Sezai Keskin

Sezai Keskin

ÇÖP ŞEHİR

ÇÖP ŞEHİR

İstanbul’da uçağın kapısında bekleyen sağlıkçılar aşı olup olmamayı sorunca gittiğimiz yerin çok tehlikeli ve sağlıksız olduğunu ilk anda anladık. Yedi saatlik bir yolculuktan sonra sabahın ilk ışıkları ile beraber bayıltıcı ve akbabaların bile dayanamayacağı keskinlikte bir koku karşıladı bizi Chhatrapati Shivaji havaalanında. Her tarafı çöp kokusu ve iğrenç karga sesleri sarmıştı. Bunaltıcı ve cıvık cıvık nemli hava nefes almayı daha da zorlaştırıyordu. Yanımdaki şahıs fuarı boş verip akşama bilet alıp geri dönelim diye teklifte bulundu. Bir saat süren uzun ve sıkıcı taksi seyahati boyunca yol üzerinde binlerce harabe, eski ve pis evler arasından geçip otele ulaşıyoruz. Korku filmi gibi yer. Şehrin en lüks yeri olduğunu söylediler. Şoktayız! Oda hazır değilmiş çıkanlardan birinin odasını temizleyip bize tahsis edeceklerinin söylediler. Beklerken bize ikram edilen sütlü çayın içindeki şeker adedini sorduk, 10 tane olduğunu öğrenince içmekten vazgeçtik. Resmen şerbet! Odalarına baktık, çok küçük ve pis. Çarşaf üzerinde 15-20 adet kıl var. Bu ne diye gösterdik. Yeni çarşaf getirelim dediler, sevindik. Yeni çarşaf üzerinde 5 tane kıl var. Beş tane kıl varsa buna temiz diyorlar. Banyodaki sabun tırnak kadar ve daha da acı tarafı başkalarının kullanıp da bıraktığı sabun. Diş macunu ve fırçası da öyle. Burası eski adı ile Bombay yeni adıyla Mumbai şehri. Hindistan’ın en büyük dünyanın üçüncü şehri olup Maharaştra eyaletinin başkenti. Şehir Salsette Adası üzerinde kurulu. Ülkenin ticaret, finans, kültür başkenti.

1-006.jpg

Bollywood denilen sinema endüstrisi burada yer almakta. Ülkenin en çok göç alan yerleşim bölümü. Portekizliler buraya ‘’iyi körfez’’anlamına gelen Bom Bahai ismini vermiş. Bu isim daha sonra İngilizler tarafından Bombay olarak değiştirilmiş. 1995 yılında Hint Tanrıçası Mumba’dan türemiş ve Mumbai olarak değiştirilmiş. Bu isim değişiklikleri bütün Hindistan’da çok yaygın. İngilizlerin zamanında koyduğu isimlerin çoğu değiştirilmiş. Havaalanından şehre ilk defa geliyorsanız, havaalanından çıkmadan önce Pre-Paid (önceden ödeme sistemi) taksi sisteminden gideceğiniz yer için fiş kestirmelisiniz. Pre-Paid Gişesine parayı ödeyin ve alacağınız fiş ile taksiye binin. Gideceğinizi yere varınca fişin arkasını imzalayın. Böylece taksici ile ücret konusunda pazarlık yapmaktan kurtulursunuz. Bizde öyle yapıyoruz. İngiliz sömürgesi altında uzun yıllar kalmış olmasına karşı halkının çoğu İngilizce bilmiyor. Taksi şoförleri de bilmeyenler kategorisindedir. Mumbai’de turistlerin yoğun olarak kaldığı bölge Colaba bölgesine 300 Rupi taksi ücreti ödeyerek gidebilirsiniz.

5.jpg


Hindistan’da yaşayan Türk arkadaşımız bizi otelimizden alıp, fuar alanına getirdi. Hintli şoförümüz iyi bir sürücü. Çamurlu ve bozuk yollardan geçerek iki saatlik bir yıpratıcı gezinin ardından fuar alanına geldik. Tanıtım yayınlarında Asya’nın en büyük fuarı diye bahsediyorlardı. Ne başı belli ne sonu. Doğru dürüst bir işaret levhası da yok. Ülkede o kadar fazla lüzumsuz adam var ki; fuar girişi önünde duran her saksının yanına bir adam dikmişler. Adamın işi kapıya yaklaşan arabanın girişini kolaylaştırmak için önündeki çiçek saksısını geri çekmek. İş bu. Kabaca saksıları saydım beş-altı yüz civarında. Sıraya girip kart almaya çalışıyoruz. Aslında sıra falan da yok. Tezgah arkasında ne yaptığını bilmeyen salaklar güruhundan başkası değil. Sizin başınız kim diye sordum.

4.jpg

Üç gündür dayak yemiş kılıklı buzdolabı iriliğinde bir kadın geldi yanımıza. İlk sözüm ‘’siz burayı kapatın bu işi de yapmayın’’dedim. Burası fuar değil bit pazarı. Derme çatma büyük bir çadır içinde kurulu bir yer. Bazı yerlerde yağmur suları branda çadırdan üzerinize doğru akıyor.Baharat ve yemek kokusu tüm alanı kaplamış. Acemileri öne sürmüşler, yetkili aradığınızda karşınıza cahiller çıkıyor. Gezerken gördüğüm televizyon kanalına fuar dedikleri ucube hakkında ağır yorumlar yaptım. Yayınladıklarını hiç sanmıyorum. Düşmanımı buraya göndermem. Sınırsız rezillik yaşadık. Fuara bizden başka ziyaretçi olarak katılan şaşkın Türk var mı diye araştırma yapıyoruz. El-cevap: Hayır. Sadece Türkiye’den iki tane firma katılımcı olarak iştirak etmiş. Hayatımızın en berbat ve en rezil seyahati burası oluyor. Hasta olmak korkusu yüzünden hiçbir yere dokunmuyoruz. Gittiğimize bin pişman oluyoruz. İçerideki kusmuk gibi yemekleri görünce yanımızda taşıdığımız bisküvileri kebap tadında yedik. Fuar stantlarını gezerken  Hintli işadamı ile tanıştık. Bize ertesi gün ofisinin ve teşhir mağazasını göstermek istediğini söyledi. Akşam olunca ayni yol üzerinden şehre doğru yola çıktık. İstanbul’da trafik çok diyenlerin kulakları çınlasın. Yollarda trafik levhası, trafik işaretleri, yol çizgileri yok. Burada geçerli tek kural var, o da hızlı ve çabuk davranan öne geçer.

7.jpg

Trafik keşmekeş ve karmakarışık, arabaların, rickshawların arkasında ‘’lütfen kornaya basın’’ yazıları var. Ulaşım hizmetleri çok ucuz. Alternatif ulaşım araçları mevcut. Gürültü kirliliği had safhada. Normalde otuz dakikada gidebileceğiniz bir mesafe iki hatta üç saat sürebilir. Bir defasında yolumuzun üzerine bir inek oturmuştu. Kalkması için bir buçuk saat ‘’inek beyin’’ keyfini bekledik. İneğe tapıyorlar, öküze tapıyorlar, kışt diyemezsiniz. Çok büyük ayıp ve suç!.
Türk arkadaşımız bize şehir ve ülke hakkında aydınlatıcı bilgi veriyor. Kendisi bu pis ülkeye alıştığını söylüyor. Bol bol dua ediyoruz, Allah kurtarsın diye. Elçilikte görevli diğer arkadaşını telefonla arayıp kafede randevulaşıyoruz. Gençlerin ve şehrin zenginlerinin uğrak yeri olduğunu hemen anlıyoruz. Müşterilerin çoğu güzel ve bakımlı batılı yabancılar. Duvarları ve oturma yerleri doğu kültürüne uygun tasarlanan, sohbet etmek ve buluşmak için ideal bir mekan. Baharatlı ve baharatsız çeşit çeşit çaylar var. Kuru yemişlerin bile üzerine baharat koymuşlar. Merak ettik, garsona ülkenizde baharatsız bir şey var mı diye sorduk. Cevap verdi: Su.

flora-fountain.jpg
Ertesi gün…Hintli işadamı bizi ofisine götürüyor. Yürürken tahta gıcırtıları inleyen  nemli bir odada iş görüşmesi yapıyoruz. İyi kalpli bir insan olduğu belli, görüşmeler samimi ortamda geçiyor. Sonra teşhir salonunu gösteriyor, sonra şehrin en lüks restorantına götürüyor. Yanında daha önce Türkiye’yi ziyaret etmiş başka Hintli bir işadamı da var. Gerçekten bize iyi misafirlik örneği sergiliyorlar. Oturduğunuz masa ayni zamanda ızgaralı. Etinizi kendiniz pişiriyorsunuz. Kendin pişir, kendin ye! Eğer beceremezseniz garsonlar size yardımcı oluyorlar. Yemekten sonra ülkenin en meşhur tatlısını ikram ediyorlar, ısrarlara karşın bir kaşık alıyoruz. Oda ne? Tatlının içinde acı baharat atmışlar, hem de çok acı. Bu beyefendi üç ay sonra bizi ülkemizde ziyaret edecekti. Kesin geliş tarihini öğrenmek için aradığımda firma yetkilisi dün öldüğünü söyledi. Çok etkilendim, burukluk yaşadım. Beyefendi ve misafirperver bir Hintli idi, hatıratına saygı duyuyorum. Hintliler, fakir ama gururlu insanlar. Bütün Hintlileri bu kişinin yüce hatırına seviyorum.

8.jpg


Hindistan’a sadece gemi ile ulaşımın mümkün olduğu eski dönemlerde ilk ayak basılacak yer, Mumbai limanı imiş. Böylece şehre Hindistan’a giriş kapısı unvanı verilmiş. Şehirde gezilecek yerler sıralamasında bir numara ‘’Hindistan Kapısı’’ olmalıdır. Şehrin güney deniz kıyısındaki anıt, 1924 yılında, 26 metre yüksekliğinde, sarı bazalt taşından inşa edilen dev bir kemerdir. Bölge turistlerin ve gençlerin buluşma noktası olarak çok popüler bir konuma sahiptir. Burası ayni zamanda 1948’de sömürgeci İngilizlerin gemilere binip bir daha dönmemek üzere kovuldukları kapı ve şehrin özgürlüğünü simgeleyen bir anıttır. Mumbai’de İngiliz sömürge günlerinden kalma mimari yapıya sahip yüzlerce bina bulunmaktadır. Asıl adı Chatrapati Shivaji Terminus (CST) olan ama eski adıyla Viktorya Terminali olarak bilinen bu tren istasyonu da bunlardan biridir, Hindistan’da görülebilecek Gotik stilindeki en önemli eserdir. Muhteşem yapısal tasarımına bir övgü olarak 2004 yılında UNESCO tarafından Dünya Miras Alanı olarak seçilmiştir.

haci-ali-camii-(1).jpg

Hâlen şehrin banliyölerine ve Hindistan’ın diğer ana bölgelerine giden trenlere ev sahipliği yapmaktadır.1888 yılında inşa edilmiş olan göz alıcı yapı, mimari stiliyle şehre damgasını vurmuştur. İstasyon her zaman kalabalık ve karmaşık. Özellikle tren ve otobüslerde hırsızlığa dikkat edilmelidir. Talebin az olduğu bölgelere doğru trenle yalnız yolculuk eden yolcular, güvenlik sebebiyle trende daha kalabalık ve işlek olan ikinci sınıf kompartımanlarda yolculuk etmelidirler. Büyüklüğüne göre şehrin birçok başkent şehrine göre daha güvenli olduğunu söyleyebiliriz. Buna rağmen her yer öbek öbek çöp yığınları ve çöpleri karıştıran hayvanlar göze çarpmaktadır. Bu çöplerden sadece biz rahatsız oluyoruz. Bu çöplerin yanı başlarında barınan, köprü altlarında hayat kurmuş aileler var. Çöpleri eşeleyen domuzlar, inekler, köpekler, keçiler, maymunlar aç kalınca kavga etmeye başlıyorlar. Şehrin boğucu havası tozlu ve nemlidir, şehir suyu bulanık ve koyudur. İçen nalları diker! Şehirde buna dâhil olmak üzere mutlaka ne yediğinize dikkat etmelisiniz. Lüks, turistik restoranlar ve oteller haricinde bir yerde yemek yerken kalın yapraklı bitkilerden oluşan yemeklerden, yumurta içeren mayonez gibi soslardan ve kıymalı yiyeceklerden uzak durulmasında fayda vardır. Özetle kaynamış, kızartılmış, fırınlanmış ve soyulmuş yani iyice pişirilmiş yiyeceklere sadık kalınmalıdır. Her şeye baharat katmışlar, buna bazı meyve ve kuru yemişlerde dahil. Yemek sonrasında garson masaya tas içinde limon ve sıcak su getirir ellerinizi yıkmanız için. Burada böyle…

tren-yolculugu.jpg


Gezmek isterseniz, iki numaralı yer; Müslüman derviş Hacı Ali’nin mezarının yer aldığı bu Haji Ali Mosque(cami) olmalıdır. Bu kutsal mekana sadece Mumbai şehrinden değil Hindistan’ın dört bir yanından insanlar akın etmekte ve saygı göstermektedirler. Adacık şeklindeki kayalıkların üzerinde denize doğru uzanan cami, denizin mavi yansımalarıyla oldukça göz alıcı bir görüntü sergilemektedir. Şehrin en önemli simgelerinden biri hâline gelen cami, 1431 yılında çok zengin bir Müslüman tüccar olan ve hacca gitmeden önce tüm dünyevi mal varlığını bırakan Hacı Ali tarafından yaptırılmıştır. Hac yolculuğu esnasında ölmüş ve naaşı bir sandıkta buraya getirilerek gömülmüştür. Bir diğer efsaneye göre ise Hacı Ali, caminin bulunduğu yerde sulara düşerek boğulmuştur. Din ve inanç farklılığına bakılmaksızın bir tapınak hâline gelen bu mekân, Perşembe ve Cuma günleri ziyaret edilmektedir.

kus-bakisi.jpg
Üç numaralı gidilecek yer; 1869’da yapılmış, beş ana yolun birbirine bağlandığı noktada duran Flora Fountain’dir. Buradan bir yol doğruca Victoria Terminus, yani VT, yeni adıyla CST’ye gidiyor. Buradaki parkta dinlenebilir ve bol bol resim çekebilirsiniz. Churchgate, Güney Mumbai’nin iş merkezi konumundadır. İsmini içerisindeki Tren İstasyonu’ndan alan, şehir merkezi konumundaki bölgede birçok işyeri ve banka bulunmaktadır. Bölgedeki en göze çarpan yer şehrin ulaşım merkezi konumundaki, sürekli kalabalık olan Tren İstasyonudur. İçerisinde şehrin en klas iş merkezi konumundaki Nariman Point Caddesi’ni barındıran ve denize uzanan Marine Drive meydanı yer almaktadır. Şehrin birçok sahili çamur ve bataklıktan ibarettir, bataklık üzerindeki taş ve odun kütüklerinde oturmak, sevgililerin en çok tercih ettiği buluşma yöntemidir.Dört numaraya Chowpatty Beach’ı(plaj) yerleştirebiliriz. Güzel ve diğer sahillere göre nispeten plajı temiz diyebiliriz. Her yaş grubu insan için popüler bir yerdir. Akşamları çeşitli yiyecek tezgâhları, dans göstericileri, baloncular ve kalabalık insan gruplarıyla dolup taşmaktadır. Günün yorgunluğunu atmak, farklı lezzetler denemek, taze hava almak ve kumsalda dinlenmek isteyenlerin gelebileceği en ideal mekândır. Yıl boyunca birçok festivale ev sahipliği yapan plaj, gündüzleri ağaçların altında şekerleme yapanların mekânı, gece  karnaval alanıdır. Bu eğlenceli sahilde; falcılara, vücudunu değişik şekillere sokan akrobatlara, yılan oynatıcılarına ve maymun terbiyecilerine sıkça rastlayabilirsiniz.


Beş numaralı yer; eski adı Gharapuri olan ve Elephanta Mağaraları’na ev sahipliği yapan Maymunlarıyla meşhur olan Elephanta Adası, Mumbai doğu sahilinden on kilometre uzaklıkta yer almaktadır. UNESCO tarafından Dünya Miras Alanı ilan edilen ada, en çok turist çeken bölgedir. Adanın içerisinde yer alan yüz basamaklı taş merdivene tırmanarak adanın tepesine çıkıp manzarayı görebilirsiniz. Hindistan kapısının hemen yanından kalkan motor seferleriyle, adaya yarım saatlik bir deniz yolculuğunun ardından ulaşılabilirsiniz. Mumbai'nin toptan ve perakende sebze meyve satışının yapıldığı Crawford Market, gezilecek ve görülecek bir yerlerdendir. Geleneksel usullerle borsa yöntemiyle alım satım yapılan bu markete ulaşabilmek için şehrin en kalabalık bölgesine gitmelisiniz.

hukumdar!.jpg
Haksızlık yapmayalım, onca pislik içinde gezdiğimiz bir alışveriş merkezi bizi kendine hayran bıraktı. Bataklıkta açmış nilüfer çiçeği gibi duruyordu şehirde. Batı mimarisi ve tarzında yapılmış orta büyüklükte bir yerdi. Mağazaların hemen hepsi batılı firmalar. Burada Türkiye’den gelip bijuteri işi yapan birisi ile karşılaştık. Şehirde yaşayan sayılı Türklerden biri. Talebimiz üzerine bize şehir merkezinde bir gözlükçü tavsiye etti. Gittiğimiz adresi taksici bile çok zor buldu. Tam gitmekten vazgeçeceğimiz anda adresi bulmayı başardı. Önce içeri girmekte tereddüt ettik. Ara sokakta, bakımsız bir dükkan. Her yer toz toprak,kir içinde. Bari gelmişken girelim dedik. Aradığımızın burada olacağına inanmadık. Girdik, devamlı tezgah altından ürün çıkardı. Fiyatlar çok cazip. Beğendik,üç tane aldık.

5-001.jpg


Bir defasında otobandan gittik. Parayı kulübenin içinde oturan adama uzatmak istedik. Kulübe dışında bekleyen başka biri daha var. Bunun işi parayı kulübede oturan adama uzatmak. Para üstü verip-almak. Adam bolluğundan adama göre iş uydurmuşlar. İnsan ülkedeki en ucuz şey. Değeri ve sayısı yok. İnsanları son derece sabırlı. Hemen her araba bir yerinden vuruk ve yamuk. Bu trafik Türkiye’de olsa kan gövdeyi götürür. Herkes çok sabırlı ve soğukkanlı. Kaldırımda uyuyan, tuvaletini yapan, banyo yapan, insanlar sizi şaşırtmasın. Bunlar gayet sıradan şeyler. Ailesi ile birlikte sokakta çırılçıplak yağmur altında yatan insanları gördük. Yolların yakınından akan kanalizasyon yanında yerleşimler gördük.Onlar bizden utanmadı ama biz onlardan çok utandık ve mahcubiyetimizden resimlerini çekmedik. Hint fakiri sözünü yerinde gördük. Burası böyle bir yer. Dünyaca ünlü restoranların kapısında elinizdeki artık yiyecekleri kapmaya çalışan onlarca çocuk ve insan dizili durmaktadır. Bunları görünce ne büyük ve engin bir nimete ve zenginliğe sahip olduğumuzu anladık. Ülkenin zenginleri batı ülkelerinde aşırı lüks ve şatafat içerisinde yaşamaktadır. Halkın yüzde doksanı sefalet içerisinde yaşamaktadır. Sefalette sınır yok burada. Yerlerde sıralı yatan dilencileri her yerde görebilirsiniz. Dhobi Ghat, Mumbai’nin çamaşırhanesi. Küçük küçük bölmeler yapmışlar. Birinde sabunluyor, öbüründe yıkıyor, öbüründe çalkalıyor, son olarak da tepelerindeki iplere asıyorlar. Burada 5000 kişi çalıştığını öğreniyoruz. Mumbai, gezmekten çok yaşanması gereken bir kenttir. Dünyanın dördüncü, en kalabalık şehridir. Metropol alanındaki toplam nüfusun, 21 milyon kişi olduğu söyleniyor. Türkiye ile 3.5 saat farkı vardır. Şehirde: gıda, eğlence ve gece hayatı çok çeşitlidir. Ülkenin tüm telefon ve internet trafiğinin terminal noktası, bu şehirdedir. Ülkenin en zengin şehridir. Şehir merkezindeki taksiler siyah-sarı boyalıdır, bol ve ucuzdur. Şehrin bir yanından, diğer yanına taksi ile gitmek isterseniz, ödemeniz gereken para, en fazla: 15 Amerikan dolarıdır. Şehirde, alışveriş sırasında, birçok yerde fiyat etiketi göremezsiniz. Yabancı olduğunuzu anladıklarında, ürünün fiyatı bir anda katlanarak size sunulur. Pazarlık yapmanız şart. Satıcının istediği fiyatın, dörtte birini teklif edin. Bir de şu var: taksiciler, genellikle şehirdeki birçok mağaza ile anlaşıyorlar ve sizi bu mağazalara götürdükleri takdirde, komisyon alıyorlar. Alışveriş için en güvenilir mağazalar, Dünya Ticaret Merkezinin bulunduğu yerdedir. Şehirde alışveriş mekanları olarak öne çıkan yerler: Kalbadevi ve Bhuleshwar çarşılarıdır. Buralar, bir hayli kalabalıktır. Ayrıca: Mangaldas Market, Zaveri Çarşısı ve Choor Bazaar ve Crawford pazarı gibi yerlerde, alışveriş yapabilirsiniz.


En kötüsüne hazırlıklı olun, resimlere asla aldanmayın, eğer bu yazıyı okuduktan sonra hala Mumbai’yi merak edenler varsa gitmeden önce her gün kafanızı bir çöp konteynerine sokup kokuya kendinizi alıştırmanızı tavsiye ederiz…
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sezai Keskin Arşivi
SON YAZILAR