"Üçüncü dünyanın sesi oluyoruz"

UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Öcal Oğuz:- "Türkiye UNESCO'yu zaafa uğratmayı değil, güçlendirmeyi temel alan bir perspektif içerisinde hareket ediyor. Bu da özellikle üçüncü dünyadan daha güçlü bir şekilde görülüyor "- "Ulusal düzeyde b
"Üçüncü dünyanın sesi oluyoruz"

ANKARA (AA) - TUĞÇENUR YILMAZ - Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Türkiye Milli Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Öcal Oğuz, Türkiye'nin kurum içinde aktif bir rol oynadığını belirterek "Türkiye, çatışmayı değil uzlaşmayı, UNESCO'yu zaafa uğratmayı değil güçlendirmeyi temel alan bir perspektif içerisinde hareket ediyor. Bu da özellikle üçüncü dünyadan daha güçlü bir şekilde görülüyor." dedi.

Oğuz, UNESCO'nun kuruluş yıl dönümü kapsamında, kurumun hedefleri, Türkiye Milli Komisyonunun misyonu, projeleri ve kültürel miras konusunda farkındalığın artırılmasına dair AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

UNESCO'nun 73 yıl önce, çok sayıda kültürel eserin harap olmasına neden olan Birinci ve İkinci Dünya savaşlarının ardından kurulduğunu söyleyen Oğuz, kurumun oluşmasında insanlığın barış isteğinin rol oynadığını ifade etti. Oğuz, bu kapsamda, kültürler arası diyalog yolu ve ön yargıların azaltılması bilinciyle dönemin milli eğitim bakanlarının 1945'te Londra'da düzenlediği bir konferansla UNESCO'nun kurulduğunu kaydetti.

Türkiye'nin de bu konferansta yer aldığına dikkati çeken Oğuz, "UNESCO'yu kuran ülkelerden biriyiz ve 10'uncu sıradayız. 20 ülke böyle bir unvana sahip. Bu bizim için hem onurlandırıcı hem de özellikli bir konu." diye konuştu.

- "UNESCO dünyanın 5 değil, 195 olduğunun kanıtlandığı yerdir"

Oğuz, UNESCO'nun diğer uluslararası kurumlara nazaran daha eşitlikçi ve demokratik bir yapıya sahip olduğunu belirterek "UNESCO gerçekten dünyanın 5'ten büyük olduğunu, dünyanın 5 değil, 195 olduğunun en iyi kanıtlandığı yerdir." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye Milli Komisyonu olarak görevlerinin Türkiye'nin kurumlarına danışmanlık yapmak olduğunun altını çizen Oğuz, bunun için 200 kadar akademisyen ve uzmanla doğrudan çalışıp aylık toplantılarda bölgesel ve küresel konularda ne yapılacağına dair değerlendirmelerde bulunduklarını anlattı.

- "Üçüncü dünyanın sesi oluyoruz"

Oğuz, Türkiye Milli Komisyonu olarak 73 yıllık UNESCO tarihinde 69 senedir seslerini duyurduklarını vurgulayarak çok eski, çok deneyimli, çok birikimli ve demokratik altyapısı çok güçlü bir Milli Komisyon olduklarını dile getirdi. Özellikle son dönemlerde Türkiye'nin UNESCO'nun bütün programlarında varlık göstermeye başladığının altını çizen Oğuz, geçen yıl Paris'te yapılan genel konferansta Türkiye'nin Almanya gibi güçlü bir ülkeyi 106'ya karşı 134 oy ile geçerek yürütme kuruluna seçilmesine dikkati çekti.

Uluslararası toplumda da Türkiye'ye yaptığı çalışmalardan ötürü güvenildiğini söyleyen Oğuz, "Üçüncü dünyanın bir anlamda sesi oluyoruz. Afrika'nın, Latin Amerika'nın, Uzak Doğu'nun, Asya'nın, Türk cumhuriyetlerinin, Balkanların her biriyle ikili ya da çoklu bölgesel temaslarımız var." ifadelerini kullandı.

Oğuz, Türkiye'nin UNESCO'daki tutumuna ilişkin ise "Türkiye, çatışmayı değil uzlaşmayı, UNESCO'yu zaafa uğratmayı değil güçlendirmeyi temel alan bir perspektif içerisinde hareket ediyor. Bu da özellikle üçüncü dünyadan daha güçlü bir şekilde görülüyor." dedi.

- Kültürel mirasın sanat eserlerinde yer bulması önerisi

Türkiye'nin coğrafi olarak bir kavşak noktasında bulunması nedeniyle tarih bakımından çok zengin bir ülke olduğunu vurgulayan Oğuz, dünya mirası listesinde ülkeden yalnızca 18 eserin bulunmasının eksiklik olduğunu söyledi. Oğuz, bunu telafi etmek için ellerinden geleni yaptıklarını belirterek "Ulusal düzeyde bilincimizi güçlü tutarsak kültürel mirasların tanıtımını ve gelecek kuşaklara aktarımını sağlayabiliriz." diye konuştu.

Türkiye'de kültürel mirası korumak için kültürel mirasların çeşitli sanat eserlerinde tematik olarak ön plana çıkarılabileceği önerisinde bulunan Oğuz, görsel dünyanın bu anlamda önem arz ettiğini kaydetti. Oğuz, mirasların edebiyat, sinema, belgesel, tiyatro gibi sanat dallarında konu olarak işlenebileceğini vurgulayarak "Sinema sektöründe parlak bir dönem yaşıyoruz. Dünya, bizim ürettiğimiz filmleri çokça kullanıyor. Neden onu fırsata dönüştürmeyelim?" ifadesini kullandı.

Bunu "tanıtım ve etkileşim fırsatı" şeklinde değerlendiren Oğuz, kültürel mirasın görsel dünyada sunulması için ilgililere çağrıda bulundu.

- "Terk edilmiş mekanlar yeniden hayata kazandırılıyor"

Oğuz, kültürel miras konusunda Türkiye'de toplum bilincinin geçmişe göre daha iyi olduğunu belirterek şunları kaydetti:

"Ancak bu yeterli değil. Biz bir kavşak ülkesiyiz. 15 bin yıllık bir tarihin üzerindeyiz. Nereye dokunsanız tarihi eser ve sit alanları çıkıyor. Bütün kaynaklarımızı ve gücümüzü harcasak dahi pek çok alanda arzu edilen korumayı sağlamak mali açıdan, zaman ve insani açıdan mümkün olamıyor. Ancak her şeye rağmen üstün evrensel değer taşıyan çok önemli eserlerin artık kaybolma ihtimalini hiçbir şekilde öngörmüyoruz."

Son yıllarda yasal olarak da kültürel mirası korumak için düzenlemeler yapıldığını belirten Oğuz, "Bir dönem terk edilmiş ve evsizlerin barındığı mekanlar bir şekilde yeniden hayata kazandırılan alanlara dönüştürülüyor." dedi.

- "UNESCO idealleri etrafında buluşamayacağımız hiçbir ülke kalmadı"

Oğuz, Türk dili konuşan ülkelerle bir "Türksoy Üyesi Ülkeler Milli Komisyonlar Ağı" kurduklarını, somut olmayan kültürel miras ve doğal miras alanlarında iş birliği yaptıklarını kaydetti.

UNESCO bünyesindeki "Dünya Belleği" programı kapsamında savaşlar ve doğal afetler gibi olağanüstü durumlarda kaybolma ihtimali olan belgelerin korunmasının hedeflendiğini aktaran Oğuz, bu kapsamda Mevlana Külliyatı gibi ortak mirasları dijital ortama aktarmaya çalıştıklarını söyledi.

Öte yandan Oğuz, Latin Amerika, Afrika ve Arap ülkeleri ile de yıllık UNESCO Komisyonları toplantıları düzenleyip belirlenen temalar üzerinden tartışmalar yürüttüklerini kaydetti.

"Dünyada UNESCO idealleri etrafında buluşamayacağımız hemen hemen hiçbir ülke ve bölge kalmadı." diyen Oğuz, etkin bir diyalog içerisinde uluslararası toplumla çalıştıklarını sözlerine ekledi.

Kaynak: