Murat Can

Murat Can

YETMEZ AMA BUNADA ŞÜKÜR

YETMEZ AMA BUNADA ŞÜKÜR

Birkaç hafta önce Trabzon’da katıldığımız Başkanlık Sistemi panelinde seyircilerden panelistlere şöyle bir soru geldi.

  • Paralel yapı yargıya nasıl sızdı?

Bu sorununun yanıtını aslında hepimiz biliyoruz. Nitekim katılımcıda verdiği yanıtta malumu ilan etti. Bu sorunun yanıtını Recep Tayyip Erdoğan’da açık yüreklilikle veriyor. Tek kelimeyle “aldatıldık.”

Sayın Cumhurbaşkanı ilk defa paralel yapının MOSSAD bağlantısını zikretti. Aslında bizim sokakta konuştuğumuz ancak organik bağlarını göremediğimiz yapının MOSSAD’la nasıl iş tuttuğunu bildiğinin göstergesi bu ilan.

Paralel örgütün gerçekten uzmanlaştığı işler var. İstihbarat, itaat, topluma şirin görünme, çocuk ve gençleri etkileme. Peki, böylesi dindar görünen bir topluluk son derece karmaşık olan bir darbe girişimini kendi aklıyla gerçekleştirebilir mi? Elbette hayır. O zaman bu yapı sağlam ve bu işlerde uzmanlaşmış bir organizasyondan hizmet alımı yapmış olmalı. Yada o organizasyon başından beri sistemin içindeydi ve yönetiyordu. Ancak saf taban ve biz iyi niyetli düşünen insanlar durumun farkında değildik.

Şimdi birlikte kafa yoralım.

Bizim gazetenin de haberleştirdiği ve insanın aklına “dindar bir cemaat neden bunları yapsın ki?” türünden sorular getiren örnekleri ele alalım.

İşte birkaç örnek...

İsrail Hakan Fidan’a savaş açtı. Hemen akabinde paralel yapıya mensup savcılar Hakan Fidan’ı ifadeye çağırdı. Hem de ne çağırma, bugün anlaşılıyor ki Hakan Fidan’la başlayan operasyonun asıl amacı ameliyata giren Recep Tayyip Erdoğan’ı hasta yatağında kelepçelemekmiş.  

İkinci örnek Mavi Marmara olayı. Paralel yapının imamı, uluslararası sularda başlarından vurularak infaz edilen yardım görevlilerinin “Neden İsrail’den izin almadığını” sorgulayarak, “İsrail onayı olmadan hareket edilmesini başkaldırı” olarak niteledi. Bir Müslüman olarak tüylerim diken diken oldu.

Bir başka şaşırtıcı örnek Mavi Marmara şehitlerinin ailelerinin dinlenmesi. Paralel savcı ve polisler farklı örgüt ve isimlerle bu kişilerin telefonlarını dinleyip yine İsrail’e servis etti.

Filistin’in nefes tünellerine İsrail operasyonu…

Mısır’da darbeden sonra Gazze ablukasında insani ihtiyaçlar için kullanılan tüneller, HAMAS yöneticileriyle görüşüp haber yapan TRT Kahire temsilcisinin telefonlarının dinlenip İsrail ile paylaşılmasıyla yerle bir edildi. Telefonu dinleyenler ve servis edenler yine malum çete.

Bunlar sadece bir kaçı. Görüldüğü üzere Sayın Erdoğan’ın da artık açık açık ifade ettiği paralel yapı ve MOSSAD ilişkisi sadece bu örneklerle bile ayan beyan ortaya çıkıyor.

MOSSAD’ın taşeronluğunu yapan paralel yapı Ak Parti duvarına tosladı. Allahtan tosladı. Yoksa halimiz gerçekten haraptı.

Peki, sabıkası bu kadar kabarık olan paralel yapıyla yeterince mücadele ediliyor mu?

Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakanımızın canla başla yürüttüğü paralel operasyonlar sahada destek buluyor mu?

Maalesef yeteri kadar değil.

Kendi iktidarları uğruna memleketi MOSSAD’a pazarlamaktan çekinmeyen paralel yapının satamayacağı bir adam ve yoldaş yok yeryüzünde. Hal böyleyken hala bu isimleri koruyan ve onlara destek olanlar var gerek siyaset gerekse bürokraside.

Devletin üst yönetimi bu konuda ki hassasiyeti her defasında dile getirmesine rağmen bu mücadeleye kulak asmayanların tasfiyesi için yeni yasalar yolda. Biraz daha sabır...

Nitekim dostlar arasındaki sohbetlerde ciddi adımların atılacağını defaten söylemiştim. Şimdi iki yasa hazırlığı var. Bunları yeri geldikçe yazacağım. O iki yasa hazırlığı hayata geçirildiğinde devlet kademelerinde paralelden eser kalmayacak ve Türkiye derin bir nefes alacak.

Nihayet bakın devlet gerekeni er yada geç yapacaktır diye beklediğimiz banka operasyonu gerçekleşti.

Paralel yapının bankası devletin yönetimine geçti. Yetmez aslında ama şimdilik buna da şükür…

Buradan gidilecek yer belli. Usulsüz kredi ve hareketler tespit edilecek ve kredi aktarılıp usulsüz para alışverişi yapılan medya organları ve hatta okullara el konulacak. Yada konulmalı.

Bunları yazarken intikam yada kin için yazmıyorum. Ekranlarından her gün lağım fışkıran sözüm ona dindar kanalla, sayfalarında küfür ve hakareti sıradan haline getiren gazeteler bu milletin parasıyla kuruldu. O zaman bu kurumları yeniden millete yani gerçek sahibine vermek gerekiyor.

Bu ülkeyi bunlardan kurtarmak ve istikrara ve geleceğin ayaklarına bağlanan her türlü prangadan kurtulmak gerekiyor. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murat Can Arşivi
SON YAZILAR