TRT World Forum

TRT Genel Müdürü İbrahim Eren:- "Uluslararası topluluklar, etkili bir şekilde en esasi meselelerini ele alamıyor. Bu, adaletsizlik sorununu, tüm dünyada eşitsizlik, gaddarlık, ayrımcılık sorunlarını derinleştiriyor"- "Yani adalete çağrının sesi yükseldi
TRT World Forum

İSTANBUL (AA) - TRT Genel Müdürü İbrahim Eren, "Uluslararası topluluklar, etkili bir şekilde en esasi meselelerini ele alamıyor. Bu, adaletsizlik sorununu, tüm dünyada eşitsizlik, gaddarlık, ayrımcılık sorunlarını derinleştiriyor." dedi.

Anadolu Ajansı'nın (AA) global iletişim ortağı olduğu, "Parçalanmış Bir Dünyada Barış ve Güvenliği Yeniden Düşünmek" temasıyla Swiss Hotel The Bosphorus'ta düzenlenen "TRT World Forum" kapsamında TRT World Sunucusu Ghida Fakhry yönetiminde "Kriz Zamanlarında Küresel Vicdana İlham Olmak" oturumu düzenlendi.

Eren, oturumda yaptığı konuşmada TRT World'ün "yeni bir medya dili lazım" konusuyla gündeme geldiğini anlattı.

TRT World'ün geçen yıl da forum düzenlediğini anımsatan Eren, şunları söyledi:

"Bu yıl ki temamız parçalanma üzerine çünkü, dünya bugün her zamankinden çok parçalanmış durumda. Uluslararası topluluklar, etkili bir şekilde en esasi meselelerini ele alamıyor dönemimizde. Bu, adaletsizlik sorununu, eşitsizlik, gaddarlık, ayrımcılık sorunlarını derinleştiriyor tüm dünyada. Yani adalete çağrının sesi yükseldi ama hiçbir mekanizma yok bu adaleti sunabilmek için. Birleşmiş Milletler -ki bu konular onun işi- maalesef bu taleplere karşılık veremiyor. Çatışmalar, savaşlar, terörizm, milyonlarca mülteci ortaya çıkarmakta, yabancı düşmanlığı, nefret, İslamofobi bizi sorgulamaya zorluyor, yani 'Karşılıklı anlayış ve idealler zaten var mıydı?' diye. Dışlama kapsayıcılığın yerine geçti son yıllarda. Bir de çevre yıkıcı sonuçlarını yaşıyor o parçalanmanın, geçtiğimiz yılın çevre zirvelerinde hep bunu gördük. Kolektif bir yanıt geliştirmek lazım ortak konularımıza. Buna olan ihtiyaç gittikçe daha aşikarlaşıyor."

Eren, global farkındalığı beslemenin, büyütmenin çok önemli olduğunu vurgulayarak, ilk adım olarak insan güvenliği, gündemin tepesine taşımak gerektiğini anlattı.

Medyanın bu konudaki etkisini ifade eden Eren, şöyle devam etti:

"Masumları suçlu gösterebilirler, suçluları masum gösterebilirler. Bu güce sahipler çünkü, kitlelerin zihinlerini kontrol ediyor medya. Tabii medya değişiklik geçirdi. Yeni medya formları ve platformlar gördük, ortaya çıktı ama hala ana akım medya, televizyon ve diğer medya ilk kaynağı haber tüketiminin. TRT World'ün sorumluluğu olarak düşündüğümüz şey, çünkü biz düşünüyoruz ki medya mesela gösterdiği imgelerden sorumlu ve global manşetlere çıkabilir. Söylemleri tanımlayabilir ve liderleri eyleme itebilir. İki somut örneği oldu bunun son iki yılda. Birincisi Aylan Kurdi olayı, ikincisi Ümran Daknes, Halep'te. Biz işte bu yüzden insanı bütün haberlerimizin ortasına yerleştirdik. Etnisite, din veya bölge ayrımı yapmadık. İnsanları medyayı nasıl ele aldığımızın ortasına yerleştirdik. Dedik ki 'insan hayatı başka her şeyden daha önemli.' Bir gazeteci veya bir kameraman olarak sahadayken çekmek istediğiniz bir sahne görürseniz ama o kişi tehlikedeyse ve yardıma ihtiyacı varsa o zaman 'kamerayı bırak ve ilk ona yardım et.' Bu ilk eğitim bizim kameramanlara verdiğimiz. Bu sanırım diğer haber kanallarına kıyasla farklı bir yaklaşım. Bu sebeple o tarz bir anlayışa sahip olmak için haber stüdyosunda bir platform başlattık, TRT World Citizen denen. Burada ana fikir, tamam insani yardım yapıyoruz, tabi ki kamu kaynaklarıyla değil, TRT World çalışanlarının kaynaklarıyla ama ana fikir burada entegre etmekti editoryal kılavuzu TRT World için çalışan insanların hayatıyla."

TRT World'ün Suriye'yi daha çok mülteci hikayesi, onların önündeki engellerle ilgili ele aldığını anlatan Eren, TRT World'ün tarafsız olaylara değil de dengeli yaklaştığını ifade etti.

- "Bir lirayı, bir doları, bir avroyu bile ziyan edemeyiz"

Uluslararası Kızılay-Kızılhaç Dernekleri Federasyonu (IFRC) Genel Başkanı Francesco Rocca, birçok medyanın mültecilerin, göçmenlerin hikayelerini, onurlarını çaldığını dile getirerek, bir insanın etiketlenmesinin bu insanların neden kaçtığının unutulduğunu dile getirdi.

Politikacıların birçoğunun mültecileri güvenlik problemi olarak görmekte haklı olabileceğini ifade eden Rocca, "Buna sadece güvenlik olarak bakarsanız, sorunu insandan uzaklaştırırsanız, tehdit artar. Normal bir sorun değil bu. İnsanları bu şekilde etiketlerseniz, sosyal düzeyde dinamikleri basitleştirmiş olursunuz." ifadelerini kullandı.

İtalya'da 30 yıl önce gönüllü olarak çalıştığını, Avrupa kıyılarında Afrika'dan kaçan insanların olduğunu, 30 yıl sonra İtalya kıyılarında yine Kuzey Afrika'dan kaçan insanların olduğunu anlatan Rocca, bu durumun uluslararası toplumun krizle başa çıkmak konusunda başarısız olduğunun gösterdiğini dile getirdi.

İnsani kuruluşların bağışçılara ve hizmet verdiklerine karşı hesap verebiliyor olması gerektiğini vurgulayan Rocca, şöyle devam etti:

"Bizim kuruluşumuz insanların oluşturduğu bir kuruluş ve ne yazık ki kimi zaman sorunlar olabiliyor. Biz de muaf değiliz, yolsuzluktan, sahtekarlıktan veya skandallardan ari değiliz. Ben yönetim kurulundaki iş arkadaşlarımla sahtekarlığa ve yolsuzluğa karşı sıfır tolerans politikası geliştirdik. Bir merkez açtık her türlü bilgi burada paylaşılıyor, 100'den fazla dilde. Mümkün olduğunca çok bilgi topluyoruz ve elimizden geldiğince yeni politikalar oluşturmaya çalışıyoruz ulusal seviyede, burada 180'den fazla ülkenin de temsil edildiğini düşünürsek. Bu bizim her zaman hesap verebilir olmamız bir temel kural, hiçbir şekilde bir lirayı, bir doları, bir avroyu bile ziyan edemeyiz ya da israf edemeyiz."

Kaynak: