Mehmet Toker

Mehmet Toker

Günümüzde Hocalar Neden Hedefte?

Günümüzde Hocalar Neden Hedefte?

Türkiye'yi, dünya üzerinde etkisiz eleman haline getirmek emelinde olan azgın azınlık, İmamları/Hocaları itibarsızlaştırmak için asimetrik, asistematik her türlü saldırıyı sürdürüyorlar. Çünkü İmamlar, kimliksizleştirme faaliyetlerinin önündeki en etkili engel ve geleneği muhafaza eden en yaygın kimseler olarak değerlendiriliyor. Son dönemde, tanınan, ismi ön plana çıkmış, Hocalar/İmamlar üzerinden tüm imamlar, DİB veya İmamları yetiştiren Kur'an Kursları ve İHL'ler hedef alınıyor. Son örneği, Ayasofya'da ki icazet merasiminde, Reis'ul Kurra Naibi Mustafa Demirkıran Hoca'nın Bakara Suresi 114. Ayeti Kerimeyi duasında zikretmesi üzerinde yaşandı.

Özellikle 1960 ile 1990'lı yıllar arasında Yeşilçam ürünü filmlere baktığımız zaman, o filmlerde malum bir İmam/Hoca tiplemesi, adeta ekranlar aracılığıyla Anadolu insanının zihin dünyasına, bilinçaltına boca edilmekteydi. Bu tiplemeler; inanan, dindar, muhafazakar kesime karşı nefret ve aşağılama aracı olarak kullanılıyordu. Ekranlarda sergilenen İmam/Hoca tiplemeleri, gençlerin mukaddesata karşı olan duygu ve düşüncelerini negatif etkiliyordu. İnsanların zihin dünyasında kolay yer edinen, bilinçaltına yerleşen bu tiplemeler de imamlar; haram yiyen, insanların elindekine göz diken, namussuz, ırz düşmanı,  üç kağıtçı, üfürükçü, cahil, abus suratlı  tiplemeler olarak canlandırıyordu. Genellikle filmin esas oğlanın/başrolünün karşısında, kötü tarafın temsilcisi ya da akıl danıştığı bir kimse olarak lanse ediliyordu. Hatta bazı filmlerde konuşma özürlü ve sürekli olarak, etrafına negatif cümlelerle sataşan, saldıran, işine gelmeyen konularda ayet ve hadislere atıf yapan, işine gelen konularda fırıldak çeviren tiplemelerdi. Bu algıyı yıkmak, bu İslam karşıtı Nemrut Ateşini söndürmek için birkaç ateş böceği mesabesinde filmler kameraya alınmış olsa da izleyici nezdinde fazla itibar görmedi ve kamuoyuna hitap edemedi.

90'lı yıllardan sonra özel kanalların kurulması, bilgi akıcılığını temin eden görsel kaynaklarda çok çeşitliliğe ve çok sesliliğe gidilmiş olması bir anlamda nemrut ateşinin hârının azaltılması noktasında fren görevi gördü. Özellikle 2000'li yıllardan sonra internetin yaygınlaşması ve internet üzerinden videolar ve benzeri görsellerin paylaşılabilir olması, yeni bir sayfa açılmasına ve Anadolu'da fedakârâne görev yapan hakiki imamların daha görünür hale gelmesine vesile oldu. Özellikle İlahiyat Fakültesi artı Dini Yüksek İhtisas mezunu imam, vaiz vb. din görevlilerinin toplam sayı içerisindeki yüzdesinin artması ve bu kişilerin yapmış oldukları faaliyetler ve etki alanının görünür hale gelmesiyle 60'lı yıllardan başlamak suretiyle 90'lara kadar devam eden Yeşilçam filmlerindeki tiplemelerin gerçeği yansıtmadığı, vakayı iftira boyutunda işlediği daha net anlaşıldı.

Özellikle X ve Y kuşağının zihninde "İmam/Hoca" denildiği zaman sosyal medyayı iyi kullanan, konuşması düzgün, en azından kendi alanında yeterliliğe sahip, bilgili, dürüst, ahlakıyla gençlere örneklik edebilecek, yol gösterebilecek kimseler olduğu gerçeği gün yüzüne çıktı. -Tabii ki her toplumda olduğu gibi istisnalar olduğunu ama "istisnaların kaideyi bozmayacağı" gerçeğini de gözden kaçırmamamız gerekiyor.-  Bu durum sinema sektörünü bir koçbaşı gibi, bir silah gibi kullanarak, yıllardır nemalandıkları, dindar ve muhafazakar Anadolu insanının artık kendilerine, kendileriyle aynı zihniyette olanlara itibar etmediğini ortaya koyması ile azgın azınlık; koçbaşını kaybettiklerini, duvara ya da Anadolu kapısına kendi kafalarını vurduklarının farkına vardılar. Bunun üzerine İmamlara/Hocalara DİB'na sistematik/asistematik ve asimetrik saldırılar başlamış oldu.  Ayasofya İmam-Hatipliğini deruhte eden bir kimsenin, profesör unvanını da taşıyor olması, konuşmaktan aciz, cahil, bilgisiz imam tiplemesini bir anlamda söndürmüş oldu. Bunun yanı sıra, Dini Yüksek İhtisas, yüksek lisans, doktora mezunu, televizyonlarda, ekranlarda programlar yapan, kitap kaleme alan, köşe yazıları yazan, yapmış olduğu projeler ile gençlerin ve toplumun üzerinde pozitif bir alan oluşturan İmamları/Hocaları, DİB mensuplarını yıpratmak ve:  "bakın biz filmlerdeki tiplemeler de gerçeği yansıtıyorduk" algısını yeniden oluşturabilmek için farklı arayışlara girdiler.

Yüz yıl önce Anadolu'yu, İrfan'ından uzaklaştırarak karanlığa gömen, kendi Nemrut Ateşlerini, güneş diye sunmaya çalışan toplum mühendisleri; Anadolu İrfanı'nı yeniden uyandırmaya çalışan ve göz yummakla kişinin kendine karanlık edeceğini, güneşi söndürmeyeceğini haykıran, meşruiyetini/gücünü Kur'an'dan Sünnetten alan ve yetki alanı anayasada sınırlandırılmasına rağmen sınırsız etki oluşturan İmamlar/Hocalar yeniden hedef tahtasına konuldu. Bugün Nemrut Ateşinin yeniden muhafazakar, dindar, Müslüman Anadolu halkını yakmaması için yanma pahasına da olsa her bir İmamın/Hocanın bir ateş böceği misali ışığını artırmak ve bulunduğu köyü, mahalleyi aydınlatmak zorunluluğu bir mücahede ilkesi olarak belirmektedir. Sosyal medyayı ve diğer kitle iletişim araçlarını etkin kullanabildiğimiz ölçüde, Nemrut'un Ateşi sönmeye mahkumdur. Sefer bizden, zafer Allah'tandır. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Toker Arşivi
SON YAZILAR