Bir kitap bir inceleme: Saatleri ayarlama enstitüsü

Gazetemiz Yeni Haber tarafından günlük hazırlanan "Kültür Sanat" köşemizde bugünün kitap incelemesi: Saatleri ayarlama enstitüsü
Bir kitap bir inceleme: Saatleri ayarlama enstitüsü

Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün olay örgüsü, fakir bir ailede büyüyen ve saatlere büyük bir ilgi duyan Hayri İrdal adlı genç bir adamın çevresinde şekilleniyor. Kalabalık bir şahıs kadrosuna sahip olan romanda, başkahraman Hayri İrdal’dan sonra en baskın karakteri ise Halit Ayarcı oluşturuyor. Öyle ki başkahraman da kendi yaşamını, Halit Ayarcı ile tanışmadan öncesi ve sonrası olmak üzere iki farklı şekilde değerlendiriyor. “Büyük Ümitler”, “Küçük Hakikatler”, “Sabaha Doğru” ve “Her Mevsimin Bir Sonu Vardır” adlı dört bölümden oluşan romanın ilk kısmında Hayri İrdal, çocukluğundan başlayarak yaşamını ayrıntılı bir şekilde okurla paylaşıyor. Halit Ayarcı ile eserin ikinci bölümünde tanışan başkahraman, sonrasında onunla birlikte Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün temellerini atıyor. Eserin son bölümünde ise enstitünün beklenmedik akıbeti, o dönemden günümüze devam eden sorunların bir habercisi olarak okurlarını düşünmeye sevk ediyor.

saatleri-ayarlama-enstitusu.jpg

“BAZEN DÜŞÜNÜYORUM, NE GARİP MAHLÛKLARIZ?”

Kitabı okurken ilk başta bir kavrama güçlüğü yaşarken derinliklerine inildiğinde birden akıcı hale gelmeye başlıyor ya da insan kitabın diline kendisini kaptırıyor da olabilir. Zaten Cumhuriyet dönemi kitaplarının ortak özelliği yoğun Osmanlıca kelimelerin oluşu… Bizim jenerasyon sırf bu yüzden o dönem kitaplarına hep önyargılı olmuştur. Fakat kendinizi olay örgüsüne ve anlatılmak istenilene kaptırdığınız da eminim çok ayrı bir tat alacaksınız. Benim en çok eleştirdiğim konulardan birisi de bu tarz kitapların isimlerini üniversite sınavına hazırlanırken o kadar çok ezberletmeye çalıştılar ki bize, kitabın özünü bile bilmeden soğuduk. Tombala oynar gibi yazar eser eşleştirmesi yapacaklarına her gün bir eseri yazarıyla birlikte tanıtsalar oysa her şey daha da güzel olurdu. Kitaba dönecek olursak; zamandan bahseden, zamanın değişkenliğinden söz eden, zaman felsefesinden söz eden büyük bir kitap. Elbette yalnızca zamandan bahsetmiyor. Bazı ideolojilerden de söz ediyor, bu ideolojileri de bir karakterde vücut buldurarak bize sesini duyuruyor. Son olarak yine kitaptan bir alıntı ile bitirmek istiyorum. “Bazen düşünüyorum, ne garip mahlûklarız? Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikayet ederiz; fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız?”

bazen-dusunuyorum-ne-garip-mahluklariz.jpg

TÜRK EDEBİYATININ ÇINARI: AHMET HAMDİ TANPINAR

Yazar Ahmet Hamdi Tanpınar, 23 Haziran 1901’de İstanbul’da doğdu.1939 yılında İstanbul Üniversitesi’nde Yeni Türk Edebiyatı profesörlüğüne atandı. 1942-1946 yılları arasında Maraş Milletvekili olarak görev yaptı. Bir süre Milli Eğitim müfettişliği yaptı. Sonra 1949 yılında Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ndeki görevine döndü. Gençlik yıllarında Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’in talebesi ve dostu olmuş, Batı edebiyatından Paul Valéry ile Marcel Proust’u kendisine üstat olarak seçmiştir. Bu yazarlar edebiyatta güzellik ve mükemmeliyete ön planda yer verirler. Onlara göre edebiyat, tıpkı resim ve musiki gibi güzel sanattır. Onlardan farkı, boya ve ses yerine, insanı ve hayatı anlatmada bu iki vasıtadan çok daha zengin olan dili kullanmasıdır. Tanpınar, kendi ifadesiyle 1932 yılına kadar "radikalist bir Batıcı" olup Doğuyu tamamıyla reddederken, sonrasında ise yenileşmenin gereğine inanmasına rağmen Osmanlı medeniyetinin ve büyük değerlerin giderek kaybolmasından gelen bir hüzün de yaşadı. Tanpınar hakkında geniş çalışmalar yapan İnci Enginün, Tanpınar'ın insanı ele alış şekline yönelik, "İnsanın, etrafındaki terkibin bir parçası olduğuna inanan yazar, onları geniş çevreleriyle, bir ufacık hadisede derinleştirilen psikolojileriyle verir. Bunu yaparken de imajlarla zengin, Türkçenin en yüksek mizahi ve ironik üslubuyla, onları ve hayat karşısındaki tavırlarını anlatır." tespitinde bulundu.

turk-edebiyatinin-cinari-2.jpg