'Türkiye FETÖ'nünkü kadar hain bir darbe girişimi ile karşılaşmadı'

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Türkiye'nin tarih boyunca nice ihanetler, arkadan hançerlemeler görüldüğünü ancak FETÖ'nünkü kadar hain bir darbe girişimi ile karşılaşmadığını söyledi.
'Türkiye FETÖ'nünkü kadar hain bir darbe girişimi ile karşılaşmadı'

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "FETÖ mağdurları diye bir kavram üzerinden, sanki bu darbeyi yapanlar bunlar değilmiş gibi, bu darbede uçakları kaldırıp halkın üstüne, TBMM'nin üstüne bomba atanlar bunlar değilmiş gibi bunlarla irtibatlı olanların görevden alınmalarını bahane ederek birileri 'FETÖmağdurları' edebiyatı oluşturmaya çalışıyor." dedi.

Kurtulmuş, Ordu'nun Ünye ilçesinde, doğduğu evde gerçekleştirilen Kanal 7 televizyonunda canlı yayınlanan İskele Sancak programında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Doğduğu odayı gösteren Kurtulmuş, 5 kardeş olduklarını ve yalnızca kendisinin Ünye'de doğduğunu söyledi.

Rahmetli babasının ortaokula geldiğinde dedesi Numan Kurtulmuş'un daha iyi eğitim amacıyla ailesini İstanbul'a götürdüğünü anlatan Kurtulmuş, 80 yıldan uzun bir süredir İstanbul'da yaşadıklarını aktardı.

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, kendisinin yaz tatili için Ünye'de bulundukları sırada dünyaya geldiğini bildirdi.

FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin yürütülen soruşturmanın sorulması üzerine Kurtulmuş, 15 Temmuz darbe teşebbüsünün, Türklerin Anadolu topraklarında varoluş tarihi boyunca karşılaşılan en ağır ihanet olduğunu dile getirdi.

Tarih boyunca nice ihanetler, arkadan hançerlemeler görüldüğünü ancakFETÖ'nünkü kadar hain bir darbe girişimi ile Türkiye'nin karşılaşmadığını belirten Kurtulmuş, bu girişim sürecinin ise bir kaç gün değil, en az 40 yıllık bir süreç olduğunu vurguladı.

Devletin tüm kadrolarına girmiş ve kendisini gizlemiş, sapık bir takım itikatları olan, esasında ise askeri diktatörlük taraftarı olan bir yapıdan söz ettiklerin anlatan Kurtulmuş, "Dolayısıyla devletin içine girmiş bu unsurların tamamının arındırılması lazım." dedi.

FETÖ'nün son derece gizli, sinsi bir yapılanma olduğunu yineleyen Numan Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Millete silah çekmiş, milletin üzerine uçaklarla, tanklarla helikopterlerle saldırmış, 241 vatandaşımızın şehit olmasına vesile olmuş planın başlangıcını da Cumhurbaşkanımızın şehit edilmesi üzerine kurmuş olan hain bir plandan bahsediyoruz. Bu yapıyla mücadele etmek hepimizin boynunun borcudur. Nereye kadar gidiyorsa, hangi kılcal damara kadar iniyorsa, devletin bütün kadrolarının arındırılması, bu adamların hepsinin açığa çıkarılması lazım. Onun için bu mücadeleyi titizlikle sürdürüyoruz. TSK'da, hemen darbe teşebbüsünden sonra operasyonlar yapıldı. Zaten son iki yıldır yargıda ve özellikle emniyette operasyonlar yapılıyordu. Eğer yargı ve emniyet operasyonları yapılmamış olsaydı korkarım ki 15 Temmuz'da biz bu darbeyi yemiş olurduk."

Bundan sonra titizlikle, bütün kadrolardan, üniversitesinden maliyesine kadar, TSK'dan adliyesine kadar her yerden bunların temizlenmesi gerektiğine tekrar işaret eden Kurtulmuş, "Sonuna kadar gidilecek, kimler varsa bu hain yapıyla irtibatlı, yanında, sağında, solunda durmuş olan kim varsa bunlar hepsinden bu yaptıklarının hesabı sorulacak." ifadesini kullandı.

"En ufak bilgi atlanmıyor..."

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Beyin takımına dokunuluyor mu?" şeklindeki bir soru üzerine ise şu değerlendirmeleri yaptı:

"Çok ön planda olduğu düşünülen, bu iddialar içerisinde olan insanlar görevden alındı, gözaltına alındı, tutuklandı. Ama muhtemeldir ki üst düzeydeki çok sayıda eleman da darbe öncesinde Türkiye'yi terkettiler. Bir kısmı belki o sürede Türkiye'yi terkettiler, şimdi Yunanistan'a kaçmaya çalışanların olduğunu düşünüyoruz ama çok sayıda iş dünyasında, bürokraside bir takım unsurların darbe öncesinde Türkiye'yi terkettikleri bilgileri var. Ama sonuna kadar gidilecek. En ufak bir bilgi dahi atlanmadan, kim varsa bu hesap sorulacak."

Kurtulmuş, mahkeme sürecinde ortaya çıkan itiraflar olduğunu ve yeni bir takım bilgilere ulaşıldığını, bunun da soruşturmayı genişlettiğini aktardı.

"Örgütün hareket kabiliyeti kırıldı mı?"

"Gelinen noktada örgütün hareket kabiliyeti kırıldı diyebilir miyiz?" sorusu üzerine Kurtulmuş, "Büyük oranda Türkiye içerisinde kırıldığını söyleyebiliriz." açıklamasını yaptı.

Örgütün uluslararası bir ağı olduğunun bilindiğini vurgulayan Kurtulmuş, "Hemen darbe girişiminden sonra söylediğimiz bir şey vardı; bundan sonra bunların tekrar silahlarını çıkartarak, ordunun içerisinden bir ayaklanma yapmalarının imkan ve ihtimali görülmüyor. O defter kapamıştır." diye konuştu.

FETÖ'nün bundan sonraki süreçte algı operasyonu oluşturmaya çalışacağını değerlendiren Numan Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Mesela Türkiye ekonomisi kötüye gidiyor algısı oluşturabilirler. Hatta Moody's açıklamasının ardından bu '15 Temmuz'un artçısıdır' diye bir açıklama yapmıştım. Bu uluslararası networkun de etkisiyle ortaya çıkan, 'Türkiye ekonomisi kötüye gidiyor' algısı oluşturabilirler, ikincisi ise Türkiye'de halkı korkutarak, 'yeniden bir darbe mi geliyor' gibi sözlerle bir takım algı oluşturmaya çalışırlar ve Türkiye'de insan hakları ihlalleri oluyormuş gibi bir algıyla Türkiye'yi uluslararası kamuoyunda güçsüz hale getirmeye çalışırlar. Vatandaşlarımızın uyanık olmasını tavsiye ederek, çok somut bir örnek vermek istiyorum, ilk günden beri söylüyoruz; 'FETÖ mağdurları' diye bir kavram üzerinden sanki bu darbeyi yapanlar bunlar değilmiş gibi, bu darbede uçakları kaldırıp halkın üstüne, TBMM'nin üstüne bomba atanlar bunlar değilmiş gibi bunlarla irtibatlı olanların görevden alınmalarını bahane ederek birileri 'FETÖ mağdurları' edebiyatı oluşturmaya çalışıyor. 115 bin kişi hakkında işlem yapılmış, açığa alınmış, soruşturma başlatılmış vesaire. 70 bin kişi itiraz etti. Bunları titizlikle inceleyeceğiz. Ama bunların içerisinde çok düşük oranlarda bazı yanlışlıklar ortaya çıkmışsa ki bizimde bildiğimiz bazı yanlışlıklar var, bunları bahane ederek sanki bu bütün FETÖ'cülerin hepsine bir ortaya bir mağduriyet çıkarılmış, bunlara haksızlık yapılmış gibi bir algı oluşturmak gerçekten çok haksız bir algı operasyonudur. Bunlara halkın kanmaması lazım."

FETÖ mensupları tespit edilirken birtakım kriterler belirlendiği ifade edilerek, bu konuda titiz davranılıp davranılmadığı yönündeki soru üzerine Kurtulmuş, kriterlerin, ortaya çıkabilecek muhtemel haksızlık alanlarının hepsi uzun uzun konuşularak, tartışılarak belirlendiğini söyledi.

Yanlışlık ihtimaline karşı bir başvuru süreci başlatıldığını hatırlatan Kurtulmuş, bu kriterler ve varsa ilave kriterler ölçüsünde her dosyayla ilgili konunun gözden geçirildiğini, örgütle ilgisi olmayanların görevine iade edileceğini anlattı.

Kurtulmuş, kapatılan dernekler, vakıflar anlamında da varsa yanlışlıkların düzeltileceğini, kimseye haksızlık yapılmayacağını dile getirerek, "Titizlikle çalıştığımızın bilinmesini isteriz. Ama şunu da ifade edeyim, bu kriterlerin ötesinde bir de şu var muhtemelen, belli adamlar hiçbir karda yürümüş ve iz bırakmamış da olabilirler. Ne bankada hesabı vardır, ne sendika, vakıf üyeliği vardır, ne Bylock kullanmıştır. Çok sayıda kriptonun da geride kalmış olma ihtimali mevcuttur. Dolayısıyla bunların hepsini titizlikle ortaya koyarak mümkün olan somut veriler çerçevesinde bu değerlendirmeleri yapıyorum." diye konuştu.

"Meclisi bir pilot bombaladı ama bu bir kişinin arkasında on binlerce kişinin iradesi var. Hepsinden hesabını soracağız" yönündeki sözleri hatırlatılan Kurtulmuş, bu konuda şu değerlendirmede bulundu:

"Hiç şüphesiz. Şöyle bir saflığa da düşmemek lazım. Kim çıktı? Birkaç yüz asker çıktı. Bunların bir kısmı zaten ordudan atıldı, generaller atıldı, yarbaylar atıldı. 'Burada kalsın' manasında kimse bir şey söylemesin diye bunu söyledim. Evet, tekrar o cümleyi söylüyorum, Meclis'i bombalayan bir pilot, ama o pilotun o Meclis'i bombaladığında arkasında binlerce insanın iradesi olduğu, hatta 15 Temmuz akşamından sonra 'Bu kadar asker bir araya geldiniz, bir darbeyi yapamadınız' diye içinden, zihninden geçiren çok sayıda insanın olduğunu da biliyoruz. Dolayısıyla bu örgütün sadece asker üniforması içerisindeki eşkıyaları değil, o eşkıyaları bir şekilde destekleyen, hatta önce 17-25 Aralık öncesinde destekleyenler 'Bilmiyordum' diyebilir, ondan sonra destekleyenler ve hatta darbe teşebbüsünden sonra bile gönülleri, zihinleri hala bunlarla birlikte olan insanlar olduğuna işaret etmek için bunu ifade ettim. Dolayısıyla bu ortaya binlerle ifade edilecek bir uygulamayı çıkartıyor. 115 bin kişi açığa alındı ya da hakkında işlem yapıldı. Belki çok daha sayıda insana yapılacak. Buna dikkat çekmek için söyledim. Saf olmaya gerek yok. Bu anlamda uyanık olmak ve gerçekten titizlikle adalet prensibi çerçevesinde bu işleri yürütmek mecburiyetindeyiz."

"Öğrencilerin hiçbirisi mağdur edilmemiştir"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "1 milyona yakın OHAL mağduru var" sözlerine ilişkin değerlendirmesi sorulan Kurtulmuş, şöyle dedi:

"Bu çok yanlış bir değerlendirme. Özellikle 15 Temmuz'dan sonra ortaya çıkan FETÖ'yle mücadeledeki ortak kararlılığa çok ciddi şekilde zarar vercek bir cümle. Sayın Kılıçdaroğlu'nun bu konuların hepsiyle bilgilendirilmesiyle ilgili zaman zaman Sayın Başbakan ile bir araya geliyor, eğer ihtiyaç varsa yine bu konularda kendisine gerekli bilgiler verilir, sunulur. Üniversitelerdeki öğrencilerin hiçbirisi mağdur edilmemiştir. Somut olarak orayı söylediği için söyleyeyim, bu öğrenciler kamu üniversitelerine kendi girdikleri senelerdeki puanlara göre ve tercihlerine, isteklerine göre oralara yerleştirilmişlerdir. Hiçbir şekilde kapatılan üniversitelerin tamamı, vakıf üniversiteleri olarak kapatılan üniversiteler, onların kampüsleri, mülkleri devlet üniversitelerine onların intifa verilmiştir, mülkiyeti değil. Dolayısıyla hiçbir şekilde mağduriyet söz konusu değildir. Hele '1 milyon insan mağdur oldu' gibi bir sözü çok abartılı ve bu sözlerin söylenmesinin de sadece FETÖ'ye yarıyacak argümanlar olduğunu belirtmek isterim."

"Yenikapı ruhunun hala geçerli olduğunu düşünüyorum"

"Sulandırma niyeti mi taşıyor?" denilmesi üzerine Kurtulmuş, niyet konusunu tartışmayacağını, Yenikapı ruhunun hala geçerli olduğunu düşündüğünü söyledi. Bu ruhu hep beraber korumaları gerektiğini ifade eden Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yurt dışında konuştuğumuzda, FETÖ ile ilgili meseleleri anlattığımızda elimizdeki en önemli argümanlardan birisi o. Bakın sadece bir tek partinin, AK Parti'nin değil, CHP, MHP'nin Genel Başkanları, TBMM Başkanı, Genelkurmay Başkanı, Başbakanımız, Cumhurbaşkanımız, hepsi bir araya geldiler. Aynı kürsüde hepsi 5 milyon insana konuştular. Bunu dediğiniz zaman Batılıların gözü açılıyor. Bu bir demokrasi şöleni. Bu bir tarafgirlik, partizanlık değil. Hep beraber demokrasiye sahip çıkmak, darbeye karşı durmanın gövde gösterisi. Aynı şekilde o gün içerisinde diğer illerimizde de 5 milyon insanımız aynı mitinge katıldı. Yani 10 milyon. Bu şu demek, Türkiye'deki halkımızın 8'de biri o gün meydanlardaydı. Bu en az 15 Temmuz kadar önemli ve değerli bir gündür. Dolayısıyla Sayın Kılıçdaroğlu'ndan istirhamımız, ona tavsiyemiz şudur, bu tür meselelerle FETÖ'nün, hele darbeden sonra sinmiş, söyleyecek bir şey bulamayan FETÖ'nün yeniden başını kaldırması, böyle burnunu kaldırmasını sağlayacak bu tür koruma manasına gelecek sözlerden kaçınmak lazım. Varsa mağduriyetler bunlar somut olarak bize bildirilir, üstüne gideriz. Hakikaten biz de bir tek kişi bile olsa haksızlık yapılmasının hesabını kendilerimiz, bizler vereceğimizi biliriz, bu hassasiyetle hareket ederiz."

Kılıçdaroğlu'nun Yenikapı ruhuyla ilgili hükümeti kastederek, "Onların anladığı uzlaşma kültürü şu, 'Biz ne dersek siz 'Evet' deyin. Ne kadar güzel anlaştık. Böyle bir uzlaşma kültürü yok" sözlerinin anımsatılması üzerine Kurtulmuş, bunun yanlış bir değerlendirme olduğunu söyledi.

Numan Kurtulmuş, Yenikapı ruhuna sahip çıkmaktan, hep birlikte antidemokratik girişimlere karşı durulmasını kastettiklerini ifade etti.

"Ülkenin en önemli kazanımlarından, en değerli varlıklarından biri"

15 Temmuz'un ülkenin en önemli kazanımlarından, en değerli varlıklarından birinin demokrasi olduğunu gösterdiğini belirten Kurtulmuş, şu ifadelere yer verdi:

"Bu demokrasiyi hep beraber savunalım. Bugün iktidarda AK Parti var, yarın belki başka parti olacak. Ama iktidarın sadece ve sadece millet eliyle değiştirilmesinin zorunlu olduğunu hep beraber savunalım. Bunu savunmak, demokrasiye zor zamanda sahip çıkmakla olur. Normal zamanda yani ferah ortamlarda herkes demokrasiyle ilgili konuşur. Ama bizim milletimiz, 7'den 70'e herkes sokaklara çıkarak, bunun içerisinde bütün paritlerin mensupları da var, 15 Temmuz'da büyük bir direniş ortaya koydular. Çok önemli bir dönüm noktasıydı, 7 Ağustos'ta bu taçlandırıldı. Şimdi taçlandırılmış demokrasi ve milli irade direnişini kırmamak, bunu bozmamak lazım. Bununla ilgili olarak da bütün eleştirileri, samimi olarak iyi niyetle yapılmış bütün eleştirileri dinleriz."

Kurtulmuş, Yenikapı ruhunun sürüp sürmediği sorusunu ise şöyle yanıtladı:

"Sürmek mecburiyetinde olduğu kanaatindeyim. Çünkü bu FETÖ dediğimiz şey 15 Temmuz'da başarılı olsaydı çok açık söylüyorum, bugün ne Kılıçdaroğlu, ne Sayın Genel Başkanımız, ne MHP Genel Başkanı hiç bir şekilde ortaya çıkıp bir cümle söyleyebilecek durumda olmayacaktı. Türkiye'de demokrasi kalmayacak, milli iradenin hiçbir şekilde temsili söz konusu olmayacak, belki Türkiye şu anda şehir şehir, kasaba kasaba iç savaşa girmiş olacaktı. Dolayısıyla bu kadar ağır bir tehditle, daha dün gibi sıcak bir ortamda karşılaşmışız. Bunun için hep beraber bu tehlikenin bundan sonraki artçı depremlerini de ortadan kaldırmak için mücadele edeceğiz. Demokrasiyi, insan haklarını savunacağız. Varsa hükümetin yanlışlıkları, bunu samimiyetle ortaya koysunlar düzeltmek için gayret etmek de bizim vazifemizdir."

FETÖ'nün darbe girişimi sırasında sela okuyan bazı müezzinlerin susturulmaya çalışılmasını "darbeye destek" olarak nitelendiren Kurtulmuş, 15 Temmuz gecesi Türk milletinin yüzde 99'unun sokağa çıktığını, çıkamayanın da evinden dua ettiğini belirtti.

Türk milletinin darbenin karşısında yer aldığını dile getiren Kurtulmuş, birkaç kendini bilmezin darbenin yanında durmuş olabileceğini söyledi.

"Adil Öksüz gölge olarak salındı"

FETÖ'nün "hava kuvvetleri imamı" olduğu ileri sürülen ve sevk edildiği mahkemece serbest bırakılan Adil Öksüz'ün "MİT ajanı" olduğu yönündeki iddialara ilişkin bir soru üzerine Kurtulmuş, ajanlık iddiasının doğru olmadığının ilgililer tarafından ifade edildiğini hatırlattı.

Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Benim şahsi kanaatim şu, bütün samimiyetimle, bu kadar yıllık siyasi tecrübeyle, legonun parçalarını birleştirerek söylüyorum; ben Adil Öksüz'ün bir gölge olduğu kanaatindeyim. Yani muhtemelen başka birilerinin olduğu ve Adil Öksüz'ün de bir gölge olarak da ortaya salındığı kanaatindeyim. Bu, adamın FETÖ içerisindeki hiyerarşisini önemsiz gördüğüm anlamına gelmiyor. Muhtemelen Feto ile... Bu FETÖ ile Feto'yu da ayırmak lazım. FETÖ, örgütün adı, Feto da oradaki herifin adı, örgüt liderinin adı. Bununla irtibatlı olan kişilerden birisi bu ama ben sonuç itibarıyla bu kişinin bir gölgeden ibaret olduğunu düşünüyorum."

"Gölge ne demek? Aslı ne o zaman?" sorusu üzerine Kurtulmuş, "Aslını bilmiyoruz, bilmiyorum. Herhangi bir şekilde hiç kimseyle, hiçbir yapıyla ilgili böyle bir şey söyleyemem. Kesin bilsem onu da söylerim. Sonuç itibarıyla bu adam o kadar ortaya çıkıyor, yakalanıyor, sonra serbest bırakılıyorsa bunun arkasında gerçekten ya çok vahim hatalar, ihanet derecesine varan vahim hatalar söz konusudur ya da bu adam bir gölge olarak ortalığa salınmıştır." ifadelerini kullandı.

Öksüz'ün yakalanması için çalışmaların sürdüğünü belirten Kurtulmuş, Adil Öksüz'ün karakutulardan biri olduğunu dile getirdi.

Kurtulmuş, 15 Temmuz gecesi Başbakanlık binasında bulunduğunu ifade ederek, o saatlerde ilginç olaylar yaşandığına değindi.

Başbakanlık binasında Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş'in odasında, Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz ve bazı bürokratlarla bulunduklarını anlatan Kurtulmuş, binanın bütün ışıklarının kapatıldığını ve sadece odada bir abajurun yandığını belirtti.

"Haince saldırıların içerisinde olmaları önlendi"

Helikopterlerin binanın bahçesini taradığını, üstlerinden uçakların geçtiğini söyleyen Kurtulmuş, kendisine eski bir milletvekilinden gelen telefon üzerine, çok sayıda helikopterin darbe teşebbüsünden kullanılmasının engellenmesi için başka bir alana nasıl taşındığını şu sözlerle aktardı:

"Saat 02.30-03.00 gibi eski bir milletvekili arkadaşımız aradı. Yerini de söylemeyeyim, terörle mücadele ortamında kullanılan helikopterlerden çok sayıda helikopterin Ankara'ya getirilmesi ve darbe teşebbüsüne destek vermesi, katkıda bulunmasıyla ilgili orada komutanlar bir yüzbaşıya baskı yapıyorlar. Doğu illerinden bir tanesinden Ankara'ya gelmesiyle ilgili olarak. O yüzbaşı da önceki dönem milletvekili arkadaşımızı arıyor, arkadaşımız bizi aradı. Milletvekilimiz, 'Bu arkadaş artık baskılara dayanamıyor, bize güvenli yer söyleyin, biz bu helikopterleri kaldıralım, bir yerde emniyete alalım' dedi. Sağ olsun İsmet Bey bazı yerleri aradı, sonunda başka bir ilde valiliğin gösterdiği alana o helikopterler park edildi. Muhtemelen çok haince saldırıların içerisinde olmaları önlendi."

Akıncı Üssü'nde de uçakların kalkmasının engellenmesi için lastiklerin, benzinlerin yakılması fikrinin ortaya çıktığını ve daha sonra Kazan'daki vatandaşlara bunun iletildiğini bildiren Kurtulmuş, o bölgede halkın lastikler ve getirdikleri samanları yakarak uçakların kalkmasını engellediğini ifade etti.

"O gece orada bulunan, Meclis'te bulunan arkadaşlarımızın hiçbirinde en ufak bir tereddüt, endişe ortaya çıkmadı." diyen Kurtulmuş, hiç kimsede korku ve çekinme emaresinin bulunmadığını vurguladı.

"Hedefleri Türkiye"

Kurtulmuş, ikinci bir darbe girişimi ihtimali söylentilerine ilişkin şunları kaydetti:

"Bu örgüt çok önemli bir kalkışmanın içerisindeydi. Şimdi, 'yenildik, vazgeçtik' diyerek kenara çekilmeyecekleri aşikardır. Ellerindeki imkanlarla ne yapabiliyorlarsa onları yapmaya çalışacaklardır. Hedefleri Türkiye'dir. Türkiye'deki bu istikrarlı gidişatı önleyebilmek için ne yapabileceklerse bunu yapmaya çalışacaklardır. Ben ağırlıklı olarak bunun algı operasyonları üzerinden Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak olacağı kanaatindeyim. Yoksa bildiğimiz manada bir askeri kalkışma ihtimalinin olmadığı çok kuvvetle muhtemeldir."

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Türkiye'de insan hakları ihlalleri oluyor.", "FETÖ mağdurları oluyor.", "Türkiye ekonomisi kötüye gidiyor." gibi algılar oluşturulmak istenildiğine dikkati çekti.

İkinci darbe söylentilerinin de bir algı olduğunu ve halkın paniğe sevk edilmek istendiğini söyleyen Kurtulmuş, FETÖ'nün bu süreçten sonra atacağı adımların iyi hesaplanması ve örgütün adımlar atmadan tedbirlerin alınması gerektiğini, bunun da devletin üzerine düşen görev olduğunu ifade etti.

Kurtulmuş, darbe teşebbüsü söylentilerinin de normalleşmenin önüne geçmek amacıyla yapılan propagandalar olduğunu anlattı.

"Irak parlamentosunun aldığı karar

"Irak Parlamentosu 'Türkiye işgalcidir' diye bir karar aldı. Amerikalı Koalisyon Sözcüsü, 'Musul koalisyonunda Türkiye yoktur' dedi. Irak Başbakanı İbadi'nin açıklamaları da oldu. Konuşuyor mu, konuşturuluyor mu?" sorusuna Kurtulmuş, "Biz daha ılımlı bir şekilde 'Şartlar öyle konuşturuyor' diyelim ama hem Sayın İbadi'nin, hem Irak Parlamentosu'nun söylemiş olduğu bu sözlerin, son derece rencide edici ve haksız sözler olduğunu ifade etmek isterim. Bunları keşke söylemeselerdi." yanıtını verdi.

Kurtulmuş, Türkiye için bu sözlerin söylenilmiş hükmünde olmadığını, ciddiye alınmayacağını ve itibar edilmeyeceğini kaydetti. Ortada büyük bir haksızlığın bulunduğunu vurgulayan Kurtulmuş, "Adama şunu sorarlar; Musul, Rakka gibi hele Musul gibi Irak'ın en büyük şehirlerinden biri, bir gün içerisinde DAEŞ'e teslim edilirken neredeydiniz?" ifadesini kullandı.

Uluslararası camiaya da seslenen Kurtulmuş, "Musul'un işgali devam ediyor olmasına rağmen DAEŞ gibi dünyanın en kanlı terör örgütlerinden biri buralarda var oluyor olmasına rağmen niçin uluslararası camia olarak buraların kurtarılması ve oradaki yerel halkın kendi evlerine, köylerine, kentlerine dönmesi için bir tedbir geliştirmiyorsunuz?" sorusunu yöneltti.

Numan Kurtulmuş, Türkiye'nin tesadüfen işgalci bir güç olmak için Başika'ya gitmediğini vurguladı.

Musul'un terör örgütü DAEŞ'ten kurtarılması prensibi çerçevesinde Musul'daki yerel halkın eğitilmesi ve onlara destek verilmesi için Türkiye'nin orada bulunduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, "Türkiye, orada Musul halkına yardım etmek için bulunuyor. Bu başından beri böyledir. Dün böyleydi de bugün ne değişti, onu da sormak lazım." diye konuştu.

"Her platformda Amerikalılara anlatmaya gayret ediyoruz"

Kurtulmuş, bugün siyasette Suriye ve Irak başta olmak üzere bu bölgedeki karışıklıkların ardındaki temel nedenin, büyük güçler arasında devam eden "vekalet savaşları" olduğunu anlattı.

Bu vekalet savaşlarının sonuna gelindiği için özellikle ABD ve Rusya'nın karşılıklı olarak neredeyse çatışmaya ramak kalmış bir pozisyonda bulunduğuna işaret eden Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Burada herkes kimi etkileyebilirse, o etkiledikleri unsurlar üzerinden bu vekalet savaşlarında bir güç elde etmeye çalışıyor. Bunun sonu yok, durdurulması lazım. Özellikle Suriye'de bir an evvel bir barış sürecinin başlatılması gerekiyor. Irak'ta da özellikle büyükşehirlerin bir an evvel DAEŞ tehdidinden kurtarılarak, buralara yerel halkların yerleşmesinin sağlanması lazım."

"Musul'un yerel unsurlarına vereceğimiz destek devam edecektir"

Türkiye'nin Başika'da 3 bin Musullu Türkmen, Kürt ve Arap'ı eğittiği hatırlatılarak, bu grupların Musul'u kurtarabilecek kapasiteye ulaşıp ulaşmadığına ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, söz konusu eğitimler verilirken Musul'un kurtarılması meselesinde temel amacın, yerel unsurların ana unsur şeklinde kullanılması olduğunu aktardı.

Kurtulmuş, PYD/YPG gibi başka terör örgütlerinin işin içine karıştırılmadan, yerel unsurlarla Musul temizlendiği takdirde Türkiye'nin, katkı sunmaya hazır olduğunu ve bunun dışındaki bir senaryonun içinde de asla bulunmayacağını yineledi.

"Gerekirse biz, tek başımıza hareket ederiz diyor musunuz?" sorusu üzerine Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Orada uluslararası hukuktan kaynaklanan birtakım haklar çerçevesinde, Türkiye'nin Başika'da bir varlığı var, orada Türk askerlerinin de bir varlığı var. Musul'un kurtarılması için Musul'un yerel unsurlarına vereceğimiz destek devam edecektir. Oradaki Türk askeri varlığının devamı için de kararlıyız. O askeri varlığımızın da korunması, emniyet altına alınması için Türkiye her türlü tertibatı alacaktır."

"Yakınlaşma süreciyle ortak noktaya gelinecek"

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Türkiye'ye yapacağı ziyaret anımsatılarak, ana gündemin Suriye olup olmadığına ilişkin soruyu da yanıtlayan Kurtulmuş, iki ülkenin başından itibaren Suriye'deki çözüm konusunda farklı noktalarda durduğunu ancak bu yakınlaşma süreciyle bir çözüm bulunabilmesi için ortak noktaya gelineceğini vurguladı.

Kurtulmuş, çözüm bulunabilmesi için ortak bir noktaya gelineceğine değinerek, "Sonuçta Rusya şunu gördü, Amerikalıların da bunu gördüğünü görüyorum; hiçbir ülkenin Suriye'deki denklemi tek başına çözme gücü yoktur. Bu kadar açık." görüşünü dile getirdi.

OHAL uygulaması

OHAL uygulamasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kurtulmuş, şunları söyledi:

"Olağanüstü hal, FETÖ'cülere karşı ilan edilmiş bir olağanüstü haldir. Devletin içindeki mikroplara karşı ilan edilmiş bir olağanüstü haldir. Vatandaşımızın çok büyük bir kısmı olağan hayatını sürdürmeye devam ediyor. Allah'a çok şükür bunu sürdürmek, istikrarın da çok ciddi şekilde kuvvetlenmesine katkıda bulunmaktır. Onun için normalleşme lafını söylüyorum. Bu kadar badirelerden çok az bir millet, böylesine güçlü bir şekilde ayakta durarak çıkmayı başarabilir. Onun için Yenikapı ruhu çok önemli. Birlik, beraberlik içinde, demokrasiyi tahkim ederek, hak ve özgürlükleri tahkim ederek yolumuza devam edersek Allah'ın izniyle bu süreci aşmış olacağız."

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, OHAL'in 3 ay uzatılması kararına ilişkin soruyu da yanıtladı.

Bu uygulama ve süresinin uzatılmasının nedenlerine değinen Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"OHAL laf olsun diye çıkmadı. AK Parti iktidarı tek başına iktidar, bazı şeylere gücü yetmiyor, bazı yasaları tek başına çıkaramıyor. Bunun için 'Hadi olağanüstü hali çıkarım da bunun arkasına sığınarak birtakım işleri yaparız' diye verilmiş bir karar değil. Olağanüstü hal, devlet çok acil bir tehlike durumuyla karşı karşıya kaldığı için ilan edilen bir karardır. En başta bunu çok hızlı bir şekilde yapabileceğimizi ümit ediyorduk fakat buradaki esas mesele, bu tehlikeden devletin tamamıyla arındırılmasıdır. 3 aylık süre yetmedi, çok büyük bir meseleyle karşı karşıyayız. 40 yıllık bir iş. Şimdi ikinci bir 3 ay yapmak zorunlu hale geldi. Bu, ihtiyaç dolayısıyla ortaya çıkmış olan bir şeydir. Kısa bir süre içinde bitirmeyi bizler de isterdik ama sonuçta olağanüstü halin vatandaşımızı etkileyen bir olağanüstü tarafı olmadığı için gerekli tedbirleri de çok etkin bir şekilde alabilmemiz için olağanüstü hali bir dönem daha uzatma kararı aldık."

Teröre destek veren belediyeler

"Bazı belediyelere kayyum atandı. Hükümetin olağanüstü halden yararlanarak PKK terörüne dönük tehdide de mukabelede bulunma niyeti mi var?" sorusu üzerine Kurtulmuş, OHAL uygulamasının gerekçelerinden birinin de terör saldırılarından Türkiye'yi korumak olduğunu belirtti.

Kurtulmuş, FETÖ'nün de bunun bir parçası olduğuna ve OHAL uygulamasına imkan tanıyan 4 gerekçeden birinin terör örgütü PKK'ya yönelik olduğuna dikkati çekti.

"Teröre destekçi olduğu anlaşılanlara kayyum atanmıştır"

"Biz demokrasilerde partilerin defterinin böyle işlerle değil halkın iradesiyle dürüleceğine inanırız." diyen Kurtulmuş, milletin sandıklarda cevabını vereceğini vurguladı. 

Devlet olarak yapılacak şeyin teröre geçit vermemek olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, "Çok sayıda HDP'li belediye var, bunların bir kısmına hiçbir şekilde dokunulmamıştır. Sadece bir kısmına, teröre yakın, teröre müzahir, destekçi olduğu anlaşılanlara kayyum atanmıştır. Hatta AK Parti'li belediye olmasına rağmen FETÖ'ye müzahir olduğu ya da başka partilerden olduğu için görevinden alınmış, kayyum tayin edilmiş belediyeler var. Dolayısıyla burada bir ayrım gütmüyoruz. Terör örgütlerine destek olan ve bu açık olan belediyelere kayyum atanması meselesinden ibarettir bu karşılaştığımız süreç." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin kırmızı çizgileri

Kurtulmuş, "Türkiye'nin yeni bir Suriye pozisyonu var anlaşılan. Nedir bu? Fırat'ın doğusunda bir PKK/PYD oluşumu var. Buralarda fiili bir PKK oluşumu var. Fırat'ın doğusunu gözden çıkardık mı?" sorusunu da yanıtladı.

Kendileri için stratejik olan üç nokta bulunduğu bilgisini veren Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Bunlardan biri, Türkiye'nin güney sınırlarında boydan boya bütünleşik bir terör devletinin ya da örgüt devletinin kurulmuş olmasına asla rıza göstermeyiz. Bu, Türkiye'yi ilgilendiren bir mesele olmaktan önce Suriye'yi ilgilendiren bir meseledir ve Suriye'nin fiilen bölünmesi anlamına gelir. Aynen Kuzey Irak'ta üç parçaya bölündüğü gibi. Suriye'nin toprak bütünlüğü, önemli hassasiyet noktalarımızdan birisidir. Üçüncü hassasiyet noktamız da bu anlamda da Amerikalıların verdiği sözler çerçevesinde de PYD/YPG güçlerinin Fırat'ın doğusuna bütünüyle çekilmesidir. Bütün bunların sağlanması Türkiye'nin şu anki durumdaki önemli, acil kırmızı çizgileridir."

PYD'nin Münbiç'ten büyük oranda çekildiğini ancak halen birtakım unsurlarının bulunduğunu bildiklerini aktaran Kurtulmuş, Türkiye'nin bu bölgenin temizlenmesi konusundaki tutumunu kararlılıkla sürdürdüğünü belirtti.

"Artık yeter"

Kurtulmuş, Fırat'ın doğusunda PYD'nin hakim olmasının Türkiye'nin rıza göstermeyeceği bir konu olup olmadığı sorusunu ise şöyle yanıtladı:

"Zaten bu kantonları niye üç ayrı kanton ilan ettiler? Sonra bunları bütünleştirerek orada kendilerince bir terör devleti, kendilerince bir bölge oluşturmak için bunu söylediler. Siz onu böldüğünüz zaman zaten bu ipler kendiliğinden ortadan kayboluyor ve burada başka bir denklem devreye giriyor. Biz başka bir denklemin devreye girmesi için ısrarla Cerablus-Mare hattındaki, Münbiç cebindeki bu operasyonları arzu ettik ve bunu bir stratejik mesele olarak gördüğümüz için bunun üstüne gittik. Bu ayrışma sonucunda söz konusu proje de büyük oranda çökmüş olacak.

Esas mesele, Suriye'deki ilgili bütün tarafların barış masasına gelip müzakere edebilecekleri bir atmosferin oluşturulmasıdır. Artık hiçbir ülke tek başına oradaki oyunu kendi istediği şekilde sonlandırma becerisine, gücüne de sahip değildir. Artık yeter. Daha fazla Suriye halkının kayıplar vermesine kimsenin müsaade etmemesi lazım. Burada gerçekten halkın istediği istikamette, çoğulcu, demokratik bir sistemin inşa edilmesi için kimin ne gücü varsa bu konuda destek olması en önemli husustur."

Fırat Kalkanı Harekatı'nın son günlerde yavaşlayıp yavaşlamadığı sorusuna karşılık olarak da Kurtulmuş, "Yavaşlamadı. Harekatın amaçları var. Tek tek bu amaçlar karşılanıyor. Bu hedeflere ulaşılıyor, kendi istikametinde devam ediyor. Bütünüyle başarılı bir operasyonu sürdürüyoruz." ifadelerini kullandı.