Hasan Mutluoğlu

Hasan Mutluoğlu

YANGINA KÖRÜK

YANGINA KÖRÜK

Çobanlık yapanlar çok iyi bilirler. Çoban,  sürüsünü yaydıktan sonra, sürüyü geceleme yapacağı alana getirir. Yaz günü sürü,  genellikle açık alanlarda gecelettirilir. Davar sürüsü sıkıştırılarak bir araya getirilir ve yatışı sağlanır. Çoban köpekleri,  sürünün ayrı ayrı taraflarına konuşlandırılır. 
Bu arada çoban da sürüye en yakın yere kepeneğini serer, istirahata çekilir. Uyumadan önce, sürü içinde bulunan en EKE koyunun ayağına bir ip bağlayıp, ipin diğer ucunu kendi eline bağlar.
EKE; yetişkin, sürüyü sevk eden ve en önde giden koyundur. Çobanların en büyük yardımcılarıdır. Sürünün bir yerden bir yere götürülmesi için bu EKE koyunun devrede olması gerekir.
Bilindiği gibi, koyunlar çok ürkek hayvanlardır. Herhangi bir sebepten dolayı ürken hayvanlar, EKE koyunun gittiği istikamette şuursuzca gider. Bu hareketi önlemek, durdurmak imkansızdır. 
Haberlerde bu tür vakaları duyarız.” Eke koyunun ardına takılan koyunlar uçurumdan atlayarak telef odular.” Sürü halinde hareket,  felaketi beraberinde getirmiş olur.
Çobanın eline bağladığı ilmek, sürünün böyle bir hareketinden hemen haberdar olması ve gerekli tedbiri almasını sağlar. Buna halk arasında “Korku ile yatmaktansa,  uyanık olup uykusuz kalmak yeğdir.” denir.
Yani; çoban kendi sorumluluğunda bulunan sürüsüne, emanetlerine sahip olmanın gereğini yapar. “Tedbir almak bizden, taktir Allah(c.c)’tan.” anlayışı ile hareket inancımızın bir gereği.
Çobanlık yapmak çok kolay olmadığını biliyoruz. Bu işi yapabilmek için, ama hakkıyla yapabilmek için tecrübeli çobanların yanında ÇONA (çoban yamağı)lık yapmak gerekir.
Sürü içindeki koyun çeşitlerini, hareket saatlerini, dölleme/döl alma zamanlarını, sağımını, sürünün düşmanlarını, verimli sağım zamanlarını, yaş farkının davranışlarını, sevk ve idaresini… v.s iyi bilemeyenler çoban olamazlar. Güttüklerinin sorumluluğunu alamazlar.
Bu hikayeyi neden yazma gereği duydum?
 Son on gündür, ülkemizin gündemini meşkul eden İstanbul’daki GEZİ olayları, ülkeyi seven her vatandaşı üzdü. 
Masumane, iyi niyetle ortaya konmak istenen istek ve görüşler,” aklını kaybeden kitle psikolojisi”ni iyi bilenler tarafından yönlendirilen hareket,  sıkıntılı hale getirilmiştir. . “Kaş yapayım derken, göz çıkarmak.” buna derler.
Yangına su ile gitmek yerine “Yangına körükle gitmek.” tercihi yapanlar, ne yazık ki emellerine bu durumu alet etmişlerdir.
Gün geçtikçe hızını kaybeden olayların iç yüzü ortaya çıkmaya başladı. Başta siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, devlet yöneticileri, eğitimciler, kendilerini ilgilendiren yönü ile ders almışlardır. En iyimser düşünce ile böyle düşünmek  istiyorum.
Üzerinde yaşadığımız toprak parçası, uğrunda akıttığımız kan, göz yaşı, alın teri,  bedelleri  karşılığında vatan olma vasfını kazanmıştır. Bu vatanı, üzerinde yaşayan her renk, kültür, ırk çeşitliliğini gösteren insanlar bizim insanımızdır. Hepsi mubarektir. Hiç birisinden vaz geçme lüksümüz yoktur/olamaz.
Peygamberimiz Hz. Muhammed(S.A.V) “Hepiniz çobansınız, hepiniz güdüklerinizden sorumlusunuz.” buyurarak, herkese sorumluluğunu hatırlatmıştır.
Eğitim/öğretim sahasında,  sorumluluk sahibi insanların yetişmesi en önemli önceliktir. Eğitim; planlayıcıları, görevlileri bu işlevi yerine getirme durumundadır.
Bizleri; Hasan, Hüseyin, Ahmet, Mehmet, Ayşe, Fatma, diye isimlendirmişler. Ama; bizim esas adımız İNSAN . 
İNSAN olmak, insanca yaşamak istiyorsak gereğini yapmanın sorumluluğunu yeniden hatırlayalım. 
“SEVGİ TOPLUMU” oluşturmanın gayreti içinde olalım.
Yunus Emre’nin “Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz.” sözü sözümüz olsun.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Mutluoğlu Arşivi
SON YAZILAR