Türkiye’nin ilk satranç romanını yazacak

Mavi Gözlü Esmer kitabının yazarı Gazeteci Vefa Ulutaş alışa gelmişliğin dışında bir kitap yazmayı hedefliyor. Gördüğü bir rüyadan etkilenen Yazar Vefa Ulutaş Türkiye’nin ilk satranç oyun romanını yazmak için çalışmalara başladı
Türkiye’nin ilk satranç  romanını yazacak

Mavi Gözlü Esmer kitabının yazarı Gazeteci Vefa Ulutaş alışa gelmişliğin dışında bir kitap yazmayı hedefliyor. Gördüğü bir rüyadan etkilenen Yazar Vefa Ulutaş Türkiye’nin ilk satranç oyun romanını yazmak için çalışmalara başladı

turkiyenin-ilk-satranc-1.jpg

Vefa Ulutaş yazmaya başladığı bu romana Farsça da “satranç oyunun atası” anlamına gelen “Çetreng” ismini verecek. Çetreng adlı bu romanda, satranç oyununu iki kişiye oynattıktan sonra 3.5 saat süren oyunun kodlarını alarak, keşfedilmemiş bir dünyanın dahice fikirlerini işleyecek. Vefa Ulutaş yazacağı bu roman ile bir ilki gerçekleştirmenin ve yeni bir yolculuğu keşfetmenin kendisini oldukça mutlu ettiğini dile getirdi.

“KENDİ İÇİNDE SAVAŞA DÖNÜŞECEK”

Böyle bir kitabı 10 ay önce yazmaya karar verdiğini söyleyen Vefa Ulutaş, “Bir rüya görmüştüm o rüyadan çok etkilendim sonra sabah kalktım ve üzerinde çok derin düşündüm. Neden olmasın dedim sonra.  Tarihin tozlu sayfalarına baktığımızda satranç savaştan önce insanlara stratejiyi gösteren oyun olarak geçiyordu. Ama ben burada farklı bir şey düşündüm: Madem satranç stratejiyi öğretiyor. Neden kendi içerisinde bir savaşa dönüşmesin. Hani aslında tarih boyunca insanların bunu görmezlikten gelmeleri bile insanlık için büyük bir açık.” şeklinde konuştu.  

TARİH GÜN YÜZÜNE ÇIKACAK

Geçmişinde uzun bir tarihi barındıran satranç oyununu günümüzde bir kitap haline dönüştürmesiyle, tarihi gün yüzüne çıkarmış olacağını ifade eden Ulutaş, “Aslında bizim bunu görmezlikten gelmemiz bile çok büyük bir eksiklik. Yani bu tarihte var olan bir şey ve bu yıllarda çıkacağı için kitabım sanki gerçeği gün yüzüne çıkartmış gibi olacağım. Satranç oynamayı da çok severim. Kitabım şuan yazım aşamasında tam olarak ne zaman biteceğini söylemem doğru olmaz çünkü bir kitabı yazmak için uzun bir zaman gerekir. O yüzden bir iki sene içerisinde biter diye düşünüyorum.” diye belirtti.

“HEM BİLİMSEL HEM DE KURGU”

Her yazarın kendi kitabını yazarken bir mekanı olduğunu vurgulayan Ulutaş, “Ben o kitabı yazarken çok güzel bir yer keşfettim. Selçuk Üniversitesinin antik tiyatro yeri aslında o eskiden yapılmış taşlarla zaten siz de görürseniz bana hak verirsiniz çok farklı bir atmosferde yazıyorum ve o bana çok güzel ilham veriyor. Bu kitabımda dünyada hiç kullanılmayan isimleri bulmaya çalışıyorum. Ve özellikle de hayvanların bilinmeyen yönlerini kitaba yazmaya çalışıyorum. Boş bir roman değil de hem bilimsel hem kurgu içinde her şeyi barındırıyor.” ifadelerini kullandı.

“YAZARLIK BİR ARAYIŞTIR”

Yazarlığın kendisi için ne anlama geldiğini anlatan Ulutaş Şöyle konuştu: “Bana göre yazarlık bir arayıştır. İnsanın kendisini bulma çabasıdır. Çünkü ne kadar çok yazarsanız insan kendisini o kadar çok arıyor. Derin düşüncelere giriyor. Öyle olunca da insanın kendisini daha iyi tanıma fırsatı oluyor. Şuan bana sorsanız kendinizi çok iyi tanıyor musunuz diye hayır derim çünkü insanın kendisini tanıması o kadar kolay bir şey değil. Her insan zamanla olgunlaşır. Çoğu insan kendisini keşfetmeyi sevmiyor. Hâlbuki insan kendisini keşfeder. İşte der ki ben başarısızım. Aslında her insan başarılıdır fakat insanlar kendi özlerine inmedikleri için başarısız oluyorlar. Oysa insan kendi alanında kendi branşında bir başarı yakalayabilir.”

“YAZILARIMI DAR KALIBA SIĞDIRMADIM”

Yazılarının her yaştan insana hitap ettiğini vurgulayan Ulutaş şunları kaydetti:” Dar kalıba sığdırmadım yazılarımı. Hayatın içerisinde bulunan her insana hitap edecek şekilde yazıyorum. Mavi Gözlü Esmer kitabımın kahramanlarında Poyraz Metin var. Mesela bu aslında farklı ideolojide, farklı dinlerde insanları tanıyan bir kahramanımız. Bu kahraman insanları tanıdıkça aslında toplumda tabulaşmış ön yargıları yıkıyor. Ve böylece eşitlikten ve sınıfsal bir ayrımın olmadığı, insanların güzel geçindiği, güzel bakış açılarına sahip olduğu her türde inanca, düşünceye saygı olduğu bir ortamı anlatıyor.”

“TOPLUMUN TABULARI VARDIR”

Ulutaş son olarak, “yazar topluma ayak uydurmalı mı?” sorusunu, “Aslında iyi bir yazar aynı zamanda o toplumun bir aydınıdır. Toplumun yıkılmamış tabuları vardır.  O yüzden bence yazar olduğu gibi topluma uymamalı ama toplum yazarlara uyabilir. O da her yönüyle değil tabi. Yazarın de eksik yönleri vardır çünkü. Yazarların görevi aslında aydın bilgiler vererek toplumu yönlendirmek, toplumun eksiklerini sorgulamak ve toplumun o eksiklerini çözümlemede eleştiri de bulunarak farklı alternatifler sunmak.” şeklinde yanıtladı. •SÜMEYRA KENESARI