Fatma Betül Felhan

Fatma Betül Felhan

Yaşasın ölüm!

Yaşasın ölüm!

Yaşanan ölümlere karşı koyabilmek için, ölenlerin milli gelirlerinin kaç para olması gerek? O kişilerin dinlerinin ne olması? O kişilerin toplumda rol aldıkları yerlerinin neresi olması? Sesin çığlığa dönüşmesi için daha kaç kişinin ölmesi şart! İşkencelere sınıfsal bir gözle bakıyoruz. Eğer ölenler –hastalıklı beyinlerimizle belirlediğimiz şekilde- üst sınıfa aitse onun ölümü tabi ki ses getirmeli ve dünya ayağa kalkmalı diğer türlüsünü konuşmaya bile gerek yok!

            Tüylerimizi ürperten bizleri –tüm dünya insanlarıyla- uykumuzdan eden olayların can sıkıcı hale getirilmesi, olağan bir durummuş gibi kabul edilmesi sizce de lanet edilesi bir durum değil mi? Küçük bedenlerin gözlerimizin önünde parçalanması nasıl olağan bir durummuş gibi kabul edilebilir. Bir annenin içini kurutan sessizliği bizde nasıl çığlığa dönüşmez. Hissizleştiriliyoruz hızla!

            İdeolojik kavgalar, daha çok elde etme hırsı, din görünümlü içeriği farklı karşı karşıya durmalar... Daha birçok hırs “İnsanlık” kavramını alelade bir hale getiriyor. Zira ölüm karşısında sessiz kalmak vicdan sahibi bir insanlık davranışı değil ekolojik denge içerisinde kendi yaşamını idame ettiren hayvanlar alemi davranışıdır. Aşağıların aşağısı söylemini şuan daha iyi anlamaktayım. İnsan, karşısındaki de insan olduğu için onun toplu bir şekilde yok olma eylemine maruz kalmasından dolayı endişelenmelidir, dünya görüşü, dini ne olursa olsun.

            İnsanlığı korumayan her şey boş bir safsatadan ibarettir. Demokrasi, siyaset, sanat.. bir şeylerin anlam kazanabilmesi için onun en güzel surette bulunan insana hizmet etmesi gerekir. Şuan dünyadaki bütün oluşumlar insanlığa hizmet etmeyi bırakın bizlere sessiz kalmayı öğretmek dışında hiçbir işlevi üstlenmiyor. Aydınlar günün adamlığı dışında başka bir rol üstlenmiyor. Kendilerine verilen çerçevede öz bir aydınlık sunuyorlar(!)  Ve biz bunları konuşmaya devam ederken yüzlerce insan ölüme mahkum edilmiş oluyor.

            Kendi çıkmazlarımızdan kurtulmadan yol alamayacağımız kesin! Kendimiz eleştirelim tabi ki de ama eleştiri yaparken de çevrede olan bitenlere sessiz kalmayalım. Birbirimizi çürütürken koca bir neslin yok olmasına göz yummayalım. Nesiller ölüm ve eğitim yoluyla yok ediliyor. Evet eğitim yoluyla kandırılmış ve uyutulmuş bir neslin kendi geleceğini hiçe sayabileceğini ve soydaşlarına zulmedebileceğini iki ay önce gördük. Bu gidişata dur demek zor olmakla birlikte herkes kendine düşen kısmıyla görevini yerine getirmesi durumda bu çıkmazdan kısmen de olsa kurtulabiliriz.

            “Masum bir insanı öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir” kıstasıyla yola çıkıp insana, insan olduğu için sahip çıkmak için zalimin karşısında bütün dünya insanlarıyla karşı durmalıyız. Bizden olmadığı için ölen kişiye üzülmemek yukarı da belirttiğim gibi insan işi değildir. Bizden veya değil eğer ortada bir zulüm varsa zalimi hep birlikte bertaraf etmek bir insanlık görevidir. Batı insanlığı bu duruma uyanmalıdır artık. Doğu insanı da uyanmalıdır. Tüm dünya bu gerçekliğe uyanmalıdır!

Vesselam...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatma Betül Felhan Arşivi
SON YAZILAR