Mehmet Dişli'ye 141 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası

Sözde "yurtta sulh konseyi" üyesi eski tümgeneral Mehmet Dişli, 141 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı
Mehmet Dişli'ye 141 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası

ANKARA (AA) - Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) darbe girişimini yöneten sözde "yurtta sulh konseyi" üyesi eski tümgeneral Mehmet Dişli'ye, 141 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi.

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen 224 sanıklı Genelkurmay çatı davasında karar açıklandı.

Sanıklar arasında yer alan sözde "yurtta sulh konseyi" üyesi eski tümgeneral Mehmet Dişli, 141 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

Dişli, FETÖ'nün hain darbe girişimine kadar tümgeneral rütbesiyle Genelkurmay Stratejik Dönüşüm Dairesi Başkanıydı.

Darbe girişiminden önce Genelkurmay karargahındaki odasında eski albay Orhan Yıkılkan ve eski yarbay Levent Türkkan'la darbe girişimine yönelik plan yapan Dişli, toplantıda darbe girişimi sırasında Hulusi Akar'la görüşeceğini ve darbe faaliyetinin başına geçmesini isteyeceğini söyledi. Akar'ın kabul etmesi durumunda Genelkurmay 2. Başkanının da Akın Öztürk olacağını dile getirdi.

Toplantıda, gece yarısı saat 03.00'te başlayacak darbe eylemleri için saat 02.30'da Genelkurmay Başkanının konutunda buluşulması kararlaştırıldı.

15 Temmuz akşamı saat 20.07'de karargahtan ayrılarak evine giden Dişli, darbe girişiminin öne çekilmesi üzerine, Akar'ın başdanışmanı Orhan Yıkılkan'ın telefonunun ardından saat 20.46'da şahsi aracıyla karargaha döndü. Yanına tabanca ve 2 bin 650 ABD doları alan Dişli, kapılardan yaka kartını okutmadan geçerek, komutanlık makamına çıktı.

Dişli, karargahtaki FETÖ mensubu askerlerle yüz yüze görüşmeler yaptıktan sonra Genelkurmay Başkanı Akar'ın makamına girdi. Masasında çalışan Akar'ın karşısındaki sandalyelerden birine oturan Dişli, önceden yazdığı notları çıkartıp, "Komutanım operasyon başlıyor, herkesi alacağız, taburlar, tugaylar yola çıktı. Biraz sonra göreceksiniz." dedi.

Akar, bunun üzerine Dişli'ye "Ne diyorsun ulan sen? Ne operasyonu? Sen manyak mısın? Sakın ha" şeklinde tepki gösterdi. Akar'ı, ihanet girişiminin başına geçmesi için ikna edememesi üzerine Dişli, makam odası dışında bekleyen ekibe müdahale emri verdi.

Odaya giren Özel Kalem Müdürü Ramazan Gözel, eski albay Orhan Yıkılkan, emir subayı eski yarbay Levent Türkkan, emir subayı yardımcısı eski yüzbaşı Serdar Tekin ve eski astsubay Abdullah Erdoğan, Akar'ı derdest etti. Bu esnada Türkkan, Orgeneral Akar'a silah doğrulttu.

Kelepçelenen Akar, daha sonra Dişli'nin de bulunduğu helikopterle Akıncı Üssü'ne götürüldü.

Orgeneral Akar’ı üste kapatıldığı odada göz hapsine alan Dişli, ara sıra koridora çıkıp, Genelkurmay karargahındaki darbecileri telefonla arayarak gelişmeler hakkında bilgi aldı.

Darbe teşebbüsünün başarısızlığa uğrayacağının anlaşılması üzerine ümitleri tükenen FETÖ mensubu askerler, Akar'ı serbest bırakmak zorunda kaldı. Bunu fırsat bilen Dişli de Akar'la aynı helikoptere binerek, Çankaya Köşkü'ne gitti. Başbakan Binali Yıldırım'la görüşmeye giden Akar'ın, güvenlik görevlilerine gece boyunca şüpheli hareketler sergilediğini bildirdiği Dişli gözaltına alındı.

Dişli, ilk ifadesinde, olay günü çalışmalarına ilişkin bilgi sunmak üzere Akar'ın makamına gittiğini, darbecilerle birlikte hareket etmediğini, yanında tabancasının bulunmadığını iddia ederek, "Bana, 'Sana güvenir, sen ikna edersin, yoksa ikinizi de paketleyip götüreceğiz' dediler. Bana uçakların havada olduğunu, sıkıyönetim emrinin yayımlandığını söylediler. Bütün komutanların bunun içinde olduğunu söylediler. 'Olmayanları şu anda alıyoruz. Zaten tutuklanıyorlar' dediler. Beni, komutanın (Orgeneral Akar) odasına soktular." beyanında bulundu.

Akar ile helikoptere bindirilerek Akıncı Üssü'ne götürüldüğünü ileri süren Dişli, mağdur olduğunu iddia etti.

Dişli'nin 15-16 Temmuz gecesi diğer darbeciler Orhan Yıkılkan, Doğan Öztürk, Ramazan Gözel, Bünyamin Tuner, Tahsin Kaya ve Levent Türkkan ile birçok kez telefonda görüştüğü belirlendi.

Savcılar, karargahta yaptıkları aramalarda Dişli'nin çantasını odasında değil, komuta katıyla aynı katta olan Genel Sekreterlik İdare Şubesinin yanındaki büyük yazıcının alt tarafında gizlenmiş olarak buldu. İfadesinin aksine tabanca ve 2 bin 650 dolar da çantadan çıktı.

Komuta katına silahla girilemeyeceğini bilmesine rağmen tabancasıyla komuta katına kadar giren Dişli, inkar ve yalanlarını mahkemede de sürdürdü.

Dişli, mahkeme huzurunda, Akar'ın makam odasına girerek, "Komutanım, operasyon başlıyor, herkesi alacağız, taburlar, tugaylar yola çıktı, biraz sonra göreceksiniz" ifadelerinin, "Komutana arz için odasının önünde beklediği sırada başına silah dayayan sivil giyimli iki kişi tarafından kendisine dikte edildiği" yönünde savunma yaptı.

Mehmet Dişli'nin beyanı şöyleydi:

"Bunlar iki kişiydiler, sivil giyimliydiler, uzun namlulu bir silahtı. Birinin üzerinde siyah hücum yeleği veya çelik yelek türü bir şey vardı. Beni yan tarafa bir yere çektiler. Burada önüme iki üç kart ve bir kalem koyup, 'Komutana bunları arz edeceksiniz' diye bana birtakım şeyleri dikte ettiler. Silahlı kuvvetler duruma el koydu, yurtta sulh konseyi kuruldu... Biri bir şey söylüyor, diğeri bir şey söylüyor. İşte yurtta sulh konseyi kuruldu, birazdan konsey üyeleri buraya gelecek, canlı yayın olacak, Sayın Cumhurbaşkanı yakalanmış olacak. Ellerinde WhatsApp gibi bir şey vardı, buradan göstereceğiz, komutan da bizimle olsun falan..."

"Akar’ın kendisini yanlış anladığını" savunan Dişli, "Sayın Genelkurmay Başkanı ile aynı akıbete uğrayarak, kendi iradem dışında silahlı tehditle Akıncı Üssü'ne götürüldüm." iddiasında bulundu.

Dişli, "Orgeneral Akar'ın odasına yalnız girdiğini" belirtmesi üzerine kendisine yöneltilen, "Nasıl olsa yanınızda kimse yok. 'Komutanım, dışarıda silahlı iki kişi bana bunları yazdırdı, tehdit ettiler, böyle bir şeyden bahsediyorlar' demediniz mi?" sorusuna karşılık, "O şokun etkisindeyiz. Genelkurmay Başkanının makamına 2 metre mesafede başıma bu iş geldi. O an hangi sırayla ne söylediğimi hatırlamıyorum." şeklinde savunma yaptı.

Mehmet Dişli, söz konusu iki kişiyi tekrar görmediğini de öne sürdü.

Kaynak: