ANALİZ - Trump'tan 2020 mesajı: Şahinsiz kabine, yumuşak dış politika

ABD Başkanı Donald Trump'ın özellikle İran konusunda anlaşamadığı "şahin" Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton'ı görevden alması, Amerikan dış politikasındaki daha yumuşak bir dönemin habercisi olarak okunabilir- Trump'ın, dış politikayla ilgili karar al
ANALİZ - Trump'tan 2020 mesajı: Şahinsiz kabine, yumuşak dış politika

WASHINGTON (AA) - HAKAN ÇOPUR - ABD Başkanı Donald Trump'ın şahin görüşleriyle öne çıkan Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton'ı görevden alması, 2020 seçimlerine giderken Amerikan yönetiminin daha "yumuşak" bir dış politikaya geçişinin güçlü sinyali olarak görülebilir.

Siyaset dışından, 20 Ocak 2017'de gelerek Beyaz Saray'daki koltuğuna oturan ABD Başkanı Trump, yakın tarih Amerikan siyasetinin en sıra dışı başkanlarından biri olarak kayıtlara geçti.

Yaklaşık 2,5 yılda 3 farklı ulusal güvenlik danışmanı ile çalışan Trump'ın, son olarak şahin görüşleriyle öne çıkan Bolton'ı görevden alması Washington'ı sarstı.

Özellikle İran konusundaki farklı yaklaşımlarıyla Trump'tan ayrıksı duran Bolton'ın Venezuela ve Kuzey Kore konularında da Başkan'dan farklı bir çizgide durması, esasen Amerikan medyasına da birçok kez yansımıştı. Yakın çevresindeki birçok ismi göndermekte hiç tereddüt etmeyen Trump'ın Bolton'ı da göndereceğine kesin gözüyle bakılırken, bu ayrılığın bir sabah ansızın bir twit ile gerçekleşmiş olması yine de birçok kişiyi şaşırttı.

Son olarak Taliban liderlerinin Camp David'e davet edilip edilmemesi konusunda Trump'la fikir ayrılığı yaşadığı belirtilen Bolton'ın artık Beyaz Saray'a Ulusal Güvenlik Danışmanlığı yapma imkanı kalmamıştı.

- İran, Venezuela, Kuzey Kore ve Taliban

Esasen Trump'ın "istediğim ülkeyle kendi bildiğim müzakere yöntemleriyle konuşur anlaşırım" diyerek özetlenebilecek dış politika yapım süreci, Bolton gibi sabit fikirli, savaşsever, İran konusunda takıntılı ve BM görevinden itibaren şahin görüşleriyle tanınan bir kişiyle zor yürürdü.

Nitekim önce İran'la devam eden kavganın hangi yöntemlerle sürdürüleceği konusu, Trump ile Bolton arasında tartışma alanı oldu. İran'a askeri müdahaleden rejim değişikliğine kadar birçok aşırı müdahaleci yaklaşımları savunan Bolton'ın aksine Trump, İran'da rejim değişikliği arayışında olmadıklarını ve Tahran'la konuşup anlaşmaya açık olduğunu birçok kez dile getirdi.

Ay sonunda New York'ta yapılacak BM Genel Kurulu görüşmeleri yaklaşırken Trump'ın birkaç kez "Ruhani ile görüşmeye açığım" mesajını vermesi, bu bakımdan manidardır.

Obama dönemindeki nükleer anlaşmayı çöpe atan Trump İran'la kendi arzusuna daha yakın bir anlaşmaya imza atmaya hazırlanırken, Bolton'ın bu konudaki memnuniyetsizliği Amerikan medyasına yansımıştı.

Öte yandan Venezuela'da Nicolas Maduro yönetiminin kısa sürede devrileceği konusunda Trump'ı ikna eden Bolton, o konuda da başarısız oldu. Venezuela'da istediği sonucu elde edemeyen Trump, bu durumdan Bolton'ı sorumlu tuttu ve yakın çevresindeki kişilere Bolton'ın "beceriksiz" olduğunu söyledi.

Ayrıca Kuzey ve Güney Kore sınırındaki özel bölgede Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ile bir araya gelen Trump'ın bu hareketinden Bolton'ın büyük rahatsızlık duyduğu da medyaya yansıyan bir başka ayrılık gerekçesi oldu.

Son olarak Taliban liderlerini Camp David'de ağırlamak isteyen Trump'ın bu planına açıktan karşı çıkan Bolton'ın bardağa son damlayı da bu tartışmayla koyduğu belirtiliyor.

Kuşkusuz kamuoyuna yansımayan başka nedenler de olabilir fakat tüm bu başlıklarda Trump ile aynı çizgide durmayan ya da duramayan Bolton, danışmanlık koltuğunu terk etmek zorunda kaldı.

- Trump ile gölgesindeki Pompeo

Trump'ın bir dönem "görüşlerine çok değer verdiği" eski Savunma Bakanı James Mattis'le Suriye konusundaki anlaşmazlıktan dolayı ayrılması, yine yönetimin gözdelerinden sayılan ve "Yüzyılın Anlaşmasının" teslim edildiği Ortadoğu Özel Temsilcisi Jason Greenblatt'la yolların ayrılması ve benzeri örnekler temelde bir şeyi gösteriyor, Trump karar alma süreçlerinde kendi gölgesinin dışında gölge istemiyor.

Bolton'ın Ulusal Güvenlik Konseyinden ayrılmasıyla ABD'nin dış politik karar alma süreçlerinde "güçlü" sayılabilecek en önemli isim Dışişleri Bakanı Mike Pompeo olarak gözüküyor.

Bolton'ın ekibiyle Dışişleri ekibinin bir türlü uyum sağlayamadığı iddiaları arasında Bolton görevden ayrılırken, bu yeni durumun Pompeo'ya hem daha fazla alan açacağı hem de daha fazla sorumluluk getireceği belirtiliyor.

- "Bugüne kadar hiç tartışmadığım biri varsa o da Pompeo'dur"

Ancak Trump'ın "Bugüne kadar hiç tartışmadığım biri varsa o da Pompeo'dur." şeklindeki sözlerine bakılacak olursa, Pompeo'nun Trump'ın ayak izinden farklı bir yere basması pek olası gözükmüyor. En tartışmalı konularda bile Trump'ın söylemsel üstünlüğünü muhafaza eden ve buna uygun şekilde konuşan Pompeo, Bolton'ın ayrılmasından sonra daha fazla sahnede rol alacaktır. Kuşkusuz arka planda Jared Kushner'in etkinliğini göz ardı etmemek gerekiyor fakat bakanlık makamı dolayısıyla Pompeo'nun icracı sorumluluğu ve imkanı elbette daha fazla olacaktır.

Koltuğuna oturalı çok olmayan Savunma Bakanı Mark Esper'in ve vekaleten yürütülen Ulusal İstihbarat Direktörlüğü gibi önemli kurumların durumuna bakılacak olursa Trump'ın kabinesi öncesine göre daha çıkıntısız bir görünüm arz etmektedir.

- 2020 seçimlerine giderken "yumuşak dış politika"

"Amerika'yı Yeniden Büyük Yapalım" sloganıyla 2016 seçimlerini kazanan ve "Amerika'yı Güçlü Tut" mottosuyla 2020'ye hazırlanan Trump'ın yeni bir savaşa girme ya da mevcut savaşları sürdürme gibi bir niyetinin olmadığı açıktır.

İç politikada ekonomi temelli başarı hikayesi kurgulayan Trump'ın dış politikada da Afganistan, Kuzey Kore, Suriye ve İran ekseninde birkaç başarı hikayesi yaratmak istediği gözüküyor.

Afganistan'daki "bataklıktan" çıkmak istediğini birçok kez dile getiren Trump'ın bu adımı bir türlü atamaması, en sonunda Taliban liderlerini Camp David'e getirmeyi planlayacak bir noktaya gelmiş olması önemlidir.

Benzer şekilde Ruhani ile "ön koşulsuz" görüşmeyi dahi dile getiren Trump'ın İran konusunu da bir yere bağlayıp 2020 öncesinde buradan da "anlatılacak bir hikaye" çıkarmak istediği söylenebilir.

Tüm bu dış politika manevralarının nereye varacağını kestirmek elbette kolay değildir fakat Trump'ın "istediğim ülkeyle kendi bildiğim müzakere yöntemleriyle konuşur anlaşırım" yaklaşımının bu dönemde daha somut olarak gözlemlenebileceği söylenebilir.

Akordiyon misali belli ülkelerle ilişkileri çekip bırakan ve sonra yeniden çekip bırakan Trump'ın, seçimler öncesinde daha yumuşak bir dış politika yaklaşımıyla belli düğümleri çözme yolunda adımlar atması beklenebilir, Afganistan, İran, Kuzey Kore, belki başka ülkeler ve başlıklar.

Bu yaklaşımla uyum gösteremeyeceği açık olan Bolton'ın talihsizliği ise diğer birçok kişide olduğu gibi, bir sabah ansızın bir twit ile görevden alınması oldu.

Kaynak: