Kaçak eğitime önlem alınsın!

Türkiye’de eğitim hizmetlerine erişimin her geçen yıl arttığını söyleyen Cemil Erdem, özel okullara erişimin ise 10 yıl öncesine göre 3 kat yükseldiğini ifade etti. Erdem, “Türkiye’de 13 bin 500 tane kursun 3 bin 500 tanesi resmi, 10 bin tanesi de kaçak. Bu durum, eğitim sistemimizi de olumsuz etkiliyor” dedi.
Kaçak eğitime önlem alınsın!

Özel okulların Milli Eğitim sistemindeki yerinin bundan 5-6 yıl önce yüzde 5’ler civarında olduğunu söyleyen Form Kampüs Koleji Kurucusu ve Yönetim Kurulu Üyesi Cemil Erdem, “Özel okullar eğitim sistemimizde yüzde 15’lere kadar tırmandı. Bu çok olumlu bir gelişmedir. Bu olumlu gelişme sağlanırken zaman zaman teknik anlamda bazı sıkıntılar da yaşandı. Özellikle de dershanelerin kapatılması, temel liselerin açılması, temel liselerin dördüncü yılın sonunda özel okula dönüştürülmesi, özel öğretim kurslarıyla ilgili belirsizlikler ve toplumdaki diğer sosyal değişiklikler bunların hepsi eğitim sistemimizle doğal olarak etkilenmiş oldu. Eğitim sektörü olarak da Türkiye’nin yaşadığı hiçbir problemden bağımsız değiliz. Biz de bu toplumun içinde yaşayan insanlarız. Biz de mutlaka etkileniyoruz. Eğitimin kendi içinde çok hızlı bir dönüşüm yaşadığı yılları yaşıyoruz. Yeni hükümet sisteminde yeni bakanla yeni bakanlık anlayışıyla eğitimde çok ciddi bir dönüşüm süreci yaşanıyor. Toplumun her kesimi bundan nasıl etkileniyorsa özel okullar da etkileniyor” dedi.

cemil-erdem-002.jpg

“ÖZEL OKULLAR ERİŞİLEBİLİR DURUMA GELDİ”

Bundan 10 yıl önceye göre Türkiye’de daha fazla özel okulun hizmet verdiğini ifade eden Erdem, “Özel okulların 10 yıl öncesine kadar erişilebilirliği çok daha makul düzeye geldi. 15 yıl önce ailelerin çocuklarını özel okula göndermesi ekonomik olarak çok zordu. Bugün daha erişilebilir durumda. Bu, orta sınıfın satın alma gücünün artması ve çocuklarının eğitimini önemsemesiyle de doğru orantılıdır” diye konuştu.

egitim-1.jpeg

“ÖZEL OKULLARDA DOLULUK ORANI YÜZDE 50”

Özel okulların iki yıldan beri ekonomik sıkıntılardan dolayı doluluk oranlarında sıkıntılar yaşadığını ifade eden Erdem, “Türkiye genelinde bütün özel okulların doluluk oranı ortalama yüzde 50 civarında. Bardağın yarısı dolu yarısı boş demek. Bu, Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülke için aslında milli kaynakların da doğru kullanılamaması demektir” ifadelerini kullandı.

egitim-1-002.jpg

“DEVLETİN KAYNAKLARI DOĞRU KULLANILMALI”

Konya’daki okullarda yüzde 50-55 civarında doluluk oranı olduğunu belirten Erdem, “Yani Konya’da da böyle bir sıkıntı var. Okullara göre bu oran değişiyor. Doluluk oranı yüzde 80, yüzde 60, yüzde 50 olan okullar var. Bu hepimizin ortak problemidir. Yani bunu özel okul ve rant başlığı altında değerlendirmememiz gerekiyor. Bu ülkenin kaynaklarının doğru kullanılması gerekir. Bu bakış açısıyla değerlendirdiğimizde; ikili eğitim yapan, sabahın 7’sinde okula gidip akşam 7 buçukta okuldan çıkan öğrencilerin olması yerine, bütün özel okullardaki doluluk oranı daha yukarıya taşınmış olsa, başka türlü çözümler üretilmiş olsa, bu bütün okulları rahatlatacak bir yaklaşım olabilir. Tabi burada şöyle şeyler söylemiyorum. Bunu doğru da bulmuyorum: Devlet boş olan bütün dersliklere öğrenci göndersin para versin, devlet okullarındaki öğrencileri özel okullarda okutalım. Devlette bize para ödesin. Bu çok kolaycı yaklaşımdır. Doğru bir yaklaşım da değildir. Çünkü serbest piyasada müşteriyi, devletin bulma gibi bir zorunluluğu yok. Öyle olsa bu işi herkes yapar zaten. Ama devletin özel okullara bakışıyla ilgili birkaç dokunuş, olayı çok hızlı değiştirebilir. Mesela geçen yıla kadar devletin uygun gördüğü kişilere öğrenci başına sağladığı bir katkı, bir teşvik vardı. Ortalama 4 bin 500 civarındaydı. Bu özel okul için çok büyük bir para değil ama çocuğunu özel okula göndermeyi düşünen bir aile için çok ciddi bir paraydı. Bu anlamda çok ciddi bir teşvik oldu ve bundan ciddi manada yararlanan bir kesim oldu. Bakanlık bu uygulamayı kaldırdı. Şuan daha önceden hak edenler almaya devam ediyor ama yeni hiç kimseye bu hak verilmiyor. Bu maddi anlamda bir destekti, hem de devletin özel okullara bakışıyla ilgili aslında olumlu bir bakıştı. Çok ciddi anlamda devletin yükünü azaltıyordu. Çünkü devletin bir öğrenciye ortalama yıllık maliyeti 7-8 bin TL olduğu konuşulur. Devletin özel okullara bir çocuk için o a da her çocuk için değil bazı çocuklar için verdiği teşvik 4 bin 500 lira civarındaydı” dedi.

egitim-2.jpeg

“DEVLET TEŞVİĞİNDEN FAYDALANMAK İSTİYORUZ”

Devletin özel okullar için bazı teşvikler sağlamasını beklediklerini ifade eden Erdem, “Birçok sektörde yapılan KDV indirimi gibi kalıcı ya da geçici rahatlamaların özel okullara yapılmasıyla ilgili de bir beklentimiz var. Biz hizmet sektöründe iştigal ettiğimiz için, üretim sektörünün yaptığı gibi kolay anlatamıyoruz derdimizi. Amaç sadece para kazanmak olsa kimse özel okul açmaz. Çünkü bu iş kârlı bir iş değil. Burada devletin denetimle ilgili eksiklerinden kaynaklanan zorlukları da yaşıyoruz. Geçen yıl Milli Eğitim Bakanlığı dedi ki; 2019 Haziran’da hem özel eğitim kursları hem de temel liseler kapatılacak. Bu resmi bir açıklamaydı ve bütün Türkiye’de herkes buna göre bir pozisyon belirledi. Temel liseler kapatıldı, temel lise sahipleri dönüşüme uğradılar. Ya özel okul ya da anaokulu açtılar. Yani kendi alanlarıyla ilgili bir şey yaptılar. Özel öğretim kursları sahipleri de kapanacakları için ya bir okul açtılar, ya bir okula ortak oldular, ya da sektörden çekildiler. Ama birçoğu eğitimci olduğu için bir eğitim sektörüyle ilgili bir alana girdiler. Özellikle özel okul alanına. Aradan iki ay geçtikten sonra Bakanlık dedi ki: Özel eğitim okulları bir yıl daha devam edebilir. Bu kararsızlık piyasada inanılmaz bir belirsizliğe yol açtı. Özel okul sayısı çok hızlı arttı ama öğrenci sayısı aynı hızla artmadı. Çünkü geriye dönüş oldu. Kurslar tekrar açıldı” ifadelerini kullandı.

egitim-3.jpeg

“DEVLET DENETİMİ ARTMALI”

Sektörde devlet denetiminin artması gerektiğini ifade eden Erdem, “Aralık 2019 yılında Milli Eğitim Bakanlığının söylediği rakamlar şu: Şuan Türkiye’de 13 bin 500 tane kurs var. Onların 3 bin 500 tanesi resmi, devletten izin almış çalışan kurslar. 10 bin tanesi de kaçak. Bu durum, hem kursları hem de özel okulları olumsuz etkileyen bir durum. Ayrıca buralar sadece ticari bir yönetim alanı değil. En değerli varlığımız, çocuklarımızı emanet ettiğimiz yerler. Eğitim gibi çok hassas bir konuda devletin bilgisi dahi olmadan bir organizasyonun yapılması büyük problemler açabilir. Bu olay özel okulların mali yapısını da çok ciddi etkileyen bir unsur” dedi.

egitim-4.jpeg

“KONYA EĞİTİMDE BAŞARILI”

Konya’nın özel okul, özel öğretimle ilgili başarısının Türkiye’de hatırı sayılır bir noktada olduğunu ifade eden Erdem, “Üniversite sınavında veya 8’inci sınıf LGS sınavında sınav sonuçlarına baktığımızda ilçeler, kasabalar da dahil değerlendirildiğinde Konya’nın seviyesi düşmüş oluyor ama genel şehir merkezi olarak baktığımızda Konya eğitimde inanılmaz başarılı bir şehir. Özel eğitimle ilgili de; hem özel okullar hem de özel eğitim kursları çok başarılı. Konya’daki özel eğitim okulları özelinde söylemiş olayım. Konya’da herhangi bir ortalama düzeyindeki özel okul İstanbul’un, Ankara’nın, İzmir’in iyi özel okullarla yarışabilecek şekilde özel eğitim faaliyeti gösterir. O düzeyde o kadar kalitelidir. Bunun ana mantığı şuradan gelir: Konya’da eğitimin merkezinde her zaman iyi öğretmen vardır. Bu gelenek hala devam eder. Konya’da çok iyi bir özel okul olmak istiyorsanız, çok iyi bir öğretmen kadrosuyla çalışmalısınız. Konya’yı diğer şehirlerden ayıran en önemli özellik budur. Bu tek başına elbette yeterli bir unsur değildir ama önemli bir unsurdur. Çünkü yaptığımız işin adı eğitim. Eğitimi de öğretmenler aracılığı ile yapıyoruz. Konya’daki yerel firmalar öğretmen merkezli çalışır. İyi bir programları mutlaka vardır. Yerelin bütün dinamiklerini bilirler” dedi.

egitim-5.jpeg

“YEREL MARKALAR ZİNCİR OKULLARDAN DAHA BAŞARILI”

Dışarıdan gelen kurumsal yapıların Konya’nın bütün dinamiklerini algılamakta zaman zaman geciktiklerini ifade eden Erdem, “Genel merkezden yönetilirler, öğretmen seçimlerinde Konya’daki yerel firmalar kadar hassas davranmayabilirler, aynı kriterleri uygulayamayabilirler. Zincir kurumaların Konya’daki şubelerin çok uzun soluklu olmadığını görüyoruz. Az çok onlar da Konya’daki yerel firmalar kadar güçlü olsa ve kalıcı olsa en nihayetinde bu Konya eğitimine bir katkıdır. Çünkü İstanbul, Ankara merkezdeki okulların gelip Konya’da şube açması eğitime yapılan bir yatırımdır ve bu bir değerdir. Bu değerlerin korunması ve varlığını sürdürmesi Konya’ya katkı sağlaması son derece önemlidir. Ben yeni gelenlerin de kalıcı olmasını temenni ediyorum. Biz aslında tam tersine İstanbul, Ankara’daki zincir, merkez okulların yaptığı eğitimin bir tık ötesinde hizmet verebilecek kapasitede okullarız. Konya’daki eğitimciler olarak uyguladığımız ders programları, uyguladığımız akademik çalışmalar, uyguladığımız ekstralar çok daha yoğun, çok daha keyifli, çok daha sonuca yöneliktir” şeklinde konuştu.


•SÜMEYRA KENESARI / YENİ HABER GAZETESİ