Cenk Tosun: Burak, Beşiktaş'a daha erken dönmeliydi

Premier Lig'de Everton forması giyen milli golcü Cenk Tosun, Burak Yılmaz'ın Beşiktaş'a daha erken dönmesi gerektiğini belirterek açıklamalarda bulundu.
Cenk Tosun: Burak, Beşiktaş'a daha erken dönmeliydi

 

Premier Lig'de Everton forması giyen milli golcü Cenk Tosun, Burak Yılmaz'ın Beşiktaş'a daha erken dönmesi gerektiğini belirterek, "İlk yarıda biraz fazla puan kaybettik ve az gol attık. İlk yarıda da ikinci yarıdaki gibi oynasaydık Beşiktaş'ın şampiyonlukta çok büyük şansı olurdu. Burak Yılmaz sezon başında alınsaydı büyük ihtimalle çok farklı bir tablo ortaya çıkardı" dedi.

Asist Analiz'e konuk olan Cenk Tosun'un soru-cevap şeklindeki röportajı şöyle;

***Spor Toto Süper Lig'in şampiyonu Galatasaray oldu. Bu şampiyonluğu nasıl değerlendirirsin?

Ben Galatasaray'ın şampiyonluğu hak ettiğini düşünüyorum... Başakşehir de son 5-6 haftaya kadar gerçekten çok iyi futbol oynuyordu ama sonra performansları düştü. Sonunda da Galatasaray şampiyon oldu. Zaten Başakşehir'le oynadıkları maçta da üstün oynadılar ve galip geldiler. Bize de sadece Galatasaray'ı tebrik etmek kaldı.

"BURAK, BEŞİKTAŞ'A DAHA ERKEN GELSE, ÇOK FARKLI OLURDU!"

***Beşiktaş'ın performansını nasıl buldun bu sezon?

Beşiktaş'ın ikinci yarıdaki performansını güzel buldum. Burak Yılmaz faktörü de var orada. İlk yarıda biraz fazla puan kaybettik ve az gol attık. İlk yarıda da ikinci yarıdaki gibi oynasaydık Beşiktaş'ın şampiyonlukta çok büyük şansı olurdu. Burak Yılmaz sezon başında alınsaydı büyük ihtimalle çok farklı bir tablo ortaya çıkardı. Ligi tanıyan biri. Zaten gol için doğmuş. Gol atmak en sevdiği, en iyi yaptığı iş. Devre arasında geldikten sonra da bunu herkes gördü. Sezon başında gelseydi Beşiktaş şampiyonluğun en büyük adayı olurdu.

***Süper Lig'den sonra Premier Lig'e geçtin. Zorluklar yaşadın mı?

Futbol dışındaki hayatta Almanya'ya çok yakın bir yer olduğu için orada çok adaptasyon problemi yaşamadım. Zaten eşimle birlikte gittim. O zaman hamileydi. Ondan sonra çocuk oldu. Gittikten 2 hafta sonra orada tanıştığım bir Türk ailesi var; Kemal Aslan... Orada restoranı var. Bana çok yardımcı oldu. Tamam, İngilizce konuşuyoruz, her şeyimiz var, kulüpten de yardım ediyorlar ama yasaları, hukuku bilmiyorsun. Mesela ev almak istiyorsun, hiçbir şey bilmiyorsun. O bana çok yardımcı oldu. Ailecek onlarla çok görüştük.

Saha içinde ise tabii daha sert bir lig. Daha çabuk oynanıyor, daha çok koşuluyor. Defans oyuncuları, forvetlere karşı daha sert oynuyor. Hepsi çok yapılı oyuncular. Ama tek hamleli oyuncular. Güçlü olmanın, sert oynamanın da dezavantajları var defans oyuncuları için. Çabuk olamıyorlar. Ama tabii herkes bir adım daha erken düşünüyor. Ben devre arasında gittim oraya. Bir hafta hiçbir şey yapmadan gittim. İlk hafta Sam Allardyce beni ilk 11'de oynattı. 60-70 dakikada çok yoruldum. Çünkü top hiç durmuyor. Hakem oyunu kolay kolay durdurmuyor. Gözümle görüyorum, yanımda bir faul oluyor, kemik sesi geliyor ama hakem 'devam' diyor. Ama bu da tabii oyunun akıcılığını güzelleştiriyor. Premier Lig'i, Premier Lig yapan da bu bence.

***Kolay adapte oldun mu?

Bir takımdan, diğer takıma yurt içinde bile giden ister istemez bir adaptasyon dönemi geçiriyor. O yüzden Türkiye'den İngiltere'ye gidince ben de 1-2 ay sorun yaşadım ama sonra adapte oldum.

***İstanbul sonrası Liverpool'da yaşam zorladı mı sizi?

İngiltere'de biraz köy yaşamı var. Bizim yaşadığımız yer de Liverpool'a ait. Liman şehri. Çok yapılacak bir şey yok. İstanbul'da her şey var. Ben hep söylüyorum, dünyanın her yerine gittim, İstanbul dünyanın en güzel şehri. Ama tabii oraya gezmeye gitmedim. İşimi yapmaya gittim. Kendimi ispatlamaya gittim, ülkemi gururlandırmaya gittim. O yüzden temelli gitmediğimiz için biraz dişimizi sıkıp sonra yine ülkemize döneceğiz inşallah.

***Takımda sana en çok yardımcı olan kimdi?

Benim takımdaki en yakın arkadaşım ilk sene Davy Klaassen'di. Türkiye'ye de adı geçiyordu; Fenerbahçe'ye, Beşiktaş'a... Onun Hollanda'dan da çok Türk arkadaşı için bazen Türkçe bile konuşuyorduk. Çat pat, ufak tefek biliyordu. O bana çok yardımcı oldu. Benim 23 numaramı giyen Seamus Coleman var. O çok yardımcı oldu. İsteyemedim 23 numarayı çünkü çocuğa saygı duyuyorum, 9-10 senedir kulüpte oynuyor. Hiç ağzımı açıp bi şey demedim çocuğa, yakışmazdı bize. Ben de 14 numarayı aldım.  

***Goodison Park ile Vodafone Park arasındaki fark nasıl?

Ben İnönü'de sadece Beşiktaş'a Gaziantepspor'dayken rakip olarak oynama şansı buldum. Çok güzel atmosfer vardı. İki sene Başakşehir'in stadında oynadıktan sonra Vodafone Park'ın çimlerine adım attığımda tüylerim diken diken olmuştu. Çok yeni ve teknolojinin yüksek olduğu bir stat. Goodison Park ise 100 senelik, çok eski bir stat. Soyunma odaları ona göre eski. İkisi arasında çok büyük var. Biri tarih kokuyor, diğeri çok fazla teknoloji, yenilik, modernlik... Hibrit çim vs... Atmosfer anlamında Everton taraftarı da çok iyi. Hele büyük maçlarda, Liverpool maçlarında 90 dakika susmazlar. Ama tabii Beşiktaş taraftarı hiç kimse yanına yaklaşamaz, dünyanın en iyisi.

***Sen ayrıldıktan sonra Beşiktaş'ta Burak gelene kadar yerin dolmadı. Sence kaçan şampiyonlukların sebebi golcü sorunu muydu?

Beşiktaş santrfor pozisyonuna nokta transfer yapamadı. Gol sorunu yaşadık. Transfer yanlış vs. demek istemiyorum asla, o yönetimin kararı. Ama tutmadı. Ben her zaman diyorum, eski bir söz var: Tutanın ve atanın iyi olacak. Kalecin ve forvetin iyi olursa şampiyonluğa oynarsın. Bizim ya arkada bir sorunumuz oluyordu ya da önde... O yüzden iki senedir şampiyonluğu kaybediyoruz. Ama benden sonra Burak ile o pozisyonu doldurduğumuzu düşünüyorum. Ben devre arasında gittim, yerime nokta transfer yapılamadı. O sene şampiyonluğu kaçırdık. Bu sene de Burak devre arasında geldi. Sezon başında gelse, farklı olabilirdi.

***Burak ile konuşuyor musunuz? Gelmeden önce tepkiler vardı. Son maçlarda da bireysel tepkiler oldu ve üzüldü. Burak, Beşiktaş'ta mutlu mu?

Burak abiyle konuşuyoruz. Beşiktaş'ta mutlu tabii ki... Galatasaray'da, Fenerbahçe'de, Trabzonspor'da da oynadı. Biz profesyoneliz, her takımda oynayabiliriz. Ama Burak Yılmaz'ın Beşiktaş taraftarı olduğunu hepimiz biliyoruz. O da evine geri döndü, niye mutlu olmasın? Ben öyle olduğunu düşünüyorum. Son 3 maçta gol atamadı. Bu hepimizde var. Santrforsan her maçta gol atmak istersin. Gol atamayınca o da üzülmüştür tabii ki. O kadar yaşananlara rağmen golleriyle zaten gösterdi Beşiktaş'a layık olduğunu ve çok çalıştı. Sadece atmakla da kalmadı, önde de pres yaptı... O yüzden Beşiktaş taraftarı onu geri kazandı diyebilirim. Belki çok az bir kitle istemiyordur ama çoğunluk Burak Yılmaz'dan memnun.

***Burak ile kendini kıyaslarsan aranızda ne gibi farklar ya da benzerlikler görüyorsun?

İkimiz de son vuruş konusunda çok iyiyiz. Ceza sahası içinde yakaladığımızda yüzde 80-90 atıyoruz. Ama topun oraya gelmesi lazım. Burak ağabeyin yaptığı ayrıca çok iyi bir iş var, defans arkası koşuları çok iyi yapıyor. Ben o işi onun kadar iyi yapamıyorum. O çabukluğundan da faydalanıyor. O özellik onda daha fazla. Ama ben de yandan ortalarda Quaresma ile çok iyi anlaşıyordum. Nereye atacağını biliyordum. Yandan ortalara, kafa vuruşlarında belki ben daha iyiyim. Veya top geldiğinde oyunu soğutma, takımı rahatlatma konusunda ben daha iyiyim. Frikiklerde belki o daha iyi. Bazı yönlerimiz benziyor ama bazı yönlerde de onun ya da benim artılarım var. Ama ikimiz de ceza sahası içinde yakalarsak, geçmiş olsun.

***Hangi sistemde kendini daha rahat hissediyorsun?

Herkes düşünür ya forvet forvetle daha iyi anlaşır, çift forvet oynarken... Ama ben mesela Burak abiyle oynadığımız maçlarda bile tam olmuyor bence. Fakat Moldova maçında ben sola geçtim, 4 tane attık. Ben pivot forvet oynadığımda, sağımda, solumda biri olunca benim daha çok hoşuma gidiyor. Daha güzel ortalar geliyor. Bekte de Gökhan Gönül, Caner ya da Adriano olunca daha da güzel. Onlar da çıkıyor, kesiyor. Beşiktaş'taki zamanımdan bahsediyorum. Çift forvet de güzel ama ben 4-3-3'ü tercih ediyorum.

***İngiltere'de VAR sistemi olmamasına ve çok büyük hatalar yapılmasına karşın hakemlere büyük tepkiler olmuyor. Burada VAR sistemi var ama sürekli hakemler tartışılıyor. Bu konuda neler söylersin?

Bizim ülkemizde hakemlik yapmak gerçekten kolay değil. Çok zor, çok baskı altında bırakıyorlar. Maç bitiyor, spor programları başlıyor, hemen adamı yerden yere vuruyorlar. Kulüp başkanları çıkıyor, hocalar sallıyor. İngiltere'de böyle şeyleri göremezsiniz. Adam yüzde yüzlük golü bile vermese belki konuşulur ama o gün biter. Burada bir hafta o götürüyor. Mesela Cüneyt Çakır, Avrupa'da 10 üzerinden 10 yönetiyor. Türkiye'de ise bazen hatalar yapıyor, o da baskı altında kaldığından... Özellikle Galatasaray-Başakşehir maçında çok olaylar oldu. Bazen VAR'a gidiyor hakemler, görüyorum bir şey yok, faul veriyor hakem.

VAR sisteminde de kararların çok uzun sürede verildiğini düşünüyorum. Oyun duruyor 3-4 dakika, adam orada soğuyor. Şampiyonlar Ligi'ndeki gibi olmalı. 3-4 tane hakem içeride niye var? Kulağına söyleyecek ofsayt diye, orta hakem hiç gitmeyecek monitöre bile. Burada zırt pırt gidiyor, bakıyor, oyun duruyor... Yüzde 50-50 pozisyon olur mesela, sana göre penaltıdır, bana göre değildir, o zaman çağırırsın hakemi, bakar...

Cüneyt Çakır, Şampiyonlar Ligi yarı final yönetiyor, çatır çutur... Hiç bakmıyor bile yanına gelenin yüzüne... Bizim oyuncularımız da değişik 10 kişi adamı sarıyor. Yani hepimizde suç da işte...

***Senin Babel ile gol sevinçlerin çok konuşuluyordu. Şimdi Babel, Galatasaray'la anlaştı. Babel'in Galatasaray'da başarılı olabileceğini düşünüyor musun?

Ben düşünüyorum. Babel zaten çok iyi oyuncu. Fulham'a gitti devre arasında ve orada Burak etkisi yaptı. Daha erken gitse belki Fulham düşmezdi. Gol attı, asist yaptı. Beşiktaş'ta da zaten çok faydalı oynuyordu son yarım sene hariç. Kafada bitirmişti Beşiktaş'ı galiba. Ben Galatasaray'da da başarılı olacağını düşünüyorum. Hala sokakta bizim gol sevincimizi soruyorlar bana. İngiltere'de bize gol attı, asist yaptı. Maçtan sonra forma değiştik, 'Durdun durdun, bize attın' dedim. İyi kalpli bir çocuk, nereye giderse başarılı olur.

Fabri ile de konuştum, 'Buraya gelmem en büyük hataydı. Keşke Beşiktaş'ta kalsaydım' dedi. Benim de hedefim İngiltere'de oynamaktı. O çocuğunda belki öyleydi. Gitti, yapamadı. 2-3 maç oynadı, sonra kadroya bile almadılar. O da mutsuz. Türkiye'ye dönebilse, 'Dönmek isterim' diyor. Şimdi ikinci lige düştüler, inşallah orada oynar. O da çok iyi kalpli...

Beşiktaş, Karius'u iki senelik kiraladı. Bilmiyorum. Karius son maçlarda iyi oynamaya başladı. Yüzde yüzlük pozisyonlar çıkartıyor. Bilemiyorum, onun da herhalde adaptasyon sorunu oldu.

***Milli Takım'a geçelim. Şenol Güneş geldi Milli Takım'ın başına...

Hocayla yine buluştuk orada. Ben açıklandığında çok sevindim gerçekten. Hayatımda iki tane Şenol'un gerçekten çok büyük önemi var. Birisi babam Şenol Tosun, diğeri Şenol Güneş. Ben İngiltere'de oynuyorsam, Şenol Güneş'in çok büyük payı var. Çünkü şampiyonluk senesinde, Şampiyonlar Ligi'nde çok üstümde durdu. Kötü oynadığım maçlardan sonra bile beni hep oynatıyordu. Kendisi zaten öğretmen olduğu için çok farklı yaklaşıyor oyunculara. Ülkemize faydalı olacağını düşünüyorum. Tecrübesiyle genç futbolculara katacağı şeylerle bence çok faydalı olacak.

***Sence Milli Takımı nasıl bir gelecek bekliyor?

Biz çok güzel bir başlangıç yaptık. İki maçta 6 puan aldık. Ama kendimizi kandırmamalıyız. Çünkü Arnavutluk ve Moldova bizim altımızdaki takımlar. Önemli olan şimdi önümüzdeki iki maç. 4 puan falan alabilirsek çok iyi olur. 6 puan zaten bal-kaymak olur. Fransa, Dünya Şampiyonu ama maç Konya'da bir gelsinler, sonra görüşürüz. Günlük forma bakar. Şu iki maç bizim için çok önemli. İnşallah güzel geçer. Onlar bizim gruptaki durumumuzu belirleyecek.

***Şenol Hoca senin arkanda durmasa belki çok farklı olacaktı...

Mesela Aboubakar geldi. Onun gol attığı zamanlar beni kenara çekebilirdi ama beni oynatmak için sol açığa koyuyordu. Beni oynatmak istiyordu çünkü hakkımdı oynamak. Onu da hakkıydı ama çift forvet olmuyordu. Aboubakar sol açık oynayamadığı için beni oraya koyuyordu. İyi de gidiyordu. O yüzden hoca gerçekten hak edene formayı veriyor.

***Şenol Tosun'u da konuşalım...

O arka planda kalmayı sever. Annem, ablam, eşim evet ama babam gerçekten bir basamak üstte buralara gelmem konusunda. En büyük pay onun. Benden bile fazla. O yüzden ne kadar şükretsem, ne kadar teşekkür etsem az.

***Babanın da eski futbolcu olması büyük avantaj değil mi?

Çok yüksek düzeyde oynamamış, Almanya'da 6., 7. Liglerde oynamış. Tabii o zaman dedem de biraz önünü kesmiş, git oğlum çalış, futboldan para kazanamazsın diye... Ama futbolu çok iyi okuyabilen bir adam. Maçlardan sonra biz analiz yaparız, ben maç içinde fark edemiyorum mesela, babam söylüyor, şurada şunu yapsan daha iyi, burada bunu yapsan daha iyi diyor. Bakıyorum gerçekten babam doğru söylüyor diyorum. Hep kızıyor, hiç övdüğünü hatırlamıyorum ki... Ben de havaya girecek potansiyel yok ama övmesin, ben de insanım havaya girebilirim. Eleştirsin, daha iyi yapabilirdin desin...

***Bir röportajında senin hep Batistuta ile büyüdüğün ile ilgili bir bölüm vardı... İdolün Batistuta diyebilir miyiz?

Babam bana hep Batistuta'nın gollerini gösterirdi bana, videolarını izlerdim. Batistuta ve Brezilyalı Ronaldo idolüm.

***Küçükken buralara gelmeyi düşünebiliyor muydun?

Aklımın ucundan geçmezdi. Frankfurt altyapısına 6 yaşında girdim. En büyük hayalim profesyonel futbolcu olmaktı. Yetenekliydim, hep 2 yaş büyüklerle oynardım. Burada A Takım'a yükselip Bundesliga'da oynarsam dünyalar benim olur diyordum. Oldu, sonra Türkiye'ye geldim. Burada ispatladım kendimi. Beşiktaş'a geleceğim aklımın ucundan geçmezdi. Çünkü çocukluk hayalimdi. Beşiktaş'a geldim, şampiyon oldum, Şampiyonlar Ligi'nde 5-6 gol attım. Oradan dünyanın en iyi ligine geldim. Aklımın ucundan geçmezdi ama kendime hep yeni hedefler koydum. Şimdi yeni hedefler var.

***Var mı kafanda yeni hedefler?

Premier Lig'de ilk sezonda çok gol attım. Neden ismimden daha fazla söz ettirmeyeyim? Gol krallığı olur, daha büyük kulüp olur. Ama şu an Everton'da çok mutluyum. 3 sene daha sözleşmem var. Bu sene Everton'ı Avrupa'ya taşıyamadık, direkten döndük. İnşallah seneye başaracağız. Ama oraya artık yerleştim. Çok huzurluyuz orada.

***Futbol yaşantının dışında aile hayatın da çok örnek alınıyor. Hatta İngiltere'ye gittiğinizde Daily Star gazetesi sen ve eşin için 'Kara sevdalılar' yorumunu yapmıştı...

Yani biz Ece'yle çok gezen tipler değiliz. Yemek yemeyi çok seviyoruz. Restoranlara gider, yeni tatlar keşfederiz. Ama ben genelde antrenmanlar sonrası dinlenmeyi seviyorum. O haberi hatırlıyorum. Birkaç fotoğrafımızı almışlar. Herkes örnek gösteriyor yaşam, profesyonellik... Çünkü benim dikkat etmem lazım. Paramı bu işten kazanıyorum. İdman sonrası uykumu almalıyım, gece erken yatmalıyım...

***Beşiktaş ve Gaziantep'te 23 numarayı giydin, oğlun da 00.23'te dünyaya geldi...

Evet Paşa 17 Ekim'de 00.23'te doğdu şansımıza. 23 benim uğurlu rakamım. Michael Jordan'ı da çok sevdiğim için o numarayı aldım. Bana da şans getirdi. Bir sene Antep'te 9'u aldım, 7 gol mü ne attım. En kötü geçirdiğim sezondu. Hemen ertesi sene 23'e döndüm.

***Çocuk olduktan sonra tabii düzen değişmiştir. Uyanıyor musunuz geceleri?

Hanım sağ olsun ben çok fark etmiyorum. Şeytan kulağına kurşun, güzel de uyuyor. Sadece acıkınca kalkıyor. Hanım da ben dinleneyim, sabah antrenmana dinç gideyim diye alıyor, doyuruyor. Bazen kampa girmiyoruz maçlardan önce. Ben başka odaya gidip yatıyorum uykumu iyi almak için. Ama dediğim gibi hanım çok yardımcı oluyor.

***İleride futbolcu olsun diye bir isteğin var mı?

İstemez miyim? Onun ismi de Arden Cenk Tosun. 17-18 sene sonra 23 numarayla Cenk Tosun... Ben çok gururlanırım ama yüzde yüz ona bırakacağız tabii. Golf oynayacağım diyorsa golf oynasın, tenis oynayacağım diyorsa tenis oynasın. Ne istiyorsa onu yapsın... Belki hiç spora ilgi duymayacak.

***Ama baban seni nasıl yönlendirdiyse sen de onu yönlendirebilirsin...

Babam zaten benim futbol hayatımın bitimine doğru onu alacak, futbolcu yapmaya çalışacak. Çocuk 4 aylıktı, önüne top koyuyor, 'vur oğlum' diyor. İdmanlara başladılar şimdiden.

***Cenk, İngiltere'ye gittiğinde başarılı olman için dualar ettik...

Herkes öyle diyor. Biz Premier Lig izlemezdik, artık Everton maçlarını oturup izliyoruz, senin gol atmanı bekliyoruz diyor millet. Benim için ne kadar gurur verici bir şey. Adam oturuyor, beni hayatında görmemiş, oturuyor benim girip gol atmamı bekliyor. İnanılmaz gurur verici. O yüzden ben istiyorum ki; Türkiye'den 100 tane adam gitsin oynasın İngiltere'de, İspanya'da, Fransa'da, İtalya'da... Son senelerde çok olmaya başladı. İşte Zeki, Okay, Cengiz, Çağlar, Hakan, Enes... En son Ozan Kabak gitti. Bakıyorum, İtalya liginde 50 tane Arnavut oyuncu oynuyor. Arnavutlar'ın bizden ne fazlası var ki... Biraz bize yurt dışında değişik bakıyorlar. Türk'ün Türk'ten başka dostu yok...

***Altyapısını Türkiye'de alan oyuncular pek Avrupa'da oynayamıyor. Bunu neye bağlıyorsun?

Almanya'da altyapı konusunda çok iyi eğitim veriliyor. A Takım ne idman yapıyorsa biz de onu yapıyorduk. Taktik çalışmaları, sahadaki kaymaları bize 10 yaşında falan öğretiyorlardı. Türkiye'de imkansız. Bırak kayma öğretmeyi çocuklara saha yok. Beşiktaş'ta her 5 senede 1 futbolcu çıkıyor. A Takım'da oynayan En son kim çıktı? Necip mi, Atınç mı... 7-8 senedir çıkan yok! 3 Büyükler olarak her sene 1-2 tane oyuncu çıkarman lazım. O yüzden altyapı baştan komple değişmesi lazım. Hocaların futbol bilgisi yok. 7 tane yaş grubu aynı sahada idman yapıyor. Böyle bir şey var mı? Bunlar hep bütçe meselesi. Bir sene transfer yapmayacaksın, harcayacaksın altyapıya ve belki 10-15 sene onun ekmeğini yiyeceksin. Mesela yurt dışında böyle düşünüyorlar. Ajax olsun, Porto olsun her sene adam çıkartıp satıyorlar 50-100 milyon Euro'ya. Daha 3 sene önce burada Fenerbahçe, Ajax'a kök söktürdü. Adamlar şimdi Şampiyonlar Ligi finalinin kapısından döndü. Ama hak ettiler finali.