Hayra adanmış hayat: Kızıl Hacı Ömer Ağa

Konya’nın önde gelen hayırseverlerinden ve Numune Devlet Hastanesi’nin yapımına katkı sağlayanlardan biri Obruk eşrafından merhum Kızıl Hacı Ömer Ağa’yı torunu İbrahim Ertürk gazetemize anlattı. Ömer Ağa’nın devleti için her türlü yardımı yaptığından bahseden Ertürk ‘’Ömrü mücadele ve yardımseverlikle geçti’’ dedi.
Hayra adanmış hayat: Kızıl Hacı Ömer Ağa

1850’de Obruk’ta doğan Çuhadar Ağası Torunu, Hacı Ömer Ağa’nın hayatı hayır ve hasenatla geçti. Ömer Ağa’nın ikinci kuşak torunu İbrahim Ertürk, Hacı Ömer Ağa’nın hayatından bahsetti. Ömer Ağa’nın çocukluk yıllarını doğup büyümüş olduğu Obruk Köyündeki yaylalarda geçirdiğini söyleyen Ertürk ‘’Konya'da medrese eğitimi görmüş olup, mollalık derecesinde hatiplik makamına getirilmiştir. Eğitim döneminden sonra bütün ömrünü, şimdiki harabe halinde olan Enek yaylası, Obruk'a bağlı Yavşankuyu köyü, Taşpınar ve Eskil'in yaylalarında yaşamlarını sürdürmüştür. Yetişmiş olduğu köyü ve çevresinde halkının geçimi ve yaşamı için harcadı. Gençlik yıllarında, Kurtuluş Savaşı başladığı zamanlarda, Devlet-i Aliye’den gelen yardım çağrılarına kendini adayan bir vatanperverdi. Kurtuluş devresi yıllarında Obruk Köyü gençliğinin yetişmesi için kendi adına iki adet medrese yaptırıp, medresenin muallimlerinin aylık maişet ve yiyecek giderlerini karşılayarak o günün çocuk ve gençlerinin okuyup yazmalarına sebep olmuştu’ ’dedi. 

4-908.jpg

‘BİR O KADAR DA BENDEN YAZ’

Ömer Ağa’nın 1915 yılında Konya’ya Numune Devlet Hastanesi yaptırdığının altını çizen Ertürk, temel atma töreninde yaşanan olayı şu şekilde aktardı: ‘’Konya’mızın ileri gelen ağaları, beyleri temel atma törenine yardım mukabilinde davet ediliyorlar.

1-20220415173129.jpg

 

Davetliler de gelmiş olup Vali, Belediye Başkanı, inşaat görevlileri tören alanında oturuyorlar. Merhum Hacı Ömer Ağa da makam arabası ile geliyor. Ömer Ağa’yı karşılayıp yerine oturtuyorlar. Hoş sohbetten sonra Ömer Ağa, Sayın Valim ne kadar toparlayabildik diye soruyor. Vali Bey, Hacı amca şu kadar topladık, diye hitap ediyor. Ömer Ağa biraz düşündükten sonra Sayın Valim bir o kadarda benden yaz diyor. O gün bugündür unutulmayan hatırasına binaen, 2015 senesinde yeni yapılan hastanemizin temel atma töreninde tekrar ismi saygıyla anılmıştır.’’

‘KOYUN BEDELİNİ ÖMER AĞA ÖDEDİ’

1934’de Ziraat Bankası’nın köylüye beş sene ödemesiz faizsiz koyun kredisi verdiğini hatırlatan Ertürk, Ömer Ağa’nın hayır severliğini yine burada da gösterdiğini ifade ederek hikayeyi şöyle anlattı: “Beş sene zarfında ödeyebilenler ödemiş. Ödeyemeyenler için Ziraat Bankası haciz kararı çıkarmış. Haciz memurları, Jandarma nezdinde koyunları haciz edip Obruk Hanı içine toplamışlar. Koyunları haciz edilen kişilerin kadınları, çocukları, ağıtlarla feryat etmişler. Feryatların üzerine Ömer Ağa durumu öğrenince oğlu Yusuf’u çağırarak Ziraat Bankasının Müdürüne koyunları geri getirmeleri için yazı vermesini istemiş. Ziraat Bankası Müdürü yazıyı okur okumaz koyunları geri verme talimatı vermiş. Koyunlar geri sahiplerine iade edilmiş olup koyunun bedelini Ömer Ağanın ödediği söylenmiş. O gün bugündür hala saygıyla anılmaya devam ediliyor.”

‘ASKER BAKIMINI ÜSTLENDİ’

Ömer Ağa’nın harp devresinde asker kaçaklarını kendine ait olan yaylalarında koyun sürülerinin bakımıyla görevlendirdiğini söyleyen Ertürk, ‘’Bu askerlerin yaralı ise bakımlarını yapıp, aç ise karınlarını doyurup birkaç ay bakımını yaptıktan sonra silahlı ve teçhizatlı on-yirmi kişilik guruplar halinde birliklerine teslim olmaları için jandarmaya teslim etmiştir. Bir gün Haymana'da bulunan bakımsız ve yorgun bir alay askerin durumu Hacı Ömer Ağa'ya iletildiğinde kendi yaylası Yavşankuyu'da seksen koyun kestirip kırk kazan bulgur pilavıyla kendi hanesinde askeri üç gün doyurmuş, üst baş temizliği yaptırmıştır. Ayrıca Obruk köyündeki tarihi hana bir fırın yaptırıp iki ay askerin bakımını üstlenmiştir’’ bilgilerini verdi.  

 ‘ATATÜRK, HUZURUNA ÇAĞIRILMASINI EMRETTİ’

1934 Aralık ayında Mustafa Kemal Atatürk Konya'ya teşrif ettiğinde dergi ve gazeteleri incelerken, başlıklarda Kızıl Hacı Ömer Ağa'nın yardımları ile ilgili haberleri gördüğünden bahseden Ertürk ‘’Atatürk, Hacı Ömer Ağa'nın huzuruna çağırılmasını emretmiştir. Lakin o günlerde çetin kış koşulları nedeniyle haberin ulaşması imkansız olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk, Hacı Ömer Ağa ile ilgili şunları yazdırmıştır; 1- Hacı Ömer Ağa'nın lakabı Çuhadaroğulları, soyadı Ertürk olacak. 2- İstiklal madalyası verilecek 3- Aylık maişeti 50 Lira olacak (Hacı Ömer Ağa paraya hiç dokunmadan Hilal-i Ahmere bağışlamıştır) 4-Ankara ve Konya'daki görülebilecek tüm işlerinde yardımcı olma mukabilinde Atatürk'ün haberdar olması sözü ile kapatarak yazmış olduğu mektubun kendine iletilmesi emrini veriyor.’’ diye anlattı.

haci-omer-aga.jpg

‘BEZİRHANE VE GALHANELER AÇTIRDI’

Köy içerisinde aydınlanma için kullanılan gazyağı bulunmadığının altını çizen Ertürk ‘’Obruk Hanı içine bezirhane kurdurarak köy halkının kendi imkanlarıyla yetiştirdiği ızgın bitkisinden bezir elde etmek için o gün orada yaşayan Rum asıllı Gosti'yi görevlendirerek Obruk halkı için bezir imal ettirip halkın aydınlanmasını sağlamıştır. Seferberlik ilanında İstiklal Harbinin hararetli döneminde Obruk köyünde ham barut maddesi GAL için Obruk, Taşpınar, Eskil Köylerinde galhaneler açtırıp elde ettiği barutların ruhsatlarını kendi oğullarının üzerine yaptırarak üretmiş olduğu hammaddeleri kendi kervan ve kağnıları ile Akşehir'e mamul hale getirilmesi için sevk ve taşımasını yaptırmıştır. Harp devresinde oğullarını galhane, bezirhane ve Devlet-i Aliye’nin sorumlu işlerinde görevlendirmiştir. Üç oğlunu askere göndermiş, ikisi gazi olmuş, diğeri Maraş'ta Ermeni çetelerince şehit edilmiştir. Oğullarından Hacı Abdürrahim Ağa İstiklal madalyası almıştır.’’ olduğunu söyledi.

‘ÜÇ AYLIK KARI SARI LİRA TAKDİMİ’

Ertürk, Hacı Ömer Ağa’nın Devlet-i Aliye'nin her devrede yardım çağrılarına canla başla katılarak devam ettiğini vurgulayarak sözlerine şu şekilde devam etti: ‘’Gençlik yıllarında Osmanlı'nın zayıf düştüğü ve Kurtuluş Savaşı başladığında Devlet-i Aliye’den gelen yardım çağrılarına kendini adamıştır. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında Atatürk'ün yardım çağrılarına uyarak, günün valisine o gün kervanlarının üç aylık karı olan bir torba sarı lirayı valiye takdimi dillere şayan olmuştur. Devlet-İ Aliye yardım çağrısında bulunduğunda seferberlik döneminde kendine ait olan 600 seyisi (üç yaşında keçi), çoban ve eşeğin sırtına Türk bayrağı asarak, iki kervan yükü yağ, bal ve peynir iki kervan yükü keçe, elbise, çarık olduğu halde Ankara 'ya göndermiştir. Bir kervan 16 deveden oluşur.’’                            

‘HALA DİMDİK AYAKTA’

Ertürk, Hacı Ömer Ağa’nın yapmış olduğu yardımlarına şu sözleriyle devam etti: ’’Hac farizası için hac döneminde Mekke ve Medine'de bulunduğu zaman içinde kendisine Kabe-i Muazzama ve Ravza-i Mutahhara'nın bakım, onarım, temizlik işçilerinin maişetini bir seneliğine üstlenip iki sene devam ettirmiştir. Obruk Köyünde mukim tarihi caminin bakımını üstlenerek, kendine ait olan iki kater kervanı ve kağnıları ile Kırşehir'den getirttiği ölçülü taşlarla bakımını yaptırmış ve cami adına da bir tarla vakfetmiştir. Bunun yanında babasına ait, şimdi harabe halinde olan Enek 'teki camiyi yıktırıp tekrar Obruk Köyüne inşa ettirmiştir. Aksaray'ın Böget Köyünde yarım kalan ve Aksaray iline bağlı Mamasın Köyünde yarım kalan camilerin inşasını tamamlatıp ibadete açmıştır. Son yaylası Yavşankuyu Köyünde de camisi, külliyesi Hacı Ömer Ağa adına ibadete devam etmektedir. Eskil( Mernek), Karakaya ile Eğribayat Köyü yolu üzerinde, dağlık arazide yaptırmış olduğu sarnıç hala dimdik ayakta olup o gün bu gündür çevre halkına ve hayvanlarına hizmet vermektedir, su ihtiyacını karşılamaktadır.’’ 

‘OBRUK’UN DAĞILMASINA SEBEP OLDU’

Obruk‘un tarihsel süreci hakkında bilgi veren Ertürk, ‘’Obruk Köyü’nün harpten çıkmış, darlık, sefalet döneminde ve üst üste gelen kıtlık, kuraklık zamanında halkın arasına ikilik sokulmuştur. Devletin ağaçlandırma projesinde köyümüze verilen fidanların Ömer Ağa ve jandarmayla dikilmesi Ömer Ağa’yı çekemeyenlerin tepkisine neden olmuş ve fidanalar o kişilerce sökülüp tahrip edilmiştir. Huzursuzluk artarak herkes yazlık yaylarına göç etmiş ve Obruk ’un dağılmasına sebep olunmuştur. Obruk o gün bu gündür harabeye dönmüştür. Hacı Ömer Ağa'da kendine benimsediği yaylalarında yaşamını sürdürmüştür.’’ dedi.                     

‘ÖMRÜNÜ MÜCADELE VE YARDIMSEVERLİKLE GEÇİRDİ’

Ertürk, Ömer Ağa’nın ölümünü şu sözlerle aktardı: ‘’Ömrü mücadele ve yardımseverlikle geçen 90 yaşındaki Ömer Ağa'nın üçüncü hanımı Yeter Hanım ölmüş ve yakınları ölümünden Ömer Ağa’yı sorumlu tutmuştur. Ömer Ağa bu iftirayla hapishaneye düşmüş ve iki yıl hapis yatmıştır. Bu zaman zarfında bile hapishanedekilerin yiyecek ve giyecek ihtiyaçlarını karşılamıştır. Hapishane dönüşü ömrünü Yavşankuyu köyünde oğulları arasında geçirmiş ve 1950 yılının Nisan ayında Hakk’ın Rahmetine kavuşmuştur. AIIah Rahmet eylesin, makamı cennet olsun.’’

ibrahim-erturk-1.JPG

           İbrahim Ertürk, sözlerini şu dörtlüklerle sonlandırdı;

Ey Türk istikbalinin evladı memleketin bütün kaleleri zapt edilmiş. Tersanelerine girilmiş. Memleketin her karış toprağı bil fiil işgal edilmiş olabilir. İşte o zaman yapacağın damarlarındaki asil kanda mevcuttur.

   Mustafa Kemal ATATÜRK

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;

Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.

Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın...

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Mehmet Akif ERSOY

•BÜŞRA ERKUŞ – YENİ HABER GAZETESİ