Yeni yasama yılı başladı

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: (3)- "(Fırat'ın doğusu) Türkiye'nin artık bu konuda kaybedecek tek bir günü dahi yoktur. Geldiğimiz noktada, kendi yolumuzda devam etmekten başka çaremiz kalmamıştır"- "Milyonlarca sığınmacıyı ilanihaye kendi to
Yeni yasama yılı başladı

TBMM (AA) - Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye sınırının bitişiğindeki sıkıntıyı müttefiklerle birlikte çözmek için her yolu denediklerini, özellikle Fırat'ın doğusunda arzu ettikleri neticelerin hemen hiçbirine ulaşamadıklarını belirterek, "Türkiye'nin artık bu konuda kaybedecek tek bir günü dahi yoktur. Geldiğimiz noktada, kendi yolumuzda devam etmekten başka çaremiz kalmamıştır." dedi.

Erdoğan, 27. Dönem Üçüncü Yasama Yılı dolayısıyla TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, Suriye'deki gelişmeler ve sığınmacılara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye'de çeşitli ülkelerden gelen yaklaşık 5 milyon yabancının bulunduğunu ifade eden Erdoğan, "Esasen Anadolu nüfusunun kahir ekseriyeti, son 150 yıldır neredeyse kesintisiz bir şekilde canını ve geleceğini kurtarmak için bu topraklara akın etmiş insanlardan meydana geliyor." diye konuştu.

Bu yönelişin yakın tarihte de devam ettiğine dikkati çeken Erdoğan, 30 yıl önce Bulgaristan'dan yüzbinlerce soydaşın Türkiye sınırlarına dayandığını, o dönemde kapıları kapatıp, onları zulmün pençesine terk etmenin akıldan bile geçmediğini kaydetti.

Bulgaristan'dan gelen soydaşların ardından Türkiye'ye yönelen göç hareketlerini hatırlatan Erdoğan, "Irak'taki yüzbinlerce Kürt kardeşimiz, üzerlerine yağan bombalardan kaçmak için ülkemize sığındığında yine sınırları kapatmayı asla düşünmedik. Orta Asya'dan, Türkistan'dan, Kafkaslar'dan, Balkanlar'dan, Kuzey Afrika'dan gelen soydaşlarımızı, dostlarımızı daima bağrımıza bastık. Son olarak Suriyeli kardeşlerimiz rejimin ve terör örgütlerinin baskısı altında ezildiğinde, yine gönlümüzün ve sınırlarımızın kapılarını açtık." dedi.

Suriye krizi uzadığı için halen Türkiye sınırları içinde yaşayan 3 milyon 650 bin misafirin yol açtığı ekonomik, sosyal ve kültürel sınamaların farkında olduklarını dile getiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Türkiye'den başka böyle bir yükü omuzlayabilecek ve bu kadar uzun süre yönetebilecek bir başka ülke olmadığını da biliyoruz. Bununla birlikte, milyonlarca sığınmacıyı ilanihaye kendi topraklarımızda misafir etmeye devam etmek gibi bir düşüncemiz de yoktur. Yaklaşık 8 yıldır ülkemizde misafir ettiğimiz bu insanların evleri, yurtları, vatanları zaten vardır. Bize düşen, sığınmacıların bir an önce kendi ülkelerinde hayatlarını sürdürebilecekleri güvenli bir iklimi oluşturmaktır."

Erdoğan, Türkiye'deki sığınmacıların güvenli bölgelere yerleştirilmesi için uluslararası topluma çok sayıda çağrıda bulunduklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Antalya'da dört yıl önce yapılan G-20 zirvesinde, toplantıya katılan liderlere Suriye'de güvenli bölge oluşturmayı ve sığınmacıları kendi topraklarında iskan etmeyi teklif ettiğini, söze gelince herkesin bu projeyi memnuniyetle karşıladığını ancak hiçbir ülkenin atılacak somut adımlar konusunda elini taşın altına koymadığını vurguladı.

Türkiye'ye dönük Suriye kaynaklı terör tehdidinin artık tahammül edilemez boyutlara ulaştığının altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bu durum bizi, Suriye topraklarını gerek ülkemiz gerekse mülteciler için güvenli hale getirme işini bizzat gerçekleştirmeye mecbur bıraktı. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarını bu anlayışla hayata geçirdik. İdlib'te, Rusya ve İran'la birlikte yürüttüğümüz Astana Süreci ile büyük bir insani dramın yaşanmasının önüne geçtik. Kolay değil, 4 milyon nüfusu olan bir şehir. Burada zulme uğrayan insanlara verdiğimiz destek çok insani ve tarihi bir durumdur."

Ağırlıklı olarak Cerablus olmak üzere şimdiye kadar, güvenli hale getirilen yerlere geri dönen Suriyeli sığınmacı sayısının 360 bini bulduğunu açıklayan Erdoğan, yaklaşık 4 milyon kişinin yaşadığı İdlib'teki kırılgan durumu kontrol etmek için de tüm taraflarla yakın iş birliği içinde çalıştıklarını belirtti.

Erdoğan, Fırat'ın doğusundaki bölgeyle ilgili uzun ve zahmetli bir süreç yaşadıklarını, bugünkü noktaya tüm bu gelişmelerin sonunda geldiklerini ifade etti.

- "Kendi yolumuzda devam etmekten başka çaremiz kalmamıştır."

Türkiye'nin, Suriye'nin toprak bütünlüğünden, Suriye halkının siyasi ve idari birliğinden yana olduğunu söyleyen Erdoğan, "Suriye'deki mevcudiyetimizin tek sebebi, sınırlarımıza yönelik terör tehditlerinin, aynı zamanda ülkemizdeki Suriyelilerin geri dönüşlerini de engelleyen bir bariyer haline dönüşmüş olmasıdır. Biz asla savaştan, çatışmadan, kan dökülmesinden, ölümden, acı çekilmesinden yana değiliz. Tam tersine, hem kendimiz hem de Arap'ıyla, Kürt'üyle, Türkmen'iyle, Süryani'siyle, Ezidi'siyle, Hristiyan'ıyla tüm Suriye halkı için güvenli, huzurlu, müreffeh bir gelecek istiyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

"Buna karşılık birileri, terör ve sığınmacı yükünü ülkemizin omuzlarına yükleyerek, adeta bize diz çöktürmeye çalışıyor." diyen Erdoğan, şöyle konuştu:

"Soruyorum sizlere. Türkiye böyle bir dayatmayı, böyle bir şantajı, böyle alçakça bir oyunu kabul edecek kadar aciz bir ülke midir? Türkiye, birtakım nevzuhur devletlere yapıldığı gibi masa başında yazılan senaryoların figüranlığını yapacak kadar köksüz bir ülke midir? Türkiye, ecdadından tevarüs ettiği tüm değerleri bir çırpıda kenara atacak, geleceğini başkalarının eline teslim edecek kadar sahipsiz bir ülke midir? Şayet böyle olduğunu düşünenler varsa, hiç kusura bakmasın, milletimizi de bizi de tanımıyor demektir. Açık ve net söylüyorum; biz bu dayatmaya, bu senaryoya rıza göstermeyiz. Millet olarak gerekirse ser veririz ama istiklalimizden ve onurumuzdan kesinlikle taviz vermeyiz.

Suriye konusunda karşı karşıya bulunulan durum tam da budur. Türkiye'yi, terör örgütünün tasfiyesi ve Suriye topraklarının sığınmacılar için güvenli hale getirilmesi konusunda yıllardır oyalayanların bizzat yüzlerine, artık bu oyunun sonunun geldiğini defaatle söyledik. Sınırlarımızın bitişiğindeki sıkıntıyı müttefiklerimizle birlikte çözmek için her yolu denedik, ziyadesiyle sabırlı davrandık, kararlılığımızı da sürekli ifade ettik. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatları bu konudaki kararlılığımızın somut birer tezahürüdür. Maalesef, özellikle Fırat'ın doğusunda bu yöntemle arzu ettiğimiz neticelerin hemen hiçbirine ulaşamadık. Türkiye'nin artık bu konuda kaybedecek tek bir günü dahi yoktur. Geldiğimiz noktada, kendi yolumuzda devam etmekten başka çaremiz kalmamıştır."

(Sürecek)


Kaynak: