Ömer Tokgöz

Ömer Tokgöz

Gödene Mahallesinde son kerpiç evler

Gödene Mahallesinde son kerpiç evler

Geleneksel Konya evleri topraktan yapılma bina elementi olan kerpiçe dayalı düz dam toprak evlerdir. Cumbalı veya Konya tabiriyle çıkmalı evlerde önemli bir yer tutar. 19.yüzyılda cumbalı evlerle birlikte cihannümalı evlerde görülür. Şehir merkezinde özellikle Mevlana dergahı ve türbe önünde, Sedirler, Araplar, Dolav, Civar ve Araplar mahallesi vb.semtlerde yer alan kerpiç evler 1950'li yıllardan başlayarak giderek ortadan kalkmıştır.

Kerpiç evlerin en son örnekleri merkeze yaklaşık 20 km uzakta olan Gödene köyünde yaşıyor. Nadir örnekler olarak nitelediğimiz bu evleri artık şehir merkezinde ve dış semtlerde arayıp bulmak gerekiyor.

Bu topraklarda Lale devrinden beri ne geleneksel ne modern olmayı ne de nitelikli bir sentez kurmayı düşünsel planda ve hayatın her evresinde kuramadık. Araf'ta kalmak derler ya zihinsel ve kültürel anomi hali her yönetim döneminde ve her politik eksende kültürel değerlere ve mimari değerlere karşı takınılan hoyrat tavırlar olarak karşımıza çıkıyor. Milli mimari anlamında Osmanlıdan Cumhuriyete nitelikli ve gayretli akımlar da var, o günlerde de bugünlerde de tarihi boyutu, mimari yönü ve estetik kalite yönünden değeri bilinen ve bilinmeyen onlarca tarihi eser, konak ve evler var.

omer-tokgoz-1.jpeg

*Yitik cennet mahalle

Bu alanda düzgün restorasyonlar olduğu gibi niteliksiz, savruk ve eserin/binanın orijinalitesine aykırı malzeme ve tamirat kullanma beceriksizlikleri de var. Mimari ve estetik düzlemde kaliteyi yakalamak ve tarihi nesneleri koruma kaygısı kadar neyin muhafaza edilmesi neyin sıradan olduğu da ayrı bir takdir konusu...

Nostaljik bir bakış ile sürekli eskiye güzelleme yüzeyselliği kadar hep ah vah etmek kadar, bugüne ve yarına da bakıp yekpare kötü günler veya yanlış işler diye peşin hükümlü yaklaşmamak gerek...

İnce minareye ve muhteşem portal kapısına şekil veren taş ustası ve mimar portal kapıyı ayet, meyve gibi figüratif çizgiler ile bezeyip yüzyıllara meydan okurken neyin peşinde idi, bugünkü mimar neyin peşinde diye bir soralım. Modern yaşam adına site ve rezidans/apartman denilen mimari yaşantı yerleri için 1933'lü yıllarda lüks hayat opereti bestelenmişti. O yıllarda apartman hayatına özenti rüzgarı oluşturanlar ile bugünkü inşaat sektörü neyin peşinde ve yarınlara bizden kültürel miras olarak kalacak nedir diye sorgulamak gerekir. Bu anlamda kişisel bir konut veya toplu konutlar fiilen barınma dışında ne işe yarar, ekonomik ömrünü doldurunca yıkılır bir daha yapılırlar. Düzgün ve mimari kurallara uygun yapılmayanlar ise bizde sık rastlandığı gibi maalesef afetlerde ve depremlerde içinde yaşayanlara mezar olurlar.

godene-mahallesinde-son-kerpic-evler.jpg

Şehirler öteden beri 25-50 yıllık dilimler de biz istesek de istemesek de ekonomik planda ve mimari planda alt üst olarak değişip dönüşüyor. 19 ve 20.yüzyıl ise hepten geleneksel ve kadim olanın kerpiç evler başta olmak modernlik adına yıkıldığı dönemlerdir.

Klasik ecdat evleri ve mimarisi ile toplumsal bellekte yer etmiş her tür mimari unsur, sokak, mahalle gibi yerleri ise belirli ölçekte korumak ve bakımını sağlamak gerekiyor. Eğer aileler bakıp çekemiyor ise bu yerleri kaderine terketmek veya yok olmasına seyirci kalmak yerine kamusal sahiplenme ile kültür ve sanat evleri, etnografik ve folklorik yaşantı örnekleri olarak korumak gerekirdi. Akçeşme ve Mengüç caddesi bu açıdan örnek bir Konya evleri sokak ihya etme projesi oldu denilebilir. Ancak bu evlerde eski mahalle yaşantısı yönüyle bir canlılık kalmadığı için kısmen ticari işyerleri ve kısmen STK'lar tarafından kullanımı ile fiziki mekan korunmuş oluyor. Bir önemli eksikliği not edeyim: Restore edilen evlerde normal bir Konya ailesi yaşantısı olmadığı için bizler bunu göremiyor ve sade vatandaş olarak dışarıdan sathi gözlem yapabiliyoruz.

godene-mahallesinde-son-kerpic-evler-001.jpg

Rastgele kentsel dönüşüm ile sadece fiziksel yıkım, değişim olmuyor bir anlamda kaybolan sokak ve mahalle ile kişilerin belleği ile kolektif kentsel hafızasının da yok edilmiş olması ayrı bir sonuç..!

Yaprak dökümü romanında anlatılan çözülme adına evlerden önce toplumsal ilişkiler biçim değiştirdi ve modern olma adına terkedildi. Eski kerpiç ve konak modeli evler para etmedi, zaten o evlere ve eserlere ruh veren insan ilişkileri de kayboldu gitti. Yaşadığımız mahallede doğal hayatı kuşatan bahçeli ev kalmadı, sokaklarda ne dut ağacı ne pelit toplanan ağaçlar kaldı. Giden evler ile birlikte bahçeden mis gibi kokusu tüten ekmek ve onun yapıldığı tandır da gitti. Dolayısıyla arkasından komşuluk ruhu ve insan sıcağı da kayboldu.

Bir yazar Oktay Akbal 1946 da yazdığı hikayesinde "önce ekmekler bozuldu" demişti akabinde diğer alanlarda da gördüğümüz toplumsal çözülme geldi.

Kerpiç evler "lüks hayat" operetinin moda olduğu ve apartmanda yaşamanın özlem olduğu 1940/ 1950'li yıllardan itibaren şehirlerde giderek demode oldular. 1970'lerden başlayarak ve özellikle 1980'lerden itibaren müstakil bahçeli ve bitişik nizam kerpiç veya taş temelli bir - iki katlı kerpiç evler müteahhite verildi.Bu dönem bazı mülk sahiplerinin kerpiç evden kurtulma ve modernliğin simgesi olan apartmanda oturma özlemine kapıldığı ve kentlerin bu yöndeki imar planlarına yenik düştüğü bir dönem olmuştur. Halen bu trend Sedirler, Araplar, Uluırmak, Kovanağzı, Yenice, Kurtuluş, Şeker Tekke gibi semtlerde bu kentsel dönüşüm ve değişim başlığı altında bir tür mahallelerin ve kalan son kerpiç evlerin kentsel yıkım furyası halinde devam etmektedir.

Geleneksel Konya evleri denilince ayrıntılara girmeden önce geleneksel Türk evi nedir anlamında bir açılım yapalım.

omer-tokgoz-2.jpeg

Geleneksel Türk evi

Coğrafya ve kültüre dayalı olarak farklılık gösteren konut tipolojileri tarihsel süreç içerisinde geçirdiği değişimle her zaman mimari, sosyoloji, anteopolji ve daha birçok bilim dalının araştırma konusu olmuştur. Tarihsel süreç içerisinde sofasız, dış sofalı, iç sofalı, orta sofalı plan tipi gibi farklı plan tipolojileri ile sınıflandırılan geleneksel Türk evinin bir parçası olarak geleneksel Konya evi de iç sofalı ve hayatlı evler olarak gruplandırılmaktadır.(2)

Geleneksel Türk evi, geleneksel Türk ailesinin yaşam kültürü ve törelerine uygun şekil ve plân özellikleri gösteren, asırlarca Türk insanının gereksinimine cevap vermiş bir konut tipi olarak bilinmekte ve tanımlanmaktadır. Türk Evi, Osmanlı Devletinin sınırları içinde Rumeli ve Anadolu topraklarında oluşmuş ve 500 sene kadar varlığını devam ettirmiş, kendi özellikleriyle belirginleşmiş bir ev tipidir. Türk evi, bu süre içinde değişimler geçirmiş ve yayılıp kök saldığı iklim, coğrafya ve kültür bakımından birbirinden farklı ve uzak memleketlerde çeşitli tipolojiler meydana getirmiştir.

Geleneksel Türk Evi teorik olarak Türk göçebe boylarında yaygın kullanılan Yörük çadırı iç ve dış düzeninden türemiştir. Göçebelikten yerleşik düzene geçişte geleneksel yaşamın öğeleri olan ocak, ailenin toplanma yeri, özel alanlar gibi öğeler ilk olarak sofasız tek mekânlı konut

türünün oluşumunu sağlamıştır. Odalar, yatma, yemek pişirme ve yeme, yıkanma ve çalışma fonksiyonlarına hizmet etmeye donanımlı mekânlardır. Odaların arasında ortak kullanım ve geçiş alanı olarak hizmet gören ara mekân, sofa olarak adlandırılan ve dolaşımın yanı sıra içinde sedirlerin de yer aldığı zaman zaman yaşama amaçlı olarak da kullanılan mekânlardır.

Böylece, Anadolu’da yüzyıllar boyunca süregelen kültürel yayılma, kültürel adaptasyon ve kültürel etkileşim ile birlikte ortaya çıkan bir sonuç olarak, yöresel farklar gösterse de, günümüzde gözlemlediğimiz geleneksel Türk evi tipolojisi oluşmuştur.

godene-mahallesinde-son-kerpic-evler-002.jpg

Geleneksel Konya Evi

Geçmişten günümüze çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yaparak zengin tarihsel ve kültürel birikime sahip olan Konya, 19. Yüzyıldan itibaren kent dokusundaki yerini almaya başlamıştır. Renksiz ve sade toprakla harmanlanan evler doğa ile sıkı bir bağ kurmuştur. Berk (1951;46) Konya evleri hakkındaki çalışmasında, Konya evlerinin birçoğunda aynı karakteri muhafaza ettiğini, bu sebeple de evlerin mütevazı bir yapıya sahip olduğunu söylemiştir. Ayrıca bu mütevazı yapının oluşmasında, evlerde oturanların gelir durumunun düşük olmasının da etkisi olduğunu eklemiştir. İklim özellikleri de sokakların ve konutların yapım malzemesi ve tipine önemli ölçüde katkı sağlamıştır. Dar ve çıkmaz sokaklar, hâkim rüzgâr yönüne göre hava sirkülasyonu sağlamak ve yabancıya karşı mahremiyeti korumak adına şekillenmiştir. (4)

Geleneksel Konya evlerini mimar Celile Berk (1), hayatlı ve sofalı evler olarak iki kısma ayırmıştır. Hayatlı evlere; sokaktan zemini taşla döşeli ön bahçe olarak tabir edilen hayat vasıtası ile girilmektedir. Oldukça monoton, gölgesiz çeşnisiz ve yazın güneşli bir yoldan sonra bahçe kapısının açılıp hayata girilmesi kullanıcıya büyük bir ferahlık sağlamaktadır. Etrafı yüksek duvarlar çevrili, ağaçlıklı bir yer olan hayata girildiğinde içeride çiçeklik, hela, su kuyusu, tandır damı, örtme, ahır, kiler, mutfak ve samanlık gibi mekânlar bulunmaktadır. Bunlar, evin esas kısmından ayrıdır. Hayatlı evlerde odalar yan yana dizilmiş tek katlı, iki katlı ve mabeynli evler olmak üzere üçe ayrılmaktadır.

Tek Katlı evler; zeminde 1-1,5 metre yerden yükseklikte bulunan odaların hayatla seviyelerinin ayrıldığı evlerdir. İki Katlı Evler; Zemin katta hayat ile aynı seviyede yer alan odalar depo, ambar, ahır olarak kullanıldıkları gibi oturma odası olarak da çok kullanılmaktadır. Üst kattaki odalara dışarıdan ahşap bir merdiven ile ulaşılmaktadır. (1)

Mabeynli Evler; Tek katlı ve iki odalı evlerden oluşmaktadır. Evin ortasında mabeyn adı verilen mekânla eve girilmektedir. Mabeynli evler hayatlı evlerden sofalı evlere doğru geçişi sağlayan plan tipine sahiptir.

Hayatlı evlerden sonra boyut ve hacim olarak daha büyük ebatlara sahip sofalı evler geleneksel Konya evlerinde kullanılan diğer bir ev tipidir. Ekonomik durumu iyi olan ve genellikle geniş ailelerin kullandığı bu ev tipi, plan açısından simetrik bir özelliğe sahiptir. Evler büyük bağ veya bahçeler içinde inşa edilmiştir. Dolayısıyla bu tiplerde pencereler genelde bahçe içine açılmaktadır. Sofalı evin, hayatlı evden farkı bahçeden erişilen sofa adı verilen ana mekândan odalara geçilmesidir. Yine bu evlerin birçoğunda üst kat yazlık, alt kat kışlık olarak kullanılmaktadır.

Sofalı evler de hayatlı evlerdeki gibi oda büyüklükleri, yaşama alanlarına yapılan ek odalar, kat ve yükseklik farkları gibi özellikleriyle üçe ayrılmaktadır. Tek katlı, iki katlı ve tahtaboşlu evler olarak sınıflandırılmıştır Tahtaboş, bir veya iki katlı evlerde, odaların üstünde hayata açılan balkonlu mekânlardır.

Konya evlerinde yaygın olarak taş, kerpiç, ahşap, kiremit ve demir kullanılmıştır. Taş, genellikle zemin katın tüm duvarının 0.50-0.60 metre yüksekliğine kadar kullanılmıştır. Konya yöresinden elde edilen Sille ve Gödene taşı avlu, taşlık, ahır gibi hacimlerde ve dış merdiven basamakları, hela taşı vb. yapı elemanlarında kullanılmıştır.

Mimar Celile Berk 1951 yılında doktora tezi olarak hazırladığı çok önemli bilgiler taşıyan çalışmasında 55 tane Konya evini incelemiş ve fotoğraflamıştır, bu evlerden günümüze maalesef bir iki tanesi ayakta kalmıştır.

Berk'e göre "...Türkiye'nin önemli şehirlerinden biri olan Konya, Anadolu'nun belli başlı bölgelerinden birinin merkezidir. Türk evi, iklim, malzeme vs. bakımından muhtelif bölge ve tiplere tasnif edilecek olursa, Konya bunların içinde belli başlı ayrı bir grup teşkil edecektir. Onun için Konya evi "Türk evi" konusuna mühim bir tesir icra edecektir. Bugüne kadar Konya'ya asırlar boyunca gelen bir çok âlim, şarkiyatçı ve seyyahlar, şehrin yalnız cami, medrese ve Mevlevîlerini uzun uzun etüd etmişlerdir. Halbuki, kültürü bu kadar yüksek olan bir diyarın sivil mimarîsi de, şartların imkân kıldığı nispette, ileride olacaktır. Nitekim Konya için bu böyledir.".(1)

godene-mahallesinde-son-kerpic-evler-003.jpg

* Dam Yuvağı gibi olmak

Kerpiç düz damlı evlerde yağmur suyu akmasın ve kar suyu eriyip akmasın diye inşa edilirken dam üstüne killi toprak serilir, üstüne samanlı çamur toprak serilir ve çok ağır olan silindir şeklindeki taşlar ile düzlenir, toprak sıkıştırılır idi. Eskiden Konyalılar kendi aralarında biraz kilo alan ve hafiften kilo alan (obez) kişilere dam yuvağı gibi olmuşsun diyerek takılır ve şaka yaparlardı.

Gödene mahallesinde fotoğraflarını çektiğim kerpiç ev karelerinde halen kullanılmayan düz dam eski kerpiç evlerde dam yuvağı örneklerini de fotoğrafladım. Dam yuvağını ilk kez 1972 yılı civarı çocukluğumda görmüştüm. Bulgur imam Mahallesi'ndeki Bakırcı Abdurrahman dedemin hayatlı kerpiç evinin bahçesinde güvercin uçurduğu kuş damı üzerinden çıkılan kerpiç düz damında bir köşede duran dam yuvağı ile karşılaşmıştım. O yıllarda çatısı olmayan her evin damında bir adet dam yuvağı bulunurdu.

Geleneksel Konya evleri kerpiçten, düz damlı ve çelenli olurdu. Çelen nedir? diyebilirsiniz. Kerpiç evlerde çatı üzerinden sarkan saçak kısmına çelen derler, yağmur suyunun aşağıya akması için oluk monte edilir, çatı olmayan düz damlı evlerde ise kamışlar belli mesafede uzatılır, her ikisi de gölge yapar, yağmurdan korur, toprak evlerin yüksek avlu duvarlarında da çelen olur. Bir Konya ata sözünde ise "Çelen altı kurudur, yolcuların yoludur" denilmiştir.

Kerpiç tekniği evler doğal ve ucuzdur, belki binlerce yıl öteden gelir amma yıpranması da çok basittir. Saçağı olmasa dış duvarlar göçer gider, dışını kireçlemek içini cilalamak ve her yıl bakım gerekir. Kerpiç evler tavan pardasından hava alır, yazın serin kışın sıcak olur. Konya' da ilk çok katlı ve beton apartman 1937 yılında yaptırılan ve halen kullanılan Hayat apartmanıdır 1952 de yaptırılan Kirbit apartmanından sonra Gonya'da artık kerpiç evlerin pabucu çoktan dama atılmıştır.Tabi ki bazı ilçelere ve köylere doğru gittikçe kerpiç evler görülmektedir. Bu köşede kaleme aldığım yazılarda dile getirdiğim son geleneksel Konya evlerinin ise nerdeyse yarısı yıkılmak üzere idi. Kalanları da kentsel dönüşüme tabi olarak yıkıma kurban olacaklardır.

Biraz nostalji iyidir lakin hayatı geriye sarmak ve geçmiş zamanda yaşamak ise mümkün değildir. Gazeteci yazar Çetin Altan' ın dediği gibi sürekli karamsarlığa düşüp enseyi de hepten karartmamak gerektiğini biliyoruz. Mesela Hüyük ilçesi Çavuş kasabasında (5) inşa edilmiş olan sonsuz sanat güneşi proje evleri olarak 30 civarındaki 2 katlı kerpiç evler hem sanatsal planda hem de gezip görmek için iyi bir örnek olarak karşımızda duruyor. Akşehir ilçesinde 2000 civarında restore edilmiş geleneksel Konya evleri çok iyi bir koruma ve restorasyon projesi olarak başarılı örneklerdir.(6) Konya merkezde Mengüç caddesinde restore edilen tarihi evler de bu anlamda iyi sokak sağlıklaştırma örneklerinden biridir.

Bu bağlamda Gödene Mahallesi'nde aktif olarak kullanılan kerpiçten yapılma bir ve iki katlı kerpiç evler halen kullanılmaya devam ediyor. Hatta düz damlı ancak metruk vaziyette olan bir kaç ev ise yarı yıkık vaziyette zamana direniyor. Son yadigar kerpiç evleri değişik zamanlarda gezip dolaşarak yerinde gözlemleyip inceledim. İnşaallah bu evler şimdi olduğu gibi kullanılmaya devam eder ve yok olmazlar.

Fotoğrafları çekerken bir yandan da çoğunluğu kerpiç evlerden oluşan Araplar Mahallesi'nde geçen çocukluk ve ilkokul günlerimi hatırladım. Çocukluğu kerpiç evde geçmiş ve şık düşenli kapıyı açarak içeri girmiş biri olarak maziyi hatırladım. Biz ağzı açıktaki testiden su doldurup içmiş, sobalı bir evde yüklük içinde yıkanmış ve gece sedir de uyumuş bir kuşağın mensubuyuz.

Bu kadar geleneksel Türk evi ve Konya evinden bahsetmişken kaybolma ihtimalini düşünerek 'evine' şiir yazan bir şaire, Necip Fazıl Kısakürek' e kulak verelim (7):

Evim !

Ahşap ev; camlarından kızıl biberler sarkan!

Arsız gökdelenlerle çevrilmiş önün, arkan!

Kefensiz bir cenaze, çırılçıplak, ortada…

Garanti yok sen gibi faniye sigortada!

Bir köşende anneannem, dalgın Kuran okurdu

Ve karşısında annem, sessiz gergef dokurdu.

Semaverde huzuru besteleyen bir şarkı;

Asma saatte tık tık zamanın hazin çarkı…

Çam kokulu tahtalar, gıcır gıcır silinmiş;

Sular cömert, “temizlik imandandır” bilinmiş…

Komşuya hatır soran sıra sıra terlikler.

Ölçülü uzaklıkta, yakın beraberlikler…

Seni yiyip bitiren, kırk katlı ejder oldu;

Komşuluk, mana ve ruh, ne varsa heder oldu;

Bir yeni nesil geldi, üst üste binenlerden;

Göğe çıkayım derken boşluğa inenlerden…

Seninle sarmaş dolaş, kökten bozuldu denge;

Vuran kimse kalmadı bu davayı mihenge…

Şimdi git, mahkemede hesap ver, iki büklüm;

Cezan, susuz, ekmeksiz, olduğun yerde ölüm

Evim, evim, vah evim, gönül bucağı evim!

Tadım, rengim, ışığım, anne kucağı evim!

Hülasa birer kültürel ve tarihi miras olan bu evlerin korunması ve yaşatılması sahipleri için ikamet etmenin ötesinde bir vazifedir. Eskiden o evlerde yaşamış veya çocuk iken görmüş olanların ise gelecek kuşaklara bu yaşantı şeklini aktarmaları kültürel sorumluluktur. Hiç birini bilmeyen ve görmeyen modern apartmanlar ve sitelerde yaşayan insanlarımız için ise Konya evlerinin değerini bilmek ve tanımak ise kente bir vefa ve hemşehrilik borcudur. Yerel yönetimler için ise kamusal bir görevdir.

omer-tokgoz-3.jpeg

1910-kerpic-konya-evleri.jpg
1910 - Kerpiç Konya evleri

Kaynak ve Okuma metinleri:

1- Celile Berk, https://polen.itu.edu.tr/items/f74c22b8-6b03-4241-a9b0-71386bded774

2-: http://dx.doi.org/10.26449/sssj.905

Büyükşahin Sarımkaya, S. (2018). “Geç Osmanlı Dönemi Geleneksel Konya Evlerinin Sentaktik Analizi”,

International Social Sciences Studies Journal, 4(23): 4520-4533.

3-https://gazete.firat.edu.tr/tastan-cikarilan-ekmek-logculuk.html

4-Kentleşmenin Geleneksel Konutlar Üzerindeki Etkisi; Konya-Ak Çeşme

Mahallesinde Üç Konut*

Mine SUNGUR1 M. Kübra MÜEZZİNOĞLU2

5-https://www.huyuk.bel.tr/sayfa/kultur-sanat/

6-https://www.aksehir.bel.tr/v2/haberler/tum-haberler/19-fen-isleri-mudurlugu/326-aksehir-de-tarihi-evler-hayat-bulmaya-devam-ediyor.

7-https://cizlavet.com/2022/03/17/necip-fazilin-evim-siiriyle-evine-misafir-olurken-yasar-becene/

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Tokgöz Arşivi
SON YAZILAR