TBMM'de Akdeniz Parlamenter Asamblesi toplantısı

TBMM Başkanı Mustafa Şentop:- "İnsanların, devletlerin eşitliğine, hukukun üstünlüğüne dayanan, çifte standardı içermeyen anlayışla, dünyada barışın hakim olması için hepimiz kararlılıkla mücadele etmeliyiz"- "Akdeniz havzasının barış içinde, insanların a
TBMM'de Akdeniz Parlamenter Asamblesi toplantısı

TBMM (AA) - TBMM Başkanı Mustafa Şentop, insanların, devletlerin eşitliğine, hukukun üstünlüğüne dayanan, çifte standardı içermeyen anlayışla, dünyada barışın hakim olması için kararlılıkla mücadele etmeleri gerektiğini belirterek, "Öldürmeyeceğiz, sömürmeyeceğiz. Bütün insanlık için dünya güvenilir olursa, asgari refah şartları sağlanırsa nüfus hareketleri de doğal dengesi içerisinde gelişecektir." dedi.

Şentop, TBMM'de iki gün sürecek Akdeniz Parlamenter Asamblesi'nin (Akdeniz-PA) "Nüfus Hareketleri ile Güvenlik Arasındaki İlişki" başlıklı toplantısının açılışında konuştu.

Parlamenter diplomasinin öneminin anlaşıldığını belirten Şentop, parlamenter diplomasinin, birçok bakımdan ilişkilerde kolaylık üzerine oturan bir zeminde, uzun zamanlı ve derinlikli müzakerelere imkan sağlayan zeminde, soft diplomatik alanda faaliyet gösterdiğini anlattı.

Şentop, birçok parlamenter asamblenin, bölgesel, fonksiyonel anlamda kurulduğuna işaret ederek, Meclis Başkanı seçildikten sonra daha iyi farkına vardığını, Meclislerin tahmininden daha fazla parlamenter diplomasi alanında çalışmalarının bulunduğunu vurguladı.

-"Tarihin kalbi"

Akdeniz-PA'nın bunlar arasında ayrı bir yeri olduğunu belirten Şentop, Akdeniz havzasının, insanlık tarihinin başlangıç ve gelişme noktası olduğunu söyledi.

Bunun tarih, kültür, medeniyet bakımından böyle olduğunu ifade eden Şentop, Akdeniz havzasında, bütün dinlerin, üç semavi dinin ortaya çıktığını, bu dinlerin kültür ve medeniyetlerin binlerce yıl boyunca işlendiğini, yaygınlaştığını anlattı.

Şentop, bu havzanın, tarihin kalbi ve tarihin oluştuğu bir bölge olduğunu vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu bölge aynı zamanda dünya üzerinde çeşitli anlamda, ekonomik, kültürel, siyasi anlamda krizlerin de merkezi, kalbi. Dünyadaki birçok sorunun ya tamamen bu bölgede ortaya çıktığı, geliştiği veya bu bölgede ateşlendiği, köklerinin bu bölgeden ortaya çıktığı söylenebilir. Akdeniz havzasının barış içinde, insanların asgari refah düzeyinde yaşadığı bir güvenlik alanı olabilmesi için çok daha fazla hassasiyet, titizlik göstermemiz gerekiyor. Bu bölgedeki krizler, sorunlar dünyanın başka bölgelerindeki krizleri, sorunları tetikleyici rol üstleniyor. Başlangıç noktası sadece tarihin, medeniyetin, kültürün değil krizlerin, sorunların, çatışmaların da başlangıç noktası bu bölge. Bu anlamda Akdeniz-PA'nın sorumluluğu, diğer asamblelerden çok daha fazla. Dünyada barış için, çatışmaların önlenmesi, asgari ekonomik refahın sağlanması için çok daha fazla gayret göstermesi gereken bir asamble. Türkiye, kuruluşundan itibaren bütün faaliyetlerine katıldığı gibi, asambleyi önemseyen, birçok konuda ümit bağlayan bir ülke olarak destek vermeyi artırarak devam ettiriyor."

-"Geniş perspektiften bakılmalı"

Şentop, asamblenin, "Nüfus hareketleri ve güvenlik arasındaki ilişki" başlığında toplandığına işaret etti.

Farabi'nin, bilmenin ne olduğunu, "Bir şeyi bilmek onun sebeplerini bilmektir." diye tarif ettiğini anımsatan Şentop, sebepler üzerinde doğru şekilde durmadıkları sürece sorunları kavramakta sıkıntı yaşayabileceklerini belirtti.

Şentop, başlığın ilk okunduğunda, nüfus hareketlerinin güvenlik üzerinde etkisini ifade ettiğini söyledi. Şentop, bu ilişkinin, iki taraflı, karşılıklı ilişki olduğunu kaydederek, nüfus hareketlerinin güvenlik; güvenliğin de nüfus hareketleri üzerinde etkisi bulunduğunu anlattı.

Nüfus hareketlerinin, tahmin edilenden fazla bir nüfus artışının ortaya çıkmasının bir güvenlik, asayişle ilgili bir potansiyel sorun oluşturduğuna işaret eden Şentop, "Nüfus hareketleri, göç, iltica, adına ne dersek diyelim içinde bazı terörle ilişkili unsurları da içinde barındıran bir hareket. Can güvenliği, sadece kişisel olarak veya toplumsal olarak asayiş bağlamında değil de daha genel olarak toplum sağlığını da dikkate alarak, bununla beraber kişilerin hayat standartlarını asgari düzeyde sürdürmelerini sağlayan, sosyal güvenliği de içine alacak şekilde yorumladığımızda nüfus hareketlerinin birçok komplikasyonu ortaya çıkıyor." dedi.

Şentop, daha çok bu bağlam üzerinde göç, iltica, nüfus hareketi sorununun tartışıldığını, bunun yanlış olmadığını ancak yetersiz olduğunu, daha geniş perspektiften bakılması gerektiğini belirtti.

-"Garip dengesizlik"

TBMM Bakanı Şentop, Avrupa, kuzey Amerika dışında, belli coğrafyalar dışında dünyanın birçok yerinde çatışma ortamının yoğun şekilde devam ettiğine dikkati çekerek, diğer taraftan ekonomik refahla ilgili sıkıntıların yaşandığı geniş bir coğrafya, nüfus kitlesi olduğunu kaydetti. Şentop, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bazı insanlar zayıflamak için önemli harcamalar yaparken, onların yaptığı bu harcamalarla dünyanın başka coğrafyalarında insanların açlıktan ölmekten kurtarılması söz konusu. Ekonomik anlamda böyle garip bir dengesizliğin ortaya çıktığı bir dünyada yaşıyoruz. Bu güvenlik sorunu, insanların kendi doğdukları, büyüdükleri, yaşadıkları coğrafyada gerek can güvenliği, gerek asgari ekonomik standartların bulunmaması nedeniyle ortaya çıkan güvenlik sorunu nüfus hareketlerine yol açıyor, göçleri tetikliyor, insanları göçe zorluyor. Bu nüfus hareketlerinin gelecekte belki 25-50 yıl sonra yaşanacak olanlardan çok daha küçük ölçekte olduğunu düşünüyorum. Dünyadaki demografik denge, 50-60 yıl içinde çok büyük ölçüde değişti önümüzdeki belki 50 yıl içinde çok daha büyük ölçüde değişecek."

Şentop, nüfus hareketlerinin gelecek 25, 30, 50 yıl sonra çok daha ciddi sorunlar ortaya çıkaran bir tablo oluşturacağını, gelecekteki 50 yılın en önemli meselesi olacağını belirtti.

-"Bütün insanlar için istemeliyiz"

Bunların çözümleri üzerinde de birçok şey söylenebileceğini dile getiren Şentop, sözlerini şöyle tamamladı:

"Dünyanın, fert fert hepimiz için yaşanabilir bir dünya olmasını istiyorsak bunu sadece kendimiz, kendi toplumumuz, halkımız için değil bütün insanlar için istemeliyiz. Dünya, bütün insanlar için yaşanabilir bir dünya olmazsa hiçbirimiz için yaşanabilir bir dünya olmaz. Bunu belki hemen fark edemeyiz ama er veya geç mutlaka bu karşımıza çıkabilecek bir olgudur. Dünya bütün insanlar için güvenli hale gelmedikçe, tek tek hepimiz, bütün halklar için de güvenli olamaz. Nüfus hareketlerinin temelinde bu var. İnsanları, kendi doğdukları, yaşadıkları topraklarında tutamazsak bu nüfus hareketleri artarak devam edecek. Bunun için öncelikle çatışmayı önlemek, bütün dünyayı insanlar için yaşanabilir, güvenli hale getirmek gerekir. Barışın bütün dünyada hakim olması lazım. Bunu samimiyetle istemeliyiz. İnsanların, devletlerin eşitliğine, hukukun üstünlüğüne dayanan, çifte standardı içermeyen anlayışla, dünyada barışın hakim olması için hepimiz kararlılıkla mücadele etmeliyiz.

İnsani yaşam şartlarının, dünyanın her yerinde, her insan için sağlanması lazım. Dünyada doğal denge var, bütün insanları asgari, ekonomik şartlarda yaşatabilecek bir denge, az veya çok. Bu doğal dengeyi, - barışı bozduğumuz gibi - biz bozuyoruz. Obezite yaşayan, sağlık sorunları yaşayanlar gibi obez ekonomilerle, obez refahla yaşayan insanlar var. Bunların bu yaşam standları başka insanları açlığa maruz kalmasıyla sağlanmış, başka ülkelerin ekonomik imkanlarının sömürülmesiyle sağlanmış bir ekonomik obezite. Öldürmeyeceğiz, sömürmeyeceğiz. Bütün insanlık için dünya güvenilir olursa, asgari refah şartları sağlanırsa nüfus hareketleri de doğal dengesi içerisinde gelişecektir."


Kaynak: