Kaan Murat Yanık, Üsküdar Kitap Fuarı'nda okurlarıyla buluştu:

"Üniversiteden sonra rotamı tamamıyla roman sanatına çevirdim. Romancı olarak anılmak istiyorum"
Kaan Murat Yanık, Üsküdar Kitap Fuarı'nda okurlarıyla buluştu:

İSTANBUL (AA) - Yazar Kaan Murat Yanık, "Üniversiteden sonra rotamı tamamıyla roman sanatına çevirdim. Romancı olarak anılmak istiyorum." dedi.

Üsküdar Belediyesi tarafından bu yıl 6'ncısı düzenlenen Üsküdar Kitap Fuarı, Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi'nde devam ediyor. "Üsküdar'da Yer Gök Kitap" temasıyla düzenlenen 6. Üsküdar Kitap Fuarı'nda, yazar Kaan Murat Yanık, "Dünyasızlar" başlıklı bir konuşma yaptı.

Yanık, romanlarını yazmasında anneannesinin anlattığı masalların etkisi olduğunu belirterek, "Üniversiteden sonra rotamı tamamıyla roman sanatına çevirdim. Romancı olarak anılmak istiyorum. Dünyasızlar romanında da kadim anlatı olan 'Harut ve Marut'u, bir yandan da İkinci Dünya Savaşı'nı yazmak istiyordum. Bana dönem dönem belli konuları araştırma dürtüsü gelir. Bu kadim anlatıyı İkinci Dünya Savaşı'yla yan yana koysam nasıl bir şey ortaya çıkar dedim ve bu ortaya çıktı." ifadelerini kullandı.

Roman karakterlerinin gerçekten yaşadığını düşündüğünü ifade eden Yanık, roman karakterlerinde dostluğu birçok duygunun üstüne koyduğunu söyledi.

Yanık, Batı'da coğrafi keşiflerden sonra roman sanatında çok fazla örnekler verildiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Bizde romana karşılık mesnevi vardı. Bence mesnevi tür olarak romanın karşısına konulabilecek bir tür değildi. Zira kıssadan hisse metoduydu. İbretlik bir hikaye anlatmalıyız mantığı vardı. Edebiyat bir araçsallaştrmanın içindeydi. Batı'da ise kiliseden gelen itiraf kültürü vardı ve Batı romancıları bu kültürü bir şekilde romana koydular. Kendi dilemmalarıyla bu şekilde yüzleştiler ki realist romana geçiş ve Avrupa'nın kendisini her alanda daha ileriye götürmesi bu şekilde mümkün oldu. Yazar bence toplum mühendisi değildir. Ahmet Mithat Efendi bir romanında Suat karakterini toplumun belli sinir uçlarına dokunmaması için bazı şeylerden beri tutmuştur. Ben toplumun beklentilerine yönelik romanlar yazmadığımı rahatlıkla söyleyebilirim."

Önceki dönemlerde romanların gazetelerde tefrika edilerek okurla buluştuğunu aktaran Yanık, Ahmet Mithat Efendi'nin bir hatırasını şu sözlerle anlattı:

"Ahmet Mithat Efendi, Hasan Mellah ve Hüseyin Fellah isimli romanlarını tefrika halinde yayınlamaya başlayınca romanlar İstanbul'da büyük ilgi görmüştü. Herkes sabah erkenden gidip gazeteyi alıp Ahmet Mithat Efendi bugün ne yazdı diye beklerlerdi. O günlerden birinde bir arkadaşı Ahmet Mithat Efendi'yi ziyarete gidiyor ve 'seni tebrik ederim azizim' diyor. Ahmet Mithat 'neden?' diye sorunca da 'daha ne olsun bütün İstanbul seni okuyor' diye cevap veriyor. Ancak Ahmet Mithat'ın cevabı 'bu iyi mi kötü mü bilmiyorum' şeklinde oluyor. Ahmet Mithat Efendi, sanat toplum için değildir diyerek romanındaki ana karakter olan Hasan'ı öldürüyor. Ertesi gün Sultanahmet Meydanı'nda toplanan kalabalık Ahmet Mithat'ın çalıştığı gazetenin önüne kadar yürüyor ve hakaretler ediyor. 'Hasan'ı derhal dirilt' diyorlar, yazar itiraz ediyor ama o kalabalıktan kafasına bir taş yiyor ve odasına girip yarınki gazeteye yetiştireceği tefrikayı yazıyor. 'Hasan karakteri uyuyakalmış biz onu öldü sandık, kusura bakmayın' diyerek devam ediyor romanına. O günden sonra bizim edebiyatımız iflah olmadı. Toplumun beklentilerine göre şekillenen bir edebiyat anlayışı maalesef bizi yukarıya götürmedi."

Yanık, dünyayı romanlar aracılığıyla tanımak gerektiğine vurgu yaparak, en büyük hayalinin ideolojilerden arınmış olarak bütün romancıların bir masa etrafında toplanabilmesi olduğunu dile getirdi.


Kaynak: