“İstanbul Sözleşmesi çocuksuz aile, ailesiz toplum ister”

Umran Kültür ve Medeniyet Hareketi tarafından İstanbul Sözleşmesiyle ilgili yapılan yazılı açıklamada sözleşmenin tehlikeli yönlerine yer verilerek "“İstanbul Sözleşmesi çocuksuz aile, ailesiz toplum ister, bu anlaşmadan bir an önce dönülmelidir" ifadelerine yer verildi.
“İstanbul Sözleşmesi çocuksuz aile, ailesiz toplum ister”

Umran Kültür ve Medeniyet Hareketi tarafından İstanbul Sözleşmesi üzerine yapılan basın açıklaması şöyle:
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesi ile ilgili bir soru üzerine kurmaylarına, “Çalışıp, gözden geçirin. Halk istiyorsa kaldırın. Halkın talebi kaldırılması yönündeyse, buna göre bir karar verilsin. Halk ne derse o olur.” dedi. Ardından AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, İstanbul Sözleşmesi hakkında, "Nasıl usulünü yerine getirerek imzalanmışsa, usulünü yerine getirerek Sözleşmeden de çıkılır." mesajını verdi.

Bu ülkede, milletin menfaatine olabilecek herhangi bir iş yapma iradesi belirdiğinde onu engellemek, önüne set çekmek için bir yerlerden düğmeye basılmış gibi, koro halinde kadın cinayetleri haberleri gündeme taşınıyor, bir bardak suda fırtına koparılıyor ve arkasından açıklamalar art arda geliyor… Milletin hayrına olabilecek o iş rafa kaldırılana kadar kampanya devam ediyor.

22 Temmuz’da TÜSİAD, 22 Temmuz’da TÜRKONFED (Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu), 24 Temmuz’da Koç Holding, 25 Temmuz’da Sabancı Vakfı ve Borusan Holding kuruluşlarının  art arda yaptıkları açıklamalarda;

“Kadınlara yönelik şiddet, tecavüz, taciz, zorla ve erken evlendirme, erkeklerle eşit hak ve özgürlüklere sahip olmaları ve ayrımcılık yapılmaması, toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili kazanımların korunması için İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasanın korunması gerektiği” vurgulanmaktadır.

Açıklamalarda da görüldüğü gibi; “eşitlik”, “özgürlük”, “yaşatmak”, “kadına karşı şiddeti önlemek” vb. kavramların arkasına sığınarak asıl neyi saklamak istiyorlar?

Öncelikle; “Kadın, erkek, çocuk” ayrım yapmadan tüm insanlara; hayvanlara, çevreye / bitkilere karşı şiddete ve şiddetin her türüne şiddetle karşı olduğumuzu “amasız, fakatsız” olarak buradan ifade etmek istiyoruz. Cenneti kadınların / anaların ayakları altına seren bir dinin mensuplarıyız.

Batı kültür ve medeniyetinin değerleri ve felsefesi bakış açısıyla kavramsallaştırılan, Feminizmin etkisiyle ete kemiğe bürünen, 2011 yılının Mayıs ayında İstanbul’da imzaya açıldığı için adını buradan alan, 14 Mart 2012 tarihinde onaylanan ve 1 Ağustos 2014 tarihinde de yürürlüğe giren “İstanbul Sözleşmesi”nin asıl adı “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”dir.

Hemen belirtelim ki, bu Sözleşmenin “kadına yönelik şiddetin ya da aile içi şiddetin önlenmesi”ne olumlu bir katkısı olmadığı gibi, Türkiye’de uygulanmaya başladığı tarihten itibaren kadına yönelik şiddet her geçen gün artmış ve artmaya devam etmektedir. Yapılan araştırmalar, TÜİK raporları ve İçişleri Bakanlığı’nın istatistikleri bunu göstermektedir.

Bu Sözleşme ve feminizmin etkisinde gelişen bu yaklaşım biçimi erkekle kadını düşman hale getirmiş, şiddeti artırmış, boşanmaları teşvik etmiş, evlenme oranları her geçen gün azaltmıştır. İstanbul Sözleşmesi tam olarak uygulandığında aile; aile fertleri (kadın-erkek-çocuk) arasında kıyasıya mücadelenin verildiği, kimsenin kimseye sevgi-saygı duymadığı, aile fertlerinin birbirini dinlemediği, karakolun ve devletin aile içine müdahale ettiği, mahremiyetin ortadan kalktığı, herkesin kendi özgürlük alanlarını savunduğu, düşman hatlar/kamplar oluşturduğu, adeta bir savaş alanı haline gelecektir.

Böyle bir ortamda yetişen aile fertlerinin mutlu olmaları mümkün değildir.  Bu ortamda yetişen çocuklar ve aile büyükleri zamanla birbirlerine yük olmaya başlayacaktır. Bunun sonucu, bugün çocuklarını kreşlere teslim eden büyüklerin yarın huzurevlerini mekân tutmaları kaçınılmaz olacaktır.

İstanbul Sözleşmesi ile çocuksuz aile hedefleniyor.

Bu Sözleşme ile neslimiz yok edilmek isteniyor.

İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Yasa ve ilgili yasalarla çökmüş Batı aile yapısı bize dayatılıyor.

Son kalemiz olan ailemizi de böyle yıkmak istiyorlar.

Aile yapımızı ve bizi yok etmek istiyorlar…

Sadece bizi değil dünya insanlığını da yok etmek istiyorlar. Dünya nüfusunu 500 milyonun altına çekmek istiyorlar. Bu büyük projenin sadece bir ayağı da bu…

Onun için diyoruz ki;

İstanbul Sözleşmesi iptal edilmelidir.

Çünkü;

İstanbul Sözleşmesini referans alarak hazırlanan 6284 sayılı yasanın Madde 8-3’ünde ve 6284 Sayılı Yasanın uygulama Yönetmeliğinin: Madde 6-1, 12-1, 30-3’ünde bu “yargısız infaz mantığı” görülmektedir. Hukukun en temel ilkesi delil – belge ile suçlama kaldırılmış, “delil veya belge aranmaz” ilkesi hâkim kılınmıştır

 

İstanbul Sözleşmesi ve bunu referans alarak hazırlanan yasa ve yönetmeliklerde aile yapımıza, toplumsal yapımıza, değer sistemimize, kültür ve medeniyet kodlarımıza ve ahlâk sistemimize adı konmamış bir savaş ilânı vardır.

İstanbul Sözleşmesi iptal edilmelidir.

Çünkü;

İstanbul sözleşmesinin 4. Maddesinde yer alan “cinsel yönelim” kavramsallaştırılması ile her türlü cinsel sapkınlık (ibnelik, lezbiyenlik, pedofili, nekrofili, zoofili vb.) yasal koruma altına alınmıştır (Madde 4 – 3). Gelecek nesiller için en büyük tehlikelerden biri, bu cinsel sapkınlıkların yaygınlaşması olacaktır.

İstanbul Sözleşmesi’nin dördüncü maddesine göre Kur’an-i Kerim’de var olan cinsel sapkınlıklar ile ilgili tüm ayetler ve ilgili tüm hadisler lağvedilmektedirler.

İstanbul Sözleşmesi iptal edilmelidir.

Çünkü;

İstanbul Sözleşmesi’nin 36. Maddesi, rıza temelli her türlü cinsel ilişkiye cevaz vererek zina ve fuhşu, suç olmaktan çıkarmakta ve yaygınlaşmalarını yasal güvence altına almaktadır.

“Madde 36 – 1- Taraflar aşağıdaki kasten gerçekleştirilen eylemlerin cezalandırılmasını sağlamak üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Sözleşme’nin 36. 46. ve 59. maddelerinde “birlikte yaşanan birey” (partner) kavramsallaştırılması ile “nikâhsız birliktelikler” / “metres hayatı yaşamak” hem aile olarak kabul edilmekte, hem de zina/fuhuş meşrulaştırılmaktadır.

İstanbul Sözleşmesi iptal edilmelidir.

Çünkü;

İstanbul Sözleşmesi’nin 36. Maddesine göre Kur’an-i Kerim’de var olan zina ilgili tüm ayetler  ve konu ile ilgili tüm hadisler lağvedilmiş olmaktadır.

Kadınların eşitliğinden ve onlara yapılan ayrımcılıktan bahsedenler barlarda, pavyonlarda ve genelevlerde boğaz tokluğuna çalıştırılan ayrımcılığa tabi tutulmuş fuhuş kölelerinin durumunu neden görmezden geliyorlar ve hiçbir şey yapmıyorlar? Sözleşme için ayağa kalkan kadın kuruluşları PKK’nın terör baronlarına peşkeş çekilen körpecik kızlarımızla ilgili kuru bir açıklama bile neden yapmazlar?

İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesine karşı çıkanlara şu soruları yöneltmek istiyoruz:

Evladınızın; -affınıza sığınarak- ibne (erkeğin erkekle) ya da lezbiyen (kadının kadınla) olmasını ister misiniz?

Evladınızın; erkekse erkekle, kadınsa kadınla evlenmesini (!) ister misiniz?

Evladınızın; aile içi / yakınlarla (ensest) ilişkide bulunmasını ister misiniz?

Evladınızın; çocuklarla (pedofili) ilişkide bulunmasını ister misiniz?

Evladınızın; hayvanlarla (zoofili) ilişkide bulunmasını ister misiniz?

Evladınızın; ölülerle (nekrofili) ilişkide bulunmasını ister misiniz?

Evladınızın; robotlarla ilişkide bulunmasını ister misiniz?

Soruları çoğaltmamız mümkündür.

Bütün bu sorulara “Hayır!” diye cevap verdiğinizi biliyoruz.

Yukarıda ifade edilen sapkınlıkların psikolojik bir rahatsızlık ve hastalık hali olarak kabul edilip bu hastalıklardan kurtulmak için çaba sarf edenlere tedavileri için yardım yapılmalıdır. Bu rahatsızlıkların, “özgürlük” adı altında topluma dayatılmaması gerekir.

İşte, “İstanbul Sözleşmesi” ifade edilen ve aklınıza gelebilecek tüm sapkınlıklara yasal meşruiyet zemini hazırlamaktadır.

Değerlerimize göre kadınla erkek arasında evlilik yapılır. Bu evliliklerden meydana gelen ailede çocuklar dünyaya gelir.

“Erkeğin erkekle, kadının kadınla; çocuklarla, hayvanlarla, robotlarla” evliliklerde (!) / birlikteliklerde (!) ise çocuk dünyaya gelmez ve çocuksuz aile (!) modelleri meydana gelmiş olur. Değerlerimize göre, böyle bir aile (!) modelini kabul edilemez.

İşte, “İstanbul Sözleşmesi” bütün bu aile (!) modellerine yasal meşruiyet zemini hazırlıyor.

Onun için, İstanbul Sözleşmesi, sözleşmenin 80. Maddesine göre iptal edilmelidir!

6284 sayılı Kanun “Özel Ceza Kanunu” olmaktan çıkarılarak kendi değerlerimize göre yeniden düzenlenmelidir!

Türk Medenî Kanunu’ndan çıkartılan; “Din, ahlâk, örf, gelenek, namus” kavramları tekrar yerine konularak değerlerimize göre yeniden düzenleme yapılmalıdır!

Zinanın suç olmaktan çıkarılması yasasında meydana gelen değişiklik iptal edilmelidir!

Polonya Adalet Bakanı Zbigniew  Ziobro, “LGBT’liler arasında aile ilişkisi kurulamaz. Solcular ve eşcinsel çevreler, bunun mağdurların korunmasına karşı olmak anlamına geldiğini söylüyor, bu düpedüz yalandır… Sözleşme, biyolojik cinsiyet yerine sosyokültürel cinsiyet inşa edilmeye çalışıldığı için bu durum kabul edilemez.” diyerek, İstanbul Sözleşmesi’nden çekileceğini ifade etti.

Biz de mutlaka çekilmeliyiz…

İstanbul Sözleşmesi’nin 80. Maddesine göre Sözleşme feshedilebilir.

İnsanı, aileyi, toplumu, milleti ve insanlığı ifsat etmek için ortaya atılmış bazı yaldızlı kavramların arkasına sığınarak meşrulaştırılmaya çalışılan sapkınlıklara karşı vicdan sahibi tüm insanları mücadeleye çağırıyoruz…

O nedenle; İstanbul Sözleşmesi, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi, 6284 sayılı Kanun ve ilgili diğer kanunlar mutlaka feshedilmeli; kendi kültür ve medeniyet değerlerimize göre yeniden inşa edilmelidir…

HENÜZ VAKİT VARKEN, YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR!

UMRAN KÜLTÜR VE MEDENİYET HAREKETİ