Ebru sanatkarı Alparslan Babaoğlu, sanatta yenilik için "gelenek" vurgusu yaptı:

"Gelenekten yola çıkmak için geleneği bilmek ve yaşamak lazım. Bir saz eğitimi alacaksanız önce onu klasik olarak öğrenirsiniz"- "Gelenekler, bireylerde içinde yaşadıkları topluluklara aidiyet duygusunu güçlendiren sosyolojik olgular bana göre. Hangi topl
Ebru sanatkarı Alparslan Babaoğlu, sanatta yenilik için "gelenek" vurgusu yaptı:

İSTANBUL (AA) - Ebru sanatkarı Alparslan Babaoğlu, Albaraka Sanat'ın YouTube hesabından yapılan canlı yayında, "Türk Ebru Geleneği" konulu bir konuşma gerçekleştirdi.

Moderatörlüğünü Semiha Beylihan'ın yaptığı programa evinden katılan Babaoğlu, gelenek ve ebru sanatının ilişkisi üzerinde durdu.

Babaoğlu, geleneklerin ortaya çıkışına değinerek, "Her sanatı icra eden sanatkarlar var. Her sanatı icra eden ve daha önce yapılmadığı gibi yapan sanatkarlar, hazmettikleri sanatlarının uygulamada karşılaştıkları varsa eksiklikleri veya zorlukları giderecek, sanatı daha ileri taşıyacak yenilik veya değişiklikleri bulup uygularlar. Bunları çıraklarına öğretirler. Çırakları da bunları benimser ve devam ettirirse bu artık gelenek haline gelir." ifadelerini kullandı.

Geleneklere ilave de yapılabileceğini belirten Babaoğlu, "Gelenekler gelişebilir. Ben de başka ebrucular da bu geleneklere yeni katkıda bulunabilir ama bunu yapmak için önceki icracıları aşmaları ve sanatı onlardan daha mükemmel icra etmeleri lazım bana göre. Herkes 'Geleneğe bir şey kattım.' diye ortaya çıkarsa o gelenek geleneklikten çıkar, karmaşaya dönüşür." diye konuştu.

- "Hangi toplumun geleneklerini yaşıyorsanız kendinizi o topluma ait hissedersiniz"

Babaoğlu, değerleri korumaktan yana olduğunun ve geleneği önemsediğinin altını çizerek, şöyle devam etti:

"Gelenekler, bireylerde içinde yaşadıkları topluluklara aidiyet duygusunu güçlendiren sosyolojik olgular bana göre. Hangi toplumun geleneklerini yaşıyorsanız kendinizi o topluma ait hissedersiniz ya da kendinizi ait hissettiğiniz toplumun geleneklerini yaşarsınız. İngilizler mesela saat beşte çay içerler. Amerikan toplumunda pazar günleri ailece toplanıp yemek yemek önemli bir gelenektir. Hristiyan alemi Noel geldiğinde ağaç süsler, dallarına hediyeler asar. Şimdi ben her ikindi vakti sütlü çay içersem kendimi Türk değil de İngiliz gibi hissediyor olmam lazım. Dolayısıyla geleneklerimizi yaşamamız lazım. Gelenekler kötü şeyler değiller. Faydalı şeyler."

Avusturyalı besteci Gustav Mahler'in "Gelenek küllere tapmak değil, ateşi korumaktır." sözünü hatırlatan Babaoğlu, "Biz küllere tapmıyoruz, ateş sönmesin diye üflüyoruz. Yaptığımız tam da budur." dedi.

Alparslan Babaoğlu, bir sanatta yenilik için geleneğin iyice öğrenilmesi gerektiğini savunarak, "Canının istediğini yapıp, sanatı dejenere ettiği söylemiyle karşılaşmaktan çekindikleri için 'Ben gelenekten çıkıp çağdaş yorum yapıyorum.' diyor insanlar herhalde. Diyorlar ki 'Benim bir ayağım gelenekte sabit duruyor, öbür ayağımla yenilik arıyorum.' Böyle şeyler bana göre çok yanlış. Gelenekten yola çıkmak için geleneği bilmek ve yaşamak lazım. Bir saz eğitimi alacaksanız önce onu klasik olarak öğrenirsiniz. İnsanların gelenekli olanı, klasik olanı çok iyi yapmadan yenilik aramamaları gerekir. Ebru da böyle. Mustafa Düzgünman Necmettin Okyay'ı taklit etti, bir noktada artık Necmettin Okyay'ın yaptıkları onu tatmin etmemeye başladı. 'Bir papatya yapayım, laleyi başka türlü yapacağım.' dedi. Ama o noktaya gelmek için Okyay'ı aşması gerekiyordu." değerlendirmesinde bulundu.

- "Ustadan sadece ebrunun tekniğini değil, adabını da alıyorsun"

Sanatta hoca-talebe ilişkisinden de bahseden Babaoğlu, "Bizim sanatlarımızda hocayla talebesinin münasebeti ancak ikisi birden Hakk'a yürüyünce biter. Yani hocanın ölmesi hocayla talebenin münasebetinin bittiği anlamına gelmez. Ben hala hocamın ebrularından ders alıyorum. Bunu nasıl yapmış diye bakıyorum, renklerine, desenlerine bakıyorum." diye konuştu.

Alparslan Babaoğlu, ebrunun kendi kendine öğrenilemeyeceğine işaret ederek, "Ustasız ebrucu olunmaz, aynen ustasız hattat olunmayacağı gibi. Kendi kendine çok yeteneklisindir, harfleri bir şekilde yaparsın baka baka, onların anatomilerini inceleye inceleye sen de yazarsın ama bir hattatın bir harfi çıkartırken kamışı elinde nerede ne kadar çevirdiğini, hangi açıyla koyduğunu görmeden onları kendi kendine bulman on seneni alır. Halbuki bir ustaya gitsen bir senede öğrenirsin. Ustasız ebrucu olunmaz, bunun önemi ne peki? 'Ustasız ebrucu oldum.' diyorsan, ustadan alabileceğin teknik dışında başka şeyler var. Ustadan sadece ebrunun tekniğini, estetiğini almıyorsun. Ebrunun adabını, edebini alıyorsun ustadan." yorumunu yaptı.

- "Sanat tarihçilerimizin bizim sanatlarımız için argümanlar oluşturmaları lazım"

Batı sanatlarıyla İslam sanatlarının arasındaki farkları dile getiren Babaoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Batı sanatları için kullanılan argümanlarla, tanımlarla bizim sanatlarımızı yargılamak çok yanlış. Bunlar Batı sanatları için, resim, heykel gibi sanatlar için yapılmış argümanlar. 'Sanat yaratıcılık gerektirir, bir çalışma özgürse sanat eseri olma şansı vardır, kendinden öncekilerden farklı olmayan bir eser sanat olamaz, sanatçı sanatıyla bir mesaj vermeli, kendini ifade etmelidir, sanat özgürlükten beslenir, sanatta taklit olmaz, geliştirilmezse sanat kaybolur.' gibi söylemler Batı sanatları için söylenmiş. Hiçbiri bizim sanatlarımıza uygulanamaz. Bizim sanatlarımıza uygularsan, bizim sanatlarımızın hiçbiri sanat olmaz, zanaat olur. Bizim sanat tarihçilerimizin, sanatçılarımızın oturup bizim sanatlarımız için tanımlamaları ve argümanları oluşturmaları lazım. İnsanlar diyorlar ki 'Sanatta kural olmaz.' Sanatta nasıl kural olmaz! Bizim sanatlarımızda kural var. Ebruda da var. Bunları değiştiremezsiniz."

Yaklaşık 1,5 saat süren programın kaydı, YouTube üzerinden tekrar izlenebilir.

Kaynak: