın başında patladı. Son 13 yılda ekonomik açıdan biraz palazlanan orta direğin makus talihi, geri mi döndü yoksa?

Herkes ne yaparsa yapsın, ama BÜYÜK TÜRKİYE ortak paydasıyla oynamaya kalkışmasın. Artık Türkiye 1980’lerin Türkiye’si değil, halkı da.

Soru: İktisadi Büyüme = İktisadi Kalkınma mıdır? Neden?...

 

Sözün Gözü: Bozuk terazide doğru tartı olmaz.   

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal Arşivi
SON YAZILAR