İlim İrfan: "Müslümanların Varlıkla İmtihanı"

Tasavvufun özgün birikim ve değerleriyle günümüz hayatının farklı boyutlarına yeni, irfani ve insani bakış sunan İlim ve İrfan dergisi Şubat sayısında israf kavramı çerçevesinde tüketirken tükenmeyi dosya konusu olarak işliyor.
İlim İrfan: "Müslümanların Varlıkla İmtihanı"

Dergide, usta çizer Hasan Aycın her sayı, kelimat-ı kudsiyenin bir sözünü çizgisiyle gönüllere nakşediyor. Bu sayıda baz-geşt kavramı Aycın'ın çizgisinde hayat buluyor.

Dergi, dosya konusunun yanında usta kalemlerin yazılarıyla hayata yeni bir yorum getiriyor.

Allah'ın muhabbetiyle rızıklanmak

Bu sayıda, 'İsraf: Tüketirken tükenmek' söylemli israf dosyasında, israfın boyutları dini, psikolojik, sosyal ve ahlaki çerçevesiyle gündeme geliyor. Özellikle bir zühd hareketi olarak ortaya çıkan tasavvufun neden ve niçin böyle bir tecrübeyle hayat bulduğunu Prof. Dr. Süleyman Uludağ 'Müslümanların Varlıkla İmtihanı: Dünyevileşme ve İlk Sufiler' başlıklı yazısında ele alıyor. Prof. Dr. Süleyman Uludağ, tasavvufun esasını oluşturan zühd boyutunu ele alıyor. 'Dünyada zahid olmak İslam'da ve tasavvufta esastır. Dünyaya karşı zahid olmak, dünyadan çok ahirete rağbet etmek ve değer vermektir. Dünya nedir? Sufiler dünya kelimesiyle arzı yani yerküresini kastetmezler. Dünyadan maksat, insanın ölümden evvelki hayatı ve bazı şeylere yönelik arzularıdır.' diyen Prof. Uludağ, dünya sevgisi kavramından hareketle ilk Müslümanlardan bugüne varlık imtihanının uç noktalarını genel bir bakışla değerlendiriyor. Yrd. Doç. Dr. Cüneyt Gökçe'nin yazısının başlığı ise, İsrafta Hayır Yok, Hayırda İsraf Yok. Cömertlikle israfı birbiriyle karıştırmak yanlış olduğu gibi, iktisat ile cimriliğin çok farklı şeyler olduğunu bilmek de gerekir diyen Gökçe şunları kaydediyor: 'Harcamanın tefrit mertebesi cimrilik ve pintiliktir. Ne yer ne de yedirir. İyilik adına hiçbir faaliyette bulunmaz. Bitecek korkusuyla sahip olduğu malın sadece hamallığını yapar. İfrat noktası ise israftır. İsraf, sahip olunan imkanların yersiz ve hikmetsiz kullanılmasıdır.' Rukiye Karaköse, psikolog gözüyle sürekli reklam edilen modern hayattaki tüketim kültürünün insanda açtığı yaralara işaret ediyor. 'Neredeyse duygularımızdan bahsetmeyi, hayata dair konuşmayı unuttuk, dost meclislerinde sohbetlerin konusu bile sadece tüketim nesneleri oldu.' diyen Karaköse içimizde yuvalanan ve sürekli yeni yaralar açan ihtiraslarımızın derinlerine iniyor. İsmail Acarkan, çok yeni bir dil, çok yeni bir bakış, çok yeni bir söylemle sesleniyor okura ve her şeyin en iyisine layıksın diyor: Namazın en iyisine, orucun en iyisine, tevbenin en iyisine… Dünyadaki süslerimizin ahiretimizin yükü olacağını vurgulayan Acarkan, nimetleri nasıl değerlendirmemiz gerektiğine şöyle işaret ediyor: 'Allah nimetinin üzerimizde görünmesini ister. Zenginlik nimetinin üzerimizde görünmesi cömertlikledir, yoksa kat kat elbiseler, süslü evler ve salonlarla değildir.' Dosya konusuna Hamza Toprak ve Salih Kadri Oğul'un yazıları da önemli bir katkı sağlıyor. Hamza Toprak, 'Kanaat hali, malın azlığı veya çokluğu ile ilgili bir husus olmayıp kalbin her halükarda Allah'ın takdirine, verdiklerine razı olabilmesi halidir.' derken; Salih Kadri Oğul da önemli bir inceliği hatırlatıyor: 'Büyüklerimiz, ev veya başka bir şeyle ilgili olarak, 'Bu senin mi?' diye soranlara, 'Emanetçisiyim…' cevabını verirlerdi. Gerçek manada insan, Allah'ın mülkünün emanetçisidir.'

Her sayı orta sayfada sohbetleri yer alan Şeyh Muhammed Muta' Haznevi, bu sayıda dünya sevgisinin bütün kötülüklerin başı olduğunu vurguluyor. İnsan, dünyanın kendisine egemen olmasına fırsat vermemelidir, diyen Haznevi Şeyhi, bütün kötülüklerin başı olan dünya sevgisinin çaresine şu sözleriyle işaret ediyor: 'Dünya sevgisi dermansız bir dert gibiyse de bu hastalığın çaresi vardır. Dünya sevgisi hastalığının ilacı ölümü ve ölüm ötesini düşünmek; kabir azabını, haşir meydanını ve Allah'ın huzurunda hesap verilecek anı hatırlamaktır.'

Hayatın ve hikmetin izinde

Prof. Dr. Mustafa Kara, İbn Ataullah İskenderi Hazretlerinin Hikem-i Ataiyye eserinden hareketle, 'Hikmetin Peşine Düşmek' başlıklı yazısında ibadet, kulluk, salih amel gibi kavramları bir bütünlük içinde yeniden dikkatlere sunuyor. Sevilen ve okunan yazılarıyla, asr-ı saadet iklimini bugüne taşıyan Ömer Döngeloğlu, bu sayıda, gönül dünyamızın kapılarını Resulullah'ın tesis ettiği muazzam kardeşliğe açıyor.

Prof. Dr. Ali Akpınar, 'İmtihan Secdeyle Başladı' başlıklı yazısında, Hazret-i Adem kıssasını Kur'an-ı Kerim'de anlatıldığı biçimiyle ele alıp bu kıssadan alınacak dersleri irfan boyutuyla işliyor. 'Kıssalar, Peygamberimizi ve mü'minleri teselli eder, onları tüm olumsuzluklarına rağmen hayata hazırlamak için anlatılır. Kıssaları okuyan kimse, kendini kıssanın içerisinde bulmalıdır. Kıssada anlatılan olumlu-olumsuz kahramanlarla kendini mukayese etmelidir. Aynı durumda ben olsam, ne yapardım, nerede dururdum sorusunu sürekli kendine sorarak okumalıdır.' diyen Prof. Akpınar, Kur'an-ı Kerim'de kıssaların niçin anlatıldığının da cevabını veriyor.

Doç. Dr. Selahattin Yıldırım, kurtuluşa ermek için sadıklarla, Salihlerle beraber bulunmanın önemine işaret ederek hepimizde bir miktar bulunan kötü hasletlere karşı bizi uyarıyor: 'İnsanın içerisinde bir miktar Ebu Cehillik, Nemrutluk, Firavunluk ve Karunluk bulunduğu gibi insan pek çok hayvan hasletini de taşımaktadır.'

Belh padişahlığından gönül sultanlığına uzanan İbrahim bin Edhem Hazretlerini Sami Bayrakçı'nın kaleminden okuyoruz. Mona İslam, deneme tadında hayata farklı bir pencere açıyor. Bu sayıda hırslarımıza işaret ederek, 'İnsanın kendi kendine değeri hiçtir, pahası sıfırdır, aşınırlığı maksimumdur, çabucak demode olur. İnsanı demirciler çarşısında satmaya çalıştığınızda ona üç kuruş fiyat biçilir. İnsan bir antikadır.' diyor.

Lütfi Sağlam imzalı yazı, çetin imtihanlarla dolu bu uzun hayat yolculuğunun rehbersiz yürünemeyeceğini vurguluyor.

Kemal Özer, fıtratı bozmadan beslenmenin önemine işaret ettiği yazıda, un, şeker ve tuzdaki hayati tehlikeleri gözler önüne seriyor.

Derginin Ailemiz eki ise özellikle çocukların ellerinden düşürmeyeceği çizgiler, hikayeler ve eğlenceli sayfalarla dolu.

Kaynak: YENİSAFAK.COM.TR / KÜLTÜR SANAT