"Afganistan'da kalıcı barış için tüm etnik gruplar sürece dahil edilmeli"

Indiana Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nazif Şehrani:"- "Afganistan'da kalıcı bir barış için tüm etnik gruplar barış sürecine dahil edilmeli ve hakları yasalar tarafından güvence altına alınmalı"- "Anlaşma olursa Afganistan için yararlı bir anlaşma
"Afganistan'da kalıcı barış için tüm etnik gruplar sürece dahil edilmeli"

GAZİANTEP (AA) - BÜŞRANUR BEGÇECANLI - ABD'nin Indiana Üniversitesi Orta Asya Araştırmaları Merkezi öğretim üyesi Prof. Dr. Nazif Şehrani, ABD gözetiminde gerçekleşen Afganistan barış görüşmelerine ilişkin, "Afganistan'da kalıcı bir barış için tüm etnik gruplar barış sürecine dahil edilmeli ve hakları yasalar tarafından güvence altına alınmalı." dedi.

Afganistan vatandaşı olan Şehrani, bir etkinliğe katılmak üzere geldiği Gaziantep'te, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Taliban yetkilileri ve Afgan hükümeti arasında ABD gözetiminde yürütülen barış görüşmelerinden umutlu olmadığını söyledi.

Afganistan halkının 40 yıldır savaş acısı çektiğini ve çok yorulduğunu ifade eden Şehrani, "Bu bizim savaşımız değil, dış güçlerin savaşı. Ne ABD temsilcisi Halilzad'ın ne de Trump'ın barışı getirebileceğine inanmıyorum. Zira ne çatışan taraflar ne de gözlemci taraf kendi çıkarlarından vazgeçer." dedi.

Şehrani, olası bir anlaşmanın Afganistan halkı yararına olmayacağını savunarak, şöyle devam etti:

"Trump 2020 seçimlerine 'Amerika'nın en uzun savaşını bitirdim' diyerek girmek istiyor. Ayrıca Afganistan'a ABD eliyle gelecek bir barış, Trump'a Nobel Barış Ödülü'nü kazandırabilir. Görüşmeler için Halilzad'ın seçilmesi önemli çünkü kendisi Taliban'ın eski savunucularından. Bu nedenle Taliban ile Afgan hükümeti arasında bir köprü kurabileceği düşünülüyor. Anlaşma olursa Afganistan için yararlı bir anlaşma olacağına inanmıyorum. Ülkede başka bir Taliban istemiyoruz. Taliban Afgan kadınları için bir felaketti ayrıca Peştunlar ve diğer etnik gruplar arasındaki ayrılıkları körükleyerek, ülkeyi savaşa sürüklediler. Kimsenin kimseye güveninin kalmadığı bir ortamda insanlar kendi ırkından, kabilesinden olanların yanında yer almaya meyillidir. Bu meyil de kimliklerin siyasileşmesine, ön yargının ve ayrımcılığın artmasına sebep oldu. 2004’te Afganistan’a dayatılan ve demokratik olmayan yollarla tüm gücü bir kişiye veren anayasanın artık bir hükmü kalmadı."

- "Bir Kuşak Bir Yol Projesi, barışı zorunlu kılıyor"

Şehrani, Çin'in "Bir Kuşak Bir Yol Projesi" sayesinde Afganistan'ın stratejik değerinin arttığını, Çin'in Afganistan'a büyük yatırımlar yaptığını, bakır ve demir madeni çıkarma, kara yolları inşa etme konusunda Afganistan'la anlaştığını kaydetti.

Bölgede inşa edilecek kalıcı bir barışın Çin yatırımları için önemli olduğunu vurgulayan Şehrani, "Bir Kuşak Bir Yol Projesi, Afganistan barışını zorunlu kılıyor. Afganistan üzerinden inşa edilecek bir demir yolu, Çin’i Orta Asya ülkeleri üzerinden Türkiye ve Avrupa’ya bağlayacak. Bu projeler Afganistan’ın ekonomisini iyileştiriyor gibi görünse de birçok tehlikeyi içinde barındırıyor çünkü Çin, borç verme yöntemi ile yatırım yaparak bir nevi ülkeleri kiralıyor." diye konuştu.

- Kalıcı barış nasıl sağlanır?

Şehrani, Afganistan'da kalıcı barış için toplumsal bilincin ön plana çıkarılmasının önemli olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:

"Afganistan’da kalıcı bir barış için, tüm etnik gruplar barış sürecine dahil edilmeli ve hakları yasalar tarafından güvence altına alınmalı. Her grup, hükümette kendisini temsil edecek kişileri veya konseyleri seçebilmeli. Yani halk siyasi meselelere çözüm bulabilecek kapasiteye ulaştırılmalı. Ayrıca insanlara, ait oldukları grubun güvenliği yerine, toplum güvenliği bilinci aşılanmalı. Böylece dış bir gücün korumasına da muhtaç kalmasın. Dış güçlerle birlikte hareket eden bazı elit gruplar, bundan yararlanarak, ülke içinde güçlenmeyi bekliyor. Bu şartlar kabul edilmediği sürece barıştan söz edemeyiz. Ancak sırf 'barışı getirdik' demek adına 'sözde bir barış' ilan eder ve çekip giderler. Politik sistemi değiştirecek kalıcı bir barış ise hayal olur."

"Batı öyle bir ortam oluşturdu ki Afganistan halkı 'bize yardım edin' diyerek Batılı güçleri ülkelerine çağırmak zorunda kaldı." diyen Şehrani, şu anda Afganistan’da hükümetin, anayasanın, güvenliğin ve ekonominin tamamının Amerika’ya bağımlı olduğunu vurguladı.

- "Siyasi çatışmaların her zaman çözümü vardır"

Afgan toplumunun kendisine iyi bir ekonomik hayat, demokrasi, barış ve istikrar sözü veren Batı'yı ve Amerika'yı büyük beklentilerle karşıladığını belirten Şehrani, Batı'nın hiçbir vaadini yerine getirmediğini ve Afgan toplumuna demokrasi yerine "demokrasinin kısa bir klibini" gösterdiğini ifade etti.

Şehrani, Orta Doğu ve Orta Asya ülkelerindeki her çatışmayı dine atfeden batı zihniyetinin, çözüm yollarını tıkayarak, bölgeyi çözümsüzlüğe sürüklediğine işaret ederek, "Amerika gittiği her yerde çatışmaları çözeceğinden bahsediyor. Bugüne kadar hangi çatışmayı çözebildi? Yaptıkları tek şey, çözüm bahanesiyle müdahil olduğu her çatışmayı 'dini çatışma' olarak tanımlayıp İslamı suçlamak. Oysa hepimiz biliyoruz ki tüm bunlar siyasi bir oyun. 'Dini çatışma' kavramını bilinçli olarak kullanıyorlar çünkü siyasi çatışmaların her zaman çözümü vardır ancak dini çatışmaların çözümü çok zordur. Böylece çözümlerin yolunu tıkayarak ülkeleri sonu gelmeyen savaşlara sürüklüyorlar." diye konuştu.


Kaynak: