28 Şubat’ın üzerinden 24 yıl geçti ama azgın azınlık hala fırsat kolluyor

Türkiye, 28 Şubat darbe sürecinde millete yapılan zulmü unutmadı. Başörtülü öğrenciler derslere sokulmadı, okul kapılarında coplandı, işkence gördü. Yasağı protesto edenler “Anayasa’yı ihlal”den yargılandı, idamları bile istendi.
28 Şubat’ın üzerinden 24 yıl geçti ama azgın azınlık hala fırsat kolluyor

Türkiye, 28 Şubat darbe sürecinde millete yapılan zulmü unutmadı. Başörtülü öğrenciler derslere sokulmadı, okul kapılarında coplandı, işkence gördü. Yasağı protesto edenler “Anayasa’yı ihlal”den yargılandı, idamları bile istendi. Aradan geçen 24 yılda, bin yıl sürecek denilen 28 Şubat sürecinin izleri silinse de darbeci ve köhnemiş zihniyetin ruhunun hala diri kaldığı her defasında tecrübe ediliyor. 28 Şubat’ı unutmadık, unutmayacağız!

28-subat-4.jpg

28 Şubat sürecinin üzerinden 24 yıl geçti. Aradan geçen 24 yıl içinde, tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi yine darbe girişimleri olsa da, millet, azgın azınlığın hevesini kursağında bırakmaya devam ediyor. KonTV Genel Yayın Yönetmeni Yaşar Toy’un hazırlayıp sunduğu Basın Ekranı programında; Yeni Haber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Lokman Koyuncuoğlu, İç Anadolu Gazeteciler Federasyonu Başkanı Adem Alemdar, KON TV Yönetim Kurulu Başkan Vekili Nurettin Kılıç ve Yazar Salih Sedat Ersöz tarafından 28 Şubat gerçekleri anlatıldı.

whatsapp-image-2021-02-28-at-16-42-05.jpg

‘HEM BUGÜNE HEM DE GELECEĞE IŞIK TUTUYOR’

28 Şubat sürecinin hem bugüne hem de geleceğe ışık tutan bir operasyon olduğunu söyleyen Yeni Haber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Lokman Koyuncuoğlu, “Eğer 28 Şubat Türkiye’de devam etmiş olsaydı geçtiğimiz 3-4 ay önce yaşanan Dağlık Karabağ savaşında, Ermenilerin insanlık dışı saldırısıyla yaşanan Hocalı katliamı gibi bu defa da Şuşa katliamı yaşanırdı.  28 Şubat’ın çeşitli yönleri var. 28 Şubat’ın temel amacı; ekonomik ve inanç değerleri anlamında geleceğe ışık tutacak bir iktidarın devre dışı bırakılmasıdır. Sosyal, siyasi eğitim ve ekonomik sonuçları da vardır. Ekonomik sonuçları çok yıkıcıdır. Türkiye’nin yaklaşık 300 milyar dolar civarında bir kaybı var ki bunu anlatmak lazım. İnsan kaynaklarımızı yok etmesiyle ilgili de bir boyutu var. Refah-Yol iktidarı 28 Şubat 1997’de Milli Güvenlik Kurulu’nda alınan kararlarla iktidardan düşürüldü ve yeni bir koalisyon hükümeti kurularak Refah-Yol hükümetinin sonu getirildi. Artık bu tür düşünen insanların Türkiye’de iktidar olmasının önüne geçilmesiyle alakalı eylem planları yapıldı. Türkiye’de 1997-2001 aralığında, sonraki 20 yılın tüm ekonomisini ve insan kaynağını sekteye uğratacak hamleler yapıldı. Kılık kıyafet ya da fişlemeler nedeniyle 33 bin 271 öğretmen hakkında disiplin soruşturması yürütüldü, 11 bin 890 öğretmen de disiplin cezası aldı. 28 Şubat sürecinde 4 bin 625 Milli Eğitim Bakanlığı personeli fişlendi. Siz nasıl bir yasak koydunuz ki o ülkede bileğinin hakkıyla emek vererek, üniversite okuyarak öğretmen olan 11 bin 890 insan suçlu görüldü. Kendi inançları çerçevesinde örtünerek başörtüsüyle okullarına girmek isteyen binlerce üniversite öğrencisinin okula alınmaması var mesela. Bunu gerçekten şu anda anlatmakta zorlanıyoruz ama yaşadıklarımız içimizi acıtan hadiselerdir” diye aktardı.

whatsapp-image-2021-02-28-at-16-37-04.jpg

TÜRKİYE’NİN KARA LEKESİ 28 ŞUBAT

28 Şubat sürecinin 15 Temmuz hain darbe gecesiyle bağlantısının olduğuna dikkat çeken Lokman Koyuncuoğlu, “1980 yılından sonra Türkiye, Turgut Özal’la birlikte dünyaya açıldı, ekonomik hareketlilik başladı. İnsan kaynakları değişmeye ve üniversitelerde çeşitlilik olmaya başladı. Anadolu’nun muhafazakâr kesimi üniversitelere çocuklarını göndermeye başladı. Özellikle kız çocukları okumaya başladı. İstanbul’dakilerin özellikle babadan oğula devrettikleri okullara Anadolu insanı da gelmeye başlamıştı. Tarihe karanlık bir sayfa olarak geçecek ‘Nur Serter İkna Odaları’ tarifini unutmamak gerekiyor. Geçtiğimiz gün yaşanan Boğaziçi Üniversitesi’ndeki Rektör atamasıyla alakalı rektöre sosyal medyada tepki gösteren, hassasiyeti olan, bunun yanlış olduğunu dile getiren, Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini yine o babalarından, dedelerinden gelen alışkanlıkla Batı Çalışma Grubu gibi fişleyen bir kitle olduğunu görüyoruz ve bu kitle asla değişmiyor. 28 Şubat’tan 15 Temmuz’a FETÖ bağlantısı, hain darbe girişiminin 28 Şubat bağlantıları, bu süreçte hain terör elebaşı Fetullah Gülen’in söylemleri, bunların neler olduğunu da çok açık anlıyoruz. 28 Şubat sürecinin her yıl anılması ve bunların hatırlatılması gerektiğini düşünüyorum. O süreçte başörtüsüyle derse girmekten soruşturmaya alınan öğretmenlere ceza verildi. İlk önce maaşları kesildi daha sonra meslekten ihraç edildiler. O süreçte bir tane avukatın bin küsur kişiye avukatlık yaptığını da gördük. O süreçte avukat sorunu da vardı. Bir neslin 24 yılını İmam Hatip Liselerinin orta kısmını, meslek liselerini kapatarak yok ettiler. O yıllardaki gençler artık herhangi bir işte başarılı olamadılar. Ayrıca şu anda ara eleman dediğimiz meslek liselerinden çıraklık ve kalfalıkla alakalı yeterlilik olmadığı için sanayicilerimiz çalışacak gençler bulamıyor. Bunun ülkeye verdiği ekonomik zararı düşünebiliyor musunuz?” diye aktardı.

28-subat-1.jpg

28 ŞUBAT’IN EKONOMİK BOYUTU!

Koyuncuoğlu, 28 Şubat’ın ekonomik boyutunu şöyle anlattı: “1997 Şubat ayında dolar kuru 122 lira, yaklaşık 8 ay sonra dolar kuru 1997’nin Aralık ayında 675 lira. Yaklaşık 6 kat artıyor. Bugünlerde dolar 7,4 lira. 28 Şubat bugünlerde yaşanıyor olsaydı ya da dolar kuruna indirgemiş olsaydık dolar kurunu 7.50’den almış olursak 28 Şubat günü dolar 7.50, 8 ay sonra 42 lira. Bunu bir tahayyül edin. Şimdi 40-50 kuruş artması tartışılırken o günlerde 30-35 lira arttı. Eğer 28 Şubat bugünlerde olsaydı dolar kuru 42 liraydı. O yıllarda tam 6 kat arttı. Olağanüstü bir rakam bu, ülkeyi bitirdiler. 28 Şubat’ın faturası bu aslında. 287 milyar dolar. Türkiye’nin o yıllardaki gayrı safi milli hasılası tüm ürettiklerinin toplamı 200 milyar dolar. Bugün ise 1 trilyon doların üstünde. Yani bir ülke tüm ürettiklerini kaybediyor. Zaten 28 Şubat’ın tüm ekonomik gerekçesi de budur. Türkiye şu anda çok daha büyük bir ülke olacaktı. Son olarak FETÖ, 28 Şubat’ı ve ondan sonrasını tek tek planlı bir şekilde işledi. İmam Hatiplerin kapatılmasıyla kendi okullarına destek verdi. Çocuklara din eğitimi veriyor ayağıyla çocukları devşirmeye başladı. Yavaş yavaş askeriyeye, maliyeye, devlet kademelerine sızdı ve 28 Şubat’la birlikte halkla askeri ve polisi karşı karşıya getirerek aslında kendisinin kurguladığı 2011’e kadar görebileceğimiz operasyonlarının da temelini oluşturmaya başladı. Bu da aslında uluslararası operasyondu ve FETÖ işin tetikçisi, taşeronuydu. Ülke çok şükür ki bunu atlattı. 15 Temmuz’da ülkemiz topyekun darbeyi püskürttü.”

’28 ŞUBAT MEDYANIN ÖNEMİNİ ORTAYA KOYDU’

28 Şubat sürecinin medyanın önemini ortaya koyduğunu vurgulayan Koyuncuoğlu, “28 Şubat medyası Türkiye’de bir algı oluşturdu. İnsanlar bu algıyla yapılan operasyona destek verdiler. En azından karşı çıkamadılar. Bu durum medyanın önemini ortaya koyuyor. Türkiye’nin muhafazakâr kesimi diye tabir edebileceğimiz Anadolu ruhuna ait medya organlarımız şu anda var ve halkın sesini dile getiriyorlar. Bununla birlikte insanlar doğu haberi, doğru bilgiyi alıyorlar. Yerel medyayla da bunları zirveye taşıyorlar. 28 Şubat medyasını görmeyenler medyanın öneminin ne olduğunu anlamazlar” ifadelerine yer verdi.

28-subat-2.jpg

’28 ŞUBAT’IN ÖNCESİ VE SONRASI’

28 Şubat sürecinin öncesinin ve sonrasının olduğunun altını çizen İç Anadolu Gazeteciler Federasyonu Başkanı Adem Alemdar, “28 Şubat 1997 tarihini ifade eder. Ama bunun bir öncesi bir de sonrası vardır. Darbe milletin adamına yapılır, halkın sevdiği kişiye yapılır. Sultan Abdülaziz, Sultan Abdülhamit vatansever bir padişahtı. Cumhuriyet kurulduktan sonra darbeyi yapacak insanlar kendileri yönetiyorlardı. Kime darbe yapacaklar? Adnan Menderes göreve geldiği 1950-1960’lı yıllarda algı operasyonları yapıldı. O dönemde Adnan Menderes’e akıl almaz iftiralar atıldı. Ondan sonra Süleyman Demirel’e darbe yapıldı. Mevzu Süleyman Demirel değildi. O meclisteki siyasetçilerin gitmesi lazımdı. O dönemde Türkiye dar boğaza girdi. Koalisyonlar, içinden çıkılamaz durumlar oldu. Nihayet 3 Kasım 2002’de AK Parti İktidara geldi. 18 yıl boyunca Ak Parti iktidarına yapılan darbe girişimleri Türkiye tarihinde yapılan darbeler kadar darbe girişimi oldu. 2008’de iktidardaki bir partiye kapatma davası açıldı. 28 Şubat’a gelmeden az evvel 1997 yılının başında Erbakan Hoca Başbakanlık konutunda iftar yemeği verdi. O dönemde hemen hemen herkes katıldı ve bir tek Fetullah Gülen katılmadı. Zaten Necmettin Erbakan Hocayla hiçbir zaman yıldızları barışmadı. 5 Şubat’ta Ankara Sincan’da taklar yürüdü. 28 Şubat, hak ve batıl savaşıdır. 28 Şubat’ın ekonomik, eğitim, psikolojik sonuçları var. 28 Şubatı 15 Temmuz’da da yaşadık. 28 Şubatı savunan o zihniyet bu coğrafyada hiçbir zaman bitmeyecek. Biz de onların karşısında dimdik duracağız” diye ifade etti.

28-subat-3.jpg

‘ERBAKAN’IN ŞAHSINA DEĞİL ZİHNİYETİNE YAPILDI’

28 Şubat’ın Erbakan Hocanın şahsına değil zihniyetine karşı yapılan bir darbe olduğunu kaydeden Yazar Salih Sedat Ersöz, “Anadolu insanının inancına yaşayışına, imanına ve İslami zihniyetine karşı yapılan bir darbedir. 28 Şubat doğrudan doğruya yapılan bir darbedir. Mutlaka bir darbe dış destekle yapılır. Abdülhamit’e yapılan darbeler İngilizlerin desteğiyle yapılmıştır. Türkiye Cumhuriyetindeki darbeler de Amerika’nın teşvikiyle yapılmıştır. Erbakan Hocaya darbe yapılmasının nedeni nedir? O adamlar Erbakan Hocayı ve zihniyetini çok iyi tanıyorlar. Erbakan Hocanın siyasete atılmadan önceki ufuklarını biliyorlar. Süleyman Demirel’e yapılmış gibi görünen 80 darbesi aslında yine Erbakan’a yapılmıştı. Çünkü Erbakan gittikçe büyüyordu ve bunun önüne geçmek istiyorlardı. 80 darbesinin amacı buydu 28 Şubatın da amacı buydu 15 Temmuz da Erbakan Hocanın devrettiği zihniyete karşı yapılan bir darbedir” şeklinde konuştu.  

 ‘HER 10 YILDA BİR DARBE YAŞADIK’

Eski KOSKİ Genel Müdürü ve KON TV Yönetim Kurulu Başkan Vekili Nurettin Kılıç, “Darbe, hakkın rızasına muaf olmayan, haktan ve halktan destek almayan kanı bozuk, sütü bozuk, geni bozuk insanların dış mihraklardan aldıkları emirlerle kendi saltanatlarının devamı için iktidarı değiştirmek için geliştirdikleri anti demokratik bir harekettir. Maalesef biz bu hareketi Cumhuriyet tarihinde her 10 yılda bir yaşadık” diyerek darbeler tarihi hakkında bilgi verdi. Kendisinin de hem 12 Eylül’de hem de 28 Şubat’ta fişlendiğini söyleyen Kılıç, o dönemde atılan gazete manşetlerini tek tek izleyicilere göstererek o manşetlerin hikayelerini anlattı. MGK kararları hakkında da bilgi veren Kılıç, terörist başı Fetullah Gülen’in 28 Şubat sürecinde cuntacıların fetva makamı olarak görev yaptığını ve 28 Şubat darbesine arka çıktığını ifade etti.

SÜMEYRA KENESARI / YENİ HABER GAZETESİ