Bekir Dolu

Bekir Dolu

YOK DEVE!

YOK DEVE!

Malumlarınız,28 Şubat döneminin Genel Kurmay Başkanı İ. Hakkı Karadayı, eski yardımcısı tarafından gammazlanınca, yürütülen o soruşturmada sanık sıfatıyla ifade vermek için Ankara’ya götürüldü. İfadesi alındıktan sonra da savcının tutuklama talebine karşın, yaşı dikkate alınarak tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Tabi ki, yurtdışına çıkmamak ve her haftada Kadıköy İskele Karakolu’nda nöbetçi komiserin bir çayını içmek kaydıyla.

Yine malumu âlileriniz olduğu üzere, Aynı günlerde Başbakan R.Tayyip Erdoğan Gabon ve Nijer’i kapsayan batı Afrika ülkeleri gezisinde idi.

Eski Genel Kurmay Başkanının ifadeye götürülüşü, gece yarısı saklı gizli karakola imzaya gidişi haberleri, eski MGK toplantısı görüntüleri, Sincan’da yürütülen tank görüntüleri ve sair görüntüler eşliğinde veriliyor.Başbakan’ın Afrika gezisi haberleri de bildik çöl manzaraları, yerli berberi kıyafetleri, Başbakan’a hediye edilen deve görüntüleri eşliğinde veriliyor. Deve de bir yandan ha bire geviş getiriyor görüntülerde.   Bu iki haber televizyonda arka arkaya denk geldi. Dalgın dalgın Başbakan’ın Afrika gezisi, hediye edilen deve, Karadayı’nın gece yarısı karakola imzaya gitmesi haberlerini temaşa ederken, birden aklıma eski başbakanlarımızdan rahmetlik Erbakan Hoca’nın olaylı Libya gezisi geliverdi.

Sonra ne mi oldu?Derler ya bir film şeridi gibi gözümün önünden neler geçti neler.Kimler geldi, kimler geçti.

 

Erbakan Hoca geldi gözümün önüne,

O dönemde çektiği/çektirilen ıstırap geldi.

Libya Gezisi geldi, Kaddafi geldi, Bedevi çadırı geldi.

İsmail Hakkı Karadayı geldi, gözümün önüne,

Çevik Bir geldi hakeza.

Bir yandan da her iki haberi arka arkaya izleyince, Balans ayarı ve ayarınız bozulmuş cümleleri takıldı aklıma.Bu haberlerle ayar meselesi zihinde nasıl eşleşti derseniz, inanın ilk etapta ben de anlayamadım. Nereden aklımda kalmış bu sözcükler diye hafızamı zorladım biraz. Sonra hatırladım. Yalan yok, hatırlayınca da duygulandım biraz. Buğulandı hafiften gözlerim.

 

Demokrasiye balans ayarı yapan haddinden fazla çevik bir paşamız vardı ya, şimdilerde tutuklu, şafak sayıyor hani. O kudretli kumandanımızın veciz bir sözüydü meğer bu söz. Hatırladım hemen.Diğeri de rahmetlik Erbakan Hocanın gazetecilere söylediği “sizin ayarınız bozulmuş” sözüydü. Bakın şimdi siz de hatırladınız hemen.

28 Şubat’ın en curcunalı günleriydi. Malum Libya gezisi dönüşü, havaalanına iner inmez Başbakan Necmettin Erbakan’a, Gazeteciler art arda ‘yükselmekte olan irtica tehdidiyle ilgili’ ve “Kaddafi’nin yaptığı densizliklere karşı neden tepki göstermediğiyle ilgili” sorular sorup sıkıştırmaya çalışıyorlardı. Erbakan Hoca da onlara ‘sizin ayarınız bozulmuş’ demişti.Ama iş orada kalsa iyi. İşler ayarından çıkmıştı gerçekten. Muhalefet ve medya bu olayı fazlasıyla kullandı. İlk önce koalisyonun DYP’li bakanlarından Mehmet Ağar, güya Libya gezisine tepki(!) olarak istifasını verdi. Aranan kan bulunmuştu. Olayların arkası çorap söküğü gibi geldi.

Demokrasimizin periyodik bakım zamanı gelmişti. Karar verilmişti bir kere. Demokrasimize balans ayarı yapılacaktı, kaçış yoktu. Olanlar oldu. Ve nihayetinde sallaya sallaya Refah-Yol hükümeti düşürüldü.

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, ‘ne sihirdir ne keramet, el çabukluğu marifet’ misali bir hokus pokus hareketiyle ile Mesut Yılmaz’a ANASOL-D Hükümeti’ni kurdurdu.

Bakın, deştikçe kimler çıkıyor altından.

Pek kıymetli(!) devlet adamımız ve sivil(!) Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel, olanca sivilliği ile fötr şapkasını sallayarak geçti gözümün önünden.

Mesut Yılmaz hazretleri uzun ağızlığıyla sigarasını tüttürerek geçti gözümüzün önünden sonra. Görüntüler biraz flu sanki. Ama görebiliyorum yine de, burnu sargılı Mesut Yılmaz’ın. Birisi yumruk atıp ağzını burnunu kırmış galiba. Siz de görebiliyor musunuz? Gözünüzün önüne getirebildiniz mi?Düşünelim azıcık. Hatırlayalım. Zaman ne çabuk da geçiyor. Daha dün gibi oysa. Hesaplar ne çabuk değişiyor. Kimler geldi kimler geçti. Mesele hoş bir seda bırakmak.Erbakan Hoca MGK toplantılarında kendisini buram buram terletenlerle hesabını mizana havale ederek ayrıldı aramızdan. Yüz binler uğurladı kendisini.

Şimdilerde Ne Kaddafi kaldı, ne çadırı. Cesedi sokaklarda sürüklendi sonunda.

Ne Karadayı’nın hükmü kaldı, ne de Bin Yıl sürecek 28 Şubat’ın tahakkümü.

Çevik Bir nerede? Mehmet Ağar nerede?

Demirel, Mesut Yılmaz hani? Reha Muhtar’ı bile ara ki bulasın.  

Oysa her akşam ana haber bültenlerinde görmeye ne kadar alışmıştık kendilerini. Neydi ya rabbim o toz duman. Ne de çabuk unutuveriyoruz.Başbakan’a hediye edilen deve haberini izlemesek hiç birini hatırlayacağım yoktu. Vay anasını be! Bir deve haberinden çıktık yola, nerelere geldik.

Yok deve! Diyesi geliyor insanın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bekir Dolu Arşivi
SON YAZILAR