Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal

Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal

ÜRET, SAT, HARCA, YOKSA!...

ÜRET, SAT, HARCA, YOKSA!...

Dünya Yunanistan’la yatıp, Yunanistan’la kalkmaya devam ediyor. Alexis Tsipras kurnazca bir manevrayla Yunanistan’ı içine düştüğü krizden en az hasarla kurtarmak için tüm Yunan halkını olayın içine çekmek pahasına yani referanduma dahi götürerek, Avrupa Birliğine (AB) ve kreditörlere karşı elini güçlendirmeye çalıştı ve bunda kısmi boyutta başarılı oldu. Ancak Yunanistan’ının içinde bulunduğu ekonomik durum, referandumla zaman kazanarak çözülecek kadar basit görünmüyor. Çünkü uzun yıllardır AB üyesi olan ve üyeliğin avantajlarından yararlanan, kişi başına geliri AB ortalamasından en azından düşük olmayan, sahip olduğu tarihi ve turistik varlıklarıyla (adalar, sahil, plaj, kum vb.) ciddi miktarlarda turizm geliri elde eden ve bu alanda uluslararası arenada ciddi boyutta söz sahibi olan Yunanistan’ın borçlarını dahi ödeyemeyecek duruma düşmesinin incelenmesi, nedenlerinin ortaya konulması gerekiyor ki ve diğer tüm ülkelere de örnek olsun. En son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim, Yunanistan üretmeden tüketmeye çalışmasının, ülke olarak gelirinden fazla harcamasının cezasını çekiyor, bedelini ödüyor. Reel ekonomisi gelişmeden, yani dünya ekonomisi arenasına çıkıp, o pazarlarda mal satabilecek düzeye ulaşmadan sürdürülebilir bir kalkınma veya büyüme süreci yakalamak mümkün değildir. Dünyada hiç bir ülke yoktur ki reel ekonomisi gelişmemesine rağmen, finans (mali, bankacılık, borsa, türev piyasalar) sektörü gelişmiş,  ekonomik açıdan zengin ülkeler sınıfında kalıcı olarak yer alabilsin ve orada kalabilsin. Belki okurken kolay görünebilir ama bir ülkenin küresel bazda üretim yapması, ürünlerini satabilmesi dünya ticaretinde ağırlığının olmasının arkasında yatan temel nokta ilk olarak o ülkenin beşeri sermaye niteliğinin yüksekliği anlamına gelir ki bunu başarmak ülke olarak çok uzun süreli ve meşakkatli bir programın uygulanmasının sonucudur.

 

 

Ülkelerin ilerlemelerinin temeli çağının gereklerine uygun olarak yapılan eğitime dayanır. Halkının eğitim düzeyi yüksek olan ülkeler, gelişmiş, ileri teknolojili mal ve hizmet üretimi yapabilen ve hepsinden önemlisi çalışmayı yaşam biçimi haline getiren ülkelerdir. Yunan halkı, tarımsal ve sanayi sektöründe üretim yapmaktan vazgeçip sadece hizmet sektöründen elde etmeyi düşündüğü gelirle yaşamayı tercih etmesinin, tabi ki kolayına da geldiği için gelirinden fazla harcayarak yani borçlanarak yaşamaya çalışmasının, bunun belki de sonsuza kadar süreceğini düşünmesinin ve üyesi olduğu AB’ye güvenmesinin sonuçlarını yaşıyor. Artık dünyanın her hangi bir yerindeki bir firmanın dünyanın her hangi başka bir yerindeki bir firma ile rekabet edebilmekte. Her ülke dünya sahnesinde başrol oynamak istediği ve bunun yolunun da yüksek teknolojiye sahip mal ve hizmet üretip bunları dünya pazarlarında satmaktan geçtiğinin farkında. AB gibi iktisadi ve siyasal açıdan güçlü, önemli bir çoğunluğunu gelişmiş ülkelerin oluşturduğu, ABD’ye bile karşı etkili bir güç odağı olma iddiasındaki dünya ölçeğindeki bölgesel bir birliğin, kendi bünyesi içindeki aksayan bir üyesini belli bir süreden sonra taşıyamayacağını dünyaya göstermesi ve diğer tüm uluslararası bölgesel kuruluşlara (NAFTA, LAFTA, ASEAN, EFTA, KEİB, ŞANGHAY BEŞLİSİ gibi) Yunanistan üzerinden, dünya ekonomisinin geleceği bakımından önemli mesaj verdiğini düşünüyorum.

 

 

En önemli mesaj, her ülke kendi ürettiği, dünyaya satabildiği mal ve hizmet miktarı kadar harcamalıdır yani ülkeler ancak kendi geliri kadar zengindir. Bir ülke başka ülkelerin gelirleriyle yani borçlanarak yalancı bahar misali bir süre refah içinde yaşayabilir, yaşadığını zannedebilir. Ama artı değer oluşturmadan, üretmeden, satmadan hele hele borçlanarak ve üstelik borç yoluyla sağladığı kaynakları verimli yatırımlara yönlendirmeden ülkelerin refah düzeylerinin yükselmesi mümkün değildir. Dünya ölçeğinde söz sahibi olabilmenin yolu en başta toplumsal barış ve birlikteliği sağlamak, sonra nitelikli bir eğitim düzeyini yakalamaktan, insana ve AR-GE’ye yatırım yapmaktan, ulusal ve uluslararası doğrudan yatırımları artırmaktan, yüksek teknolojili mal üretmek ve bunun pazarlamaktan, en özü ise çalışmaktan geçiyor. Gelişmek, gerçekten bağımsız ve güçlü bir ülke olabilmemiz için bu şartları bir an önce yerine getirmemiz, ülke olarak enerjimizi günlük, kısır çıkar ve hedeflere değil, küresel çıkarlarımız için seferber etmemiz gerekiyor. Başka şansımız da yok çaremiz de. Değilse Yunanistan’dan beter oluruz!...   

 

 

Soru: İktisat bilimine göre para sermaye midir? Neden?...

 

 

Sözün Gözü: Her kişi görünürde insandır ama her kişi adam değildir.  

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal Arşivi
SON YAZILAR