Tıbbi ve Aromatik Bitki Çeşitliliğinin Korunması Araştırma Komisyonu

Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İlkay Erdoğan Erhan:- "Dünyada 16 bin gıda takviyesi ürünü bulunuyor. Türkiye 16 bin ürüne karşı 130 ürünle yarışmaya çalışıyor. Bu konuda çok daha fazla çalışma yapmamız gerekiyor"
Tıbbi ve Aromatik Bitki Çeşitliliğinin Korunması Araştırma Komisyonu

TBMM (AA) - Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İlkay Erdoğan Erhan, dünyada 16 bin gıda takviyesi ürünü bulunduğunu, Türkiye'nin 16 bin ürüne karşı 130 ürünle yarışmaya çalıştığını belirtti.

Tıbbi ve Aromatik Bitki Çeşitliliğinin Korunmasında, Bunların Üretiminde ve Pazarlanmasında Karşılaşılan Sorunlar ile Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu, AK Parti Antalya Milletvekili İbrahim Aydın başkanlığında toplandı.

Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İlkay Erdoğan Erhan, tıbbi ve aromatik bitkilerden elde edilen bitkisel ilaç ve geleneksel tıbbi bitki üretiminin Sağlık Bakanlığı, gıda takviyelerinin ise Tarım ve Orman Bakanlığının yetki alanlarında bulunduğunu ifade etti.

Merdivenaltı bitkisel ilaç üretimin çok yaygın olduğuna dikkati çeken Erhan, bitkisel ilaçta kalitenin, tarladan başlayıp hastaya ulaşıncaya kadar emek isteyen uzun bir sürecin sonucunda ortaya çıktığını dile getirdi.

Bu konuda birçok doğrunun bir araya gelmesi gerektiğinin altını çizen Erhan, şöyle konuştu:

"Zengin floramızda yer alan bitkilerin önemli bölümü aktarlarda satılıyor. Önemli sorunlardan birisi doğru bitki türlerinin teşhis edilip buralara ulaşamamasıdır. Aslında bu bitkilerin eczaneler kanalı ile satılması gerekiyor. Örnek verecek olursak papatya bitkisinin onlarca çeşidi bulunuyor. Biz bunların hangisinin toplanıp satıldığını bilemiyoruz. Bu bizim için büyük bir handikap. Fitoterapi'yi çok yanlış anlıyoruz. Fitoterapi alternatif tedavi değildir. Biz fitoterapiyi tedaviye yardımcı ve tamamlayıcı tıp olarak görüyoruz. Sağlık Bakanlığı mevzuatında da tamamlayıcı tıp yöntemleri arasında tanımlanmaktadır. Fitoterapi, modern tıbba hiçbir aykırılık içermemektedir. Dolayısıyla hekim tarafından uygulanması gereken bir tedavi şeklidir. Aktarları bu konunun dışında tutmamız gerekiyor. Tıbbi ve aromatik bitki konusunda çok iyi denetlenmeleri gerekiyor."

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de bitkisel tıbbi ürünler bulunduğunu, ancak hekimlerin bunu hastaya reçete edemediğini anlatan Erhan, "Dünyada 16 bin gıda takviyesi ürünü bulunuyor. Türkiye 16 bin ürüne karşı 130 ürünle yarışmaya çalışıyor. Bu konudu çok daha fazla çalışma yapmamız gerekiyor." dedi.

Finansal olarak bakıldığında dünyada 3 sektörün öne çıktığını, bunların silah, ilaç ve kozmetik sektörü olarak sıralandığını belirten Erhan, 10 binden fazla bitki türüne sahip Türkiye'nin kozmetik pazarının çok küçük olduğunu ifade etti.

2017 yılında 265 milyar dolarlık bir kozmetik endüstrisinden bahsedildiğini, bu pazarın her geçen gün büyüdüğünü vurgulayan Erhan, şöyle devam etti:

"TÜİK'in 2017 yılı rakamlarına göre 415 milyon dolarlık bir kozmetik ithalatımız var. Ülkenin genel bütçesi düşünüldüğünde büyük bir miktar olmayabilir ama azımsanmayacak bir miktar. Göz makyajı için sadece Almanya'ya 12 milyon dolar ödemişiz. Biz de kozmetik formülasyon üretmek adına 150'den fazla bitki ekstresini taradık. Tarama sonucunda iki mikroemisyon ve iki krem formülasyonu ürettik. Üniversitenin diğer bölümlerinde yürütülen çalışmalar ve alınan güzel sonuçlar da mevcut. Bazı yurt dışı üniversiteleriyle de ortak çalışmalarımız bulunuyor. Onlar bizden daha hevesli. Yaptığımız çalışmaları ve kendimizi küçümsemememiz gerekiyor. Hem tıpta hem kozmetikte kullanılacak formülasyonların belirlenmesi ve çalışmaları ileri götürme noktasında finansman zorluğu yaşıyoruz. Araştırma üniversitesi olarak TÜBİTAK destekli öncelikli proje alamıyoruz. Finansman sorununun yanında araştırma görevlisi sıkıntısı yaşıyoruz. Bitkisel projelerde çok da ehil ekipler çalışmıyor."

- "Ar-Ge yapmamız gerekiyor"

TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kılıçaslan, Türkiye'de sanayileşmenin sosyal refahı etkileyecek bir politika olarak belirlendiğini söyledi.

Sanayi ürünü ile gayrisafi milli hasılanın birbiri ile örtüşerek ilerlediğini dile getiren Kılıçaslan, "Türkiye sosyal refahı için katma değerini yükseltmek zorundadır. Üretim kategorimiz orta-düşük teknoloji. Bu Çin ve Hindistan'la benzerlik gösteren bir üretim. Türkiye'nin buradan hızla çıkması adına Ar-Ge yapması gerekiyor. Bin eleman ile Türkiye'nin Ar-Ge'sini yapmaya çalışıyoruz. Türkiye'nin bitkisel ürün bakımından değerlerini katma değere dönüştürmek istiyoruz. Bunun için her kurum ve kuruluşla ortak çalışmalarımız sürüyor." diye konuştu.


Kaynak: