Vatikan’da Uluslararası Suçlarla Mücadele semineri

Dışişleri Bakanlığı Araştırma ve Güvenlik İşleri Genel Müdürü Büyükelçi Aylin Taşhan:- "Türkiye, hala kendine özgü, yeni nesil terörist örgütlere karşı mücadele etmektedir ve dünyanın geri kalanını da bunların teşkil ettiği tehdide ilişkin uyarmaktadır. Ş
Vatikan’da Uluslararası Suçlarla Mücadele semineri

VATİKAN (AA) - Dışişleri Bakanlığı Araştırma ve Güvenlik İşleri Genel Müdürü Büyükelçi Aylin Taşhan, küresel terörizm tehdidine ilişkin, "Türkiye, hala kendine özgü, yeni nesil terörist örgütlere karşı mücadele etmektedir ve dünyanın geri kalanını da bunların teşkil ettiği tehdide ilişkin uyarmaktadır. Şunu vurgulamak isterim ki terörizm, uluslararası toplumun ortak ve karşılıklı pekiştirici eylemlerini gerektiren küresel bir tehdittir." dedi.

Vatikan'a bağlı Pontificia Urbaniana Üniversitesinde Meksika-Endonezya-Güney Kore-Türkiye-Avustralya (MIKTA) Oluşumu çerçevesinde, Türkiye, Endonezya, Güney Kore ve Avustralya’nın Vatikan Büyükelçiliklerinin ev sahipliğinde, "Uluslararası Suçlarla Mücadele" semineri düzenlendi.

Moderatörlüğünü Türkiye’nin Vatikan Büyükelçisi Prof. Dr. Mehmet Paçacı’nın yaptığı seminerde Büyükelçi Taşhan, "Geri Dönen veya Yerini Değiştiren Yabancı Terörist Savaşçılara Özel Vurguyla, Türkiye’nin Terörizmle Mücadele Çabaları" başlıklı bir konuşma yaptı.

Terörizm tehdidinin küresel boyutta beklenmeyen seviyelere ulaştığına ve gelecekte de uluslararası güvenliğe meydan okumaya devam edeceğine işaret eden Taşhan, uluslararası toplumun bu alandaki üstün gayretlerine rağmen teröristlerin taktik ve hareket tarzlarını değişen şartlar ve karşı tedbirlere adapte ettiğini belirtti.

- "Terörizm tehdidi Türkiye için yeni bir olgu değil"

Terörizmin dünyanın çeşitli yerlerinde yaşandığına dikkati çeken Taşhan, "Türkiye için terörizm tehdidi ne yazık ki yeni bir olgu değil. On yıllar boyunca Türkiye, farklı ideolojilere sahip terörist örgütler tarafından hedef alındı. Türkiye, bu tehditlerle birçok cephede mücadele konusunda aktif olarak rol oynuyor." diye konuştu.

Türkiye’nin geçmişte Ermeni terör örgütleri, şu anda da DEAŞ, PYD/YPG/PKK ve 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin faili Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) gibi terör örgütleriyle mücadele ettiğini vurgulayan Taşhan, "FETÖ, binlerce okul, iş kuruluşu ve sivil toplum kuruluşları gibi çatılar altında yaklaşık 160 ülkede faaliyet göstermektedir. Bu örgütün hareket tarzı, dünyanın her yerinde aynı. Örgüt, sızma ve küresel olarak ekonomik ve siyasi etkinliklerini artırmayı hedefleyerek, faaliyet gösterdiği tüm ülkeler için direkt güvenlik tehdidi teşkil etmektedir." ifadelerini kullandı.

Bölgede devam eden kriz nedeniyle 120 ülkeden yaklaşık 40 bin yabancı terörist savaşçının Suriye ve Irak’a geldiğini ve DEAŞ ve YPG gibi çeşitli ideolojilere sahip terör örgütlerine katıldığını aktaran Taşhan, Türkiye’nin Suriye’den gelen terörizm tehdidini bertaraf etmek maksadıyla Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatlarını düzenlediğini hatırlattı.

Türkiye’nin Suriye’deki insani çabaları kapsamında son olarak 17 Eylül'de Rusya ile İdlib hususunda Soçi mutabakatına varıldığını anımsatan Taşhan, böylece İdlib’de insani bir felaketin ve daha fazla kan akmasının önüne geçildiğini belirtti.

Yabancı terörist savaşçılarla mücadele sorumluluğunun sadece savaş bölgesiyle sınırı olan Türkiye gibi ülkelerin omuzlarına bırakılamayacağını anlatan Taşhan, şöyle konuştu:

"Türkiye, hala kendine özgü, yeni nesil terörist örgütlere karşı mücadele etmektedir ve dünyanın geri kalanını da bunların teşkil ettiği tehdide ilişkin uyarmaktadır. Şunu vurgulamak isterim ki terörizm, uluslararası toplumun ortak ve karşılıklı pekiştirici eylemlerini gerektiren küresel bir tehdittir. Uluslararası iş birliği, terörizmle mücadele hususunda kritik önem taşımaktadır."

- "Terörizm herhangi bir din veya milletle bağdaştırılamaz"

Endonezya Emniyet Genel Müdürü Suhardi Alius da "Endonezya, terörizmin herhangi bir din, millet veya uygarlıkla bağdaştırılamayacağını ve bağdaştırılmaması gerektiğini vurgulamaktadır." ifadesini kullandı.

Endonezya’da son iki yılda yaşanan terör saldırılarına ilişkin bilgi veren Alius, bölgede DEAŞ terör örgütünün etkin olduğunu söyledi.

Endonezya’nın terörizmle mücadelesini, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne uygun şekilde yürüttüğüne işaret eden Alius, emniyet güçlerinin çalışmalarının yanı sıra radikalleşmeyle mücadele, radikalleşmeyi tersine çevirme, ulusal direnç ve hazırlıklı olma gibi konulara da odaklandıklarından bahsetti.

- "MIKTA siber suçlarla mücadele için platformunu geliştirmeli"

Kore Konkuk Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi YoungJa Bae da sunumunda odaklandığı siber suçların siyasiden ziyade ekonomik ve sosyal nedenleri olduğuna dikkati çekti.

Siber suçların uluslararası düzeyde en hızlı artan suçlardan olduğunu bildiren Bae, bu suç türüyle mücadele için atılmış uluslararası adımlar ve imzalanan sözleşmelerden bahsetti.

MIKTA (Meksika-Endonezya-Güney Kore-Türkiye-Avustralya) oluşumunun çok önemli bir orta güç diplomasi platformu olduğunu söyleyen Bae, "MIKTA, siber suçlara karşı uluslararası iş birliği için kendi platformunu geliştirmeli." dedi.

- "İnsan kaçakçılığının bilinmesi, teşhis ve harekete geçilmesi açısından önemli"

Avustralya Federal Polisi (AFP) Kıdemli İrtibat Subayı Andrea Humphrys de "Avustralya’da İnsan Kaçakçılığıyla Mücadele" konulu konuşmasında, 2016'da dünya genelinde yaklaşık 40,3 milyon, Avustralya'da da 15 binden fazla insanın modern kölelik şartları altında yaşadığının tahmin edildiğini dile getirdi.

Avustralya'nın insan kaçakçılığında genellikle "hedef ülke" olarak konumlandırıldığını belirten Humphrys, ülkede genelde Asya kökenli kaçakçılık mağduru kişilerin bulunduğunu bildirdi.

AFP'nin son dönemde "insan kaçakçılığı ve kölelikle" bağlantılı başvuruların arttığını gözlemlediğini söyleyen Humphrys, "İnsan kaçakçılığı kendini farklı yollarla belli edebilir, bu yüzden polislerin ve ilk etkileşime geçen cephe hattı çalışanlarının bu alanı iyi bilmesi çok önemli, böylece insan kaçakçılığını teşhis edebilir ve buna karşı harekete geçebilirler." dedi.

Kaynak: