"Ankesör itirafçıları" FETÖ'yü deşifre ediyor

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ'nün TSK yapılanmasına ilişkin örgüt içi haberleşme amacıyla kullanılan ankesör-sabit kontörlü hattı kullananlara yönelik soruşturma kapsamında Kasım 2017'den bu yana itirafçı olup etkin pişmanlıktan yararlananların
"Ankesör itirafçıları" FETÖ'yü deşifre ediyor

İSTANBUL (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) TSK yapılanması kapsamında örgüt içi haberleşme amacıyla ankesör-sabit kontörlü hattı kullananlara yönelik soruşturmada, İstanbul'da Kasım 2017'den bu yana gözaltına alınıp etkin pişmanlık hükümlerinden yararlananların sayısı 617'ye yükseldi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 29 Kasım 2017'den itibaren tespit edilen şüpheli sayısı 4 bin 447 oldu.

Bu şüphelilerden 2 bin 775'i hakkında daha önce darbe girişimi veya örgüt suçundan herhangi bir soruşturma açılmadığı ortaya çıktı.

Soruşturma kapsamında 29 Kasım 2017'den bugüne kadar 18 ayrı operasyon gerçekleştirilirken, 2 bin 422 şüpheli gözaltına alındı. Bu şüphelilerden bin 501'i tutuklandı.

Gözaltına alındıktan sonra "itirafçı" olarak etkin pişmanlık hükümlerinden yararlananların sayısı ise 617'ye yükseldi.

Tutuklama istemiyle sevk edildiği hakimlik önünde etkin pişmanlıktan yararlanan ve delil durumu nedeniyle adli kontrol şartıyla serbest bırakılan şüpheli sayısı ise 291 oldu.

- "Deşifre edilmesi elzemdir"

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca, FETÖ'nün TSK yapılanmasına yönelik örgüt içi haberleşme amacıyla kullanılan ankesör-sabit kontörlü hatlar ve hücre yapılanmasına ilişkin şüpheliler hakkında hazırlanan sevk yazısında, detaylı bilgilere yer verildi.

Savcılığın sevk yazısında, terör örgütünün en geniş çaplı silahlı eylemi olan 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin, uzun zaman öncesinden örgütün ''anayasal düzeni değiştirme'' amacı doğrultusunda planlandığına vurgu yapıldı.

Yazıda, şartlar itibarıyla en uygun zamanda, hücre tipi örgütlenme modeline uygun olarak, terör örgütünün elebaşı Fetullah Gülen ve üst yönetimince planlanan darbe girişiminin, hayata geçirilmesi için "abi-imam" tabir edilen yönetici vasfını haiz sivil unsurları vasıtasıyla alt kademelerde yer alan devletin silahlı gücünü kullanmaya yetkili askerlerden oluşan hücrelere gizli ve şifreli olarak iletildiği anlatıldı.

Örgüt yöneticilerince iletilen talimatın, koşulsuz olarak uygulayan, yıllar gelen süreçte bu duruma göre şartlanmış militan unsurlarınca eyleme geçirildiği aktarılan sevk yazısında, örgüt üyelerinin Türk Silahlı Kuvvetlerine 1980'li yıllardan itibaren başlayan sızmasının 1990'lı yıllardan itibaren sistematik şekilde gerçekleştiği şeklindeki olguya göre örgüt mensuplarının halen mevcudiyetlerini devam ettirdiği kaydedildi.

Sevk yazısında, örgütün, TSK'da halen aktif olarak faaliyet yürüttüğüne dair şu tespit yapıldı:

"Deniz Kuvvetleri yapılanmasının Marmara Bölgesi'ndeki en üst seviyesindeki 'Halit' kod isimli sözde imama bağlı olan, ByLock kullanıcısı olduğu ve bir devlet okulunda öğretmenlik yaptığı tespit edilen 'Engin' kod adlı Ersin Karabölük isimli şüpheliden ele geçirilen örgütsel dokümanlar örneğinde olduğu gibi günümüzde dahi faaliyetlerine, örgütsel muhaberatı ve sızmanın devamını sağlamak, örgüt mensubu askerlerinin, özellikle darbe girişiminden sonra yoğunlaşan operasyonlar karşısında motivasyon ve morallerini artırmak amacıyla devam etmektedir."

FETÖ'nün özellikle silahlı kuvvetler, emniyet, yargı gibi hassas ve kritik görülen kurumlarda örgütlenirken gizlilik esasına azami ölçüde riayet eden ve her birinin diğerini tanımadığı ancak yöneticilerden gelen talimatla aynı anda harekete geçebilen, hücre tipi örgütlenme şeklinde faaliyet yürüttüğü belirtilen sevk yazısında, "Örgütün bu nedenle günümüzde dahi örgüt yapılanması ve mensuplarının tamamıyla deşifre edilemediği, kamu görevlisi görünümündeki militanların örgütsel tabirle 'tedbir' adı altında muhtelif meşrep ve siyasi görüşlere sahipmiş gibi kendilerini dışarıya karşı lanse ettikleri hususları bir arada nazara alındığında bu derece gizlilik esasına göre yıllardır devam eden süreçte örgütlenmiş bir yapının tamamıyla deşifre edilmesi, millet ve devletimizin birliği, dirliği ve bağımsızlığı için elzemdir. Örgütün en çok önem verdiği ve gizliliği en üst seviyede sağlamaya çalıştığı mahrem yapılanmasının deşifresi ile örgütün moral / motivasyonunun düşeceği, örgütten kopmaların hızlanacağı ve etkin pişmanlık / itiraf oranının artacağı değerlendirilmektedir.'' denildi.

- Ankesör yöntemine, ''7 Şubat MİT kumpası''nda başlandı

Sevk yazısında, örgütün hücre yapılanması kapsamında haberleşme amacıyla kullandığı ankesör- sabit kontörlü hatlara ilişkin yapılan çalışmalar sonucunda elde edilen tespitlere de detaylı şekilde yer verildi.

Ücret karşılığı kullanılan sabit hat ve ankesörlü hatlarla iletişimin örgütün irtibat kurma yöntemlerinden biri olduğu belirtilen yazıda, bunun "gizlilik" ve "deşifre olmama" kuralına riayetle örgütsel amaçlı olarak gerçekleştirildiği vurgulandı.

Sevk yazısında, terör örgütünün bu yönteme genel olarak 7 Şubat 2012'de emniyet ve yargı birimleri içerisindeki örgüt militanları tarafından gerçekleştirilen örgütsel eylemlerden MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın gözaltına alınmaya çalışılmasından sonraki döneme tekabül eden tarihte örgütün üst yönetiminin talimatıyla geçildiğine dikkati çekildi.

Özellikle 17-25 Aralık 2013 sürecinden sonra "sulandırma" tabir edilen ve örgüte mensup olmayan kamu görevlilerinin sahte ihbarlarla örgüte mensupmuş gibi gösterilmesi faaliyetlerinin söz konusu olmasına rağmen, örgüt üst yönetiminden, bu hatlarla askeri personelle iletişim metodu açısından bir "sulandırma" talimatı gelmediği aktarıldı.

Söz konusu ankesörlü hatların "sulandırma" olarak tabir edilen faaliyet için kullanılmadığı, ayrıca veri havuzundaki HTS içeriklerinin incelenmesiyle bu tür hatlarla iletişimin terör örgütünün en önem verdiği sözde TSK mahrem yapılanması haricinde diğer mahrem nitelikli yapılanmaya mensup şahıslar tarafından da kullanıldığının anlaşıldığı vurgulandı.

- Ankesör-sabit kontörlü hat detayları

Aramaların tek yönlü olarak (sivil şahsın sorumlu olduğu asker grubunu, hücresini, diğer bir sivil unsuru araması) gerçekleştiği anlatılan sevk yazısında, bu yönteme genel uygulama olarak 2012 yılı itibarıyla geçildiği belirtildi.

Sevk yazısında, spesifik olarak bu yıl öncesinde de benzer nitelikli aramaların mevcut olduğu ifade edilerek, kamu kurumları içerisinde kurulu hatlarla (askeri birlik içerisinde kurulu ankesörlü hat gibi) iletişime ise örgütsel gizlilik kuralı ve kolluk birimlerinin takibinden kurtulma amacıyla başvurulmadığı anlatıldı.

Savcılığın sevk yazısında, ayrıca sivil yönetici unsurun, askeri birlik içerisinde kurulu bir hattan sorumlusu olduğu askeri aramasının hayatın olağan akışına aykırı olduğuna işaret edildi.

Bu tür aramaların amacının örgüt mensubu askerle irtibatı sağlamak olduğu, yapılan buluşmalarda ise sivil yönetici tarafından askerin motive edildiği ve örgüte bağlılığın devamı açısından örgütsel propaganda amaçlı söylem ve eylemlerde bulunulduğu aktarıldı.

- Fişleme arşivi oluşturuldu

Örgüt üyesi askerin görev yaptığı birlikte örgüt mensubu olmayanları siyasi düşünce ve yaşam tarzları, sosyal ve medeni durumlarına göre fişleyerek sivil yönetici unsura ilettiği aktarılan sevk yazısında, bu şekilde silsile yoluyla üste iletilen ve örgütsel amaçlarla kullanılan bir arşiv oluşturulduğunu kaydedildi.

Sevk yazısında yine askeri birlik içerisinde görev dolayısıyla vakıf olunan bilgilerin örgüt mensubu asker tarafından sivil yöneticiye verildiği, sabit hatların HTS kayıtları incelendiğinde de örgütün, 15 Temmuz darbe girişiminden yaklaşık 6-7 ay sonra bu yöntemden deşifre olması nedeniyle vazgeçtiği belirtildi.

Yazıda, söz konusu iletişim yönteminin darbe girişiminden hemen önce sivil unsurlarca sorumlu olduğu asker hücresine darbe girişimi talimatını iletme amacıyla düzenlenecek toplantıya çağırma amacıyla da kullanıldığının, darbe girişimine iştirak eden ve etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanma talebiyle açıklamalarda bulunan bazı örgüt mensubu askerlerin ifadelerinden anlaşıldığı anlatıldı.

- Hücre yapılanması

Savcılığın sevk yazısında, yönetici sivil unsurun sorumlu olduğu örgüt mensubu askerleri aramasından sonra belirlenen buluşma yerinde aranılan hatların takılı bulunduğu cihazların götürülmediği veya götürülse bile kapatıldığı anlatılarak, bu tedbirin de ortak yer baz istasyonundan sinyal verilmesini önleme amacı taşıdığı aktarıldı.

Kural olarak her sivil yöneticinin sorumluluğunda birden fazla ve birbirinden bağımsız hücrenin bulunduğuna işaret eden sevk yazısında, örgütün hücre yapılanmasına ilişkin şu bilgilere yer verildi:

"Hücrelerin 2-3 askerden (askeri öğrenci ve muvazzaf personel) oluştuğu, bu askerlerin de aynı kuvvete mensup olup aynı rütbede bulundukları, istisnai olarak farklı rütbe ve kuvvetlere mensup askerlerden bir hücre oluşabildiği, terör örgütü mensubu askerlerce gerçekleştirilen 15 Temmuz darbe girişiminin de hiyerarşik olarak en üstte yer alan kuvvet imamlarının darbe girişiminde kullanılacak bir kısım hücreleri aşağı doğru dikey silsile vasıtasıyla talimat iletilmesi şeklinde harekete geçirmesi sonucunda gerçekleştiği, darbe girişiminde kullanılmayan hücrelerin ikinci bir darbe girişimi veya sair örgütsel faaliyetler için bekletildiğinin terör örgütünün örgütlenme biçimi ve geçmiş faaliyetleri nazara alındığında izahtan vareste olduğu anlaşılmıştır."

Sevk yazısında, sivil yöneticinin sorumlusu olduğu askerin numarasının son iki rakamını kendi telefon rehberinde "10", "100" veya "99" rakamına tamamlayacak şekilde kaydetmesinin en fazla başvurulan tedbirlerden biri olduğu belirtilerek, bu nedenle yanlışlıkla son iki rakamın "10", "100" veya "99" rakamına tamamlanmış haliyle yapılan aramaların da gerçekleşebildiği anlatıldı.

Yine asker şahsın telefon numarasının dördüncü rakamına "4" ekleme, ikinci ve üçüncü rakamlarını yer değiştirme ve tüm rakamlara "1" ekleme veya "1" çıkartma gibi yöntemlerinde de söz konusu olabildiği vurgulandı.

Sevk yazısında, sivil unsurun sorumluluğunda birden fazla askerin bulunması halinde tedbir gereği her birinin ayrı ayrı sabit hatlardan arama kuralının olduğu anlatılarak, ardışık nitelikte aramaların sivil unsurun tedbirsizliğinden kaynaklandığı ifade edildi.

Yapılanma tarafından kullanılan hatlardan birinin HTS raporu incelendiğinde ardışık olmayan aramaların, ardışık aramalara göre daha fazla olduğu kaydedildi.

- "Cevapsız arama da bir örgütsel iletişim metodu"

Savcılığın sevk yazısında şu tespitlere yer verildi:

''Yapılanmada her yönetici sivil unsurun deşifre olmamak amacıyla kendi tedbir ve iletişim metodunu kendisinin belirlediği, bu metotlardan örnek vermek gerekirse kısa süreli arama, cevapsız çağrı bırakma (0 saniye aranma kaydı), aynı hattan parça parça kısa süreli arama şeklinde olabiliyor. 0 saniye aranma kaydı olarak görünen aranma kayıtlarının örgütsel iletişim metotlarından biri olduğu anlaşılmıştır. Bu anlamda çağrı bırakmanın 'öğretmen' tabir edilen asker şahıs sorumlusunun 'öğrenci' tabir edilen asker şahsa aynı yerde buluşma talimatı verdiği anlamına geldiğinin bir kısım itirafçı örgüt mensubu ifadelerinden anlaşılmaktadır.

Sabit kontörlü hat ve ankesörlü hatların sağlıklı olarak tespit edilebilmesi için kolluk marifetiyle saha çalışması yapılması ve tespit edilen hatların, oluşturulacak hat içeriğinin HTS havuzuna dahil edilmesi, havuzun belirtilen ölçütler doğrultusunda genişletilerek yeni numaraların dahil edilmesi, havuzdan bir hat içeriğinin asker şahıs aranmalarına ilişkin genel profilinin çıkartıldıktan sonra ve asker şahsın diğer hatlarla (ülke genelinde kurulu, zaman dilimi içerisindeki görev yerlerinde bulunan) da irtibatlı olup olmadığının tespit edilmesi, ayrıca mümkün olduğunca hattın özgülenme amacına ilişkin, hattı kullanan örgüt mensubu askerlerden sorumlu sivil unsurlardan itirafçı konumunda olan şahıslara hattın kurulu bulunduğu yerle ilgili yer gösterme işleminin yaptırılması ve hattın kurulu olduğu yerin varsa işletmecisinin beyanının tespiti ile belirtilen işlemler sonucu ulaşılacak tespitlerin periyodik aralıklarla güncellenmesinin terör örgütünün sözde TSK yapılanmasının ülke genelindeki bütünsel tablosunu ortaya koyacağı tespit edilmiş ve değerlendirilmiştir.''

Kaynak: