BAE ve diğer baskıcı Arap yönetimleri, Türk demokrasisini tehdit olarak görüyor

Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Cengiz Tomar:- "Başta Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) olmak üzere baskıcı Arap yönetimleri, Türk demokrasisini varoluşsal bir tehdit olarak görüyor" - "BAE, başta Suriye ve Libya ol
BAE ve diğer baskıcı Arap yönetimleri, Türk demokrasisini tehdit olarak görüyor

İSTANBUL (AA) - GÜLSÜM İNCEKAYA - Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Cengiz Tomar, başta Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) olmak üzere baskıcı Arap yönetimlerinin Türk demokrasisini varoluşsal bir tehdit olarak gördüklerini söyledi.

Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) finansör ülkelerinden BAE, aynı zamanda Yemen, Libya, Suriye ve Irak'ta gösterdiği faaliyetlerle "küresel terör organizatörü" olarak tanımlanıyor. BAE, FETÖ dışında terör örgütü PKK/YPG'yi de aktif olarak destekliyor, Orta Doğu'da birçok medya organında Türkiye aleyhine "kara propaganda" faaliyetleri de sürdürüyor. BAE'nin bölgeye yönelik siyasi hesapları, 2015'te Yemen'e yönelik askeri operasyonla açığa çıkmıştı.

Prof. Dr. Cengiz Tomar, BAE'nin bölgede yürüttüğü faaliyetler ve Türkiye aleyhine attığı adımları, AA muhabirine değerlendirdi.

"Arap Baharı" sürecinden beri BAE ile hemen hemen her alanda gerginlik yaşandığını belirten Tomar, Türkiye'nin Orta Doğu'da halkların demokratik talepleri ile meşru hükümetleri desteklediğini vurguladı.

Türkiye, Libya'da Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen meşru hükümete destek verirken, BAE'nin darbeci Hafter'e destek olduğunu hatırlatan Tomar, "Mısır'da, Türkiye, halk tarafından seçilmiş Mursi'nin yanında dururken, BAE askeri darbeyle hükümeti ele geçiren Abdulfettah Sisi'nin arkasında durdu. Suriye'de Türkiye özgürlük, demokrasi ve insan hakları isteyen muhalifleri desteklerken, BAE Esed rejimine arka çıkmakta. BAE, Filistin'de darbe yapmak isteyen Dahlan'a sahip çıkarken, Türkiye meşru seçilmiş hükümetin yanında durmakta." diye konuştu.

Prof. Dr. Tomar, Yemen'de binlerce insan açlık ve koleranın pençesindeyken, BAE'nin darbe benzeri yöntemlerle ülkeyi bölmeye çalıştığını aktararak, şöyle devam etti:

"BAE, Filistin'in hakları gasbedilirken İsrail ile normalleşme ve ittifak peşinde. Türkiye'de 15 Temmuz 2016'da darbe teşebbüsünde bulunan FETÖ'ye, BAE'nin adamı Dahlan'ın 3 milyar dolar destek verdiği biliniyor. Bu tablonun bize bir şey anlatması gerek. O da BAE ve onu destekleyen güçlerle özellikle Türkiye'yi yönetmekte olan AK Parti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında temel bir problemin olduğu çok açık. Bu temel problem, sanıldığı gibi bu bölgelerdeki 400 yıllık Türk-Osmanlı yönetimi, Fahreddin Paşa, Türk dizileri vesaire değil. Tabii ki bunlar da toplumsal-kolektif hafızada bir yer tutuyor ve etkisi var."

- "Türk demokrasisi Arap rejimleri için alarm zili oldu"

Tomar, özellikle Körfez ülkelerinin iki temel tehdidi kendileri için varoluşsal olarak gördüklerini anlatarak, bu tehditleri şöyle sıraladı:

"Arap ve Körfez ülkelerinin algıladığı tehditlerden biri, 1979 devriminin ardından bu ülkelerin Şii halkları üzerindeki nüfuzunu kullanarak İran'ın devrim ihracı. Bunun etkisini Yemen'de, Irak'ta, Suriye'de, Lübnan'da görmekteyiz. Körfez ülkelerindeki Şii gruplar için de bu tür bir tehdit algısı var yönetimler tarafından. İkinci tehdit algısı, Müslüman Kardeşler ve türevleri grupların yönetimleri ele geçirmesi. Özellikle 60'lardan beri Körfez'de örgütlenen Müslüman Kardeşler ve Islah hareketi, varoluşsal bir tehdit olarak görülüyor. Arap ülkelerinin çoğunda, Mısır'da 2011'de olduğu gibi, serbest seçimler yapıldığında bu tür İslami yönü yüksek partilerin kazanma ihtimali çok yüksek. İşte Arap ülkeleri ve Körfez'in en büyük korkularından biri de bu."

Tomar, Türkiye'nin 2000'li yıllarda güçlenen ekonomisi ve demokrasisi ile Arap sokağında rol model ülke haline gelmesinin baskıcı Arap yönetimleri için alarm zillerinin çalmasına sebep olduğunu aktardı.

Türkiye'de muhafazakar-İslami tonu olan partilerin 1950'lerden beri demokrasi içerisinde büyük bir mücadele ile bugünlere kadar geldiğini anlatan Tomar, "AK Parti önce belediyelerde, ardından merkezi hükümette iktidara gelerek gözle görülür bir başarı kazandı. 2000'li yılların başından itibaren gelişmekte olan Türkiye ekonomisi ve demokrasisi, buna bağlı hayat standartları, turizm, diziler, eğitim vs gibi yumuşak güç unsurlarıyla Arap sokağında büyük bir popülarite kazandı. Bu, baskıcı Arap yönetimleri için alarm zillerinin çalması demekti." ifadelerini kullandı.

- "BAE para vererek örgütleri kullanıyor"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "One Minute" çıkışından sonra Arap sokaklarında artan popülaritesinin bu yönetimlere iki şey hatırlattığını ifade eden Tomar, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bir, Türk olması hasebiyle 400 yıllık Osmanlı idaresini, daha da önemlisi seküler olmaması nedeniyle Müslüman Kardeşler tehdidini. Nitekim Türkiye, 2011 Arap Baharı isyanlarında Arap dünyasında 1950'lerden beri süren darbeci-dikta-otoriter yönetimlerin baskı, işkence, zulüm ve sosyal adaletsizlikleri karşısında Arap sokağının huzuruna Arap olmayan ama Müslüman bir devlet adamı ve yönettiği ülkesi Türkiye, bir ilham figürü olarak ortaya çıkmıştı. Özgürlükleri, insan haklarını, bağımsızlığı ve demokrasiyi savunuyordu. Tabii stratejik başka pek çok sebep sayabilirsiniz ama temel sebep budur. Baskıcı Arap yönetimleri, bunu varoluşsal bir tehdit olarak gördüler ve görmekteler."

Tomar, oldukça az bir nüfusa sahip olan BAE'nin buna rağmen Türkiye'ye karşı mücadelede ekonomik gücünü kullanarak Mısır gibi kalabalık ülkeleri kullandığını vurguladı.

BAE'nin 10 milyonluk nüfusunun sadece 1 milyonunun Araplardan oluştuğunu, temsil ettiği çıkarları savunabilmesi için insan gücüne ihtiyacı olduğunu belirten Prof. Dr. Cengiz Tomar, şunları söyledi:

"BAE bu manada Mısır ile ittifaka her zaman önem veriyor. İnsan gücü nedeniyle Orta Doğu'da 'Mısır'sız savaş olmaz' sözü çok meşhurdur. Bunu Libya'da görüyoruz. Bunun dışında mücadele ettiği diğer alanlarda yerel güçlerle ittifak yapıyor. Yemen'de Suudi Arabistan, Libya'da Mısır ve Hafter gibi güçlerle çalışıyor. Maddi zenginliği ayrıca Sudan gibi Afrika ülkelerinden paralı asker bulmasına imkan tanıyor. BAE, başta Suriye ve Libya olmak üzere Mısır, Yemen, Filistin, Katar gibi Orta Doğu'daki hemen her alanda maddi imkanlarını seferber ederek örgütleri, medya organlarını ve siyaset kurumlarını Türkiye aleyhine kullanmaktadır. Bildiğiniz gibi Orta Doğu'da ve Afrika'da parayı verdiğinizde kullanabileceğiniz pek çok örgüt ve grup bulmakta sıkıntı çekmezsiniz."


Kaynak: