Takıntı hastalığı (OKB) hayatı zorlaştırıyor

Psikolog Gülcem Yıldırım, obsesif kompülsif bozukluk (takıntı hastalığı)konusunda bilgiler verdi.
Takıntı hastalığı (OKB) hayatı zorlaştırıyor

Psikolog Gülcem Yıldırım, obsesif kompülsif bozukluk (takıntı hastalığı)konusunda bilgiler verdi.

Psikolog Gülcem Yıldırım, "Obsesyon takıntı, kompülsiyon ise takıntıyı rahatlatan davranıştır. Obsesif kompülsİf bozuklukta kişi yaptığı davranışın saçma olduğunu bildiği halde yapmaya devam eder. Kişi devamlı aynı davranışı tekrarlar. Örneğin kişi kendisini pis hisseder ellerini yıkamak ister. Obsesyon zihinde sürekli tekrarlayan düşüncelerdir, bu düşünceler ellerin kirlendi, ellerin pis, ellerini yıka diyen katı, sert, emredici düşüncelerdir. Kompülsiyon ise bu düşüncenin getirdiği duyguyu rahatlatmak için kişinin yaptığı davranışlardır. Obsesyon zihnimizin kullandığı savunma mekanizmalarından biridir, yani ruhsal olarak stresliyken, huzursuzken, çaresizken ortaya çıkar. Bu sebepten obsesyonun başlangıç zamanı çok önemlidir. Kişinin hayatındaki bir değişiklik, bir ayrılık, bir ölüm obsesif düşüncelerin başlamasına ya da artmasına sebep olabilir. Obsesif kompülsİf bozuklukta kişinin ilk aşamada bu sorunlarla kendi kendine başa çıkabileceğine dair bir inancı olur. Kendi kendine başa çıkma yöntemleri kompülsiyonlardır, zihnine gelen takıntılı düşünceleri rahatlatmak için ellerini yıkar, evi temizler, ocağı kontrol eder, kapının kilidi olup olmamasını kontrol eder, sayı sayar, dışarda yemek yemez, eve misafir almaz, banyoda saatlerce kalır, sürekli namaz kılar, eve geldiğinde bütün kıyafetlerini çıkartıp yıkar. Yapılan davranışalar kişide kısa bir süre rahatlama sağlar. Zamanla rahatlamak için yapılan davranışların süresi uzamaya başlar. Süreçte bu davranışlar kişide yorgunluk, bezginlik oluşturur, etrafındaki kişiler git gite uzaklaşmaya başlar, sosyal ilişkileri bozulur, eşi ile arası bozulur, bir süre sonra bu davranışlarıyla başa çıkamayacağını hissedip profesyonel bir destek alma yoluna gider" dedi.

Psikolog Yıldırım, bazı takıntılar hakkında şu bilgileri verdi:

"Düzen takıntısı; kişiler ruhsal karışıklıklarını eşyalar üzerinden gidermeye çalışır. Simetri hastalığı olarak da bilinen düzen takıntısı kişinin iç dünyasında yaşadığı karışıklığa düzensizliğe tahammül edemeyip eşyaları düzelterek kendi kendisini rahatlatma çabasıdır. Bu kişiler kıyafetteki uyumsuzluğa, odadaki perdenin eğri durmasına, çalışma masasının üzerindeki asimetriye tahammül edemez. Eşyaların düzenli, simetrik ve uyumlu olmasını ister. Etrafındaki her şeyi kategorize etmeye çalışır. Örneğin kıyafetleri renklerine uygun yıkamak için 10 farklı kategoriye ayırabilir, çalışma odasındaki kitapları boyutlarına göre, yazarlarına göre, renklerine göre düzenleyebilir. Bunun bir takıntı olmasının nedeni kişinin herhangi bir düzensizliğe tahammülünün yok denecek kadar az olmasından kaynaklanır. Örneğin; Saatin asimetrik durmasına dayanamaz, hemen onu düzeltmek ister.

Temizlik takıntısı: kültürel olarak en sık karşılaştığımız takıntıların başında gelir. Çoğunlukla kadınlarda görülür, erkeklerde görülme sıklığı azdır. Bu kişiler toz, mikrop, idrar ve kirle aşırı meşguldür. Temizlik takıntısı olan kişilerin en çok meşgul olduğu, kirli olarak düşündüğü şeylerin başında el gelir, onun dışında kumanda, kapı kolları, otobüste tutunacak yerler, banyo ve tuvalet bu kişilerin en çok kirli gördüğü yerlerdir. Temizlik takıntısı olan kişiler başlangıçta evde yaptıkları bir kaç saatlik temizlikle rahatlayabiliyorken bir süre sonra saatlerce temizlik yapsa da rahatlayamamaya başlar. Temizliğin ayrıntıları sürekli artar. Başlangıçta el yıkamaya günde bir saatini harcarken süreçte bu iki üç katına çıkar. Elleri yara içinde kalıncaya kadar ellerini yıkar yine de ellerinin kirli olduğunu düşünür. Bu kişiler dışarda bir şeyler yiyip içmekten kaçınabilir, aldığı sebze ve meyveyi mikropları ölsün diye çok uzun süre yıkayabilir, eve girerken bütün kıyafetlerini çıkartıp yıkayabilir, eve gelen misafirin ardından onun kullandığı bütün eşyaları yıkayabilir. Temizlik takıntısı olan kişiler ruhsal olarak kirli hisseder, ruhsal olarak hissettiği kirli olma, pis olma duygusundan kurtulmak için yaptıkları davranışlar kişiyi kısa bir süre rahatlatır. Bir süre sonra kendilerini tekrar tekrar aynı davranışı yaparken bulurlar. Bu kişilerin hayatları çok yorucudur. Yaptıkları davranışların saçma olduğunun farkında olsalar da kendilerini o davranışı yapmaktan bir türlü alıkoyamazlar.

Cinsel takıntılar: kişiler cinsellikle ilgili her türlü konudan rahatsız olur. Cinsel organlarını vajinasını ya da penisi pis olarak düşünür. Cinsel organlarının temizliği ile aşırı derecede meşgul olabilir, örneğin vajinasının suyla temizlenmediği düşünüp vajina temizleyiciler kullanabilir, penisini defalarca kere yıkayabilir. Özellikle cinsel ilişkiden sonra penisinin veya vajinasının temizliğine saatler harcayabilir, cinsel ilişkiden sonra bekleyemez vajinasının veya penisinin kirlendiğini düşünür hemen banyo yapmak ister.

Dini takıntılar: kişiler terapiye en hızlı başvuran kişilerdir. Dini takıntılar kişide çok yüksek duygulanım oluşturur. İnançla ilgili duygular amigdalanın ateşlenmesini çok artırır dolayısıyla inançla ilgili duygular kişide kendini öldürme düşüncelerine bile yol açar. Bu kişilerde görülen takıntılı düşünceler namaz kılarken küfretme isteği, camide küfretme isteği, kuran okurken küfretme isteği şeklinde olur. Kişinin çocukluk yaşantısına göre çok daha fazla çeşitlenebilir. Bu kişiler bu takıntılarından kurtulmak için ibadet yapamaz hale gelir. Ya da ibadet yaparken sürekli namazının bozulduğunu düşünüp tekrar namaza başlar, tekrar aynı duygu gelir. Saatlerce namazı bitiremez. Camide bu duygular gelmesin diye camiye gitmek istemez. Bu kişiler spritüel konularla ilgilenebilir, cinlerin ona zarar vereceğini düşünebilir, cinlerin ona tecavüz ettiğini düşünebilir. Bu kişilerin çocukluklarında çoğunlukla cinlerle ilgilenen biri vardır, hala olabilir, dede olabilir, anne olabilir. Çocuk zihni gerçekle hayali karıştırmaya meyillidir. Özellikle 0-6 yaş arasında çocuk zihninden geçen şeyleri gerçek zanneder, bu dönemde çocuğa bakım veren kişilerden biri cinlerle çok meşgulse çocuğun zihni bunu gerçek zanneder.

Hastalık takıntısı: Son zamanlarda terapiye en sık başvuran takıntı hastalık takıntısıdır. Halk arasında hastalık hastalığı olarak da bilinir. Kişi kanser olduğunu düşünür film çektirir, film temiz çıkar. Ama kişi kanser olmadığına bir türlü ikna olmaz. Tekrar film çektirir. Ya da kişinin başı ağrır beyin kanaması geçirdiğini düşünür film çektirir film temiz çıkar, ya da AİDS olduğunu düşünür test yaptırır test temiz çıkar, bir türlü ikna olmaz. Defalarca kere kan testi yaptırır. Film çektirmek ya da kan testi yaptırmak kişiyi kısa bir süre rahatlatır bir süre sonra duygu tekrar gelir. Ya kansersem, aids olduysam, beyin kanaması geçiriyorsam. Bu düşünceler sürekli kişinin beynini kemirir."

"Otoriter bir baba, kontrolcü bir annenin ya da mükemmeliyetçi ailelerin çocuklarında görülür"

Okb'nin temelindeki en önemli duygunun kontrol etme duygusu olduğunu ifade eden Yıldırım, "Bu hastalığa sahip olan kişilerin iç sesleri kuralcı, otoriter, katı ve disiplinlidir. Kişinin iç sesi çocukluğunda içselleştirdiği bir ebeveyninin sesidir. Ailede anne çok titiz mükemmeliyetçi olabilir ya da baba çok kuralcı, disiplinli olabilir. Çocuk kendisine baskı yapan, kural koyan, eziyet eden ebeveyni içselleştirir. Yetişkinler kendi koydukları kurallara uyması, kendi alışkanlıklarını edinmesi için çocuğa baskı yaptığında bu baskının şiddeti çocukta eziyet edici boyutlara ulaştığında kişide ruhsal hasara neden olur. Kişi yaşadığı olumsuz duygulara dayanabilmek adına obsesyon yani takıntı hastalığını geliştirir" diye konuştu.

Düzen, temizlik ve tutumluluk toplumsal yaşamda belli ölçüler içinde onaylanan, saygınlık uyandıran, başarı sağlayan özellikler olduğunu kaydeden Yıldırım, "Takıntı hastalığında ise bu özellikler aşırılaşır, yaşamı zorlaştırır, kontrol edici, eziyet edici boyutlar kazanır. Kişi kendisini ve çevresini zorladıkça sosyal ilişkileri bozulur, yalnızlaşır, hayatı eziyet haline dönüşür. Bizim zihnimiz netlik ister, muğlaklığa tahammül etmekte zorlanır. Bu hepimizin ortak özelliğidir. Obsesyonda ise belirsizliğe tahammül yok denecek kadar azdır. Bunun en önemli sebebi kişinin kontrol duygusudur. Aslında obsesyon hepimizde var olan duyguların aşırıya kaçmış halidir. Kişinin obsesyonda işlevselliği bozulur. İş yaşamı bozulur, ailesiyle arası bozulur, çocuklarına zaman ayıramayacak hale gelir, arkadaşlık ilişkileri bozulur. İlaç tedavisi bu kişilerin obsesyonlarında geçici bir süre yumuşama sağlasa da ilacı bıraktıkları zaman belirtiler aynı şiddetle geri gelir. Bu kişilerin tedavisin de psikodinamik terapi tekniği kullanılır. Dinamik terapiye olumlu cevap veren bir hastalıktır. Bu kişiler oldukça dirençli olduğu için terapilerinin süresi uzun olabilir" açıklamalarında bulundu.

İHA