Arkadaşlarımız yeni uyandı ama iş işten geçti...

YENİ HABER - HAMDİ BAĞCI
Arkadaşlarımız yeni uyandı ama iş işten geçti...

Habib Kılınç ismi en çok Karapınar’da yaşanan kaza sonrası gündeme gelmişti. Vermiş olduğu cesur karar sonrası başta Hürriyet Gazetesi olmak üzer birçok yaygın medya tarafından hedef olarak gösterilmiş ve adeta cesaretli ve adaletli olduğu için cezalandırılarak Mardin’e tayini çıkarılmış ve bunun üzerine de Hâkimlikten istifa ederek, serbest avukat olarak yaşamını sürdürmüştü.

Kendisi ile hem o süreçte yaşananları, hem gündemin tartışmalı isimlerinden HSYK 3. Dairesi Başkanı İbrahim Okur, hem de Konya’da önümüzdeki Pazar günü yapılacak olan Konya Baro Seçimlerini konuştuk.

 

 

 

Siz 24.10.1997 yılında Karapınar’da 49 kişinin hayatını kaybettiği otobüs kazası davasının Hâkimliğini yapmış bir insansınız. O dönemde yaşadıklarınızı bizimle paylaşabilir misiniz?

 

Ben 1998 yılında Karapınar’a geldim. O zaman Mercedes Davası olarak bilinen o davanın hâkimliğine başladım. Davanın içinde ciddi bir rapor vardı, ODTÜ o kaza ile ilgili bir rapor hazırlamıştı. Konusunda uzman kişilerin hazırladığı, sağlıklı bir rapordu. Bu raporda Mercedes’in söz konusu otobüslerinde üretim hatası olduğu ifade ediliyordu.

Tabi biz o dönede davaya bakarken baktık ki böyle rapor hazırlanan bir otobüs hala satılıyor, hala yollarda. Durduk yere yanan otobüs haberleri bile geliyordu. Birçoğu da kazaya karışıp yanıyordu.

Bir hâkim olarak vicdanen karar vermem gerekiyordu ve ben de Mercedes’in bu otobüs modellerinin toplatılması için bir karar verdim. Aslında tam olarak elden alınması değildi kararımız, bakımdan geçirilmesini istemiştik.

Bunun için de Sanayi Bakanlığına yazı yazdım.

Bir de 3 yıldır Mercedes’in yetkililerini bu davaya katılması için çağırıyoruz, gelmiyorlardı onlar için de bir müzekkere çıkararak ifadeye getirilmesini içerir bir karar verdim.

Türkiye’deki şirketin yöneticileri ile ilgili bir konuydu. Birçok ısrar yazılmış, davetler çıkarılmış ama gelmemişler. Hepsi yabancılar.

Biz bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını zorla getiriyorsunuz, bu yabancılara ise defalarca yazı yazılmış gelmemişler, ben de getirilmelerini istedim. Tutuklama için bile değildi, ifadeleri alınıp serbest bırakılmaları için karar verdim.

Ben böyle bir karar verince kıyamet koptu. Hürriyet bizi manşete taşımış, o yabancılar ülkemizi geleceklermiş, golf oynayacaklarmış, ama bizim karardan dolayı gelemiyorlarmış. O insanlar tutuklanırsa biz dünyaya rezil olacağız, diye Hürriyet bize olmadık hakaretlerde saldırıyor. Bir sürü köşe yazarı benim aleyhime yazılar yazmışlar. Sonra bir baktık, o gazetenin sahibinin aynı zamanda bir sigorta şirketi varmış. Bize saldırıları ondanmış.

Tabi o günlerde Hürriyet’in sayfalarında Mercedes’in yoğun reklamları çıkıyordu.

Ereğli’ye benim kararım için itiraz etmişler, hafta sonu geleceklermiş ya.

Odama bir savcı arkadaş geldi, “bakanlıktan beni aradılar, davayı inceleyeceğiz, biz elden verip göndereceğiz” dedi. Tabi bu davayı kaldırmak istiyorlar.

Ben de, “Sayın savcım, ben dosyası sana veririm resmi kanallardan, sen nasıl istiyorsan öyle gönder” dedim.

İnanın o dosyayı Mercedes’in avukatları aldılar araçla götürdüler. Tabi karar kalktı.

Rezalete bakar mısınız?

Ve o gün beni şikâyet ettiler, beni hâkim karşısına çıkararak yargıladılar. O kararı veren hâkim yanıma geldi, “Habib Bey biz seni seviyoruz” gibi ifadeler kullandı.

“Sana hakkımı helal etmiyorum” dedim. Böyle enteresan kararlar alınabiliyor, böyle kararlar verilebiliyordu. Tabi biz hâkimiz, insan şaşırıyor, güçlüler nasıl istiyorsa öyle karar alınıyor, insan kabul edemiyor.

Tabi, baktım beni Mardin’e göndermişler, HSYK’ya gittim, bana Eskişehir’e tayinimi aldırabileceklerini söylediler, böyle bir yapının içinde olamam dedim, istifa ettim ayrıldım.

 

İbrahim Okur meselesine gelelim, siz zaman zaman karşı karşıya geldiniz galiba İbrahim Okur ile?

 

Bana 2010 referandumu öncesi bir gazeteden gelmişlerdi. HSYK mağduru, diye açıklamalarımı da manşete taşıdılar. HSYK’nın yapısının değişmesi gerektiğini tabi ben ifade etmiştim.

Referandum sonrası yapılan HSYK seçimlerinde özellikle İbrahim Okur ismini görünce, tabi gerçekten şaşırdım. Kaynar sular başımdan aşağı döküldü. O adamın olacağını bilseydim, ben o gazetenin röportajını bile kabul etmezdim. Sayın Sadullah Ergin’i bundan çok iyi kullandılar.  İbrahim Okur ve yanındakiler her zaman zaten güçlünün yanında yer almayı çok iyi başarırlar.

Ben İbrahim Okur’u dönem arkadaşım olduğu için çok iyi tanıyordum. Aslında beraber eğitim merkezinde eğitim aldığımız dönemde de İbrahim Okur’un tavırları arkadaşlarımız tarafından ciddi tepki topluyordu. Çok ben merkezli bir tavırları vardı.

Benim üçüncü görev yerim Karapınar’dı. Beni de aslında Karapınar’a İbrahim Okur göndertmiş. Beni kullanacağını düşünmüş. Göreve başladım, 2. Gün görev yerime geldi. Benimle konuşma tarcı bile çok rahatsız ediciydi. Tabi bunlar yönetebilecekleri, onlara çalışacak, hizmet edecek hâkimler arıyorlardı. Ben kabul etmedim.

Sonra avukatlığa başlayınca baktım, bu kırılganlık bana karşı bir tavra dönüşmüş. Mesela amcasının bir davası vardı Karapınar’da, davayı tıkadı.

Adalet Bakanlığı bünyesinde çalışıyordu. İdari mahkemede kazandığımız davaya yeni davalar açıldı. Tayini çıkan hâkim karar veriyor.

Diyarbakır’daki KCK davasının hâkimi de onların adamıydı. Bir sürü yanlış davalar verdiler. Ne yazık ki bunlar davalara özel hâkimler atadılar. Yargıyı ciddi anlamda sıkıntıya düştüler.

Ereğli’de bir ağır ceza reisi vardı, bana hep kötü davranıyordu. Baktık, paralel yapının hâkimi.

Tabi bu hâkim sonra KCK davalarında karar verdi. Adam bize “Arkamda İbrahim Okur var” şeklinde adeta bizlere meydan okuyordu. Ne yazık ki bu insanlar adaletin oluşmasını engelliyordu.

Paralel yapının kişiler üzerinde hedefleri vardı, kararlar verdiler, hâkimleri suçladırlar, atamaları özel, savcısı özel, hâkimi özel ne yazık ki bunların döneminde kullanıldı, bazılarını da kullanamadıklarına da zarar verdiler.

Son seçimlerde, HSYK’da iyi bir dönem başladı. İnanınız ben bu dönemden çok umutluyum. Yeni gelen arkadaşlarımız bağımsız insanlar. Devletine bağlı insanlar. Zaten bir baskı olsaydı inanınız İbrahim Okur’un adamları kazanırdı. Şimdi yargı kazandı, Türkiye kazandı. Eskileri lağvetmesinin altında tam olarak bu var.

 

Konya’daki Baro seçimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?  

 

Konya’daki Baro Seçimleri konusunda arkadaşlarımız yeni uyandı ama iş işten de geçti. Peki, acil bir liste hazırlanabilir mi? Bilmiyorum, vakti geçmiş gibi görünüyor ama her halükarda paralelcilerin ve Fevzi Kayacan’ın Baro’da etkili olması engellenmelidir.

Tabi şunu da açıklayayım, Fevzi Kayacan’a ciddi bir antipati var, her şeyi kendine uyarlıyor. Her konuda sanki etkili olan kendisiymiş gibi hareket ediyor. Kötü olan bu tabi… Kendisini avukatların üzerinde görüyor.

Yapmadığı şeyleri yapmış gibi göstermeye çalışıyor, oysaki bir park yerini bile oluşturamadı. Ben Fevzi Kayacan’ı samimi de bulmuyorum.

Fevzi Kayacan bir faaliyet kitabı hazırlamış, takoz gibi bir kitap. Bakarsınız sanki hükümet faaliyetleri anlatılıyor sanki kitapta.

Bir de müzik yaptırmış, rezil bir müzik. Amerikan tarzı bir müzik olmuş bu. Sanki bu müziğin bestesi ve güftesi Amerika’dan gelmiş gibi görünüyor. Neticede Fevzi Kayacan Amerikan tarzı müzikle Konya’da Baro Başkanlığı için oy istiyor. 

Tabi insan üzülüyor, zaten kıt olan Baronun imkânlarını buraya harcamış.

Şu anda Dört liste var ve beni bu süreçte en çok üzen şey, AK Parti’ye yakın avukatlar, AK Parti İl Başkanı avukat, bir sürü Konya milletvekili var AK Partiden ve bir tane özgün, adam gibi bir liste oluşturamadılar, insanı bu üzüyor.

 

Teşekkür ediyorum.

 

Ben teşekkür ederim.