Büyük Kudüs Mitingi

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu:- "Kendi coğrafyasında kendi planlarını yapamayanlar, başkalarının yaptığı planların sadece figüranı olurlar. İslam dünyası olarak problemimiz ırkçı emperyalizmin güçlü olması değil, bizim içinde bulunduğum
Büyük Kudüs Mitingi

İSTANBUL (AA) - Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, "İslam dünyası olarak problemimiz ırkçı emperyalizmin güçlü olması değil, bizim içinde bulunduğumuz acziyettir. Problemimiz, Filistin işgal edilirken eli kolu bağlı beklemektir, Kudüs'e el konurken ırkçılık ve mezhepçilikle uğraşmaktır, Mescid-i Aksa'da Müslümanların onuru çiğnenirken kavmiyetçilik yapmaktır, saraylarımızı, saltanatlarımızı korumak için bu işgale sessiz kalmaktır, günde 40 defa Allahu ekber deyip, sonra Trump'a teslim olmaktır." dedi.

Karamollaoğlu, partisinin çağrısıyla Yenikapı Meydanı'nda düzenlenen "Büyük Kudüs Mitingi"nde, "yüzyılın anlaşması"nın Filistin'i İsrail'e peşkeş çektiğini, uluslararası hukuku ayaklar altına aldığını, bütün insani ve vicdani değerleri yok saydığını, kaosa ve savaşa zemin hazırladığını belirtti.

Anlaşmanın, yüzyılın anlaşması değil, yüzyılın ihaneti, yüzyılın zorbalığı, yüzyılın paçavrası olduğunu dile getiren Karamollaoğlu, "Bu paçavrayı Allah'ın izniyle tarihin çöplüğüne atacağız çünkü hak ettiği tek yer orasıdır." diye konuştu.

Filistin'in 100 yılı aşkın süredir devam eden bir planın hedefinde olduğunu aktaran Karamollaoğlu, ABD Başkanı Donald Trump'ın öncülük ettiği planla Filistin'in üzerine son çivinin çakmaya çalışıldığını söyledi.

Karamollaoğlu, "Sırada ne var? Vadedilmiş topraklar var, Nil ile Fırat arası var, Diyarbakır var, Mardin var, Urfa var, Çukurova var, Türkiye var. Açık söylüyorum, eğer bugün Kudüs'e sahip çıkamazsak yarın İstanbul'u gündeme getirecekler. Eğer bugün Filistin'i koruyamazsak, Allah korusun yarın Türkiye'nin bütünlüğünü savunmayla karşı karşıya bırakacaklar bizi." dedi.

Gece gündüz ağlamanın Müslümanlara faydası olmadığını belirten Karamollaoğlu, şöyle devam etti:

"Bugün sormamız gereken asıl soru şu: Irkçı emperyalizm adım adım hedefine yürürken, biz ne yapıyoruz? 100 yıllık planlar bir bir devreye sokulurken, biz ne yapıyoruz? Bağdat, Şam, Kudüs birer birer yağmalanırken, biz ne yapıyoruz? Bu zulüm dünyasını yıkıp yerine adil bir dünya kurmak için mi çalışıyoruz yoksa ırkçı emperyalizmin oyunlarına figüranlık yapıp birbirimizi mi boğazlıyoruz? Birleşeceğimize bölünüyor, birbirimizle mi uğraşıyoruz? Kardeşliğimizi pekiştireceğimize ırkçılık ve mezhepçilik tuzağına düşerek birbirimizi yok etmeye mi çalışıyoruz? Sadece hasım yaptıklarından şikayetle yetinmek acizlerin işidir. Kendi coğrafyasında kendi planlarını yapamayanlar, başkalarının yaptığı planların sadece figüranı olurlar. İslam dünyası olarak problemimiz ırkçı emperyalizmin güçlü olması değil, bizim içinde bulunduğumuz acziyettir. Bugün bizim problemimiz Filistin işgal edilirken eli kolu bağlı beklemektir, Kudüs'e el konurken ırkçılık ve mezhepçilikle uğraşmaktır, Mescid-i Aksa'da Müslümanların onuru çiğnenirken kavmiyetçilik yapmaktır, saraylarımızı, saltanatlarımızı korumak için bu işgale sessiz kalmaktır, günde 40 defa Allahu ekber deyip, sonra Trump'a teslim olmaktır."

- "Süslü laflara değil, güçlü icraatlara ihtiyacımız var"

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Filistin'in karşı karşıya olduğu küresel bir kuşatmaya küresel bir direnişle, küresel bir intifada ile karşı koyulabileceğini belirterek, "İhtilaflarımızı, farklılıklarımızı kaşıyarak değil, ittifaklarımızı güçlendirerek, bu gidişi engelleyebiliriz. Bu yüzden zaman, süslü laflar söyleme zamanı değil icraat zamanıdır. Filistin'in kurtuluşunu gerçekten istiyorsak, süslü laflara değil, güçlü icraatlara ihtiyacımız var." dedi.

Cılız açıklamalar ve sözde kınamaların İsrail'i daha fazla cesaretlendirmek dışında bir işe yaramadığını dile getiren Karamollaoğlu, yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

"Kısa vadede D-8'ler başta olmak üzere içinde yer aldığımız bütün ulusal ve bölgesel kuruluşlar, harekete geçirilmelidir. Derhal İslam ülkeleri, İsrail ile olan her türlü diplomatik ilişkilerini kesmelidir. Ciddi ekonomik, diplomatik ve siyasi yaptırımlar devreye sokulmalıdır. Hukuka ve evrensel değerlere inanan bütün küresel kuruluşların, bu zorbalığa karşı tek yürek halinde hareket etmeleri sağlanmalıdır. Güney Amerika'dan Asya'ya kadar, Filistin'e Küresel Destek Platformu oluşturulmalıdır. İslam ülkelerinin, hava ve kara sahaları, İsrail ile ilgili her türlü askeri uçuşa ve tatbikata kapatılmalıdır. İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde bir Filistin Barış Gücü oluşturulmalıdır. Bu askeri güç, caydırıcı teçhizatlar ile donatılmalı, Filistinlilerin can ve mal güvenliğini korumak için Gazze'de konuşlandırılmalıdır. Orta ve uzun vadede İslam ülkeleri olarak birbirimizle uğraşmayı bırakmalıyız. Sahip olduğumuz imkanları, birbirimizi yok etmek için değil, birbirimizi desteklemek için kullanmalıyız. Coğrafyamız üzerinde oynanan sömürgeleştirme politikalarına ve entrikalara karşı ortak stratejiler geliştirmeliyiz. Ülkelerimizde savunma sanayisine ve teknolojiye önem vermeliyiz. Ekonomik ve teknolojik kalkınma, her İslam ülkesinin en öncelikli meselesi olmalıdır. Kaynaklarımızı doğru ve yerinde kullanmalıyız. Aramızdaki ticareti güçlendirmeli, bu ticareti kendi para birimlerimiz üzerinde gerçekleştirmeliyiz. İslam Ülkeleri Savunma İş Birliği Teşkilatını mutlaka kurmalıyız. Yeraltı ve yer üstü zenginliklerimizi, mahdut imtiyazlı çevrelerin değil ülkelerimizin sanayileşmesi, kalkınması ve zenginleşmesine tahsis etmeliyiz. Ekonomik, teknolojik, siyasi ve askeri alanlarda ortak ve güçlü müesseseler oluşturmalıyız."

Kaynak: