El Halil Katliamının üzerinden 27 yıl geçti

Filistin’in El Halil kentinde, 25 Şubat 1994 tarihinde Cuma gününde sabah namazı kılan cemaatin üzerine bir Yahudi tarafından açılan ateşle 67 Müslüman şehit oldu, 300’e yakın Müslüman da yaralandı. Olaydan sonra Hz. İbrâhim Camisi ibadete sekiz ay boyunca kapalı kaldı.
El Halil Katliamının üzerinden 27 yıl geçti

Filistin’in El Halil kentinde, 25 Şubat 1994 tarihinde Cuma gününde sabah namazı kılan cemaatin üzerine bir Yahudi tarafından açılan ateşle 67 Müslüman şehit oldu, 300’e yakın Müslüman da yaralandı. Olaydan sonra Hz. İbrâhim Camisi ibadete sekiz ay boyunca kapalı kaldı. İsrail'in işgal altında tuttuğu Filistin'de, 1948'den itibaren çok sayıda büyük katliamlar yaşandı. Bu saldırıların en önemlilerinden biri de 25 Şubat 1994'te sabah namazı sırasında El Halil şehrinde Halil İbrahim Camii'nde düzenlenen saldırı oldu. Namaz sırasında camiye gelen bir yerleşimci sivil işgalci, M-16 otomatik silahıyla ateş açarak 29 kişiyi şehit etti ve 125 kişiyi yaraladı. Katliamdan sonra cami sekiz ay boyunca tadilat gerekçesiyle kapalı kaldı. Açıldığında ise işgalci rejim üçte ikisini havra yapmış, cami olarak bıraktığı alana ise gözetleme kameraları koymuştu. Girişe ise manyetik kontrol cihazları yerleştirilmişti.

CAMİYE SALDIRAN KİŞİ, ABD KÖKENLİ BİR DOKTORDU

Camiye saldıran kişi, Baruch Goldstein isimli ABD kökenli bir doktordu. Silahı tutukluk yapması nedeniyle ateş edemeyince saldırıdan sağ kurtulanlar tarafından linç edildi. Olaya şahit olanlardan Talâl Ebu Sinine, Müslüman gençlerin canavar Goldstien'ın üzerine atılıp onu öldürmelerini şöyle anlatıyor: 'Bazı gençler ayağa kalkıp caninin üzerine yürüdü ve onu öldürdüler. İlk harekete geçerek caminin üzerine doğru yürüyen gencin adı Selim İdris'ti. İkincisi de Nemir Mücâhid'di. Daha sonra her ikisi de şehid oldu.' Yaralıların hastaneye taşınması sırasında da işgal askerlerinin ayrı bir katliam gerçekleştirdiği ve ölü ile yaralı sayısının arttığı bildiriliyor. İşgal yönetimi Hz. İbrahim Camii katliamını dünya kamuoyuna, akli dengesi yerinde olmayan aşırı dinci bir Yahudi tarafından işlenmiş bir katliam olarak kabul ettirmeye çalıştı. Katliamın bizzat işgal yönetiminin bilgisi dahilinde ve onun yardımıyla gerçekleştirildiği şahitlerin ifadelerinden anlaşılıyor. Katliamdan sonra El Halil şehrinin hemen yanındaki Kiryat Arba Yahudi yerleşim yerinde bir anıt dikildi. İşgalciler tarafından tepkiler üzerine bir kaç kez yıkılan anıt hala diğer Yahudi yerleşim yerlerinden yoğun bir ziyaretçi akımına uğruyor.

İKİNCİ BİR KATLİAM GERÇEKLEŞTİRDİLER

İşgal güçleri cami hareminin kapılarını kapatmış ve namaz kılanları dışarı çıkarmaya yahut dışardan şehitlere ve yaralılara ulaşmaya çalışanlara engel olmuşlar, daha sonra da yaralıların hastaneye nakli esnasında ikinci bir katliam gerçekleştirmişlerdi. Sonra da şehitlerin ahirete uğurlanması esnasında halkı kabristana kadar izledi ve katliamı burada tamamladılar. Böylece H. 1414 yılının Ramazan ayının on beşine denk gelen 'Kanlı Cuma'da sabah namazının kılındığı esnada bir canavar tarafından başlatılıp onunla aynı fikirleri paylaşan ve aynı duyguları taşıyan işgalci askerler tarafından sürdürülen korkunç katliamda 67 Müslüman şehid oldu, 300'e yakın Müslüman da yaralandı.

CAMİ SEKİZ AY KAPANDI, AÇILDIĞINDA YARISINDAN FAZLASI SİNAGOG OLDU

Söz konusu cami, El Aksa Camii (Mescid-i Aksa)'ne benzer şekilde bir sorun kaynağıdır. Camiinin altında Hz. İbrahim’in El Halil’e geldiğinde satın aldığı ve uzun yıllar yaşadığı rivayet edilen peygamberler mağarası bulunuyor. Bu mağara Musevi dininin en kutsal mekanlarından biri sayılıyor. Yahudilerin Filistin’de iken bu mağara üzerine inşa ettiği tapınakların Romalılar tarafından yıkıldığı rivayet ediliyor. Bölge Müslümanların kontrolüne geçtikten sonra Halil İbrahim Camii inşa edilmiştir.

CAMİ SEKİZ AY KAPALI TUTULDU

Yüzyıllar sonra işgale gelen Yahudiler, Halil İbrahim Camii'ni sinagog olarak kullanmak istedi. Bu istekleri Müslümanlar arasında tepkiyle karşılandı. Söz konusu katliam da bu anlaşmazlığın bir ürünü. Katliamdan sonra camii sekiz aydan fazla bir süre kapalı tutuldu. Tekrar açıldığında yarısından fazlasının sinagog olarak düzenlendiği görüldü. Caminin Yahudilere ayrılan kısmı üçte ikisini kapsayacak şekilde genişletilmiş, bunun yanı sıra Müslümanlara ait kısımda namaz kılacakların sayısına sınır koyulmuş ve bu kısmın askerler tarafından gözetlenebilmesi için caminin değişik yerlerine gizli kameralar yerleştirilmiş, gözetleme yerleri yapılmıştı. Müslümanların kullandığı ana kapılardan sadece bir tanesi açık bırakılmış diğerlerinin tamamı kapatılmıştı. Açık bırakılan kapıya da manyetik kontrol cihazları ve özel gözetim bölmeleri yerleştirilmişti. Yapılan bu düzenlemelerle cami adeta bir polis karakoluna dönüştürülmüştü.