Çini ve ebruyla Türk kültürünü dünyaya duyuruyor

Almanya'da yaşarken 12 yaşında ailesiyle Türkiye'ye dönüş yapan Selma Suna Koçal, lise yıllarında öğrendiği çini ve ebru sanatıyla yaptığı eserlerle Avustralya'dan Avrupa'ya, Japonya'dan Balkanlar'a 16 ülkede sergi açtı- Sergilerinde diğer kültürlerle Tür
Çini ve ebruyla Türk kültürünü dünyaya duyuruyor

İSTANBUL (AA) - MERVE YILDIRIM - Almanya'da yaşarken babasının kesin dönüş kararıyla 12 yaşında geldiği Türkiye'de çini ve ebru sanatını öğrenen Selma Suna Koçal, eserleriyle 16 ülkede sergi açtı.

Yalova'ya geldikten sonra ana dilini bilmeyen ve çevresinin destekleriyle Türkçe öğrenen Koçal, gün geçtikçe sadece dilini konuşabildiği kültürü hakkında bir şeyler öğrenmek için çalışmalar yaptı.

Türk kültürüne merak salan ve lise yıllarında okulun Sultan Ahmet Camisi'ne yaptığı gezide ilk kez çinileri gören Koçal, kendisinde hayranlık uyandıran sanatı araştırmaya başladı.

Araştırmaları sonrası çini yapımına elinin yatkın olduğunu fark eden Koçal, kursuna gittiği çini ve daha sonradan da ebru sanatıyla birçok başarıya imza attı. Koçal, çini ve ebrudan yaptığı eserleri Japonya ve Amerika'nın da aralarında bulunduğu çok sayıda ülkede ziyaretçilerin beğenisine sundu.

Kültür ve Turizm Bakanlığı sanatçısı ve eğitmeni olarak da görev yapan Koçal, sergilerinde hem yaptığı eserleri hem de Türk kültürünü dünyaya tanıttı.

Koçal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 12 yaşında öğrendiği Türkçe sonrası atalarının kültürüne daha çok merak saldığını belirtti.

Almanya'da doğumlu olduğunu ve 12 yaşına kadar burada ikamet ettiğini anlatan Koçal, Türkiye'nin dilini, kültürünü ülkeye geldikten sonra öğrendiğini söyledi.

Lise yıllarında Sultan Ahmet Camisi'ne gezi düzenlendiğini kaydeden Koçal, "Orada karşılaştığım çiniler ve üzerindeki laleler beni benden almıştı. Turkuaz, kırmızı gibi renklerin yüreğimdeki etkisini unutamadım. Çok güzel kültür ve tarihimiz var. Manasız hiç bir şeye yer yok bu kültürde ve sonrasında 'Bu sanatları nasıl öğrenirim?' diye bir arayışa girdim." ifadelerini kullandı.

Çini ile başlayan sanat yolculuğuna tezhip, minyatür, kat'ı, hüsnühat ve ebruyu da katarak devam ettiğini dile getiren Koçal, en büyük şansının ise büyük sanatçılardan ders alması olduğunu kaydetti.

Selma Suna Koçal, geleneksel sanatlar eğitiminden sonra tanıdığı kültürünü ülke sınırları dışına götürmek istediğini ve bunu da başardığını söyleyerek, şöyle devam etti:

"Büyükelçiliklerden veya özel kurumlardan davet ediyorlar, ben de sadece bir sergiyle yetinmeyip, ne kadar çok yüreğe ulaşabilirsem o kadar güzel olacağını düşünüyorum. Yetimler, down sendromu, otizm konusunda farkındalık yaratacak alanlarda da çalışmalar yapıyorum. Onlarla çalışmak benim için ayrı bir aşk haline geldi. Onlarla ebru yapıyorum. Bu eşsiz gönüllerde suya düşen damlalar, onlardaki sevinci şarkıya, kahkahaya ve mutluluk çığlıklarına dönüştürüyor. İşte onların bu mutluluklarını yaşamak benim için dünyalara bedel bir haldir."

- 16 ülkede 30'u aşkın sergi

Avustralya'dan Kanada'ya, Japonya'dan Balkanlar'a kadar 16 ülkede 30'u aşkın sergide yer aldığını belirten Koçal, sergilerden dolayı bazı çevrelerin kendisine "Türkiye'nin sanat meleği" dediğini ve bunun için çok mutlu olduğunu söyledi.

En son Almanya'da bir sergi açtıklarına değinen Suna, "Etkinliğimize down sendromlu bir sanatçımız da katıldı. Orada o da kendi tablosunu sergiliyordu. Sonra geldi bizim eserlere baktı ve bana sıkı sıkıya sarıldı, bu benim için çok güzel ve özeldi. Benim amacım da tam bu. Bizim muhteşem ötesi kültürümüzü her kesime anlatmak, tanıtmak. Bu amaçla da çalışmaya da devam edeceğim." dedi.

- "Sanatımızı, geleceklere miras bırakacağız"

Yurt dışında gerçekleşen kültür-sanat faaliyetlerinin Türkiye'yi temsil ettiği için önemli olduğunu vurgulayan Koçal, şöyle devam etti:

"Bizim özbeöz sanatlarımız için 'Türk süsleme sanatları', 'klasik sanatlar', 'geleneksel-gelenekli sanatlar' ya da 'İslam sanatları' gibi birçok tanım yapılıyor. Sanatımız için en çok 'Kadim Sanatlarımız' tanımlamasını seviyorum çünkü bu sanatlarımızın çoğu İslam öncesi başlayan, atalarımızın asırlar boyu ekledikleri yeniliklerle yani 'gelene ek yaparak' geleneksel hale getirmeleriyle bugünlere gelmiştir. Bizler de aşkla yeniliklerimizi ekleyerek gelecek nesillere miras bırakacağız."

Sanatların her birisiyle bir anlamda ruh terapisi yapıldığını anlatan Koçal, "Benlik duygusu direkt suyun yüzeyini etkiliyor ve çalışmanın güzelliğini olumsuz etkiliyor. Suyun üzerinde dans eden renkler insanı adeta büyülüyor. Böylece insanlardaki huzur ve mutluluğu izlemek, paylaşmak çok muhteşem bir duygu haline dönüşüyor." ifadelerini kullandı.

Yalova Üniversitesinde Sanat İletişim Sanatları, Sanat Tasarım Fakültesi İletişim Sanatları Bölümü'nü 51 yaşında ilk 10 içerisinde bitirdiğini belirten Suna Koçal, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Gönül verdiğim sanatın okulunu okuduğum için de ayrıca mutluyum. Bu da bana apayrı bir tecrübe kazandırdı. Gençleri bildiğimi zannediyordum ama onlardan da çok şeyler kattım kendime. Genç yavrularım da benden birçok şey aldılar hayatlarına. Ben sevgiyle destekle her şeyin yoluna gireceğine inanıyorum. Bugün bir yerlerde amaçlarımın peşinden gidebiliyorsam, bu eşimin ve çocuklarımın desteğiyle gerçekleşti."

Kaynak: