Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yaşayan İnsan Hazineleri Ödül Töreni"nde konuştu: (3)

"Unutulan veya devam ettirilemeyen her bir sanat köklerimiz ile bağımızı kuran bir halkanın kopması, milli hafızamızdan bir sayfanın eksilmesi demektir"- "Türkiye sadece siyasette, ekonomide, savunmada değil kültür, sanat ve edebiyat alanında da vesayet z
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yaşayan İnsan Hazineleri Ödül Töreni"nde konuştu: (3)

ANKARA (AA) - Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Unutulan veya devam ettirilemeyen her bir sanat köklerimiz ile bağımızı kuran bir halkanın kopması, milli hafızamızdan bir sayfanın eksilmesi demektir." dedi.

Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen Yaşayan İnsan Hazineleri Ödül Töreni'nde konuştu.

Bir dönem çağdaşlaşma adına milletin ruh kökü ile bağını koparmaya yönelik pek çok girişimin yaşandığını belirten Erdoğan, "Tabiri caizse bir kültürel soykırım yaşadık. Tek parti yıllarında kültür hayatımızı esir alan anlayış çağdışı yaftası vurduğu kadim değerlerimizi bu topraklardan söküp atmak için her yolu denedi. Musikiden mimariye, edebiyatımızdan geleneksel sanatlarımıza kadar bizi köklerimize bağlayan ne varsa dışlandı, görmezden gelindi, izleri silinmeye çalışıldı. Milletin değerlerini, milletin zevk ve kültürünü gerilik emaresi olarak gören bu kültürel faşizm en büyük darbeyi Türkiye'nin kültür ve sanat hayatına vurdu." diye konuştu.

Türkiye'de uzun yıllar sinemadan tiyatroya birçok alanda başarıdan, kaliteden veya estetikten ziyade ideolojik aidiyetin ödüllendirildiğinin altını çizen Erdoğan, "Sanatçılar ortaya koydukları ürünlerden daha çok siyasi görüşlerine göre baştacı edilmiş ya da yok sayılmıştır. Çoğu zaman hiçbir sanat değeri olmayan eserler yüceltilirken milletin bağrından çıkmış sanatçıların özgün eserleri kasıtlı bir şekilde geri plana itilmiştir." ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, minyatür, ebru, tezhip gibi sanatların yıllarca perde arkasında tutulduğunu, gündeme dahi getirilmediğine işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Türk müziğinin 'alaturka müzik' denilerek yasaklandığı, afedersiniz 'Türkülerimiz tezek kokuyor' denilerek tahkir edildiği tuhaf dönemler yaşadık. Mesela ülkemizin yetiştirdiği en büyük halk ozanlarından Neşet Ertaş en verimli dönemlerinde kadri, kıymeti layıkıyla bilinmeyen elitist sanat anlayışının kurbanı olmuş hazinelerimizden bir tanesidir. Aşık Veysel de öyle değil miydi? Aşık Veysel'i Ankara'ya sokmadılar. Niye? Bu yönüyle. Kendisi imkansızlıktan, yokluk ve yoksulluktan dolayı tam 25 sene boyunca gurbette yaşamak mecburiyetinde kalmıştır. Aşık Veysel gibi büyük bir usta, dönemin Ankara Valisi tarafından kılık kıyafetinden dolayı şehrin merkezine alınmamıştır.

Edebiyatımızın burçlarından merhum Necip Fazıl, boynunda mahkumiyet kararıyla bu dünyadan ebedi aleme göç etmiştir. İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif'in cenazesini Beyazıt Camii'nden devlet erkanı değil bu ülkenin vefalı gençleri kaldırmıştır. Nazım Hikmet'i 12 yıl hapiste çürütenler, Sabahattin Ali'yi katledenler de yine tek parti döneminin jakobenleridir. Batı karşısında kompleksli, kendi insanına küstah, kendi değerlerine karşı düşman bu zihniyet Türkiye'nin kültür, sanat ve toplum hayatında onarılmaz yaralar açmıştır. Ne zaman ülkemiz bu zihniyetin esaretinden kurtuldu işte o zaman halkın sanatçıları hak ettikleri ilgiyi, desteği ve hürmeti görmeye başladı."

- "Kuşatıcı, kucaklayıcı tavrımızı devam ettireceğiz"

Son 17 yıldır kültür sanat hayatının zenginleşmesinin, daha renkli, daha özgün bir karaktere bürünmesinin gerisinde yatan sebebin yaşanan bu değişim olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Türkiye sadece siyasette, ekonomide, savunmada değil kültür, sanat ve edebiyat alanında da vesayet zincirlerini artık kırmıştır. Şiirleri, kitapları, müzikleri yasaklayan bir ülkeden şairleri, edebiyatçıları arasında ayrım yapmayan, sanatçılarını ötekileştirmeyen, asırlara sari zengin kültür mirasına sahip çıkan yepyeni bir Türkiye'ye kavuştuk. İnşallah bir daha asla milletimizin üzerine vesayet gölgesini düşürmeyecek, kuşatıcı, kucaklayıcı tavrımızı devam ettireceğiz." değerlendirmesinde bulundu.

"Mevlana'dan Yunus'a, Fuzuli'den Şeyh Galib'e, Osman Hamdi Bey'den İbrahim Çallı'ya ve Fikret Mualla'ya kadar tefekkürle, tezekkürle, incelikle yoğrulmuş bir medeniyetin mensuplarıyız." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bize zengin bir kültür mirası bırakan bu değerlerimizin her biri milletimizi millet kılan kültür köprüsünün olmazsa olmaz birer parçasıdır." ifadesini kullandı.

Türkiye'nin farklı köşelerinde kendi çabalarıyla kadim mirası devam ettiren, geleneksel sanatlara gönül vermiş sayısız hüner sahibi insanın yaşadığına dikkati çeken Erdoğan, şunları söyledi:

"Ancak teknoloji ile beraber diğer birçok alanda olduğu gibi geleneksel sanat dallarında da ciddi sınamalarla karşı karşıyayız. Üstat ve ustalarımızın pek çoğunun sanatlarını devam ettirecek talebe ve çırak bulmakta zorlandıklarını görüyoruz. Bu sebeple unutulan veya devam ettirilemeyen her bir sanat köklerimiz ile bağımızı kuran bir halkanın kopması, milli hafızamızdan bir sayfanın eksilmesi demektir. Elbette devlet olarak biz bu konuda büyük bir hassasiyet gösteriyoruz."

- "İstikbalimizin teminatı gençler"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanlığının farklı projeleri, belediyeler, vakıf ve derneklerin çeşitli çalışmalarıyla yaşayan insan hazinelerine sahip çıkmaya çalıştıklarını fakat bunun yeterli olmadığının aşikar olduğunu dile getirdi.

"Eğitim kurumlarında üniversitelerde, medya organlarında hep beraber milletçe yüreğimizin, aklımızın, zevkimizin ürünü olan hazinelerimize sahip çıkmalıyız." diyen Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bu değerlerimizi gelecek kuşaklara anlatma ve aktarma çabasının ötesine geçerek daha uzun soluklu çalışmalar yürütmeliyiz. Müşahhas olmayan kültürel miras ve özellikle kavramlaştırılan hazinemizin her birini marka haline getirmeliyiz. Burada istikbalimizin teminatı olan gençlerimize de önemli sorumluluklar düştüğüne inanıyorum. Geleneksel sanatlarımızın, kültürümüzün ve aynı zamanda kültürümüze ait diğer değerlerin devamlılığı ancak gençlerimizin sahiplenmesine bağlıdır. Türkiye Cumhurbaşkanı olarak bu yönde yapılacak her türlü gayreti gerekirse himayemize alarak desteklemeyi sürdüreceğiz."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, programda ödüllerin takdim edileceği ipekböcekçiliği geleneği alanında Hasan Büyük Aşık'ı, alem ustası Mahmut Efeoğlu'nu, kemençe yapım ustası Hasan Sancak'ı, Damal bebek yapım ustası Fidan Atmaca'yı, çini sanatı alanında Hamza Üstünkaya'yı, telkari alanında Suphi Hindiyerli'yi, Çanakkale seramik alanında İsmail Bütün'ü, ebru sanatçısı Ahmet Hikmet Barutçugil'i, bitki yetiştirme ve ağaç aşılama alanında Orhun Güven'i, Abdallık Geleneği davul yapım ve icrası alanında Adem Göçer'i, aşıklık geleneği temsilcilerinden Maksut Koca ve Ali Rıza Ezgi'yi, sipsi yapımı ve icracısı Mehmet Bedel ile Halime Özke'yi ve Eşme kilimi dokuma ustası merhum Ümmü Balyemez adına ödülünü alan oğlu Ümit Balyemez'ı tebrik etti.

Konuşmasının ardından Yaşayan İnsan Hazineleri almaya hak kazanan kişilere ödüllerini takdim eden Erdoğan, çini sanatında ödüle layık görülen Hamza Üstünkaya’ya sahneye çıkarken eşlik eden çocukla sohbet etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, mikrofon verilmesini istemesi üzerine İstiklal Marşı’nın ilk iki kıtasını okuyan küçük kız, davetlilerden büyük alkış aldı.

Eşme Kilim Dokumacılığı ödülüne layık görülen merhume Ümmü Balyemez adına ödülü alan oğlu Ümit Balyemez de annesinin son dokuduğu halıyı selamlarıyla birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan’a götürmesini kendisine vasiyet ettiğini anlattı.

Erdoğan da sigarayı bırakmasını istediği Ümit Balyemez'den "törenden çıkar çıkmaz paketi atacağı" yönünde söz aldığını belirtti.

Merhum Ümmü Balyemez'e Allah'tan rahmet, üstatlara, usta ve sanatçılara bereketli, hayırlı uzun ömürler dileyen Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nı yaşayan insan hazinelerine sahip çıktığı için tebrik etti.

Törene, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay da katıldı.

Bu arada daha önce törene katılacağı belirtilen TBMM Başkanı Mustafa Şentop, etkinliğe iştirak etmedi.

(Bitti)




Kaynak: