Yüreği Kabe’de kaldı

Gazetemizdeki köşesinde 55 yazı dizisinden oluşan ‘Aşk, Özlem ve Ötesi’nde anlattığı Hac Yolculuğunu ‘Yüreğim Kabe’de Kaldı’ ismiyle kitaplaştıran yazarımız Osman Uzunkaya, Hac yolculuğunu, insanın kendi içinde yaptığı bir yolculuk olarak tanımladı
Yüreği Kabe’de kaldı

Gazetemizdeki köşesinde 55 yazı dizisinden oluşan ‘Aşk, Özlem ve Ötesi’nde anlattığı Hac Yolculuğunu ‘Yüreğim Kabe’de Kaldı’ ismiyle kitaplaştıran yazarımız Osman Uzunkaya, Hac yolculuğunu, insanın kendi içinde yaptığı bir yolculuk olarak tanımladı. Kabe’deki havanın insanı duygusal bir boyuta sürüklediğini ifade eden Uzunkaya, “Oradaki havayı anlayabilirseniz, ağlayabilirsiniz. O duyguyu yaşayabilmeniz için önce anlayabilmeniz lazım” dedi.

Yazarımız Osman Uzunkaya’nın yeni kitabı ‘Yüreğim Kabe’de Kaldı’ yayınlandı. Yeni Haber’deki köşesinde 55 yazı dizisinden oluşan ‘Aşk, Özlem ve Ötesi’nde anlattığı Hac Yolculuğunu kitaplaştıran Osman Uzunkaya, Hac Yolculuğunun güzellikleri ve yeni kitabı ‘Yüreğim Kabe’de Kaldı’ hakkında gazetemize açıklamalarda bulundu. Yazı dizisiyle alakalı olarak okuyucularından çok sayıda olumlu dönüş alması neticesinde kitap çıkarmaya karar verdiğini söyleyen Uzunkaya, “Yeni adıyla Yüreğim Kabe’de kaldı kitabını daha önce Yeni Haber’de yazı dizisi olarak köşemde 55 bölüm olarak yazdım. Gazetede kaleme aldığım dönemler adı ‘Aşk Özlem ve Ötesiydi’. Yazdığım esnada okuyucularımdan olumlu tepkiler aldım. Dostlarım, arkadaşlarım bana dediler ki bu yazı dizisi olarak kalmasın bunu kitaplaştırın. Kültür hayatına da hediyeniz olur. Bu fikir bana çok olumlu geldi. Yazı dizimi kitaplaştırmak için üzerinde belli bir süre çalıştım, daha sonra da Yüreğim Kabe’de kaldı ismiyle kitaplaştırdım. Hatıratın önemli konusu Hac anılarına ilişkin. Rabbim nasip etti, 2017 yılında Hacca gittim ve vazifemi yerine getirdim. Hac yolculuğumu, o dönemde yaşadıklarımı çok yalın bir dille lirik bir biçimde ve şiirsel bir anlatımla kaleme aldım. Ben bu kitabımı başka kıymetli okuyucularımın ve dostlarımın yüreğine emanet ediyorum. Okunduğu takdirde de orada yaşanılanları, ne olup bittiğini, neler hissedileceğini, neler terennüm edileceğini, bir parça okuyana aksedeceğini tahmin ediyorum. Kültür hayatına hayırlı olsun diyorum” dedi.

“İNSANIN KENDİ İÇİNE YAPTIĞI YOLCULUK”

Hac yolculuğunu, insanın kendi içinde yaptığı bir yolculuk olarak tanımlayan Uzunkaya, ”Hac farizası, İnsanın kendini dönüştürmesi, kendine çeki düzen vermesi, yaşantısını inancına uygun yaşayabilmesi fırsatını sağlıyor. Hacca gittiğiniz vakit orada küçük kıyameti yaşarsınız. Bütün ülkelerden gelen Müslümanları kültürleri ile, davranış biçimleri ile, imajları ile değerlendirirsiniz. Orada insan bir anlamda kendini kaybeder. Kabe’nin o müstesna silueti içerisinde adeta erir. Ve oradaki ahengi, havayı, temayı gördükçe, yaşadıkça kendisini sorgulama ihtiyacı hisseder. Kabe’yi tavaf etmek farklı bir aşktır. Siz yüce Allah’ın benim evim diye buyurduğu bir yapının karşısında onu tavaf ederek, orada bulunarak büyük bir lütfa erişiyorsunuz. Bu muhakkak ki muhteşem bir duygu. Tabi olayın medeni boyutu da var. Mescid-İ Nebevi’nin zemininde, etrafında gördüğünüz birtakım yapılarda adeta Peygamber Efendimiz’in izlerini terennüm ediyormuş gibi oluyorsunuz. O haleti ruhiyeyi yaşıyorsunuz. Orada yaşadığınız çok ciddi bir duygu seli. Gerek Mescid-i Nebevi’yi ziyaret etmek suretiyle, gerekse de orada bulunan diğer kutsal mabedleri gezerek Peygamber Efendimiz’in yaşadığı yerlere ayak basmanız ayrı bir güzellik. Kabe-i Muazzama’da bulunarak onu tavaf etmeniz, zemzem suyunu içmeniz, oradaki Müslümanlarla hasbihal etmeniz, gönül birlikteliğini oluşturmanız da ayrı bir güzellik. Hac çok farklı bir mevsim, farklı bir atmosfer. Bu duygunun bütün Müslüman kardeşlerimiz tarafından tadılmasını, hissedilmesini arzu ediyorum. Allah herkese nasip etsin” diye konuştu.

osman.jpg

‘ANLAYABİLSEYDİNİZ, AĞLAYABİLİRDİNİZ’

Necip Fazıl’ın eserlerinin birinde geçen bir söz var. ‘Anlayabilseydiniz, ağlayabilirdiniz’ diye. Ağlamakla anlamayı bağdaştırdım ben, zira hissetmek, içinizde o değişimi yaşamak, o havayı teneffüs etmek sizi duygusal bir boyuta sürükler, bu da sizi ağlatır diyen Uzunkaya sözlerini şöyle noktaladı: Bu duygu sizin o atmosfere verdiğiniz önemi anlatan bir his dünyasıdır. Ağlamak güzeldir ama ağlamak için önce anlayabilmeniz lazımdır. O duyguyu yaşayabilmeniz için önce anlamanız lazımdır. Eğer anlamazsanız vah sizin halinize. Oralara gitmişsiniz, o kadar masraf yapmışsınız, eşinizden dostunuzdan ayrı kalmışsınız, birçok cefa çekmişsiniz ama hiçbir şey anlayamadan dönmüşseniz vah sizin halinize. O duyguyu çevrenize anlatamıyorsanız, söyleyecek bir söz bulamamışsanız bu üzüntü verici bir durumdur. Oraya niye gidiyorsunuz? Oradaki atmosferi yaşamak için gidiyorsunuz. Peygamber Efendimiz’in kabri şeriflerini ziyaret etmek için gidiyorsunuz, Rabbimiz, ‘Burası benim mabedim, benim nazar ettiğim yer’ dediği için gidiyorsunuz. Dolayısıyla çok ciddi önemlerin atfedildiği, manevi duygu ve düşüncelerin coşmasının gerektiği bir yere gidip de bomboş dönmek, oradan hiçbir şey getirememek üzüntü vericidir.”

GÜLŞEN YILMAZ/YENİ HABER GAZETESİ