"İftiranın asıl maksadı Türkiye ve Erdoğan'dır"

FSMVÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kursun:- "Medine müdafisi ile ilgili Araplar arasında Fahrettin Paşa'nın kahramanlık destanları okunur. Yine Fahrettin Paşa'ya 'Çöl Aslanı' lakabını veren Araplardır. Bugün hala çölde Fahrettin Paşa ile ilgili yazılmış şiirle
"İftiranın asıl maksadı Türkiye ve Erdoğan'dır"

İSTANBUL (AA) - Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed'in, Medine müdafisi Fahreddin Paşa'nın "yerel halka karşı suç işlediğini" iddia eden ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aleyhinde görüş içeren mesajıyla ilgili, "Bu tür iftiranın atılmasının asıl maksadı Fahrettin Paşa değil, doğrudan doğruya Türkiye Cumhuriyeti ve onun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dır." dedi.

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi ve Üsküdar Belediyesi katkılarıyla Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen "100. Yılında Uluslararası Bağdat ve Kutü'l Amare Sempozyumu devam ediyor.

Sempozyuma ev sahipliği yapan Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi'nin Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Kurşun, AA muhabirine Kutül'l Amare zaferi ile BAE Dışişleri Bakanı Zayed'in sosyal paylaşım mesajını değerlendirdi.

Prof. Dr. Kurşun, Kutü'l Amare zaferinin, yakın çağ Türk tarihinin Çanakkale Zaferi'nden sonra Osmanlı ordusunun Türk milletine hediye ettiği en önemli zaferlerden olduğunu söyledi.

Kutü'l Amare'nin tek başına gelişmiş bir zafer olmadığını belirten Kurşun, başarıda Kürt, Çerkez, Arap asker ve gönüllülerinin de katkısı olduğunu kaydetti.

Tarihin, esasında sadece tarihte kalmış olaylardan ibaret olmadığını aynı zamanda geleceği belirleyen, geleceğe yön veren en önemli dayanak olduğunu vurgulayan Kurşun, "Son zamanlarda Türkiye'nin karşısında durmak isteyen veya Türkiye ile hesaplaşmak isteyen bütün ülkeler tarih üzerinden hesaplaşmaya geçmektedir. Çok açık ve çok net bir şekilde diyebiliriz ki Türk tarihi bu hesaplaşmalara açıktır ve kesinlikle bu konuda yüzümüzü kızartacak hiçbir tarihimiz yoktur." ifadelerini kullandı.

Kutü'l Amare zaferinin 1950'li yıllara kadar ordu içerisinde kutlandığını ama sonra unutulduğunu dile getiren Kurşun, şöyle devam etti:

"Türkiye Cumhuriyeti bazen kendi kendine yanlışlar da yapmıştır. Mesela Silahlı Kuvvetler'in yayınları arasında yer alan eserlerde sırf Enver Paşa'nın amcası olması nedeniyle Halil Paşa'nın ismi geçirilmemiştir. Bugün hatırlatılıyor olması da önemli bir adımdır. İngilizlerin tarihlerinde aldıkları en büyük yenilgilerden ve en fazla esir verdikleri savaş olduğu için onların ilgileri çok daha fazladır. Bu yüzden İngiltere'de bu konu çok büyük ilgi görmüş ve bu alanda çok sayıda eser yazılmıştır. Meseleyi sadece Kut üzerinden görmemek lazım. Meselenin, Türkiye'nin müşterek tarihini oluşturan Orta Doğu Arap coğrafyası ile ilgili bütün konuları yeniden gündeme alıp yeniden yazmak zorunda olduğunu düşünüyorum."

- "Fahrettin Paşa'ya 'Çöl Aslanı' lakabını veren Araplardır"

BAE Dış İşleri Bakanı Zayed'in, Medine müdafisi Fahreddin Paşa'nın "yerel halka karşı suç işlediğini" iddia eden ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aleyhinde görüş içeren mesajıyla ilgili değerlendirmede bulunan Zekeriya Kurşun, mesajın hiçbir esası olmayan cehalete dayalı yanlış bilgi olduğunu vurguladı.

Olayın sadece tarihsel cehalet olarak değil, doğrudan Türkiye'ye yönelik bir karalama kampanyasının parçası olarak görülmesi gerektiğini dile getiren Kurşun, "Medine müdafisi ile ilgili Araplar arasında Fahrettin Paşa'nın kahramanlık destanları okunur. Yine Fahrettin Paşa'ya 'Çöl Aslanı' lakabını veren Araplardır. Bugün hala çölde Fahrettin Paşa ile ilgili yazılmış şiirleri duymanız mümkün. Dolayısıyla da oralarda da bilinen, sevilen bir isim üzerinden bu tür iftiranın atılmasının asıl maksadı Fahrettin Paşa değil, doğrudan doğruya Türkiye Cumhuriyeti ve onun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dır." dedi.

- "Fahrettin Paşa üzerinden başlatılan şey Türkiye ile hesaplaşma girişimidir"

"Araplar Osmanlı'yı arkadan vurdu" sözünün genelleme olarak kullanılmasının yanlış olduğu uyarısında bulunan Prof. Dr. Kurşun, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Araplar içerisinde -ki bunların arasında Şerif Hüseyin başı çeker- Osmanlı Devleti'ne ihanet edenler olduğu kadar Osmanlı'nın yanında olan insanlar da vardır. Kutü'l Amare Zaferi'nin kazanılmasında önemli etkenlerden birisi de Kut'taki mahalli halkın Osmanlı ordusu ile dayanışmasıdır. Eğer Osmanlı vatandaşı olmanın getirdiği sorumlulukla hareket eden Arapların bu yardımları olmasaydı iaşe konusunda çok ciddi sıkıntılar yaşanacaktı. Dolayısıyla Şerif Hüseyin'in isyanı Arap isyanı değildir. Şerif Hüseyin, savaş sırasında doğrudan doğruya İngilizlerin dümenine girmiştir ve kendi devletine karşı bir ihanete girişmiştir. Kendisi peygamber sülalesine aittir. Bir ihanetin hiçbir şekilde hangi millete veya hangi gruba ait olması onu hafifletmez. Fahrettin Paşa üzerinden başlatılan şey ise Türkiye ile hesaplaşma girişimidir."

- "Fahrettin Paşa emanetler yağmalanmasın diye İstanbul'a göndermiştir"

Fahrettin Paşa adına Türkiye'nin veremeyeceği bir hesap bulunmadığını söyleyen Prof. Dr. Kurşun, Fahrettin Paşa'nın Medine'deki eserleri İstanbul'a göndererek yağmadan ve yok olmaktan kurtardığını kaydetti.

İstanbul'a getirilen eserlerin, Osmanlı ve İslam dünyasındaki çeşitli bölgelerden Hazreti Peygamber'in kabrinin bulunduğu yere bırakılan emanetler ve kitaplar olduğunu aktaran Kurşun, sözlerini şöyle tamamladı:

"Kutsal emanetler zaten çok daha önce Yavuz Sultan Selim döneminde İstanbul'a getirilmişti. Fahrettin Paşa, Medine'deki emanetleri yağmalanmasın ve İngilizlerin eline geçmesin diye tek tek evrak kayıtlarını tutarak, sandıklara koyup İstanbul'a göndermiştir. Bu kayıtlara geçen tüm emanetler Topkapı Sarayı'nda muhafaza edilip sergilenmektedir. Emanetler orada bırakılsaydı bugün biz bunları British Müzesi veya Louvre Müzesi'nde ziyaret etmek zorunda kalabilirdik. İngilizler, Osmanlı'nın bölgeyi tahliyesinden sonra kendileriyle işbirliği yapan Şerif Hüseyin'e bir belge hazırlatıp Lozan'da Lord Curzon üzerinden bunları talep etmişti. O liste ile Fahrettin Paşa'nın hazırladığı liste karşılaştırıldığında kaybolan bir emanet yoktur. İşgalci devletler gittikleri yerlerin hazinelerini yağmalamakta çok mahirdirler. 1. Dünya Savaşı'ndan sonra Osmanlı coğrafyasında büyük yağmalamalar olmuştu. En yakın örneğini, Irak'taki pek çok eserin yağmalanmasında, bir kısmının da Batı müzelerinde sergilenmesinde gördük. Batı'nın ve onu destekleyenlerin bu konuda sabıka dosyaları kabarıktır."

Kaynak: