IKBY bağımsızlık referandumunun üçüncü yılında ne kazandı, ne kaybetti?

IKBY bağımsızlığı tartıştığı referandumdan üç yıl sonra, karşılaştığı iç ve dış problemler nedeniyle ekonomik olarak bağımlı olduğu Irak’ın bir parçası olarak kalmak zorunda olduğu zaruretini kabul eden bir politika yürütmeye devam ediyor.
IKBY bağımsızlık referandumunun üçüncü yılında ne kazandı, ne kaybetti?

25 Eylül 2017’de yaklaşık yüzde 93 evetle sonuçlanan bağımsızlık referandumuyla bağımsızlığa bugüne kadarki en yakın dönemini yaşayan Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY), aynı zamanda da Irak’ın “yasa dışı” gördüğü referandumun olumsuz sonuçları nedeniyle ABD’nin 2003 Irak işgali sonrası elde ettiği kazanımlarını kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldı.

Bağdat’a daha bağımlı hale gelen, yolsuzluk, işsizlik, nepotizm ve siyasi istikrarsızlığa çözüm üretemeyen ve en önemlisi KDP-KYB ikiliğinin derinleştiği IKBY'nin, kazanımlarını koruyabilmek için bağımsızlık söyleminden zorunlu olarak uzak duracağı öngörülebilir.

 

Irak ile bölgesel ülkelerin tepkileri sonrası referandumun sonuçlarını donduran IKBY, bu aktörlerle kopma noktasına gelen diplomatik, ekonomik ve siyasi ilişkilerini tamir etmeye çalıştığı bir döneme girdi. İç politikada ise Erbil-Süleymaniye merkezli ihanet suçlamaları, 90’lardakine benzer iç savaş ve bölünme korkuları, derinleşen ekonomik kriz, referandumun olumsuz sonuçlarını hesaplayamayan yönetime ve Kerkük’ten çekilen peşmergeye güvensizlik gibi sorunlarla yüzleşmek zorunda kaldı. Enerji gelirlerinin neredeyse yarısını oluşturan ve tarihsel olarak hak iddia ettiği Kerkük dahil statüsü tartışmalı bölgelerin önemli bir kısmını Bağdat’a kaybeden Erbil yönetimi, bağımsızlığı tartıştığı referandumdan üç yıl sonra, karşılaştığı iç ve dış problemler nedeniyle ekonomik olarak bağımlı olduğu Irak’ın bir parçası olarak kalmak zorunda olduğunu kabul eden bir politika yürütmeye devam ediyor.

Bağımsızlık referandumunun iç politikada araçsallaştırıldığı eleştirisi

İşgal sonrası Irak’ın hızla kalkınan, zenginleşen ve en istikrarlı bölgesi olarak öne çıkan IKBY, 2014’te Bağdat’tan bağımsız petrol ihraç etmesi nedeniyle, dönemin Başbakanı Nuri Kemal el-Maliki’nin Erbil’in yüzde 17’lik anayasal bütçesini kesmesi ve memur maaşlarını ödememesi sonrası ekonomik krize girdi. Bağdat’la yaşadığı bütçe ve petrol gelirleri anlaşmazlıklarına ek olarak, petrol fiyatlarının ciddi oranda düşmesi, Irak’ın üçte birini ele geçirerek Erbil’e 45 km yaklaşan DEAŞ’la mücadeleye harcanan bütçe, göçmenler ve yerlerinden olan kişilerin getirdiği yük nedeniyle ekonomik krizin daha da derinleşmesi, IKBY’de halkın geniş çaplı protestolarına yol açtı. 2015’te dönemin IKBY Başkanı Mesut Barzani’nin görev süresinin uzatılmasına karşı çıkan siyasi partilerle Barzani’nin liderlik ettiği Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) arasındaki gerginlikler ve memur maaşlarının ödenmemesi sonrası, Süleymaniye’de başlayan protestolarda KDP büroları yakıldı, çok sayıda kişi hayatını kaybetti ve yaralandı. KDP’nin protestoları kışkırttığını savunduğu hükümet ortağı Goran üyesi Meclis Başkanı Yusuf Muhammed’in Erbil’e girişine izin vermemesi ve yine Goran üyesi dört bakanı görevden alması ise meclisin faaliyetlerini askıya almasına neden oldu.

Başbakan Kazımi'nin kapsayıcı tavırla IKBY’nin Erbil, Duhok, Süleymaniye ve Halepçe vilayetlerine gerçekleştirdiği ziyaretler yeni dönemde Bağdat-Erbil hattında bir uyum ve uzlaşma sağlanabileceğinin işareti olarak yorumlanıyor.

Siyasi partiler arası anlaşmazlıklar, meclisin işlemez hale gelmesi, Barzani’nin başkanlığının “illegal” olduğu tartışmaları, memur maaşlarının ödenmemesi ve protestolarla sarsılan IKBY’de, Barzani’nin referandum kararı, muhalifleri tarafından hem halkın sorunlarına çözüm üretmediği ve KDP’ye yönelik eleştirileri gölgelediği hem de zamanlamasının doğru olmadığı ve Irak Kürtlerinin bağımsızlık arzusunu iç politik kazanımlar için araçsallaştırdığı şeklinde eleştirildi. Öte yandan, DEAŞ’la mücadelenin sona ermesinin ardından, Bağdat’ın tartışmalı bölgeleri geri almak için hamle yapacağını değerlendiren Barzani, referandum kararında ısrar ederek tartışmalı bölgelerde de referandum düzenleyerek buralardaki hak iddiasını güçlendirmek ve halkın evet diyeceği referandumla birlikte bağımsızlık yolunda bir adım atmak istedi.

Referandumun ardından Bağdat’ın Kerkük’e operasyonu sırasında peşmergenin çekilmesi nedeniyle KDP ve IKBY’nin ikinci büyük partisi Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) arasında yaşanan ihanet tartışmaları ise bölgedeki temel sorunların başında gelen Erbil-Süleymaniye merkezli ikili yönetimin kurumsallaşmadığı bir düzende bağımsızlık hamlelerinin de bu ikilik nedeniyle boşa düşebileceğini gösterdi. Öyle ki, referandumdan sonra, KDP’nin, KYB’yi Bağdat yönetimi ile anlaşma yaparak, Kerkük’ü Irak’a teslim etmekle suçlaması, iki partiyi silahlı çatışmanın eşiğine getirdi. Bu durum ise bağımsızlık yolunda hamle yapan IKBY’de, 90’larda KDP ve KYB arasındaki iç savaş için kullanılan ‘birakujî’ (kardeş kavgası) korkularını yeniden akıllara getirdi.

Bağımsızlık arzusundan Irak’ın parçası olma söylemine zorunlu dönüş

Mesut Barzani’nin, referandumun ardından dış baskılar, Bağdat’ın ekonomik olarak cezalandırıcı hamleleri ve iç politikada artan muhalefet nedeniyle Kasım 2017’de IKBY Başkanlığı görevini bırakmasıyla, yetkileri dönemin Başbakanı KDP’li Neçirvan Barzani’ye, meclise ve adalet komisyonuna devredildi. Bu çerçevede Bağdat ve bölgesel ülkelerle yaşanan diplomatik ve ekonomik krizin çözülmesi için onarıcı adımlar atılarak referandumun sonuçları donduruldu. Türkiye ile yakın ilişkileri olan ve referandum konusunda daha ılımlı bir tavır sergileyen Neçirvan Barzani’nin başkanlık yetkilerini devralması ve ardından IKBY başkanlığına seçilmesiyle Erbil’in Ankara ve Tahran’la bozulan ilişkileri gelişti, Irak’ın bir parçası olma yönünde zorunlu bir politika benimsendiği görüldü.

IKBY’nin hava sahası ve havalimanlarına yönelik ambargonun kaldırıldığı eski Irak Başbakanı Haydar el-İbadi döneminde Erbil-Bağdat ilişkilerinde yumuşama yaşansa da, Irak’ın 2018’de IKBY’nin bütçedeki payını yüzde 17’den 12,6’ya düşürmesi ilişkileri tekrardan gerdi. Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi döneminde, Kasım 2019’da bütçe krizinin çözümü için Erbil-Bağdat arasında yapılan anlaşmada geçtiği şekilde Erbil’in Ocak 2020’den itibaren ihraç ettiği günlük 250 bin varil petrolün gelirini Bağdat’a teslim etmediği gerekçesiyle mevcut kriz de devam etti. Mayıs ayında göreve başlayan Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi ise Ağustos ayında federal bütçeden IKBY’ye aylık 320 milyar Irak dinarı (yaklaşık 266 milyon dolar) göndermeyi kabul etti.

Bütçe krizinin çözümü konusunda adım atan Kazımi döneminde, iki taraf, kronik anlaşmazlıklardan olan enerji gelirleri, sınır kapılarının kontrolü ve gelirleri, 2021 bütçesi, IKBY’nin payı, seçim yasası, tartışmalı bölgeler ve DEAŞ’la mücadelede peşmergenin rolü gibi birçok konuyu müzakere etmeye devam ediyor. Kazımi’nin seleflerinden ayrışarak, 10-11 Eylül’de beklenmedik bir kapsayıcı tavırla IKBY’nin Erbil, Duhok, Süleymaniye ve Halepçe vilayetlerine gerçekleştirdiği ziyaretler de iki aktör arasındaki sorunların çözümüne katkı sunabilir. Öyle ki Kazımi, bu ziyaretleri sırasında yaptığı “Merkezi yönetim ile bölgesel yönetimin arasında entegrasyon olması önemli. IKBY, Irak’ın önemli ve ayrılmaz parçasıdır. Diyalog ve Anayasa tek ve istikrarlı bir Irak’ın geleceğini teminat altına alabilir” açıklamasıyla iki taraf arasındaki anlaşmazlıkların çözümü yolunda beklenti oluşmasını sağladı. Kazımi’nin, referandum sonrası Bağdat’la ilişkilerini geliştirmek isteyen ve Irak’ın bir parçası olma politikasını izleyen Erbil yönetimine gerçekleştirdiği ziyaretlerde, IKBY’nin Irak’ın bir parçası olduğuna dair geleneksel Bağdat söylemini benimsemesi ve ikili ilişkilerde uzlaşıyı öne çıkarması, referandum döneminden farklı olarak Erbil-Bağdat arasında bir uyum yakalandığına işaret ediyor.

Öte yandan, referandumdan üç yıl sonra IKBY’de, KDP’nin geleneksel olarak rakibi olan KYB ve Goran partilerinin çoğunluğunu oluşturduğu Süleymaniye vilayetinde idari ve mali yetkilerin artırılması ve “adem-i merkeziyetçilik” tartışmalarının yaşanması ise bağımsızlığın konuşulduğu referandumdan bugüne kadar geçen sürede bu söylemden uzaklaşıldığı ve bölgede ikili yönetimin keskinleştiği şeklinde yorumlara ve bölünme korkularına neden oldu.

Referandumun üçüncü yıldönümünde ekonomik olarak Bağdat’a daha bağımlı hale gelen, içerideki kronik sorunlarından yolsuzluk, işsizlik, nepotizm ve siyasi istikrarsızlığa çözüm üretemeyen ve en önemlisi KDP-KYB ikiliğinin daha da derinleştiği IKBY’nin, mevcut tabloda elindeki kazanımları koruyabilmek için bağımsızlık söyleminden zorunlu olarak uzak duracağı ve Irak’ın bir parçası kalma politikasını takip edeceği öngörülebilir.