Yargıtaydan kredi masraflarına ilişkin zamanaşımı süresi kararı

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, davacıların icra takibinde bulunmasının, bankalarca alınan kredi kullandırım masraflarının iadesi için 10 yıl olarak belirlenen zamanaşımını durduracağına hükmetti.
Yargıtaydan kredi masraflarına ilişkin zamanaşımı süresi kararı

Yargıtay, davacıların icra takibinde bulunmasının, bankalarca alınan kredi kullandırım masraflarının iadesi için 10 yıl olarak belirlenen zamanaşımını durduracağına karar verdi.

Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, Ankara'da yaşayan tüketicinin, bir bankadan 26 Mayıs 2005'te kullandığı kredi nedeniyle alınan 400 liralık masrafın iadesi için Ankara 17. İcra Müdürlüğüne yaptığı başvuru üzerine 11 Ağustos 2014'te icra takibi başlatıldı.

Banka tarafından icra takibine itiraz edilmesi üzerine, tüketici, 16 Haziran 2015'te dosya masrafı alacağının tahsili talebiyle Yenimahalle Tüketici Hakem Heyeti Başkanlığına başvurdu. Hakem heyeti, başvuruyu zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle reddetti.

Başvurucunun, hakem heyeti kararının iptali istemiyle Ankara 8.Tüketici Mahkemesine yaptığı müracaat da reddedildi.

Karar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca kanun yararına bozulması talebiyle temyiz edildi. Dosyayı görüşen Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, Ankara 8.Tüketici Mahkemesinin kararını bozdu.

Kararda, dosya masrafının davacıdan tahsil edildiği tarihte yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanunu'nun 125. maddesi hükmüne göre, sözleşmeye dayalı alacak davalarında zamanaşımının 10 yıl olduğu, dava konusu olayda da 10 yıllık sözleşme zamanaşımının uygulanması gerektiği belirtildi.

Alacağın tahsili için icra takibinde bulunulmasının, zamanaşımını kesen sebeplerden olduğuna işaret edilen kararda, şunlar kaydedildi:

"Bu durumda mahkemece davacı tarafça 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmadan önce 18 Ağustos 2014'te icra takibi başlatılmasıyla zamanaşımının kesildiği ve yeni bir sürenin işlemeye başladığı, böylece Yenimahalle Tüketici Hakem Heyeti'ne başvuru tarihinde, alacağın zamanaşımına uğramamış olduğu anlaşılmakla hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma talebinin açıklanan bu nedenle kabulü gerekir."