Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy, canlı yayında soruları yanıtladı: (4)
MUĞLA (AA) - Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, "Türkiye'ye 4 veya 5 büyük kruvaziyer operatörü var. Bunlar gemi işinin yüzde 80, 90'lık kısmını Akdeniz çanağında gerçekleştiriyorlar. Virüsün etkileri geçip, ortam netleşene kadar operasyonlarını durdurdular. Aylık olarak da öteliyorlar. Ne zaman başlar? Temmuzu, ağustosu kruvaziyer operasyonları bulur gibi düşünüyoruz." dedi.
Ersoy, Muğla'nın Bodrum ilçesinde NTV canlı yayınında, İstanbul'un yeni havalimanından sonra hava trafiği açısından dünyanın sayılı hatlarından birisi olduğunu, aynı şekilde de kruvaziyer gemileri için de varış, hareket ve başlangıç noktası olarak önemli bir hat merkezlerinden biri haline geldiğini söyledi.
Kruvaziyer turizminin önemli olduğuna dikkati çeken Ersoy, "Türkiye'ye 4 veya 5 büyük kruvaziyer operatörü var. Bunlar gemi işinin yüzde 80, 90'lık kısmını Akdeniz çanağında gerçekleştiriyorlar. Virüsün etkileri geçip, ortam netleşene kadar operasyonlarını durdurdular. Aylık olarak da öteliyorlar. Ne zaman başlar? Temmuzu, ağustosu kruvaziyer operasyonları bulur gibi düşünüyoruz. Onlarla düzenli olarak görüşüyoruz ve onlar da bir an önce durumun düzelmesiyle operasyonları başlatmak istiyorlar." diye konuştu.
Kruveziyer yanaşmalarında öngörülerinin 2020'den itibaren her sene misliyle artacağı yönünde olduğunu belirten Ersoy, 2022 itibarıyla da yeni bir kruvaziyer limanına ihtiyaç duyulacağını ifade etti.
Galataport'un 2021'den itibaren ihtiyacı karşılayamayacak duruma geleceğini anlatan Ersoy, 2022'ye kadar da yeni bir port açmalarının gerekebileceğini dile getirdi.
- "Beyoğlu Kültür Yolu Projesi"
Beyoğlu Kültür Yolu Projesi'nin Galataport'la birlikte başlayan bir proje olduğuna işaret eden Ersoy, şöyle konuştu:
"Bizim sahilde bir Galataport Projesi var. Bu proje dünyada örnek gösterilen liman operatör-operasyon merkezlerinden biri. Burası sadece turiste hitap etmiyor, yerel halka da hitap ediyor. İstanbul'un yeni cazibe noktalarından biri haline geliyor. Biz Atatürk Kültür Merkezi inşaatına başladık. Bu da Taksim'in bitiş noktasında başka bir cazibe merkezi. Galataport'tan başlayarak Atatürk Kültür Merkezine giden bir Kültür Yolu planladık. Kültür Yolu'nun içinde de mülkiyeti kurumlarımıza ve Bakanlığımıza ait binalarla ilgili kültürel aktiveteler içeren bir plan hazırladık."
Bu program dahilinde geçen sene hızlandırdıkları Atlas Pasajı binası olduğunu, onu da eylül ayında hizmete açacaklarını aktaran Ersoy, şöyle devam etti:
"Türkiye'ye ilk sinema müzesini İstanbul Sinema Müzesi olarak orada hayata geçireceğiz. Atlas Sinemasını da A'den Z'ye restore ediyoruz. Orada 470 kişilik çok modern ve güzel bir salon yapıyoruz. Binamız çok tarihi bir bina. Eylül ayı itibarıyla artık düzenli olarak Türk filmlerinin galalarını Atlas Pasajı'nda gerçekleştireceğiz. Beyoğlu'na kırmızı halı açacağız. İçerisinde çok amaçlı salonlarımız var. Oradan çıktığınız zaman sizi Galata Kulesine bağlıyoruz. Galata Kulesi'nin içinde bir kafeterya bir restoran, mutfak, ilave ofisler olan bir yerdi. Biz oranın açıkcası işlevini değiştiriyoruz. Orayı yiyecek, içecek ünitesi olmaktan çıkarıyoruz. Burayı çok güzel bir müze haline getiriyoruz. Galata Kulesinden baktığınız zaman Türkiye'nin kültürel değerlerini görüyorsunuz. O gördüğünüz kültürel değerleri de içinde kapsayan bir müze halinde tepeden gözlemleyeceksiniz, aşağıya doğru inerken de bütün bu kültürel değerlerimiz ve yapılarımızla ilgili çok güzel bir sunumla karşılaşacaksınız. Burası artık bir cazibe noktası olmakla birlikte İstanbul'un çok değerli cazibe noktalarına da yönlendirme merkezi olacak."
Ersoy, Galataporttan çıkan birinin yürüyerek Galata Kulesine buradan da Beyoğlu'na bağlanacağını söyledi.
7 Haziran'da Tarık Zafer Tuna Kültür Merkezi'ni hizmete alacaklarını kaydeden Ersoy, kültür merkezi içerisinde bir tiyatro, cep sineması ve üstünde galerilerin hizmetinde kullanılacak çok amaçlı bir salon bulunacağını ifade etti.
Atatürk Kültür Merkezi'nde inşaatı hızlandırdıklarına ve burada bir Kültür Sokağı inşa edeceklerine işaret eden Ersoy, bu bağlamda Galataport'tan başlayıp Galata Kulesi'nde devam eden bir kültür yolu projesini tamamlamış olacaklarını dile getirdi.
Galata Kulesinin bir Ceneviz Kulesi olduğunu hatırlatarak oranın hikayesini de anlatan Ersoy, şöyle konuştu.
"Galata Kulesi, Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u işgal ettikten sonra Fatih Sultan Mehmet Vakfını kuruyor. 1821'den sonra 1936 yılına kadar teknolojinin gelişmesi, telgrafın icadı ile yeni hizmet kurumları oluşmaya başlıyor. Bu, Türkiye'de oluşmaya başlıyor. Belediyecilik gibi yeni kavramlar gelişmeye başlıyor. Bu hizmetler daha sonra belediyeler tarafından da yapılmaya başlıyor. Bir süre sonra hem vakıfların verdiği hizmetler hem de belediyelerin hizmetleri arasında bir senkronizasyon olması için hizmet vakıflarının mülkiyetlerinin belediyeye devriyle ilgili bir karar alınıyor. İlerleyen tarihlerde görülüyor ki vakıfların sahip olduğu bu mülkiyetler belediyeler tarafından biraz göz ardı edilmeye başlanıyor. Amaca uygun şekilde kullanılmıyor, yapılarda bozulmalar başlıyor. 1969 yılında çıkarılan bir kanunla kökeni vakıf olan kültür varlıklarının tekrar kökeninde kayıtlı olduğu vakfa geri iadesi ile ilgili bir düzenleme yapılıyor. Bu düzenleme bazı konularda biraz eksik kaldığı için tam istenildiği şekilde de uygulanamıyor. Ama 2008 yılı itibarıyla tekrar bir kanuni düzenlemeyle bu eksiklikler gideriliyor ve 2008'den itibaren kökeni vakıf olan kültür varlıkları başta olmak üzere bu tarz gayrimenkuller kökeninde kayıtlı olduğu vakfa iade edilmeye başlıyor."
Bu süreçte Türkiye genelinde bine yakın malın kökeninde kayıtlı olduğu vakıflara geri döndüğünü vurgulayan Ersoy, bunların içinde 585 gayrimenkulun de İstanbul'da bulunduğunu söyledi.
Bunun yaklaşık 101'inin belediyelere ait olduğunu, bunlardan 65 tanesinin Büyükşehir Belediyesine 36 tanesi de ilçe belediyelere ait olduğunu anlatan Ersoy, "Yani Galata Kulesi vakfa belediyeden geçen ne ilk gayrimenkul ne de son gayrimenkul olacak. Biz bu şekilde Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait olan malları sıkı sıkı takip ediyoruz ve hepsinin de kayıtlı olduğu vakıflara dönmesini sağlıyoruz." dedi.
"Kıyılarda ve arazilerde sıkı bir takip başlattım"
Yaptıkları bu çalışmaların sadece vakıflarla ilgili olmadığını vurgulayan Ersoy, şöyle devam etti:
"Göreve gelir gelmez özellikle kendi Bakanlığıma ait kıyılarda ve arazilerde sıkı bir takip başlattım. Bir şekilde gecekonduvari işgal edilmiş sahaların boşaltılması ve verilenin çok altında bedellerle kullanılan arazilerin Bakanlığa geri kazandırılması ile ilgili çalışmalar yaptım. Aslında kökeninde işgal edilmiş devletin malının tekrar devlete geri kazandırılması ile ilgili bir operasyon. Tüm Türkiye genelinde biz sıkı sıkıya bu takibi yapıyoruz. İşgal edilmiş yerlerin boşaltılıp, gerekirse arazilerin tekrar devlete kazandırılması, sonra da halkın kullanımına açılmasıyla ilgili geniş kapsamlı bir çalışma başlattık. Bu çalışmayı da bundan sonra bir çok şekilde duyacaksınız. Ama maalesef bazen engellemek ve bizim hızımızı kesmek için sosyal medyada farklı algı operasyonları yapılıyor. Ama sonuçta herkes ne yapmaya çalıştığımızı anlıyor."
Sunucu Merih Ak'ın "Ne zaman denize girmeye başlayacağız?" sorusuna Bakan Ersoy, şu cevabı verdi:
"Biz bakanlık olarak bununla ilgili tek başımıza bir karar alamayız. Kabinede karar alınıyor. Kabinede karar alınırken Bilim Kurulunun görüşleri de alınıyor. Ama belli kriterler var. Olmazsa olmaz hijyen kurallarımız, sosyal mesafeyle ilgili kurallarımız var. Vaka sayılarındaki düzelmeler ki çok güzel bir şekilde bu düzelmeler gerçekleşiyor. Mayıs sonu haziran başı gibi normalleşmenin hızlı bir şekilde gerçekleşeceğine inancım tam. Hafta hafta bunu göreceğiz."
(Bitti)
Kaynak: