Konya İl Uzman Vaizi Mehmet Toker: Zekat ibadeti sadece Ramazan’a özel değildir!

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başlattığı Milli Dayanışma Kampanyası’na destekler devam ediyor.
Konya İl Uzman Vaizi Mehmet Toker: Zekat ibadeti sadece Ramazan’a özel değildir!

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başlattığı Milli Dayanışma Kampanyası’na destekler devam ediyor. Koronavirüs sürecinde yardımlaşmanın önemine dikkat çeken Konya İl Uzman Vaizi Mehmet Toker, “Bazı ehl-i vicdan ev/mülk sahipleri, kiracılarından kira almayacağını deklare ederek, bazı âli cenap alacaklılar, karz-ı hasen örneği gösterip borçluların borcunu üç beş ay öteleyerek, bu süreçte psikolojik ve ekonomik bir dayanışma örneği sergilediler. Bu dayanışma, Zekat niyetine yapılabilir; Zekat sadece Ramazan ayına özel değildir” dedi.

Koronavirüs sürecinin insanları gerçeklerle yüzleştirdiğini belirten Konya İl Uzman Vaizi Mehmet Toker, “İslam Bilimler Tarihi Hocası, Rahmetli Prof. Dr. Fuat Sezgin Hoca'nın çok muazzam bir sözü var: "İslam medeniyetinin büyüklüğünü kendi insanımıza anlatmak, batılılara anlatmaktan daha zor." Fuat Sezgin Hoca'nın bu ifadesini biraz tefsir edecek olursak "İslam medeniyetinin büyüklüğünü, içimizdeki kafasına, beynine, deli gömleği giydirilmiş kitlelere anlatmak, emin olun deveye hendek atlatmaktan çok çok daha zor." İçerisinde yaşamış olduğumuz bu pandemi süreci bizi birtakım gerçeklerle çok daha acı bir biçimde yüzleştirdi. Fakat bu yüzleşmelerin en acısını, "Evde Kal!" çağrısına uyan, berber, terzi, tamirci gibi küçük esnaf, günübirlik işlerde çalışan ya da asgari ücretle çalışan, ailesini geçindirmek zorunda kalan vatandaşlarımız yaşadı. Zira bu vatandaşlarımızın birçoğu kiralık evlerde oturuyorlar. Ay sonunu ancak getirip, kıt kanaat şartlarda yaşıyorlar. Tabii bir taraftan virüsün yayılmaması için "Evde Kal!" çağrısına uymak ile diğer tarafta evde kaldığı zaman işini kaybetme ya da zaten gündelik işlerde çalıştığından dolayı, gün kazanıp gün yediği için, evine ekmek getirememe durumuyla karşı karşıya kaldı” dedi.

“DERNEK VE VAKIFLARIMIZ HAZIRLIKSIZ YAKALANDI”

Dernek ve vakıfların bu sürece hazırlıksız yakalandığını kaydeden Mehmet Toker, “Evet, özellikle asgari ücret veya gündelik işlerde çalışarak hayatını kazanan vatandaşlarımızın, ya da küçük esnaf ve zanaatkarlarımızın, bu zorlu süreçte ekonomik alandaki zor durumdan kurtulması noktasında, sosyal yardım kuruluşlarımız devreye girmiş olsa bile karşılaştığımız tablo gösterdi ki; sosyal yardım dernekleri ve vakıfları sürece hazırlıksız yakalandılar. Bu kardeşlerimizin karşı karşıya kalmış olduğu sabit ödemeleri, kiraları, faturaları, iaşe ve ibatelerinin devam etmesi hususunda refleks davranış sergileyebilen dernek ve vakıflarımızın adedi bir elin parmağını bile geçmedi. Daha ziyade yurtdışındaki mağdur ve mazlum Müslümanlara yardım eden insani dayanışma vakıflarımız, bu yardımları aynî yardımlar şeklinde yada su kuyusu açtırmak ve benzeri sosyal içerikli yardımlar şeklinde götürdüğünden dolayı; sokağa çıkmayan, evde kalan hasta, engelli, yaşlı, dar gelirli vatandaşlarımızın yada gündelik işlerde çalışan, asgari ücretle çalışan vatandaşlarımızın ne tür ihtiyaçları olduğunu ve bu ihtiyaçların hangi kalemlerden, ne şekilde karşılanacağı konusunda bir refleks ve eylem planı üretmekte ciddi anlamda geç kaldılar” dedi.

“PSİKOLOJİK VE EKONOMİK DAYANIŞMA ÖRNEĞİ”

Koronavirüs sürecinde yardımlaşmanın önemine dikkat çeken Mehmet Toker, “Bazı ehl-i vicdan ev/mülk sahipleri, kiracılarından kira almayacağını deklare ederek, bazı âli cenap alacaklılar, karz-ı hasen örneği gösterip borçluların borcunu üç beş ay öteleyerek, bu süreçte psikolojik ve ekonomik bir dayanışma örneği sergilediler. Ahlâki davranışta bulunan vatandaşlarımızı tebrik ediyoruz. Bir Müslüman olarak Rabbimizin Maide Suresi 2. ayeti kerimede: "İyilik ve takva (Allah'a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın." emri bizim için her zaman başımızın tacıdır. İyilik ve takvâda yardımlaşmanın çeşitli yolları vardır ve herkesin yardımı kendi yetenek ve imkânlarına göredir; meselâ âlim bilgisiyle, bir beden işçisi fiziki gücü ile, bir zanaatkar ustalık, maharet ve tecrübesiyle, zengin malıyla başkasına yardım eder. Ayette iyilikle beraber takvanın emredilmesinin hikmeti, Bakara Suresi 264. ayette zikredilen; "Ey iman edenler! Allah'a ve ahiret gününe inanmadığı halde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın." yanlışına düşmeyin diyedir. Kur'an-ı Kerim'de zekat ve sadakanın sıklıkla ile zikredilmesi, Müslümanlar arasındaki yardımlaşmayı daimi kılmak ve yardımlaşma duygusunu toplumun geneline yayarak kurumsal bir hale getirmek içindir” şeklinde konuştu.

"KARDEŞİNİN İHTİYACINI GİDEREN KİMSENİN İHTİYACINI DA ALLAH GİDERİR!"

Yoksullara yardımı engellemenin Kur'an-ı Kerim'de eleştirildiğini belirten Mehmet Toker, “Kur'an-ı Kerim'de Mekkeli müşriklerin bencillikleri, maddeperestlikleri yetimlerin ve miskinlerin doyurulmasını bile engellemeleri, ağır bir biçimde eleştirilmektedir. Yine Yasin suresi 47. ayeti kerimedeki, muhtaçlara yardım etmeye çağırılan Mekkeli müşriklerin: "Allah'ın doyuramadıklarını biz mi doyuracağız?" demeleri açık bir sapkınlık olarak ifade edilmiştir. Yine Mekke'den Medine'ye göç eden muhacirlere kucak açan, onlara yardım eden Medineli Ensar, Haşr Suresi 9. ayeti kerimede: "Onlar kendileri darlık içinde olsalar bile, muhacirleri kendi öz canlarına tercih ederler." buyurularak Ensar'ın bu yardımlaşma duygusu taltif edilmiştir. Peygamber Efendimiz (SAV)'in yardımlaşmayı teşvik eden onlarca hadis-i şerifi vardır. "Kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin ihtiyacını da Allah giderir!" (Müslüm Birr, Buhari Mezalim,  Müsned) hadis-i şerifi, insanların kendi arasında yapmış olduğu yardımın, Allah'ın inayet ve yardımına sebep olduğunun en veciz ifadesidir” dedi.

“ECDADIMIZ VAKIF GELENEĞİNDEN GELİYOR”

Dezavantajlı kişilerin sahipsiz olmadığını kaydeden Mehmet Toker, “Toplumumuzun dezavantajlı dediğimiz, yoksul, kimsesiz, yaşlı, yetim, bakıma muhtaç insanları himayesiz, sahipsiz değildir. Bizim köklerimiz olan Osmanlı'da, vakıf geleneği, vakıf medeniyeti dediğimiz zaman, hem toplumdaki bütün sosyal hayatın merkezini oluşturan kurum ve kuruluşların devamlılığını sağlayan finansal akar garantörlüğü, hem de aynı zamanda toplumun dezavantajlı kesimlerinin hayatlarının idamesi için mali akar garantörlüğünü ifade ettiğini bilmemiz gerekiyor. Özellikle Ebussuud Efendi'nin fetvası ile beraber yaygınlaşan para vakıfları, bir taraftan karz-ı hasen anlayışının topluma yaygınlaşması demek olan, faizsiz kredi sağlayan kurumlar olarak, aynı zamanda da bu tür, (deprem, sel, yangın, veba, sıtma salgını, vb...) olağanüstü durumlarda devreye girerek toplumun dezavantajlı kesimlerini ve işini, aşını kaybeden insanların kriz dönemlerini atlatması sürecinde açıktan para yardımı eden kuruluşlar olduğunu ifade edebiliriz” ifadelerini kullandı.

“BAŞLATILAN KAMPANYA İLE TOPLUM KENETLENECEK”

Koronavirüsün giderek yayıldığı bu dönemde evde kal çağrısı yaparken aynı zamanda yoksulların da unutulmaması gerektiğini dile getiren Mehmet Toker, “Günümüzde insanımıza evinize kapanın çağrısı, "Evde Kal!" çağrısı salgının, pandeminin engellenmesi veya zararlarının minimuma indirilmesi açısından önemlidir. Ancak evde kaldığı zaman, işini kaybeden/kaybedecek olan ya da düzenli geliri olmadığı için ailesine bakamayacak durumda olan vatandaşlarımızın bu kriz dönemini atlatabilmeleri noktasında, kriz sonuna kadar, kendilerine hiç bir kâr ve fazlalık gözetmeden yardımcı olunması gerekiyor. Reis-i Cumhurumuz başlatmış olduğu "Biz bize yeteriz Türkiye'm" kampanyası, hem millet olarak bizim birbirimize daha da kenetlenmemizi sağlayacak bir adımdır. Aynı zamanda dış dünyaya bir mesajdır. Hem de milletimizin ruhunda olan yardımlaşma duygusunu, statik enerjisini kinetik enerjiye döndürecek bir güç gerekiyordu. bir hareket gerekiyordu. Sayın Cumhurbaşkanımız bu hareketi başlatmış, ilk adımı atmış oldu. Bu da, alt gelir düzeyindeki kardeşlerimizin ihtiyaçlarını, karşılanması noktasında hepimize bir sorumluluk verdi” dedi.

“ZEKAT SADECE RAMAZAN’A ÖZGÜ BİR İBADET DEĞİLDİR”

Zekatın önemine dikkat çeken Mehmet Toker, “Zekat dediğimiz zaman, bizim malımızdaki, Allah'ın bize emanet olarak vermiş olduğu, ihtiyaç sahibi kardeşlerimizin malı olduğunu, hakkı olduğunu anlamamız, bilmemiz lazım. Biz zekat vermekle kendi malımızdan vermiyoruz. Allah'ın, bizim aracılığınızla, bizi sebep kılarak, bizim malımıza koymuş olduğu o ihtiyaç sahibi kardeşlerimizin, kendi mallarını kendilerine ulaştırmış oluyoruz. Zekat, sadece Ramazan'da verilmesi gereken, Ramazan'a özgü bir ibadet değildir. Kişiye zekat ne zaman farz olmuşsa, o zamanı takip eden hicri takvime göre verilmesi gereken, yerine ulaştırılması gereken bir farz ibadettir. Bu vesileyle, belki de hassasiyetle yerine getirmediğimiz zekatı da; coronavirüs bize hatırlatmış oldu” diye konuştu.

“PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN SADAKA-İ CARİYE HADİSİNİ REHBER ALMALIYIZ”

“Burada bu gerçeği tespit ettikten sonra yapmamız gereken, sadece kaybettiklerimize üzülmek değil” diyen Mehmet Toker, “Çünkü üzülmek kaybettiklerimizi yerine koymaya yetmiyor. Artık yeni bir örgütlenmenin, yeni bir başlangıcın arifesinde olan milletimiz, artık toplumdaki dezavantajlı kesimlerin de, asgari müştereklerde iaşe ve ibatesini sağlıklı bir mali disiplin içinde devam ettirecek şekilde finanse edeceği yapıları inşa etmesi gerekiyordu. Bu "Biz bize yeteriz." kampanyası inşaallah bunun da bir başlangıcı olur.  O zaman en başa dönecek olursak; Osmanlı'daki Vakıf Medeniyetinin temelini atan anlayış ve inanış neydi? Peygamber Efendimiz (SAV)'in sadaka-i cariye hadisi idi. Müslüm; Vasiye, Tirmizi; Ahkâm, bölümlerinde yer alan Hadis-i Şerifte, Peygamber Efendimiz: "İnsan ölünce, üç ameli dışında, bütün amellerinin sevabı kesilir. Sadaka-i Cariye, kendisinden istifade edilen ilim, salih evlat." Sadaka-i Cariye'yi ecdadımız, tüm insanlığın faydasına olacak şekilde, bir malın menfaatinin topluma adanması şeklinde anlamıştır. İşte bu hadisi şerif doğrultusunda geliştirilen bu anlayış, bir medeniyet kurmuş ve bu medeniyet 1400 yıl boyunca yaşamış ve yaşatmıştır. Vakıf medeniyeti, İslam Tarihi içerisinde Zirve dönemini, Osmanlı'da yaşamıştır” ifadelerini kullandı.

SEYFULLAH KOYUNCU / YENİ HABER GAZETESİ