Konya’nın göbeğindeki hazine dolu mescidi kimse bilmiyor
Meram İlçesi, Beyhekim Mahallesi’nde ve Muzaffer Hamit Sokağı üzerindeki tarih ve bilim hazinesi olan Tahir ile Zühre Türbesi ve mescidi diğer adıyla Dönbaba Türbesi hikayesiyle tarih meraklılarını hayrete düşürüyor.
Dönbaba Mescidi, Abdülaziz Mahallesi’nde Çeşme Kapısı’nın güneydoğusundaki Çukur Meydan’dadır. Konyalı’ya göre bu mescit, Sahip Ata Fahreddin Ali’nin darülhuffazı ve mescidi idi. Sahip Ata’nın evleri de burada bulunuyordu. Adını surun kapısına veren çeşmeye de Kırk Çeşme derlerdi. Bu çeşmeyi de Sahip Ata yaptırmıştır. Mescit ve türbenin Selçukluların son devirlerinden kaldığı tahmin edilmektedir.
Mescidin alt kısımları düzensiz taşlarla üst kısmı ve kubbesi ise tuğla ile yapılmıştır. Asıl kapısı doğuya açılır. Bu kapı tuğla mozaiklerle süslü ve küçüktür. Buradan önce çapraz kubbeli bir dehlize sonra da bir kapı ile mescide girilir. Dehlizden türbeye bir pencere açılır.
Mescidin kandil yerinde siyah ve mavi çinilerle yapılmış göbek vardır. Mescidin istalaktitli mihrabı gösterişlidir. Tek ve sağır kubbesinde tuğlaların zikzaklı bir surette kullanılmasından güzel bir şekil ortaya çıkmıştır.
Mescidin solunda tuğladan küçük bir kubbenin örttüğü bir kısım vardır ki işte burası türbedir. İçinde yan yana duran iki ahşap sanduka, meşhur halk âşıklarından Tahir ile Zühre’ye izafe edilmiştir. Bu sandukaların başuçlarında erkek serpuşları görülür. Mabedin hiçbir yerinde kitabesi yoktur.
Mescit plan itibariyle Sırçalı Mescit’e çok benzer. 1958 yılında yapılan onarımı sırasında zemininde çok sayıda çiniler bulunmuştur.
Türbede yatanlar yaygın olarak Tahir ile Zühre olarak bilinse de bunların kim olduklarına dair bir vesika bulunamamıştır. Buraya “Dönbaba Tekkesi” denildiği gibi ayrıca “Arzu ile Kanber Tekkesi” olarak da bilinir.
Darülhuffaz, Karamanoğlu İbrahim Bey zamanında yıkıldığı için buranın geliri o vakit Sahip Ata’nın İnce Minareli Darülhadisinde müderris olan Mümin Halife’ye tahsis edilmiştir.
1962 yılında adı geçen mescit ve türbe Sütçü Mehmet’in kayınpederi Şeyh Ali tarafından satın alınarak mülk yapılmış ve bilahare ibadete kapatılmıştır.
Mescidin kıble duvarının ortasındaki mihrabı, alçı ve çini malzemenin birarada kullanıldığı ilgi çekici bir örnektir; onarım öncesinde tahrip olmuş alt bölümleri, alçı ile tamamlanmıştır. Eski mihrabından in-situ olarak kalabilmiş bölümleri, mukarnaslı kavsaranın ilk üç sırası ve köşelikleri ile mihrap nişini yanlardan ve üstten kuşatan bordürlerin üst yarısıdır.
İbâdet mekânının güney-doğu köşesindeki kare planlı mekân, tuğladan bir üçgen kuşağıyla geçilen tuğla örgülü kubbeyle örtülüdür; içinde iki ahşap sanduka bulunur.
İnşa kitâbesi bulunmayan yapının, yazılı tarihî kaynaklara dayanılarak, ünlü Selçuklu Veziri Sâhib Atâ Fahreddîn Ali tarafından ve 13. yüzyılın ikinci yarısında yaptırılmış olduğu kabul edilir.
