Evde ne okunur? 14.04.2020

Koronavirüsten dolayı evde vakit geçirenler için Yeni Haber Gazetesi tarafından günlük hazırlanan 'Evde ne okunur?' köşemizde bugün...
Evde ne okunur? 14.04.2020

Altıncı Koğuş-Anton Çehov

Çehov bir taşra kasabasındaki akıl hastanesinde geçen bu novellasında, eğitimli bir hasta olan İvan Dmitriç ile Doktor AndreyYefimıç arasındaki felsefi çatışmaya odaklanır. İvan Dmitriç maruz kaldıkları adaletsizliğe, içinde yaşamaya zorlandıkları berbat koşullara karşı çıkarken, AndreyYefimıç bunları görmezden gelmekte ısrar eder ve durumu değiştirmek için kılını bile kıpırdatmaz. Doktor sonunda içine düştüğü “felsefi” yanılgının farkına vardığında ise artık iş işten geçmiştir. Altıncı Koğuş, Rusya’nın ve ülkenin sorunlarıyla ilgilenmek yerine onları uzaktan izlemeyi tercih eden elit Rus aydınının “deliliği”nin simgesidir adeta. Altıncı Koğuş, RusskayaMısl dergisinin 1892 kasım sayısında yayımlandığında büyük ilgi görmüştü. Hatta Lenin’in de yapıtı okuduktan sonra dehşete kapıldığı, “Kendimi Alıncı Koğuş’a kapatılmış gibi hissettim” dediği rivayet edilir.

altinci-kogus.png

Kırmızı Pazartesi-GabrielGarciaMarquez

Kolombiyalı büyük yazar GabrielGarcíaMárquez’in 1981’de yayımlanan yedinci romanı Kırmızı Pazartesi, işleneceğini herkesin bildiği, engel olmak için kimsenin bir şey yapmadığı bir namus cinayetinin öyküsü. Hem Kolombiya’da, hem de yayımlandığı dünyanın dört bir yanındaki pek çok ülkede sarsıcı etkileri olmuş bir roman. Usta yazar, çocukluğunu geçirdiği kasabada yıllar önce yaşanmış bir cinayet olayını aktarıyor. Romanın kahramanı Santiago Nasar’ın öldürüleceği daha ilk satırlardan belli. Kırmızı Pazartesi, yalnızca bir cinayetin arka planını değil, bir halkın ortak davranış biçimlerinin potresini de çiziyor. Böylece, sonuna dek ilgiyle okuyacağınız bu kısa ve ölümsüz roman, bir toplumsal ruhçözümü niteliği de kazanmış oluyor.

kirmizi-pazartesi.png

Liseden Arkadaşlar-Selçuk Aydemir                           

Mahalle kültürünün son demlerinin yaşandığı yıllar. İlk arkadaşlıkların okuldan değil de apartmandan kurulduğu, bakkala diye evden çıkıp arkadaşlarla sokaklarda oynanan zamanlar… Küçükçekmece’nin küçük bir mahallesinde büyüyen ve artık gerçekten büyüdüğüne inanan Selçuk, çetecilik işlerini bırakıp gideceği “süper” lise ile hayatında başka bir sayfa açma hayalleri kurarken evdeki hesap çarşıya uymuyor. Selçuk ne kadar beladan uzak durmak istese de arkadaşları Mete, İsmet ve Serkan’ın da farkında olmadan yaptıklarının katkısıyla belanın tam ortasında buluyor kendini.  Beden dersinin olduğu gün formasının altına eşofman giyenler, siyah-beyaz tüplü televizyona Commodore 64 bağlayan dedeler, sevdiği kıza açılırken ölecekmiş gibi olup da ölmeyenler, kolay çarpılıyor diye Pi’yi 3 değil de 5 alanlar, mahallenin mavi tikli official ulakları yani dırdırcı teyzeler ve arkadaşlık yeminini tamamlamaya kararlı bir grup ergen başrolde Liseden Arkadaşlar’da… Selçuk Aydemir’den lise sıralarını hatırlatacak, sıcacık, bol kahkaha vaat eden bir kitap…

liseden-arkadaslar.jpg

Sivrisinek Şehirde-ErlomAhvlediani

“Ay sıradan bir sokak lambası değildir, bunu herkesbilir. Kim bilmiyorsa, zamanı gelince öğrenir.” Yukarıdaki cümle, içinde masmavi gözlü bir sivrisineğin uçtuğu bu romandan. Katilini arayan bu kanatlının romanı, Sivrisinek Şehirde. Sadece onun da değil: kednini ararken kurbanıyla karşılaşan Cimşer’in, grafoman bir yazarın, gördüklerini farklı değerlendirebilme yetisi olan Lia’nın, Lia’yı pek anlamayan abisi Gia’nın yollarının nasıl kesiştiğini anlatan öyküsü. Herkesin ve aslında hiç kimsenin. Farklı katmanlarda ilerleyen olay örgülerini başarılı bir şekilde okuyucuya aktaran Ahvlediani, bu romanıyla, bilinç akışında bize de bir yer açıyor kendimizi bulabilmemiz için.

sivrisinek-sehirde.jpg

HAZIRLAYAN: GÜLŞEN YILMAZ