Hakaret serbest korunmak yassak

Vatandaş olarak benim manevi kişiliğimi kim koruyacak?
Hakaret serbest korunmak yassak

Sokakta hakarete uğradığımda, şantaja maruz kaldığımda mahkemelere başvurabilirken sosyal medyada hakarete uğrayıp şantaja maruz kaldığımda nereye başvuracağım? Anayasa Mahkemesi vermiş olduğu bu kararla iç hukuk yollarını bizzat kendisi tüketmiştir.

1982 Anayasası. Darbenin, darbecinin ve devletin haklarını korumak üzere kurgulanmış bir metin. Ancak son kararıyla öğrendik ki Anayasa'nın zorbaları koruyan bir yanı da varmış. İşte bu yanını da Anaya Mahkemesi'nin twitter kararında görmüş olduk.

Anayasa Mahkemesi twitter kararında, Anayasa'nın 26. Maddesi'ne atıfta bulunarak dedi ki: İsmini gizleyip, fake hesaplar açarak istediğine istediğin hakareti yapabilirsin. İstediğin iftiraları atabilirsin. İstediğin montaj ve şantajı uygulamaya koyabilirsin.

Anayasa Mahkemesi'nin 'ifade özgürlüğünün ihlali' gerekçesiyle vermiş olduğu twitter kararının kısa anlatımı işte budur. Oysa aynı Anayasa'nın 17. Maddesi'nde herkesin maddi ve manevi varlığını koruma hakkına sahip olduğu da açıkça yazılıdır.

PEKİ, BU NASIL OLACAK?

Sövenlerin, hakaret edenlerin, şantaj yapanların haklarını Anayasa Mahkemesi korumaya aldığına göre, sövülen, şantaja maruz kalan, hakarete uğrayan TC vatandaşlarını kim koruyacak. Tabii bu sorunun karşılığı yok.

Oysa Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğünü koruduğu kadar bireylerin hukuk güvencesinde yaşamasını sağlamak ve manevi varlıklarını korumak zorundadır.

Yüksek mahkeme twitter kararını verirken Anayasa'da yerini bulan ve korunması gereken hakları yarıştırmamış ve önceliğin hangi hakkın kullanılmasına verilmesi gerektiğini yeterince ve belki de hiç tartışmamıştır.

Basit bir yorumlamayla ele aldığımızda korunması gereken haklar yarışında maddi ve manevi kişilik haklarının korunması, ifade hürriyetinin korunmasından önce gelir.

Çünkü Anayasa'nın koruması altında bulunan maddi-manevi kişilik haklarının korunması güvence, ifade hürriyeti ise bir tasarruftur.

KONJONKTÜREL KARAR

Bu durumda anayasal güvence hakkının anayasal tasarruf hakkından önce geleceğinde şüphe yoktur. Çünkü güvence hakkını içeren kişilerin manevi varlıklarının korunması hakkı sadece Anayasa'ya, ifade hürriyetini içeren tasarruf hakkı ise kişiye bağlı olup, korunacak haklardan pasif olanı aktif olana tercih etmek hukuk düzeninin bir görevidir.

Bu açıdan baktığımızda AYM'nin verdiği karar hukuki bir karar değil, Anayasa'nın ruhuyla çelişen tamamen siyasi ve konjonktürel bir karardır.

Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı aynı zamanda orantısız güç kullanımı olup usul açısından da sakat bir karardır.

Çünkü Anayasa Mahkemesi iç hukuk yolları açısından son karar mercii olduğu halde, iç hukuk yolları tükenmeden ve itirazlar hakkında yerel mahkemenin vereceği kararları beklenmeden alelacele bir karar verilmiştir.

AYM'nin bu kararı aynı zamanda yerel mahkemelerin bu konuda bir daha kapatma kararı veremeyeceği anlamına gelmektedir.

PEK İŞİMDİ NE OLACAK?

Vatandaş olarak benim manevi kişiliğimi kim koruyacak? Sokakta hakarete uğradığımda, şantaja maruz kaldığımda mahkemelere başvurabilirken sosyal medyada hakarete uğrayıp şantaja maruz kaldığımda nereye başvuracağım? Anayasa Mahkemesi vermiş olduğu bu kararla iç hukuk yollarını bizzat kendisi tüketmiştir.

Bu durumda yerel mahkemeler twitter üzerinden kişilik hakları ihlal edilen şantaj-montaj mağdurları hakkında herhangi bir koruma kararı veremeyecektir.

Yani bundan böyle sosyal medya üzerinden yapılan tecavüzlere karşı kişisel koruma talebinde muhatabımız ilk yargı yeri haline gelen Anayasa Mahkemesi'dir.

Kişilik haklarına saldırı olan vatandaşlar yerel mahkemelere değil Anayasa'nın 17. maddesinde yerini bulan 'maddi ve manevi varlıklarının korunması hakkına' dayanarak direk Anayasa Mahkemesi'ne müracaat etmeleri gerekecektir. Bence bu yol hiçbir duraksamaya gerek olmadan kullanılmalıdır.

Çünkü böylece Anayasa Mahkemesi'nin kanun uygulamasında orantısız adalet (-güç-demokrasi-hukuk) kullanımı kendi gündemine taşınabilecek ve ne yaptıklarının farkına varmaları sağlanacaktır.

Aksi halde AYM'nin kişilere karşı sövme ve hakaret etme hakkını (ifade özgürlüğünü) koruyan ama kişileri sövülmeye karşı (manevi varlık) tamamen korumasız bırakan bu kararı yerleşik bir içtihat haline gelecek ve haksız bir teamül oluşturacaktır.

Bu yöntem öncelikle görevleri gereği şantaj, montaj ve hakarete maruz kalan devlet yöneticileri tarafından zorlanmalı ve AYM'den kişisel haklarının korunması talebinde bulunmalı ifade özgürlüğü karşısında kişilerin manevi varlıklarının korunmasına dair her türlü hukuki yolu zorlamalıdırlar.

SON SÖZ

Artık twitter üzerinden yapılan kişilik haklarına saldırılarda Sulh Ceza Mahkemeleri değil Anayasa Mahkemesi muhatap olduğuna göre twitterde önüne gelen Anayasa Mahkemesi ve hakimlerine küfür ederse ne yapacaklar onu merak ediyorum.

Hoş, hakimler kendilerini ilgilendiren dosyalara da bakamazlar ya. Neyse artık.

 

Yazar: VELİ TOLU

Kaynak: Yeni Şafak Gazetesi 

Orşinal Link: http://yenisafak.com.tr/yorum-haber/hakaret-serbest-korunmak-yassak-07.04.2014-634472