Esra Akyol

Esra Akyol

İsraf sofraları

İsraf sofraları

Elimizdeki nimetlerin kıymetini daha iyi anlamamız gereken Ramazan ayında yiyecek tüketiminin her zamankinden daha çok olması ve israfın hat safhaya çıkması, ne Ramazan’ın ruhuna ne de Müslümanlığa yakışıyor. Ramazan ayında da alışveriş açısından diğer aylara göre hiçbir fark yok. Ramazan’da da diğer zamanlarda da ne kadar ihtiyaç varsa o kadar yiyecek alınmalı. Hatta daha da az alınmalı çünkü öğün sayısı üçken ikiye düşüyor. Ramazan gelmeden yemek hazırlığı nasıl yapılıyorsa Ramazanda da aynen devam etmelidir. Ancak insanların Ramazan’dan önce yaptığı hazırlıklara bakınca, sanki kıtlık olacakmış ya da savaş çıkacakmış zannediyorsunuz.

Dünyada her gece en azından binlerce insan aç ve susuz olarak uyurken, hatta açlıktan ölürken, Müslümanların oruçlu olduğu günün büyük bir kısmını iftar sofrasında yenilecek yemeklerin hazırlığıyla geçirerek, çoğuyenmeyecek çeşit çeşit yemekler yapması, iftar sofralarını adeta yemek fuarına dönüştürüyor. Bu, neoruç ibadetinin ruhuyla ne de Peygamber ahlakı ve sünnetiyle bağdaşır. Çünkü Peygamberimiz üç gün üst üste karnını doyurmamış, iftarını çoğu zaman birkaç hurma ve su ile yapmıştır.

Oruç tutarken ‘şimdi aç duruyorum ama nasıl olsa iftarda açlığımı fazlasıyla telafi ederim’ düşüncesi farkında olmadan zihnimizi kuşatmış olabilir. Bu düşünce ile iftar sofrasına oturduğumuzda kıtlıktan çıkmışçasına yemek yiyip, sonra da yerimizden kalkamayacak kadar şişmiş oluyoruz. Ramazan ayında ekmek ve yemek israfının normal zamanlara göre birkaç kat artması bundan kaynaklanıyor. Çünkü iftar sofralarını hiç doymayacakmış gibi hazırlıyoruz. Ramazan’ın bereketini unutuyoruz.

Ramazan ayı boyunca, orucun asıl amacının insanı aç bırakmak olmadığını, insanlara açların halini anlatmaya çalıştığının bilincinde olalım. Sahip olduğumuz bütün nimetlerin farkına vararak Allaha şükretmemiz gerektiğini ve ekmeğimizi bölüşmemiz gerektiğini unutmayalım. Soframızdaki yemekleri beğenmemek yerine karınlarını doyurmak için çöplerden ekmek toplayan insanların olduğunu da düşünelim.

Ramazan’daki israf özellikle lokantalar ve lüks restoranlarda önlenemez bir hale geldi. Yüksek fiyatlara hazırlanan bir kişilik iftar menüleriyle üç kişi rahatlıkla doyabilir. Hele de menüyü kalabalık göstermek için menülere eklenen iftariyelikler (hurma, zeytin, sucuk, pastırma ) hiç el sürülmeden çöpe gidiyor. Gün boyu aç kalmış nefis için Ramazanın ruhuna aykırı bir şekilde hazırlanan açık büfe iftar menüleri insanların karnını değil de gözünü doyurmayı amaçlıyor adeta.

Komşusu açken tok yatmamayı emreden dinimizin bu emrini hiç değilse Ramazan’da hatırlasak, çevremizdeki ihtiyaç sahiplerini araştırsak, onlara elimizden geldiğince yardım etsek, ekmeğimizi bölüşsek, sadece karnımızı değil kalbimizi de doyurmuş oluruz.

İftardan sonra hissettiğimiz ağırlık soframızda kendimizden başkasını doyuramamış olmak bir yana doyurabilecek yiyeceği israf etmiş olmanın ağırlığıdır aslında.

Ramazan envai çeşit gıdanın resmigeçit yaptığı bir tören gibi olmamalıdır. Az da olsa yemeğin paylaşıldığı, israfın hiç olmamsı gereken bir aydır.

İsraflarla doldurmadığımızda Ramazanı Ramazan gibi yaşayabiliriz.

Sahur vakti yarı uykulu gözlerle bizi bir araya getiren, paylaşmanın güzelliğini hatırlatan Ramazan’ı, hayatımızın son ramazan ayıymış gibi doya doya y

Önceki ve Sonraki Yazılar
Esra Akyol Arşivi
SON YAZILAR