"Trump, İran'da savaş değil ekonomik kazanç peşinde"

İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) İç Politika Koordinatörü Mehmet Koç:- "ABD Başkanı Donald Trump hem İran’a hem de diğer küresel aktörlere baskıyı günden güne arttırıyor ama küresel bir savaş çıkarma peşinde olmadığını düşünüyorum"- "Bununla birlikte Tru
"Trump, İran'da savaş değil ekonomik kazanç peşinde"

İSTANBUL (AA) - GÜLSÜM İNCEKAYA - İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) İç Politika Koordinatörü Mehmet Koç, ABD Başkanı Donald Trump'ın hem İran’a hem de diğer küresel aktörlere baskıyı günden güne arttırdığını ama küresel bir savaş çıkarma peşinde olmadığını belirterek "Bununla birlikte Trump ABD’nin sahip olduğu gücün sınırlarını zorlayarak ekonomik çıkarları maksimum düzeye çıkarma çabasındadır. Yani Trump, İran'da savaş değil ekonomik kazanç peşinde. Bu da beraberinde ABD’nin daha uzun bir süre küresel hegemonyasını sürdürmesine imkan sağlayacak." dedi.

Koç, ABD'nin tek taraflı olarak nükleer anlaşmadan çekilmesi, ekonomik ambargolar ve en son Trump'ın İran'a yönelik olası bir savaşta "yok olmayla karşı karşıya kalırsınız" tarzı tehditlerini AA muhabirine değerlendirdi.

Koç, ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilerek İran’a ağır yaptırımlar uygulamasının Tahran başta olmak üzere anlaşmaya taraf olan diğer aktörleri de zor durumda bıraktığını söyledi.

İran'ın anlaşmayı imzalamasından sonra Ruhani'nin ülkeyi savaş tehdidinden ve Venezuela olmaktan kurtardıklarına dair açıklamasını hatırlatan Koç, o dönem müesses nizamın bu açıklamaya sert tepki gösterdiğini, gelinen noktadaysa Ruhani'nin ne kadar haklı olduğunun ortaya çıktığını kaydetti

İran'ın tam anlamıyla savaş tehdidi ve Venezuela olma ile karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Koç, "Anlaşmaya hala bağlı olsalar da İran’ın da anlaşmadan çıkmaması için çaba sarf eden AB Troykası, Rusya ve Çin de ABD yaptırımlarına boğun eğmiş durumdadır. Zira özellikle AB ve Çin’in ABD ile olan ticaret hacmi göz önünde bulundurulduğunda kimse İran için büyük fedakarlıklara katlanmak istememektedir. Ayrıca bu aktörler ABD’nin kendilerine yönelik baskılarında İran’ı bir nevi pazarlık aracı olarak da kullanmaktadır. " diye konuştu.

Koç, İran ve ABD arasında devrimden bu yana yaşanan sorunlar yüzünden İran'ın ABD başta olmak üzere herhangi bir dış düşmanın kendisine saldırmasını önlemek amacıyla caydırıcı gücünü geliştirmeye çalıştığını anlattı.

İran'ın balistik füzelerinin menzilini genişletmeyi ve bölgede kendisine bağlı devlet dışı aktörler tesis etme ve onları yönetmeyi önemli oranda başardığını kaydeden Koç şöyle konuştu:

"İran, ABD ve bölgesel müttefiklerinin bütün stratejik varlıklarına ulaşabilir noktadadır. Bu yüzden ABD’nin İran’a herhangi bir saldırısı bütün bölgeyi içerisine alacak şekilde bir çatışma alanına dönüştürür. İranlı siyasi ve güvenlik elitleri bunu açık bir şekilde ifade etmiştir. Bununla birlikte hem İran hem de ABD’li en üst yetkililer yaptıkları açıklamalarda savaş peşinde olmadıklarını vurgulamıştır. Çünkü böyle bir savaşın kazananının olmayacağı ortadadır. Böylesi bir savaşın vuku bulmasında kimin daha çok zarar göreceği değerlendirilmektedir. Bölgesel olduğu kadar küresel etkileri de özellikle petrol fiyatlarında yaşanacak sert artışlar da dikkate alınmaktadır.

Bu yüzden İran’ın yaptırımlar karşısında tahrik edici birtakım saldırıları tolere edilebilir kayıplar şeklinde görülmektedir. Tarafların, maliyetinin altından kalkamayacağı bir savaşa girmeye pek hevesli olmadığı anlaşılmaktadır. Ancak İran, yaptırımların hafifletilmesi amacıyla çatışmanın dozunu artırma peşindedir. Bu şekilde karşı tarafın kırılgan noktasını zorlayarak amacına ulaşmaya çalışmaktadır. Bunun farkında olan Trump, savaş ile değil yaptırımlar yoluyla sonuç alacağından emin bir şekilde şu anki politikasını sürdürmekten yanadır."

- "Olası bir İran-ABD savaşında en çok Türkiye etkilenir"

İRAM İç Politika Uzmanı Koç, ABD ile İran arasında meydana gelecek olası bir savaşın yaratacağı güvenlik, ekonomik ve insani krizlerden etkilenecek ülkelerin başında İran'ın en yakın ve önemli komşusu Türkiye'nin geldiğini öne sürdü.

Afganistan, Irak ve Suriye'de yaşanan güvenlik sorunları nedeniyle devlet otoritesinin tesis edilemediğini vurgulayan Koç, İran'ın bu halkaya eklemlenmesi ile sorunların daha da büyüyeceğine dikkati çekti.

Bütün bölgenin büyük bir güvenlik sarmalı içine gireceğinin altını çizen Koç, "Türkiye’nin sınırlarında Irak ve Suriye’de yaşanan deneyim İran sınırları içerisinde de tahakkuk edecektir. Bu durum doğal olarak Türkiye'nin ulusal güvenliğini ve toprak bütünlüğünü tehdit eden riskler barındırmaktadır. Ekonomik olarak da ikili ilişkiler başta olmak üzere Türkiye’nin Doğu'ya ve Orta Asya’ya açılan kapısı mesabesindeki İran’ın güvenliksiz hale gelmesi durumunda Tahran ve Orta Asya ülkelerine olan ticaret yollarımız da risk altına girmiş olacaktır." ifadelerini kullandı.

Mehmet Koç, İran-ABD ilişkilerinde yaşanan sorunların etkilerinin yanı sıra İran'da ekonominin doğru yönetilmemesinden kaynaklanan yapısal sorunla olduğuna değinerek ortaya çıkan yapısal sorunların ülkeyi ciddi ekonomik ve toplumsal krizlerin eşiğine getirdiğini söyledi.

İranlı yetkililerin bu koşullar altında ABD’deki seçimlere kadar direnmeyi planladıklarını aktaran Koç, şunları kaydetti:

"Ekonominin devletin kontrolünde olması kriz durumlarında kaynakların devlet eliyle yönetilmesini kolaylaştırmakla birlikte söz konusu kaynakların sınırlı oluşu ve giderek azalması karar alıcıları sıkıntılı durumlarla karşı karşıya getirmektedir. Yöneticilerin umut ve korku arasındaki kafa karıştıran açıklamaları ve toplumun bölgede yaşanan kaosun ülkeye sıçrama korkusu halkın bütün ekonomik baskılara rağmen direnç göstererek tepkisini ertelemesine sebep olmaktadır. Ancak gün geçtikçe müzakere umutlarının azalması ve savaş riskinin artması toplumun hemen bütün kesiminde kaygılı bir bekleyişe neden olmuş durumdadır. İran’ın yaptırımlar kuşatmasını kıramaması durumunda Cumhurbaşkanı Ruhani’nin de sıkça dile getirdiği kötünün iyisi seçeneği olan Venezuela senaryosu devreye girecektir."

- "Körfezde gerilim dünya enerji piyasasını etkiler"

Koç, Trump’ın son attığı twitlerle İran ve Çin krizini daha da girift bir hale dönüştürdüğünü belirterek, Çin'in bu krizde son derece rasyonel davranarak gerilimi tırmandırmaktan kaçındığını vurguladı.

Trump'ın son açıklamalarında ABD donanmasının Körfez'de güvenliği sağladığına ve Çin, Japonya ve diğer ülkelerin bunun karşılığını ödemediğine değindiğini aktaran Koç, "Trump söz konusu ülkelerin gerekli yükümlülükleri yerine getirmesini istiyor. Çinliler ABD ile küresel veya bölgesel düzeyde herhangi bir gerilime girmek istemiyor. Çin, Trump’ın açmış olduğu ekonomik savaşta dahi son derece rasyonel hareket ederek ABD ile karşı karşıya gelmekten sakınıyor. En azından şimdilik hazır olmadığı için bundan imtina ediyor. Bu yüzden Çin’in ve de diğer ülkelerin Trump’ın son mesajında dile getirdiği bedel ödeme konusu önümüzdeki günlerde daha açık bir şekilde dile gelecek ve büyük ihtimalle söz konusu devletlerin bazı maddi yükümlülükleri kabullenmesiyle sonuçlanacaktır. "

"Gerilimin yaşandığı bölge dünyanın en zengin petrol ve doğal gaz rezervlerine sahiptir." diyen Koç, sözlerini şöyle tamamladı:

"Dolayısıyla buradaki herhangi bir gerilim dünya enerji piyasasını etkileme kapasitesi bakımından küresel etkilere sahiptir. Her ne kadar gerilim şu an İran ve ABD, Suudi Arabistan, BAE ve İsrail ittifakı arasında yaşanıyor olsa da gerek nükleer anlaşmanın tarafı olan diğer aktörleri ve gerekse geriye kalan uluslararası toplumu yakından ilgilendirmektedir. Bu yüzden AB, Rusya ve Çin olabildiğince İran’ın nükleer anlaşmada kalmasını sağlayarak sürecin bir çatışmaya dönüşmesini engellemeye çalışıyor.

Doğrusu bu aktörlerin İran’ı ikna çabası Tahran’ın hayatını idame ettirebilmesi için gerekli ekonomik çözümleri beraberinde getirmezse krizin daha kötüleşmesinin önünde geçemeyecekler. Trump hem İran’a hem de diğer küresel aktörlere baskıyı günden güne artırsa da küresel bir savaş çıkarma peşinde değil. Bununla birlikte Trump ABD’nin sahip olduğu gücün sınırlarını zorlayarak ekonomik çıkarları maksimum düzeye çıkarma çabasındadır. Yani Trump, İran'da savaş değil ekonomik kazanç peşinde. Bu da beraberinde ABD’nin daha uzun bir süre küresel hegemonyasını sürdürmesine imkan sağlayacaktır."


Kaynak: