ANALİZ - Küresel ekonomideki belirsizlik ABD-İran gerginliği ile derinleşiyor

Küresel ekonomide ABD-Çin ticaret savaşlarının tetiklediği belirsizlikler sürerken, üstüne bir de ABD-İran gerginliği ve kritik önemdeki Körfez bölgesi ve Hürmüz boğazı civarında fiziki çatışma riskinin doğması, finansal yatırımcıların gelecek beklentiler
ANALİZ - Küresel ekonomideki belirsizlik ABD-İran gerginliği ile derinleşiyor

İSTANBUL (AA) -SADIK ÜNAY- Küresel ekonomik sistemde son yıllarda hem başat güçler arasındaki siyasi gerginlikler hem de ABD-Çin özelinde uluslararası kamuoyunu meşgul eden ciddi bir gündem haline gelen ticaret savaşlarından kaynaklanan endişeler büyüme dinamiklerini olumsuz etkiliyor. Bu bağlamda, 2019’da inişli çıkışlı bir küresel büyüme performansı ortaya koyan dünya ekonomisinin, 2020 yılına daha güçlü bir başlangıç yapacağı ve sanayileşmiş ülkelerin liderliğinde refah artışlarının yaygınlaşacağı yönündeki beklentiler, daha yeni yılın ilk haftasında zayıflamış görünüyor. Bunun temel nedeni ise ABD ve İran yönetimleri arasında Donald Trump’ın Başkan seçilmesinden itibaren giderek yükselen ve son günlerde Irak topraklarında gerçekleşen doğrudan ve dolaylı saldırılarla artık düşük yoğunluklu bir çatışmaya dönüşen gerginlikler. Son bir hafta içinde, ABD Bağdat Büyükelçiliğinin ablukaya alınmasının ardından Washington yönetiminin hiç beklenmeyen şiddette bir tepki verip İran Devrim Muhafızları’nın Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani’ye ölümcül bir saldırı düzenlemesi ve bu gece gerçekleşen İran’ın Irak’taki ABD üslerine yönelik füze saldırıları, iki ülke arasındaki gerginliklerin tamamen yeni bir düzeye taşınmasına yol açtı.

Son aylarda iki ülke yetkilileri arasında karşılıklı sert söylemlerle ve özellikle Irak coğrafyasındaki adımlarla ilerleyen tansiyonun orta vadede devam etmesi küresel piyasa aktörleri tarafından beklenmekle birlikte, ABD yönetiminin ani bir şekilde “el yükseltmesi” tüm küresel risk algılamalarını kökten dönüştürdü. İran’da en önemli askeri figürlerden biri olarak görülen ve bölge politikalarının şekillenmesinde başrolü oynayan isimler arasında gösterilen Süleymani’nin bu şekilde hayatını kaybetmesi, çok ciddi misilleme ihtimallerini gündeme getirdi. İran’ın bu gece gerçekleştirdiği füze saldırılarıyla yetinip yetinmeyeceği belirsiz; Tahran yönetiminin hem kendi iç kamuoyu tarafından kahraman addedilen bir isme sahip çıkarak meşruiyetini korumak, bir yandan da uluslararası planda ABD’nin bu ağır saldırısını cevapsız bırakmamak için kısa, orta ve uzun vadeli karşı hareketlere girişeceği tahmin ediliyor. Avrupa ülkeleri ve Türkiye gibi bölgesel güçler bu konuda itidal çağrısında bulunsalar da, reel politik dengeler ciddi misilleme ihtimallerinin değerlendirmeye alınması gerektiği yönünde.

ABD yönetiminin siyasi ve ekonomik gözlemcilerde şok etkisi meydanaz getiren bu radikal adımı, tahmin edilebileceği gibi, özellikle Orta Doğu’da zaten yüksek seyreden jeopolitik riskleri daha da arttırarak askeri çatışma ihtimallerinin yakın olasılık olarak değerlendirilmelerine yol açtı. Bu algının küresel piyasalar ve yatırımcı davranışları üzerindeki somut yansımaları da çok kısa bir süre içinde ortaya çıktı. İlk etapta uluslararası petrol piyasalarındaki ham petrol fiyatları bu yeni güvensizlik konjonktüründen etkilendi ve Brent ham petrol fiyatları bir gün içinde yüzde 4’lük bir artış gerçekleştirerek 70 dolar düzeyine ulaştı. Londra ve New York’taki “futures” petrol piyasalarında da benzeri düzeyde bir artış olması, önümüzdeki dönemde petrol fiyatlarının görece yüksek seyredeceğine dair bir işaret olarak algılandı. Hiç şüphe yok ki küresel piyasalardaki petrol fiyatlarında görülen artış eğilimi, askeri gerginliklerdeki tırmanmanın özellikle Körfez bölgesindeki enerji altyapısına ve enerji nakil hatlarına yönelik yeni saldırıları tetikleyebileceği düşüncelerinden kaynaklanıyor. Bilindiği gibi, 2019 yılı içinde Hürmüz boğazı çevresindeki petrol tankerlerine ve Suudi Arabistan’ın önemli petrol tesislerine yönelik ciddi fiziki saldırılar gerçekleşmiş ve bu saldırılar petrol fiyatlarında kısmi bir yükselişe yol açmıştı. Önümüzdeki dönemde Körfez’den petrol ticaretini engelleyen ya da zorlaştıran olağanüstü gelişmelerin ortaya çıkması ya da Irak’ın güneyindeki petrol sahaları çevresinde güvenlik riskleri oluşması durumunda, uzun süre düşük seyreden petrol fiyatlarının daha da tırmanarak 80 dolar seviyesini aşması, sektör analizlerinde sıkça seslendirilen bir ihtimal. Zira kısa vadede ortaya çıkabilecek ikili gerginliklerin ağırlıklı olarak Irak topraklarında çatışma riskleri doğuracağı ve buradaki ABD üsleriyle birlikte enerji üretim ve nakil altyapısını hedef alabilecekleri değerlendiriliyor.

İran-ABD gerginliğinin dünya piyasaları üzerindeki olumsuz etkilerinden bir diğeri, Dow Jones endeksinden başlayarak, önde gelen tüm küresel borsa endekslerinin değer kaybı eğilimi göstermeleriyle ortaya çıktı. Küresel ekonomide ABD-Çin ticaret savaşlarının tetiklediği belirsizlikler halen devam ederken üstüne bir de ABD-İran gerginliklerinin eklenmesi ve yüksek tansiyonun gerek enerji gerekse ticaret piyasaları açısından kritik önemdeki Körfez bölgesi ve Hürmüz boğazı civarında fiziki çatışma riski doğurması, finansal yatırımcıların gelecek beklentilerini olumsuz etkiledi. Böylece ABD’de düşük enflasyon, düşük petrol fiyatları ve FED’in faiz indirme kararının, ortaya çıkarmaları umulan büyüme etkisi de küresel jeopolitik risklerdeki ani artış sebebiyle kesintiye uğramış oldu. Gündeme gelen gerginliklerin bir sıcak ve doğrudan savaşa dönüşmesi ihtimali genel olarak çok küçük bir olasılık olarak görülse de özellikle Orta Doğu coğrafyasının farklı bölgelerinde yaşanabilecek vekâlet çatışmalarının hem küresel enerji sektörü hem de uluslararası ticaret üzerinde ciddi olumsuz etkileri olabileceğini öngörmek zor değil. Dolayısıyla küresel borsalardaki değer kayıplarıyla dalgalı denizlerde güvenli liman olarak görülen altın fiyatlarındaki astronomik artışların aynı anda gerçekleşmesini bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor. Altının ons fiyatının bin 570 doların üzerine çıkarak son dört aylık dönemin rekorunu kırması, dünya ekonomisinde istikrarsızlık dinamiklerinin güçlendiğini düşünen yatırımcıların kendilerini sağlama alma eğilimlerinin net bir yansıması.

Diğer yandan, İran yönetiminin Tahran Anlaşması olarak da bilinen nükleer anlaşmayı askıya aldığını ve uranyum zenginleştirme faaliyetlerine hız vereceğini resmen ilan etmesi, uzun vadede daha geniş kapsamlı stratejik gerginliklerin yaşanabileceğine dair önemli bir işaret. Ancak hem Tahran hem de Washington yönetiminin bu süreçte nasıl ilerleyeceklerine dair bir yol haritası oluşturduktan ve o yol haritası etrafında iç konsolidasyonu sağladıktan sonra adım atmaları daha muhtemel. Zaten uluslararası siyasi ve ekonomik dengeler üzerinde bu kadar önemli yansımaları olabilecek kritik bir saldırı kararının ABD Kongresi’ni ve diplomatik mekanizmaları tamamen dışlayan Başkan Trump tarafından tek taraflı olarak alınması, Amerikan iç siyasetinde sert tartışmaları tetiklemiş görünüyor. Bundan sonraki dönemde, benzeri adımların devlet bürokrasisi ve demokratik denetim kanallarını es geçerek alınmaması için Trump yönetimi üzerinde ciddi bir baskı oluşacağını öngörebiliriz. Ancak bir taraftan da seçim sath-ı mailine giren Trump’ın kendisini bir ulusal kahraman haline getirip “Orta Amerika’nın duygularına hitap edebilecek atmosferi oluşturma” çabaları hiç şüphesiz devam edecektir. Tüm bu gelişmeler, küresel piyasalarda güvensizlik ve istikrarsızlık dinamiklerinin 2020 boyunca güçlenmelerinin ve emtia fiyatlarında yükselişlerin sürmesinin kuvvetle muhtemel olacağı bir resmi önümüze koyuyor.

[Prof. Dr. Sadık Ünay İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesidir]

Kaynak: